Technological developments and especially the Internet have shaped the understanding of culture and society. New forms of politics, economy, business and trade have emerged with digital culture. Digital communication tools have provided effective platforms for people not only to communicate with each other, but also to organize against societal problems. In this context, digital activism has provided opportunities for non-physical gatherings and new modes of organizing. As an e-petition platform, Change.org including various campaigns worldwide, is one of those effective digital activist platforms. Although there are several studies analyzing Change.org as an effective digital activist platform, the extant literature does not include studies that focus on the platform as a heterotopic site. In this context, the current study aims to find out how to understand Change.org as an example of digital heterotopia based on Michel Foucault’s approach. Descriptive case study analysis was selected as the research technique and four categories were identified to analyze the case in a detailed way. The study revealed that Change.org can be considered as an epitome of digital heterotopia which reflects and creates the alternative spaces at the same time, and juxtaposes several spaces, events and issues in a single space with its own community rules.
|
Bu çalışma iletişim fakültesi öğrencilerinin medya emek piyasasına dönük algı ve beklentilerini incelemektedir. Söz konusu algı ve beklentilerin, eğitim-istihdam ilişkisinin yapısı ve medya emek piyasasının koşulları ekseninde şekillendiği söylenebilir. Bu kapsamda çalışmada ilk olarak eğitim-istihdam ilişkisinin dönüşen yapısı ele alınmakta, ikinci bölümde Türkiye’de medya emek piyasasının durumu irdelenmektedir. Üçüncü bölümde araştırmanın kapsamı ve yöntemi serimlenmekte ve son bölümde saha araştırmasının bulguları tartışılmaktadır. Çalışma, Ankara örneğinde 240 öğrenci ile yüz yüze anket yoluyla yapılan saha araştırmasına dayanmaktadır. Araştırmanın bulguları “öğrencilerin demografik ve sosyal profili”, “iş bulma umudu ve kanalları”, “çalışma koşulları ve ortamı”, “mesleğin anlamı ve toplumsal yararı”, “eğitim süreci ve eğitim-istihdam ilişkisi” temaları ekseninde incelenmiştir. İletişim fakültesi öğrencilerinin medya emek piyasasına dönük algı ve beklentilerinin, genç neslin yalnızca kendi meslek pratiklerine ve geleceklerine dönük değerlendirmelerini değil, aynı zamanda ülkenin ve mevcut toplumsal yapının geneline ilişkin ipuçlarını da barındırdığı belirtilebilir.
|
Bu çalışma, algoritmaların tüketici kararlarında ne derece etkili olduğunu ve buna bağlı olarak kişiselleştirme/özelleştirme gibi uygulamaların algoritmik art alanında izleme pratiklerini nasıl maniple ettiğini incelemeyi hedeflemiştir. Bu hedef doğrultusunda, yarı yapılandırılmış soru formu oluşturularak, amaçlı örneklem tekniğiyle belirlenen 8 Netflix kullanıcısıyla ‘derinlemesine görüşme’ gerçekleştirilmiştir. Böylece, kullanıcıların yeni medya mecralarındaki tercih ve tüketim davranışları ile öneri algoritmaları arasındaki ilişki üzerine veriler elde edilmeye çalışılmıştır. Elde edilen bulgular bağlamında Netflix arayüz, kişiselleştirme ve öneri özelliklerinin, izleme pratiklerini yönlendirdiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu yönlendirmenin özellikle Netflix’in belirlediği içeriklerin izlenmesini sağlayacak bir pazarlama stratejisine hizmet ettiği düşünülmektedir. Ayrıca kullanıcıların izleyecekleri içeriği bulma/tercih etme yolu olarak Netflix’in tavsiye sistemlerini kullandığı, arayüzün içerik aramada kendi önerilerine ve listelerine yönlendirecek şekilde tasarlandığı, bu listelerde ve ana ekrandaki tanıtımlarda Netflix’in ön plana çıkarmak istediği yapımların yer aldığı ve içeriğin sunuşunun hızlı tüketime uygun olarak kurgulanmasından dolayı tüm katılımcıların ‘tıkınırcasına izleme (binge watching)’ pratiğine sahip olduğu çalışmanın ulaştığı bulgular arasındadır.
