Bu çalışma kapsamında Tekkeköy ilçe merkezinde 2017 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından taşıt sayımı yapılan ana
karayolunda seyir halindeki taşıtlardan kaynaklanan emisyon miktarları emisyon faktörü, taşıt sayısı ve yol uzunluğu kullanılarak
hesaplanmıştır. Emisyon faktörleri, CORINAIR emisyon faktörü veri tabanından hıza bağlı eşitlikler halinde taşıt sınıfı, yakıt türü,
emisyon standardı ve motor teknolojisine göre uygun olarak seçilmiştir. Taşıt sayıları ve yol uzunluğu T.C. Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı Devlet Yolları Trafik Hacim Haritası verilerinden alınmıştır. Emisyonlar
MATLAB programlama dili kullanılarak 5 kirletici için (CO, NOx, UOB, PM ve SO2) ayrı ayrı hesaplanmıştır. Her kirletici ve farklı
araç türleri için (otomobil, orta yüklü ticari taşıt, otobüs ve kamyon) emisyon karakteristikleri taşıt hızlarına bağlı olarak ortaya
çıkarılmıştır. Sonuçlar 2017 yılında Tekkeköy ilçe merkezindeki taşıt sayımı yapılan ana karayolundan atmosfere salınan kirletici
miktarlarının CO için 13.56 ton, NOx için 150.23 ton, UOB için 18.33 ton, PM için 5.01 ton ve SO2 için 0.20 ton olduğunu
göstermektedir. Kamyonlar NOx ve PM kirleticileri için sırasıyla %66,36 ve %50,3 değerleri ile en büyük paya sahiptir. Otomobiller
CO, UOB ve SO2 emisyonları için sırasıyla %72.32, %64.81 ve %50 değerleri ile en büyük paya sahiptir. Kirletici emisyon
miktarlarının 70-90 km/h hız aralığında minimum değerleri aldığı belirlenmiştir.
|
Artan nüfusla birlikte çoğalan yapılaşma faaliyeti sonucunda oluşan atıklar yapısal atık olarak tanımlanmaktadır. Çeşitli boyutlarda
çevresel sorunlara sebep olan yapısal atıkların, doğal kaynakların tüketilmesinin azaltılması ve verimli kullanılması için geri
dönüştürülmesi kaçınılmazdır. Atıkların geri dönüşümünün sürdürülebilir çevre kalitesi, doğal kaynakların korunumunun yanı sıra
sosyal ve ekonomik refah bakımından etkili olduğu bilinmektedir. Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu raporu ile tanıştığımız
sürdürülebilirlik kavramını, inşaat sektörüne adapte etmek için bazı ülkeler yasal düzenlemeler ve uygulamalar geliştirmiştir.
Ülkemizde de bu kapsamda yasal düzenlemeler yürürlükte olmasına rağmen istenilen değerde geri dönüşüm verileri
sağlanamamaktadır. 2004 yılında yürürlüğe girmiş olan yapısal atıkların yönetimine ilişkin yönetmelik hali hazırda uygulamada
olmasına rağmen geri dönüşümün yaygınlaştırılması ve çevre korunumu için uygulamaların ve düzenlemelerin yetersiz kaldığı
düşünülmektedir. Çalışma özellikle son yıllarda hızla artan yapılaşma faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan yapısal atık sorununa
değinerek, ülkemizdeki durumu mevzuat bakımından değerlendirmeye çalışmıştır. Çalışma kapsamında AB ve diğer gelişmiş ülkeler
ile ülkemizdeki mevzuat incelenerek uygulamaya yönelik gereksinimler belirlenmiştir.
|
The progress of recent civilisation and the associated growth in population worldwide has contributed considerably to the increase in
the quantity of waste produced. The ever-increasing consumption of resources has resulted in high amounts of solid waste from
domestic activities, which can pose significant threats to the environment and human health. Waste management and recycling
activities have a complex and multifaceted mechanism that requires comprehensive and integrated approaches. In this study, the
current status of municipal solid waste management in Ankara was identified and waste streams were investigated by using Materials
Flow Analysis (Stan 2 software). It was aimed to analyse material flows by visualising the waste management system of Ankara. This
study resulted that approximately 1.6 million tonnes of solid waste is collected per year (4500 tonnes per day) in the province. Almost
470 thousand tonnes of it is being used for methane production and more than 400 thousand tonnes of compost is being produced each
year. The result of the model also points out that 286 thousand tonnes get accumulated in landfills each year. This reveals the possible
requirement for a capacity investment of Mamak Landfill Area, which is already on the agenda of city authorities.
