Şaziye ÖNER, Müyesser SARAÇ
Şaziye ÖNER, Müyesser SARAÇ
Amaç: Çekimli ve çekimsiz ortodontik tedavinin alt kesici stabilitesine etkisinin uzun dönem sonuçlarının sayısal modeller üzerinde değerlendirilmesidir. Bireyler ve Yöntem: İÜtanbııl Üniversitesi Dişhekimligi Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı arşivinden seçilen Î4'ü çekimli (yaş ortalaması 14 yıl 9 ay) 12'si çekimsiz (yaş ortalaması 13 yıl 2 ay) tedavi edildiği belirlenen 26 olgunun (K: 15, Ur II) tedavi öncesi (T1), tedavi sonrası (T2) ve pekiştirme tedavisi bitiminden en az 5 yıl sonraki döneme (T3) ilişkin sayısal modelleri üzerinde kanin-kanin arası ve 1. büyük azılar arası mesafeler ve Çapraşıklık İndeksi değerleri Orthomodel version 1.0 programı ile ölçülmüştür. Grupların; tedavi öncesi, tedavi sonrası, pekiştirme sonrası ve pekiştirme sonrası uzun dönemdeki çapraşıklık indeksi ve transversal yön ölçümleri ortalama değerleri ve standart sapmaları belirlenerek gruplar Mann-Whitney testi ile karşılaştırılmıştır. Bulgular: Kanin-kanin arası mesafe: Tüm dönemlerde (Tl, T2, T3 ve T3-T2) gruplar arasında istatistiksel fark yoktur. I .büyük azılar arası mesafe: T2 döneminde çekimli grupta 1. büyük azılar arası mesafe azalmış, çekimsiz grupta ise değişiklik olmamıştır. Çapraşıklık İndeksi: Tl döneminde çekimli tedavi grubunda çapraşıklık indeksi, çekimsiz gruptan istatistiksel olarak daha yüksek bulunmuştur. T2 ve T3 dönemlerinde gruplar arasında fark olmadığı belirlenmiştir. Sonuç: Çekimli ve çekimsiz olarak tedavi edilen gruplarda alt kesici çapraşıklığı ve transversal yön ölçümleri tecıavi sonrası ve pekiştirme sonrası uzun dönem sonuçları karşılaştırıldığında gruplar arasında nüks bakımından fark bulunmamıştır. {Turk Ortodonti Dergisi 2011;24:J2-21)
|
Amaç: Çalışmanın amacı, istanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim dalında geliştirilen Çapa Anksiyete Skalası'mn Güvenilir-' liginin ve Geçerliğinin değerlendirilmesidir. Bireyler ve Yöntem: Çalışma, yaşları 8-15 arasında değişen bireylerden oluşan iki grup üzerinde yürütülmüştür. İlk grup, kliniğe ortodontik tedavi olmak amacıyla ilk kez başvuran 40 çocuktan oluşmaktadır. İkinci grup ise, en az I yıldan beri tedavi gören 4(> çocuktan oluşmaktadır. Çocuklardaki anksiyeteyi ölçmek için, anabilim dalında geliştirilmiş "Çapa Anksiyete Skalası" uygulanmıştır. Çapa Anksiyete Skalası' mn geçerlilik ve güvenilirliğini sınamak için, daha önceden geçerliliği ve güvenilirliği kanıtlanmış, rutin olarak ıvgulanan Frankl Skalası ile çalışmamızın sonuçları Spearman korelasyon analizi uygulanarak karşılaştırılmıştır. Skalanın güvenilirliğini saptamak için Cronbach-Alfa (iç tutarlılık); test-retest uyumu ve tekrarlanabil irliğini değerlen-«liımek için Wilcoxon testi uygulanmıştır. Bulgular: Cronbach-Alfa analizi bulguları, skalanın iç tutarlılığının yüksek seviyede olduğunu göstermektedir. Tekrarlanabilirliğin Wilcoxon testi ile 2 lyrı grup için değerlendirilmesi sonucunda, skalanın tekrarlanabilir olduğu saptanmıştır. Sonuç: Frankl Skalası ile birlikte yapılan değerlendirmede, skalanın geçerliliği kanıtlanmıştır.
