Adnan ÖZDEMİR
Adnan ÖZDEMİR
İletişim, ulaşım ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeler, işletmelerin
uluslararası rekabetten bağımsız kalma imkanını sınırlandırmıştır.
Ülkeler uluslararası piyasada endüstriyel bazda rekabet gücü
avantajı elde edebilmek için farklı yöntemlere başvurmaktadırlar.
Turizm sektörünün ulusal ve uluslararası ölçekteki önemi ve
büyüme kapasitesi ulusların bu sektöre yönelik atılımlar yapmasını
sağlamıştır. Turizm endüstrisinin gelişmekte olan ülkelerin
ekonomisine sağladığı istihdam, döviz girdisi, milli gelir ve dış
ticaretine olumlu yansımaları ayrıca önem arz etmektedir. Porter,
tarafından geliştirilen Elmas Modeli, sektörel düzeyde ülkelerin
rekabet gücünü ortaya koymak için geliştirilmiş bir modeldir.
Elmas modelinin dört ana faktörü olan; faktör koşulları, talep
koşulları, ilgili destekleyici endüstriler, kurumsal yapı ve strateji
ve beraberinde Porter’ın dışsal olarak kabul ettiği Devlet ve Şans
faktörlerinden oluşmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye Turizm
Endüstrisin uluslararası arenada rekabet gücü avantajlarının
Porter’ın geliştirdiği Elmas Modeli ile ölçülmesidir.
|
Gönül Kaya ÖZBAĞ
Gönül Kaya ÖZBAĞ
Bu çalışmada, çalışanların Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS)
algısının Üretim Karşıtı İş Davranışları (ÜKİD) üzerindeki etkileri
araştırılmaktadır. Araştırma hipotezleri, Kocaeli’nde faaliyet
gösteren denizcilik işletmelerinde çalışan, 117 kişiden elde
edilen verilere regresyon analizleri yapılarak test edilmiş ve
yorumlanmıştır. Araştırma sonuçları, çalışanların KSS algısı ile
ÜKİD’nın başkalarına zarar verme ve geri çekilme boyutları arasında
anlamlı ve negatif yönde bir ilişki olduğunu desteklemektedir.
Diğer yandan, çalışanların KSS algısı ile ÜKİD’nın üretimden sapma,
sabotaj ve hırsızlık boyutları arasında anlamlı bir ilişki tespit
edilememiştir.
|
Işın ÇETİN, Simla GÜZEL
Işın ÇETİN, Simla GÜZEL
The Middle East and North Africa (MENA), an economically diverse
region, is characterized by countries with a common heritage,
which are at various stages of economic development, and home
to extremely different natural resources. Majority of the countries
in the region have experienced military or civil conflicts. These
were conflicts that resulted in extreme human suffering, economic
displacement, and the nations of the region had wasted several
opportunities of development. Thus, a significant share of national
budgets are utilized for military spending. Military expenditures
create both costs and benefits for the economy.
In this study, the relationship between military expenditures and
economic growth in MENA Countires using panel econometric
models for 1990-2017 period. In this study a negative and highly
significant effect of infrastructure on economic growth is exist.
The coefficient is -0.068 which means a one point increase
military expenditure leads to approximately 0.06 point decrease in
economic growth.
|
Sezai SEVİM, Yusuf Alper GÜLLÜ
Sezai SEVİM, Yusuf Alper GÜLLÜ
Anadolu Selçuklu Devleti, Türklerin Anadolu’da kurdukları ilk
devlet olarak tarihimizin önemli dönüm noktalarından birini teşkil
etmektedir. Türkistan’dan getirdikleri sosyal ve kültürel değerleri
Anadolu’nun farklı milletlerinin inanç ve kültürleri ile yoğurarak
yeni bir medeniyet ortaya çıkaran Anadolu Selçukluları, bunun
yanı sıra bugün dahi bu değerler ile hoşgörü çatısı altında birlikte
yaşayabilmenin temelini oluşturmuşlardır.
Yaşadığımız bu topraklara böylesine bir değer katan bu büyük devleti
her veçhesi ile bilmek ve anlamak tarihin önemli kırılma noktalarına
hâkim olabilmek adına önemlidir. Bu çerçevede tarihimizin önemli
bir kültür hazinesi olan Anadolu Selçukluları’nın sosyal ve kültürel
hayatına ışık tutmak adına incelenmesi gereken bir alan da gıda,
beslenme ve yemek kültürü olarak önem arz etmektedir. Bu
amaçla çalışmada Anadolu Selçuklu döneminin önde gelen ana
kaynaklarında tespit edilen gıda ve üretimi bilgileri yorumlanarak
gıda mühendisliği perspektifinde değerlendirilmiştir.
|
İmam Bakır KANLI, Metin EROL
İmam Bakır KANLI, Metin EROL
Birleşmiş Milletler Örgütü 2030 yılına kadar dünyadaki yoksulluğu
tüm boyutlarıyla ortadan kaldırma, refah, huzur ve güvenli bir evren
oluşturma adına ‘17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’ belirlemiştir.
