Akar ve kenelerle ilgili taksonomik çalışmalarda kullanılan dış yapısal özelliklerin tanımlanmasında dil birliği
sağlamak amacıyla kullanılabilecek bazı terimler açıklama ve şekillerle birlikte verilmiştir. Bu terimler ilgili alandaki
makale, tez ve sözlüklerden seçilmiştir. Terimler; dış iskelet, vücut bölümleri, bölüt üyeleri, idiozoma ile ilgili dış yapılar,
yüzey süslemeleri, kıl biçimindeki organların kenar şekilleri ve vücut yapılarının uçta sonlanma biçimlerini kapsayacak
şekilde düzenlenmiştir. Bazı Latince veya Yunanca kökenli sözcüklerin Türkçeleştirilmiş şekliyle kullanılması tercih
edilmiştir. Ayrıca, bu terimlerin İngilizce karşılıkları verilmek suretiyle bunlardan Türkçeye yapılacak çevirilerde
çevirenlere yardımcı olması da amaçlanmıştır.
|
Mimarlığın temel konularından olan mekânın anlamı, kişilerin kullanımı ve algılama biçimi ile farklılaşır. Söz
konusu farklılıklar sebebiyle var olan mekân zaman içinde dönüşerek farklı biçimlerde karşımıza çıkabilmektedir. Bu
çalışmada kelime anlamı iki şeyin arası olan “mâbeyn” sözcüğünün bir mimarlık terimi olarak ekonomik, siyasi, sosyal
ve kültürel faktörlerden etkilenerek mekânsal kullanım biçiminin değişiminin terimin anlam çeşitliliğine verdiği katkılar
incelenmiştir. Osmanlı’da konut, köşk, konak ve saraydaki durumu değerlendirilen ve üç önemli saray yapısında da
kullanımlarının izi sürülebilen mabeynin kullanım çeşitliliği bazı veriler sunmaktadır. Bir mekân olarak mabeynin
konuttaki kullanımlarından yola çıkılarak saray yapılarındaki konumu ve bir yapıya dönüşmesine ilişkin süreç, çeşitli
yapı türleri üzerinden değerlendirilerek, terimin zaman içindeki anlamsal katmanlaşması ve sözlüklerin dışında yer alan
tanımları makalede ele alınmıştır.
|
Türkiye’de üç herdem yeşil meşe türü [pırnal meşesi (Quercus ilex L.), kermes meşesi (Quercus coccifera L.) ve boz
pırnal (Quercus aucheri Jaub. & Spach)] doğal yetişmektedir. Bu türlerin adları bilimsel kaynaklar ve geleneksel kullanımda
yer yer önemli farklılıklar içermektedir. Makalenin amacı, Türkiye’deki herdem yeşil meşelerin bilimsel kaynaklar ve
halk arasındaki adlarının bir değerlendirmesini yapmak ve bu türlerin Türkçe adlarının kullanımına yönelik ortak bir dil
geliştirme adına öneriler sunmaktır. Bu kapsamda yapılan değerlendirmelerde, Quercus ilex için “çakpelit ve kaba
pırnal/kaba piynar”, Quercus coccifera için “dikenli pırnal/piynar” ya da “kara pırnal/piynar” ve Quercus aucheri için de
“boz pırnal/ piynar” adlarının, türlerin Türkçe adları olarak kullanılmasının uygun olacağı sonucuna varılmıştır.
|
|
Son yıllarda toplumun çok farklı kesimleri tarafından ekoloji terimleri kullanılır olmuştur. Bilginin yayılması
açısından önemli olan bu husus çalışmaya konu edilmiştir. Bu amaçla, Türkçe temel ekoloji metinlerinden belirlenen
45 ekoloji terimi üzerinde çalışma yapılmıştır. İstanbul’da yaşayan toplam 400 kişiye söz konusu ekoloji terimlerini
bilme düzeyleri ve ekoloji terimini bilgilenme kaynakları sorulmuştur. Sonuç olarak, ekoloji terimlerinin bilgilenme
düzeyi en yüksek olan terimler Kirlilik (%79,3), Kuraklık (%77,8) ve Erozyon (%75,8) olarak belirlenmiştir. En az
bilinen ekoloji terimleri Alpin (%88,5), Omnivore (%87,0) ve Denitrifikasyon (%82,8) olduğu tespit edilmiştir. Ekoloji
terimlerinin bilgilenme kaynağı ortalama değerlere göre kitap seçeneği (%19,6) olmakla birlikte bilinme düzeyini gazete,
internet ve televizyon seçeneklerinin yüksekliği önemli katkı sağlamıştır. Dolayısıyla ekoloji terimlerinin bilinmesini
arttırmak ve topluma doğru bir şekilde aktarılabilmesini sağlamak için bu bilgilenme kaynakları kullanılması oldukça
etkili olacaktır.