|
Murat TOZLU, Mehmet OĞUZ, Korkmaz SAYINSU
Murat TOZLU, Mehmet OĞUZ, Korkmaz SAYINSU
Bu vaka raporunda sınıf II malokluzyona sahip 12 yaşındaki bir kız hastanın renklenmiş ve köklerinde rezorpsiyon izlenen üst santral kesici dişlerinin çekimi ile ortodonlik tedavisi sunulmaktadır.
|
Barış ÜNLÜ, Berza ŞEN, Nazan KÜÇÜKKELEŞ, Nejat ERVERDİ
Barış ÜNLÜ, Berza ŞEN, Nazan KÜÇÜKKELEŞ, Nejat ERVERDİ
Amaç: Bu çalışmanın amacı, ortognatik cerrahi uygulanmış bireylerde operasyondan belli bir süre sonra alınan aksiogratlk eklem kayıtlarının herhangi bir TMD semptomu olmayan normal bireylerin eklem kayıtları ile karşılaştırılmasıdır. Bireyler ve Yöntem: Fili adet ortognatik cerrahi operasyon geçirmiş yetişkin birey operasyon tiplerine göre alt gruplara ayrılmışlardır ve 20 kişilik eklem problemi olmayan kontrol grubuyla ve aynı zamanda ali gruplar arasında karalaştırılmışlardır. Karşılaştırma için SPSS paket programı dahilinde olan Student's t lest istatistik programı kullanılmıştır. Bulgular: Setback grupları ile ilerletme grupları arasında hem çizimlerin kalınlıkları açısından, hem de çizimlerin mesafeleri açısından kontrollere göre anlamlı kısalma söz konusudur. Özellikle ameliyat sonrası mandibular ilerletme vakalarında kontroller ve mandibulanın geride konumlandırıldı^ vakalara nazaran daha ciddi hareket kısıtlılığı gösterdiği ve çizimlerin kalınlıklarında bazı uyumsuzluklar olduğu tespit edilmiştir. Sonuç: İlerletme cerrahisi uygulanan vakaların temporomandibular eklem problemi riski açısından tehlikeli sınırlarda olduğu söylenebilir. Ancak bizim çalışına gruplarımızda oluşmuş bir problem için herhangi bir tedaviye ihtiyaç gösteren birey olmamıştır. Sonuç olarak bu çalışmada ameliyat sonrası özellikle mandibular ilerletme vakalarında kontroller ve mandibulanın geride konumlandırıldıgı vakalara nazaran daha ciddi hareket kısıtlılığı görüldüğü tespit edilmiştir. (Türk Ortodonti Dergisi 2011:24:22-33)
|
Mevcut vaka raporunda iskeletsel (ANB: -1°) ve dişsel Sınıf İli maloklüzyonu olan 17 yaşındaki kız hastanın ortodontik kamuflaj ile tedavisi sunulmaktadır. (Turk OrUxlonti Dergisi 2011;24:67-73)
|
Seslerin büyük bir bölümü oral kavitenin ön bölgesinde oluşmaktadır. Ortodontistler ve konuşma uzmanları yıllardır konuşma bozukluğu ile hem çeneler arası hem de dental malok-lüzyonlar arasındaki ilişkiyi çözebilmek için ororarengeal mekanizmanın fizyolojisini araştırmaktadır. Bu derlemenin amacı konuşma ve ortodonti arasındaki ilişki konusunda bilgi sunmaktır. (Türk Ortodonti Dergisi 2011;24:74-80)
|
Amaç: Bu çalışmanın amacı diş çene ve yüz sisteminde hızlı üst çene genişletmesi esnasında ağrının algılandığı bölgelerin ve farklı bölgelerdeki ağrı' şiddetinin zamanla birlikte değişimini değerlendirmektir. Bununla birlikte ağrı şiddetinin algılanmasında kız ve erkek bireyler arasındaki farklılıklar da incelenmiştir. Bireyler ve Yöntem: Çalışma materyali yaşları 13 ile 15 yıl (ortalama yaş 14,4 yıl) arasında değişen ÎO hastadan (16 erkek, 14 kız) oluşmaktadır. Hyrax apareyinin aktivasyonu 10 günlük değerlendirme sürecinde günde 2 tur (0,5 mm) olacak şekilde yapılmıştır. Hızlı üst çene genişletmesi sırasındaki ağrı algılanmasının değerlendirmesinde renkli ağrı skalası kullanılmıştır. İstatistiksel