|
Laboratuvarda geliştirilen kuru atık biyolojik nitrifikasyon organizmasına (KANO), Cu+2
iyonlarının biyosorpsiyonu, sıcaklık,
başlangıç Cu+2 derişimi, pH ve biyosorbent dozuna göre kesikli ünitelerde araştırılmıştır. Deneysel çalışmalar ile elde edilen R
2
, qden
ve qhes değerleri göz önüne alındığında, adsorpsiyon eşitliği, Cu+2 iyonlarının KANO’ya biyosorpsiyonu, tek kademe olarak belirtilen
en iyi, Langmuir izotermi tarafından tanımlanmaktadır. Deneysel çalışmalarda belirlenen qe değeri, çözelti sıcaklığı arttıkça
yükselirken, KANO yapısından sıcaklık ve pH’a bağlı olarak çözeltiye salınan organik madde ve NH4N artmaktadır. KANO’ya en
yüksek Cu+2 biyosorpsiyonu, başlangıç pH ve sıcaklığı olan 5,0 ve 55 °C’de olduğu belirlenmiştir. Deneysel sonuçlar, KANO’ya, Cu+2
biyosorpsiyonunun endotermik bir reaksiyon olduğunu göstermektedir. Sorpsiyon hızı için kinetik modeller, yalancı I. derece ve yalancı
II. derece, partikül içi difüzyon, Elovich karşılaştırıldığında, adsorpsiyonun en iyi yalancı II. derece kinetik model tarafından
tanımlandığını göstermektedir. ΔG° değeri sıcaklık arttıkça azalmaktadır. Bu durum adsorpsiyon sürecinin Gibbs enerjisinin artmasını
sağlamaktadır. Negatif ΔG° değeri, KANO üzerine Cu+2 biyosorpsiyonunun uygulanabilir olduğu anlamına gelmektedir.
|
Taşkın frekans analizi; nehirlerdeki belirli tekerrürlere veya olasılıklara karşı gelen akım miktarlarını elde edebilmek için kullanılan
bir yöntemdir. Bu yolla hidrolik yapıların projelendirilmesi ve ekonomik olarak değerlendirilmesi sağlanmaktadır. Bu çalışmada
Seyhan Havzası’nda yer alan 1801 no’lu istasyon için eşik üstü pik değerleri kullanılarak taşkın frekans analizi gerçekleştirilmiştir.
Eşik değer; eşik değer seçme grafiği, ortalama kalıntı ömrü grafiği, yayılım indeksi grafiği ile ortalama ve standart sapmaya bağlı
yöntem olmak üzere dört farklı yöntemle belirlenmiş ve elde dilen eşik üstü piklerin bağımsız olup olmadıkları otokorelasyon analizi
ile sınanmıştır. Bir sonraki adımda, kısmi süreklilik serilerinde sıklıkla kullanılan Genelleştirilmiş Pareto dağılımı uygulanarak
gözlenmiş değerlere uygunluğu sınanmıştır. Genelleştirilmiş Pareto dağılımının parametrelerinin ve hesaplanan 2, 5, 10, 25, 50,
100, 200, 500 ile 1000 yıl tekerrürlü taşkın debileri üzerinden güven aralıklarının belirlenmesiyle belirsizlik analizi yapılmıştır. Son
olarak farklı tekerrürler için hesaplanan taşkın debilerinin, yıllık maksimum değerler üzerinden elde edilen aynı tekerrürlü taşkın
debileri ile karşılaştırılması gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre eşik üstü piklerin analizi ile elde edilen taşkın
tahminlerinin yıllık maksimumların analizi ile elde edilen taşkın tahminlerine kıyasla düşük tekerrür aralıklarında daha büyük
farklar gösterdiği, büyük tekerrürlerde ise (500 ve 1000 yıl) nispeten yakın sonuçlara ulaşıldığı görülmüştür.
|
Heyelanlar önemli çevre sorunları ortaya çıkarmaktadırlar. Karayolu kenarındaki heyelanlar doğal bir olay olup dik eğim, yağış ve
toprak özelliklerinin etkisiyle oluşurlar. Heyelanların neden olduğu çevre sorunlarından birisi de verimli üst toprağın kaybını
takiben alanın verimliliğinin azalarak arazi bozulmasının görülebilmesidir. Bu araştırma Çanakkale-Bursa karayolu kenarındaki bir
heyelanın (Şevketiye) içinden ve buğday tarlasından alınan toprakların (0-10 cm derinlik) bazı özelliklerini (pH, elektriksel
iletkenlik, kireç, organik madde, toplam azot (N), alınabilir fosfor (P), alınabilir potasyum (K), tekstür, agregat stabilitesi, likit limit,
plastik limit, plastiklik indeksi ve kil aktivitesi) karşılaştırmak için yapılmıştır. Toprak özelliklerinin karşılaştırılmasında t testi
kullanılmıştır. Heyelanın içinden alınanlara göre buğday tarlasından alınan toprak örneklerinde elektriksel iletkenlik (EC), organik
madde, alınabilir potasyum (K), kil, silt ve plastiklik indeksi yüksek; pH ve ince kum miktarları ise daha düşük saptanmıştır. Kireç,
toplam azot (N), alınabilir fosfor (P), kaba kum, likit limit, plastik limit ve kil aktivitesi bakımından istatistik olarak önemli
farklılıklar saptanmamıştır. Toprak özelliklerini iyileştirmek için heyelandan etkilenen alanlara hayvan gübresi, hasat artıkları veya
kompost uygulanmalıdır.