|
İfade ve basın özgürlüğünün baskıcı yönetimlere karşı toplumdaki ahlaki çöküşün önlenmesinde bir güvence olarak savunulması gerekmektedir. Gerçeğin bastırılması ve fikir çeşitliliğinin aşamalı olarak daraltılması toplum için son derece tehlikeli ve zararlıdır. Bu çalışma, Avrupa Birliği Türkiye raporlarının ifade ve medya özgürlükleri açısından incelenmesine odaklanmaktadır. İlerleme Raporları bağlamında Türkiye’nin 2000-2019 yılları arasında ifade ve basın özgürlüğündeki değişim içerik analizi tekniğiyle incelenecektir. Çalışma Avrupa Komisyonunun, Türkiye’den fikir ve medya özgürlüğünün korunmasına ilişkin birtakım somut adımların atılmasını beklediğini ve Türkiye’nin ifade ve medya özgürlüklerinin önündeki engellerin kaldırılması ve özgürlükler alanının genişletilmesi yönünde birtakım yasal düzenlemeler yaptığını göstermektedir. Ancak tavsiyelere rağmen Türkiye’nin ifade ve basın özgürlükleri alanında olumlu bir yönde gelişme sağlayamamıştır.
|
The article focuses on the original series of Turkish streaming services Blu TV and Puhu TV released between 2017 and 2020 in terms of genre, and aims to discover their differences from the traditional television series having highly conservative narratives. After identifying that the crime drama genre is primarily preferred by these services, the ideological approach of genre analysis is adopted to study four series which are Masum (Innocent), Bozkır (Steppe), Şahsiyet (Persona), and Dip (Base). It is found that all four of the series share a common pessimism in a social context which is created by representing the evil as omnipotent and all members of the society as more or less victims. In addition, depicting the status quo as unchangeable strengthens the emphasis on -no escape- in general. It is possible to criticize these narratives for normalizing dysfunctional legal system, and neutralizing the prospect for improvement. In conclusion, the article claims that what these new series offer are far from being progressive, despite the freedom of their medium.
|
Concerned with exploiting communication tools for development purposes, Communication for Development was born in the specific context of post-World War II years as an implementation area or practice, prior to its establishment as an academic research domain. The same era coincidences with implementation of Marshall Plan, which included Turkey among its beneficiary countries. Marshall Plan and its communication, with a specific focus on the films in/about Turkey, constitute the core to the study, which aims to contribute to the limited literature on Marshall Plan communication in Turkey and the history of Communication for Development in Turkey. Underlying impulses of the Plan, its implication, the communication strategies and methods utilized throughout the Plan and films are studied, while the Marshall Plan films about Turkey are contextualized in the modernization paradigm-dominated period of communication for development practice and research.
|
Dijital medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte farklı reklam türleri ortaya çıkmaktadır. Dijital medyadaki gelişmeler o kadar hızlı yaşanmaktadır ki, bazı durumlarda yapılması gereken düzenlemelerin sektörün hızına uyamadığı görülmektedir. Yayınlandığı mecranın doğal içeriğine ve tasarımına uygun şekilde hazırlanan doğal reklamlar bahsedilen duruma örnek teşkil etmektedir. Doğal reklamlara ilişkin düzenlemeler henüz yeterli seviyeye ulaşmadığından, bu reklam türüyle ilgili etik tartışmalar dikkat çekmektedir. Bireylerin yetişkinlikteki etik algı ve değerlerinin temelleri adölesanlık döneminde atılmaktadır. Bu keşfedici çalışmanın amacı, Türkiye kapsamında adölesanların (n=200) doğal reklamla ilgili etik algılarını cinsiyet bağlamında analiz etmektir. Anket yöntemi kullanılan araştırmada kurgusal bir doğal reklam örneği üzerinden Reidenbach ve Robin’in Çok Boyutlu Etik Ölçeği uygulanmıştır. Araştırma sonuçları, adölesanların “reklam” etiketlemesinin yapılmadığı doğal reklam örneğini etik açıdan sorunlu görmediklerini göstermektedir. Etik algının ahlâki eşitlik boyutunda, kızların erkeklere göre daha duyarlı olduğu ortaya konulmaktadır.