analiz için Mann-Whitney U testi ve Friedman testi kullanılmıştır. Bulgular: Yüzün farklı bölgelerinde algılanan ağrının ortalama skorları arasında istatistiksel anlamlı farklılık bulunmuştur (pcO.OOD. 8 bölgede de ağrının algılanmasında 10 gün boyunca gerçekleşen azalma istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0,001). Ağrının algılanmasında kızlar ve erkekler arasında istatistiksel anlamlı farklılık bulunamamıştır (p>0.05). Sonuç: Kızlarla erkekler arasında ağrı algılamasında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Ağrı en fazla dental bölgede ortaya çıkmaktadır ve apareyden uzaklaştıkça ağrı azalmaktadır. Ağrı ilk aktivasyondan sonra düşüş göstermektedir
|
Ebru TARIM, Cantekin İSKENDER
Ebru TARIM, Cantekin İSKENDER
Orofasiyal yarıklar, uzun dönem morbidite ve sağlık maliyetleri açısından önemli sonuçlar doğuran ve oldukça sık görülen doğumsal anomaliler arasında yer alır. Orofasiyal yarıkların genel görülme sıklığı 10.000 doğumda 9,92 olarak tahmin edilmektedir. ' Bu derlemede orofasial yarıkların etiyopatogenezi, prenatal tanısı ve tedavisi özetlenecektir
|
Amaç: Bu çalışmanın amacı hızlı üst çene genişletmesi sonrası midpalatal suturaya düşük enerji seviyeli lazer uygulamasının suturada kemik rejene--rasyonu üzerine etkisini bilgisayarlı tomografi kullanarak değerlendirmektir. Bireyler ve Yöntem: Bu çalışma yaşları 10 ile 15 arasında değişen tek taraflı ya da çift taraflı çapraz kapanışla birlikte gözenen iskeletsel maksiller yetersizlik (>5 mm) gözlenen toplam 30 hasta üzerinde yürütülmüştür. Hızlı üst çene genişletmesi amacıyla bütün hastalara hyrax apareyi uygulanmıştır. 30 hasta lazer grubu (n=l5) ve kontrol grubu (n=15) olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Hyrax apareyi sabah ve akşam bir tur olmak üzere günde iki tur aktivo edilmiştir. Çalışmada diyot lazer kullanılmıştır (3 W, =810 nm, =3,5 cm-'). Lazer 48 saat aralıkla toplam 5 seans uygulanmıştır. Lazer sürekli modda ve her seans 15 sn uygulanmıştır. Aktarılan toplam enerji 45 j ve enerji yoğunluğu 13j/$cm^2$'dir. Lazerin başlığı üst kesici dişlerin singulumlarının arkasına yerleştirilerek uygulama yapılmıştır. Lazer grubundan son lazer seansından 1,5 ay sonra, kontrol grubundan ise genişletmenin tamamlanmasından 3 ay sonra düşük doz bilgisayarlı tomografi kayıtları alınmıştır. Densite hounsfield unit olarak ölçülmüştür. Bulgular: Kontrol ve lazer gruplarında miripalatal suturanın kemik yoğunlukları arasındaki fark istatistiksel olarak ınlamsızdır. (p>0,05) Midpalatal suturanın kemik densitesi her iki grupta da neredeyse jynı Hounsfield Unit değerindedir. Sonuçlar: Hızlı üst çene genişletmesi sırasında düşük enerji seviyeli lazer uygulaması retansiyon süresini Kısaltmakta ve midpalatal suturada kemik rejeneras-yonunu hızlandırmaktadır. Median sutura-• i.ıkı kemik yoğunluğu temelinde değerlendirildiğinde, 3 aylık stabilite 1,5 ay sonra elde edilebilmiştir. Hızlı üst çene genişletmesi sonrası düşük enerji seviyeli l-ızer uygulamasının retansiyon süresi ve 't.ıbilite üzerinde etkin bir rolü olabilir, ı Türk Ortodonti Dergisi 2011:24:83-96)
|
Bu çalışmada gömülü diş erüpsiyonu Kilroy Spring kullanılarak sağlanan bir hastanın tedavisi ve uzun süreli takip sonuçları sunulmaktadır.
|