|
Bu çalışmada evsel katı atık toplama ve taşıma sisteminden kaynaklanan önemli hava kirleticileri (CO, NMVOC, NOx, PM, N2O, NH3,
SO2 ve CO2) emisyonlarının hesaplanması ve toplama aracı kapasitesinin (8+1 m3
ve 13+1.5 m3
) kirletici emisyonlarına etkisinin
incelenmesi için Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) tabanlı bir yöntem geliştirilmiş ve İzmir’in Çiğli ilçesi için uygulanmıştır. CBS tabanlı
Vehicle Routing Problem (VRP) yöntemi ile optimum güzergahların tayini, toplam kat edilen mesafelerin ve toplam araç çalışma
sürelerinin tespiti gerçekleştirilmiştir. Akabinde araç ve yakıt türüne bağlı emisyon faktörleri ve CBS analizleri sonucu elde edilen
yakıt tüketiminin çarpımına dayalı hesaplama yöntemi ile emisyonlar hesaplanmıştır. Bulgular büyük araç ile toplama yapılması
halinde ihtiyaç duyulan işçi ve araç sayısı azalırken toplam yakıt tüketiminin arttığını göstermektedir. Büyük araçla toplama yapılması
halinde çalışma kapsamında değerlendirilen hava kirleticilerinin tamamının emisyonlarında küçük araca göre %17 artış
hesaplanmıştır. Bu çalışma temel CBS bilgisi olan katı atık yönetimi planlayıcılarına optimum toplama güzergahlarının planlanması
ve emisyonların hesaplanması için az veri ile uygulanabilir, basit ve hızlı bir modelleme yöntemi sunmaktadır.
|
Kentsel hava kirliliğinin artması çevreyi ve insan sağlığını etkileyen önemli problemlere neden olmaktadır. Kentsel hava kirliliğinin
en önemli kaynaklarından biri karayolu taşımacılığı sektörüdür. Ayrıca, yerel, ticari ve endüstriyel faaliyetler ile uzun mesafeli
taşınımlar kentsel hava kirliliğine önemli katkıda bulunmaktadır. Hava kirliliğinin çevreyi etkilediği gibi, hava kirliliği üzerinde
etkili olan faktörler de bulunmaktadır. Bunların başında meteorolojik faktörler gelmektedir. Bu çalışmada, Nevşehir bölgesindeki
hava kirliliğinin ve limiti aşan kirli gün sayısının değerlendirilmesi ile birlikte meteorolojik faktörlerin hava kirliliğine olan
etkilerinin detaylıca incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Hava Kalite İzleme İstasyon verilerinden
Nevşehir iline ait 2010-2019 yılları arası PM10, SO2, hava sıcaklığı, basınç, rüzgâr hızı ve bağıl nem verileri elde edilmiştir. Bu
verilerin Mann-Kendall ve Sen testi yardımı ile trend ve eğimleri hesaplanmıştır. PM10 ve SO2 parametrelerinin yıllık, mevsimlik,
aylık ve saatlik değişimleri ile sınır aşan günlerin analizi yapılmıştır. Bunun yanında, ölçülen en yüksek 6 adet PM10 değerlerinin
kaynağının analizinin yapılması amacıyla HYSPLIT modeli çıktıları elde edilmiştir. Sonrasında, meteorolojik koşulların Nevşehir
bölgesinde hava kirliliğine etkisinin analizi kapsamında, PM10 ve SO2 kirleticilerinin hava sıcaklığı, basınç, rüzgâr hızı ve bağıl nem
parametreleri ile ilişkisi incelenmiştir.