|
COVID-19 pandemisi dijital platformlar için katalizör işlevi görmüştür. Sinema salonlarının kapanmasından dolayı stüdyolar, gösterimleri ertelerken bir yandan da kirala & izle modeli (VoD) ile dijital platformlara yönelmektedirler. Sinema salonlarında gösterim sürecinin atlanarak filmlerin doğrudan dijital platformlarda gösterime girmesi klasik yapım-dağıtım-gösterim zincirinin kırılması anlamına gelmektedir. Bu durum yeni bir dikey yapılanmayı ve işleyişi doğurmaktadır. Yeni Sinema İşletim Değer Zinciri ağırlık kazanmakta, bu alandaki dönüşüm Yeni Medya İş Modeli veya Business 2.0 olarak değerlendirilmektedir. Makale, bağlamsal yaklaşımla sinema değer zinciri içinde gün geçtikçe yükseliş eğrisi gösteren dijital platformları dünya ve Türkiye özelinde karşılaştırmalı olarak incelemeyi amaçlamaktadır. Küresel sinema endüstrisinde ve Türkiye’deki tartışmalar ile yasal düzenlemeler makalenin çalışma çerçevesini çizmektedir. Yöntem olarak bağlamsal yaklaşımla sinema değer zinciri, ulusal bir film endüstrisinin kültürel, politik, kurumsal, endüstriyel belirleyicilerinden biri olarak analiz edilmektedir. Bu çerçevede sinema sektörü temsilcileri ile yapmış olduğumuz derinlemesine görüşme verileri ile ikincil kaynakların (mevzuat, rapor, literatür) inceleme ve analizi yapılacaktır.
|
Mobil cihaz kullanımıyla birlikte artan mobil haber tüketimi, medya platformlarını, farklı sosyal medya uygulamaları için de yeni haber formatları üretmeye yöneltmiştir. Literatürde bu kapsamda daha çok Twitter, Facebook ve Instagram platformları ele alınırken; aktif kullanıcı sayısı 800 milyonu geçen TikTok uygulaması da habercilerin ilgi alanına girmeye başlamıştır. Bu çalışmada ise, haber kuruluşları ve gazetecilerin de içerik üretim ve dağıtım pratiğine yönelik yeni bir alan olarak dikkat çeken TikTok uygulaması ele alınmıştır. Çalışmada, platformda yer alan haber kuruluşlarının TikTok hesapları üzerine bir içerik analizi gerçekleştirilmiştir. Platformda en çok takipçi, beğeni ve içerik sayısına sahip haber kuruluşları tespit edilmiş ve bu kuruluşların bulundukları ülkeler, daha çok hangi haber kategorisinde içerik ürettikleri gibi ana başlıklar üzerinden değerlendirmeler yapılmıştır. Analiz sonuçlarına göre en fazla takipçi, içerik ve beğeni sayısının spor kategorisinde yayın yapan haber kuruluşlarında olduğu ve platformdaki haber kuruluşlarının merkezlerinin çoğunluğunun ABD’de olduğu belirlenmiştir. Türkiye’de ise dört haber kuruluşuna ait TikTok hesabı olduğu tespit edilmiştir. Sonuçlar, kullanıcı sayısı her geçen gün artan TikTok‘un haber kuruluşları için önemli bir platform olacağını göstermektedir.
|
İletişim programlarının akademik kimliğine ışık tutmayı amaçlayan bu çalışma, öğretim üyelerinin doktora alanları ile doktora yaptıkları ve çalıştıkları üniversiteler karşılaştırarak, alanlar ile üniversiteler arası hareketliliği ilk defa analiz etmekte ve iletişime ilişkin daha önceki çalışmalarda değinilmeyen akademik içten beslenmeye (inbreeding) ilişkin mevcut durumu ortaya koymaktadır. Araştırmanın nesnesi, Türkiye’deki tüm iletişim programlarında çalışan öğretim üyeleridir. Araştırma verileri, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Akademik arama motoru yardımıyla elde edilmiştir. Türkiye’de 67 üniversitede bulunan 72 yüksekokul ve fakültelerdeki tüm iletişim programlarında çalışan 1173 öğretim üyesi çalışmaya dâhil edilmiştir. Veriler, nicel içerik analiziyle çözümlenmiştir. Çalışmada, 1992 yılından önce kurulan üniversitelerin, ülkenin her tarafındaki iletişim programlarını besledikleri tespit edilmiştir. 1992 yılından sonra kurulan üniversitelerin de doktora mezunu vererek hem kendilerini hem de bazı vakıf üniversitelerini besledikleri görülmüştür. Alan bazında yapılan analizlerde, iletişim programlarında çalışan öğretim üyelerinin beşte dördünün iletişim alanında doktoraya sahip olduğu görülmüştür. Sonuçta, yeni programların iletişimci olmayanlara, eski programların ise kendi mezunları olmayanlara karşı nispeten kapalı bulunduğu tespit edilmiştir.
|