|
Oluşturuldukları dil ve o dili konuşan milletin tarihi, kültürü ve yaşadığı coğrafya hakkında çok değerli bilgiler
saklayan yeradlarının değişim ve dönüşümlerinde çeşitli unsurların etkili olduğu bilinmektedir. Ses uyumu (İzmir <
Smyrna), anlam aktarması (Krasnoyarsk < Kızılyar), yeniden adlandırma (Aydın) ve yanlış semantik dönüşüm
(Anadolu, Adilcevaz) bu unsurlardan bazılarıdır. Yeradlarının değişim-dönüşüm tiplerinden biri de sosyal, siyasi ya da
coğrafi nedenlerle etkileşim içerisinde bulunulan ve kaynak dil konumundaki bir dile ait çeşitli türden adları
kullanmaktır. Kaynak dile ait olan bu ad yerlileştirilip alıcı dile ait yeni bir leksik ya da morfolojik unsurla
birleştirildiğinde iki parçalı, karışık bir yapı karşımıza çıkar. Bu tür yapılar hibrit (Lat.), mixedname (İng.), Mischname
(Alm.) ve gibridnoye imya (Rus.) terimleri ile karşılanmaktadır. Çalışmamız karışık yapıdaki bu yeradlarıyla ilgilidir.
Çalışmamız kapsamında özel adların çeşitli türlerinde görülebilen bu yapılarla ilgili teorik bilgi verilmiş ve Türkiye
coğrafyasından çeşitli örnekler incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda bu tür yapılar için melez yeradı terimi önerilmiş;
bir yerin adının iki parçadan oluşmasının ve bu parçaların farklı dillere ait olmasının bu adı melez olarak nitelendirmek
için yeterli olmadığı, bu parçaların söz konusu yeradında farklı katmanları da yansıtması gerektiği sonuçlarına
ulaşılmıştır.
|
Ülkemizde ormancılık eğitimi 1857 yılında Fransız ormancıların davet edilmesiyle başlamıştır. Fransız uzman
Tassy’nin şekillendirdiği ormancılık eğitimi Fransızca olarak yapılmıştır. Haliyle teknik ormancılık için kullanılan kavram
ve terimler de Fransızca olarak verilmiştir. 1877 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında Fransız ormancılar ülkemizden ayrılmış
ve ormancılık eğitimi yerli uzmanlar tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Mıgırdıç Hekimyan ve Hoca Ali Rıza Efendi
kısa süre içerisinde ormancılıkla ilgili eserler hazırlamışlar ve eserlerinde Osmanlı Türkçesinde yer alan ormancılık
terimlerini kullanmaya başlamışlardır. Bu çalışmada, ülkemizde ilk dönem ormancılık uygulamaları ve eğitiminde
kullanılan Osmanlı Türkçesi’ndeki bazı ormancılık terimleri verilmiştir.
|
Günümüzde biyolojik çeşitliliğin azalması ve yok olması tehlikesi Avrupa’da bu konudaki eğitim çalışmalarını
hızlandırmış, öğrencilerin çevrelerindeki biyoçeşitliliği tanımaları için öğrenme ortamları düzenlenmeye başlanmıştır.
Çevrelerindeki türlere yönelik tanımlamalarının belirlenmesi öğrencilerin biyoçeşitliliğe yönelik bilgi ve algılarını
kavramamızı sağlayacaktır. Ayrıca fen dersleri sonrasında çevrelerindeki canlılara yönelik algılarının incelenmesi
öğrencilere verdiğimiz eğitim hakkında bir durum tespiti yapmamıza olanak verecektir. Niğde ili Yeşilgölcük
beldesindeki ortaokulun 7. sınıfına devam eden 20 öğrenciyle yapılan bu çalışmada çevredeki canlılara yönelik bilgi ve
algıları belirlemek amacıyla fenomenoloji modeli kullanılmıştır. Nates ve ark. (2010) tarafından hazırlanan soru formu
kültürümüze adapte edilmiş, bazı sorularda yanıtların açıklanması da istenmiştir. Formun basılı hali öğrencilere
dağıtılarak yanıtlamaları istenmiştir. Doküman analiziyle toplanan verilerin betimsel analizi yapılarak sonuçlar
yorumlanmıştır. Öğrenciler sevdikleri türler için görünüş, fayda ve davranış (ya da koku) özelliklerini; sevmedikleri
türler için ise zarar görme korkusu ileri sürmüşlerdir. Sevilen hayvan ve bitki türleri sayıca birbirlerine yakın olsa da
sevilmeyen bitki türleri sevilmeyen hayvanlardan azdır. Öğrenciler kasabaya has (14 hayvan çeşidine karşı 21 bitki) ve
faydalı (10 hayvan türüne karşı 17 bitki) olduğunu belirttiği bitki sayısı hayvanlardan çok olsa da okul yolunda
hayvanlarla (13 hayvan çeşidine karşılık dört bitki) karşılaşmakta ve hayvanlara merak duymaktadır (19 hayvan ve 9
bitki).