|
Yaşam alanlarını oluşturan kara parçalarının bilinçsiz ve kontrolsüz kullanımı nedeni ile ortaya çıkan olumsuzlukların, doğada neden
olduğu tahribatı engellemeye yönelik doğayı ve doğal kaynakları koruma düşüncesi arazi kullanım planlamalarının önemini
artırmaktadır. Bu çalışmada, Çukurova’nın güney kesiminde ekolojik olarak öneme sahip olan doğal koruma alanlarından biri olan
Akyatan yaban hayatı geliştirme sahasını da içeren ve Ramsar koruma alanlarının da yer aldığı, bir kısmı ile Seyhan ovası içerisinde
bulunan Tarsus (Mersin) ile Karataş (Adana) arasındaki bölgede, 1985, 2000 ve 2019 yılları arasındaki arazi kullanımında meydana
gelen değişimler incelenmiştir. Analizlerde 30 m mekânsal çözünürlüğe sahip Landsat-5TM 1985, Landsat-5TM 2000 ve Landsat-8
OLI 2019 uydu görüntüleri kullanılmıştır. Uydu görüntüleriyle öncelikli olarak geometrik, radyometrik kalibrasyon ve atmosferik
düzenlemelerden oluşan ön işleme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Arazi kullanım değişim tespitinde Spektral Açı haritalama yöntemi
kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre 1985-2019 yılları arasında yerleşim, ekili olmayan tarım, orman ve yarı doğal ve
lagün/göller alanlarında %192, %37, %7 ve %8’lik büyüme gelişirken, çıplak ve ekili tarım alanlarda ise %43 ve %21’lik oranlarda
azalmalar meydana gelmiştir. Aynı zamanda ülkemizde bulunan aktif fay hatlarından biri olan Karataş fayı civarında 500, 1000 ve
2000 m’lik tampon bölgeler içerisinde yerleşim birimlerinde meydana gelen değişimler değerlendirilmiştir. Karataş fayı civarında ise
yerleşimin 1985 ile 2019 yılları arasında yapılaşmaların %192 oranında arttığı belirlenmiştir. Yapılan kontrollü sınıflama
çalışmalarının doğruluğu kappa istatistiği ile değerlendirilmiş olup 1985, 2000 ve 2019 yılları için sırasıyla 0.80, 0.84, 0.87 olarak
hesaplanmıştır.
|
Yirminci yüzyılın ikinci yarısından sonra önemli seviyelere ulaşan insan kaynaklı doğa tahribatının uzun bir süre daha dünya
gündemini meşgul edeceği görünüyor. Dünya nüfusundaki ve buna bağlı olarak enerji ve besin gereksinimindeki artış doğal kaynaklar
üzerindeki baskıları ve tahribatları da arttırmıştır. Bu baskı ve tahribatlar ekosistemlerin işleyişinde önemli aksaklıklara ve doğal
dengede kimi zaman geriye dönülemez bozulmalara neden olmaktadır. Bu çalışmada, Yusufeli Barajı’nın yapım ve üretim süreçlerinde
ortaya çıkan antropojenik baskıların belirlenmesi amaçlanmıştır. Kılıçkaya, Öğdem ve Yusufeli bölgeleri Yusufeli Barajı’ndan
etkilendikleri için çalışma alanı olarak seçilmişlerdir. Antropojenik etkilerin belirlenmesinde uydu görüntüleri ve CBS yazılımları
kullanılmıştır. Çalışma sonucunda elde edilen verilere göre, Yusufeli Barajı’nın su tutmaya başlamasıyla birlikte yaklaşık 33 km2
'lik
su yüzeyinin oluşacağı tespit edilmiştir. Yusufeli Barajı’nın tamamlanmasının ardından yaklaşık 612 ha orman ve 62 ha tarım arazisi
yok olacaktır. Arazi kabiliyet sınıfları bakımından yapılan değerlendirmelerde, I. sınıf arazilerin %100'ünün, II. sınıf arazilerin
%69'unun, III. sınıf arazilerin %81'inin, IV. sınıf arazilerin %7'sinin, VI. sınıf arazilerin %1'inin ve VII. sınıf arazilerin %1'inin baraj
rezervuar sahası içinde kalacağı görülmüştür. Yusufeli Barajı’ndan en fazla etkilenen Yusufeli ilçe merkezinin taşınacağı yeni yerleşim
alanı yaklaşık 640 ha’lık bir alana sahiptir ve üç bölgeden oluşacaktır. Bu alanların oluşturulması için önemli miktarda kazı-dolgu
işlemi yapılmıştır. İmar planına göre yeni yerleşim merkezinde 1300 konut için 21.6 ha, aktif yeşil alanlar için 9.65 ha ve pasif yeşil
alanlar için ise 5.1 ha alan planlanmıştır. Bu çalışma ile Yusufeli Barajı ile ortaya çıkan antropojenik etkilerin olumsuz sonuçlarının
en aza indirgenmesi için planlama önerileri sunulmuştur.
|