|
Bu çalışmanın amacı, cumhuriyet tarihimizde “yoğunluk”, “öz kütle” ve “bağıl yoğunluk” ile aynı anlamlarda
kullanılan terimlerin kullanım biçimlerinin belirlenmesi ve var olan anlam ayrımlarının nedenlerinin incelenmesidir.
Bunu yaparken, 1940’lı yıllardan bu yana yayınlanmış ders kitapları ve diğer belgeler, doküman analizi yöntemi ile
incelenmiştir. Söz konusu kavramları ifade etmekte kullanılan terimler üzerinde durulmuştur. Araştırma bulguları, söz
konusu kavramları ifade etmek için farklı terimlerin kullanıldığını ve bu terimlerin bazen birbirine karıştırıldığı veya
anlamlarında sapmalar olduğunu göstermiştir. Bu karışıklığın bazen çevirilerdeki farklılıktan, bazen de kavramsal
hatalardan kaynaklandığı görülmüştür. Bu karışıklığın ortadan kaldırılması için önerilerde bulunulmuştur.
|
İnsanların en temel ihtiyaçlarından birisi olan güvenlik, farklı disiplinler tarafından ele alınan bir konudur. Yaşama hakkı ile temel hak ve özgürlüklere sahip olmak ve bunları etkin bir şekilde kullanmak ancak emniyetli ve güvenli bir kentte mümkündür. Fakat günümüzde kentsel sorunların ve güven(siz)liğin bölgesel ve küresel düzeyde tehditler oluşturması, kentlerin de emniyet ve güvenlik bağlamında ele alınmasını zorunlu kılmıştır. Dolayısıyla, kentlerde emniyet ve güvenlik olgusunu ve kent emniyeti ve güvenliğini tehdit eden unsurları, çağın anlayışına uygun bir biçimde tekrar ele almak durumundayız. Bunu başarabilmek, öncelikle emniyet ve güvenlik terimlerinin ne ifade ettiğini doğru bir şekilde kavramaya bağlıdır. Bununla birlikte, günümüzde çoğu terimlerde olduğu gibi ‘emniyet’ ve ‘güvenlik’ terimlerinde de bir anlam kargaşası yaşanmaktadır. Kent emniyeti bağlamında toplumun, kent güvenliği bağlamında ise kolluğun ne gibi sorumluklarının olduğunun bilinmesi, bu terimlerin anlamlarının, benzerliklerinin ve farklılıklarının doğru bilinmesine bağlıdır. Emniyet ve güvenlik terimlerinin benzer kavramlar olarak kabul edilmesi, kentlerde emniyet ve güvenliğin sağlanmasına yönelik uygun strateji ve etkin çözüm yollarının bulunmasını zorlaştıracak, bu terimler arasında ayrım yapmak ise, emin ve güvenli kent idealine daha hızlı ulaşmak için bir fark oluşturacaktır. Bu makalede, İngilizcedeki ‘safety’ kelimesi için “emniyet” kelimesinin, ‘urban safety’ kelimesi için ‘kent emniyeti’ kelimesinin ve İngilizcedeki ‘security’ kelimesi için ‘güvenlik’ kelimesinin, ‘urban security’ kelimesi için ise ‘kent güvenliği’ kelimesinin kullanılmasının daha uygun olduğu sonucu çıkmaktadır. Bununla birlikte, ‘emniyet’ ve ‘güvenlik’ terimleri arasındaki benzerlikler ve farklılıklar göz önüne alınarak kentlerde emniyet ve güvenlik yönetiminin koordine edilmesi ve yürütülmesi gerekir. Bu amaçla bu makalede, bu terimler arasındaki anlam kargaşasının ortadan kaldırılması, tanımlarının net bir biçimde yapılması ve kavram sınırlarının çizilmesi amaçlanmaktadır.
|