Türkiye de ‘Dünyayı Dönüştüren 17 Hedef’ şeklinde sloganlaştırılan
BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni gerçekleştirmeye
çalışan ülkelerin başında gelmektedir. Yoksulluğu sona erdirmek,
eşitsizlik ve adaletsizlik ile mücadele etmek ve iklim değişikliğini
düzeltmek gibi küresel hedeflerin gerçekleştirilebilmesi yalnızca
ülkelerin siyasi iktidarlarına değil, sivil toplum kuruluşlarının
duyarlılığına da bağlanmıştır. Bu çalışmanın amacı, sivil toplum
kuruluşlarından olan siyasi partilerin anayasaları niteliğindeki
parti programlarında, 17 sürdürülebilir küresel hedefe yer verip
vermediklerini incelemek ve partilerin küresel hedeflere karşı
duyarlı olup olmadıklarını tespit etmektir. Çalışmanın kapsamı
24 Haziran 2018 Genel Seçim’i sonrası Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubu (Adalet ve
Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi) ile sınırlandırılmıştır.
Makalede yöntem olarak Literatür Taraması ve Doküman Analizi
seçilmiş, elde edilen veriler karşılaştırmalı analiz sürecine
aktarılmış ve çalışma bir senteze ulaştırılarak, değerlendirme ve
öneriler ile sonuçlandırılmıştır. Çalışmada parti programlarının
güncel olmadığı ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin tam olarak
karşılanamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
|
Gümrük Birliği (GB) Anlaşmasının Türkiye’nin tam üyeliğine
yönelik daha verimli işlemesi için revizyon edilmesi gerektiği
düşünülmektedir. Bu düşünceden hareketle çalışmada, Türkiye
için çıkmaz hale gelen Avrupa Birliği (AB) tam üyeliğine yönelik
çözüm önerileri geliştirmek amaçlanmaktadır. Söz konusu amaç
doğrultusunda çalışma dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde,
dünyadaki ekonomik entegrasyonlar ve entegrasyonlarda
yaşanan değişimler yer almaktadır. İkinci bölümde, Türkiye ve AB
arasındaki GB Anlaşması süreci ve yol açtığı ticari ve ekonomik
gelişmeler aktarılmaktadır. Üçüncü bölümde, dünyada ekonomik
entegrasyonlarda meydana gelen değişiklikler kapsamında Türkiye-
AB arasındaki GB Anlaşmasının revize edilmesi gerekliliğinin
nedenleri ortaya koyulmaya çalışılmaktadır. Çalışma, AB’ye tam
üyelik doğrultusunda GB revizyon önerilerinin yer aldığı sonuç
bölümü ile son bulmaktadır.
|
Ali BALKANLI
Ali BALKANLI
Dış ticaret ve ekonomik büyüme ilişkisi çok uzun yıllardır
iktisatçıların tartıştığı bir konu olmuştur. Özellikle 1950’li yıllar
ile birlikte, uluslararası ekonomik analizde, ihracatın ekonomik
büyümenin motoru olup olamayacağı artan ölçüde tartışılmaya
başlanmıştır. Özellikle gelişmiş kapitalist ekonomilerde başlayan
bu tartışma, bir adım sonra gelişmekte olan ekonomilerde,
ekonomik büyümeyi uyarmak ve daha hızlı büyüme sağlamak
noktasında, bir model biçiminde gündeme gelmiş ve uygulanmaya
başlanmıştır. Ancak ekonomik büyümenin uyarıcıları arasında
kabul edilen ihracatın her ülkede ekonomik büyümeyi mutlaka
uyarıp uyaramayacağı hala tartışılan bir konudur. Ve hatta bu
tartışmanın bir adım ötesinde, günümüzde yarattığı etkiler
boyutuyla, ithalatın da ekonomik büyümeyi uyarıp uyaramayacağı
da tartışılmaktadır. Bu çalışmada öncelikle kuramsal düzlemde bu
tartışmalar incelenmiştir. Ardından literatür taraması yapılarak, dış
ticaret büyüme ilişkisi üzerine elde edilen sonuçlar irdelenmiştir.
Bunun ardından ise 2006-2018 dönemi dış ticaretinin gelişimi
incelenmiş ve devamında Türkiye’de 2006Q1-2018Q3 dönemi
dış ticaret verileri kullanılarak, ekonometrik düzlemde Granger
nedensellik testi ile Türkiye’de ithalat-ihracat-ekonomik büyüme
ilişkisinin nasıl olduğu araştırılmıştır. Araştırmadan görülen odur
ki, incelenen dönem itibariyle, Türkiye’de ihracatın değil, ithalatın
etkililiği vardır ve bu etki ithalattan ihracata doğrudur
|
Makro ihtiyati politikaların, kriz sonrası dönemde finansal istikrarı
sağlamaya yönelik politika çerçevelerine dahil olması, para politikası
ve makro ihtiyati politika arasındaki koordinasyon problemlerini
de beraberinde getirmiştir. Geçiş etkilerinin merkezinde finansal
sistemin bulunduğu para politikası ve makro ihtiyati politikanın
aktarım mekanizmalarının birbiriyle örtüşmesi ve bir politikanın
diğer bir politikanın etki alanını şekillendirebilmesi, politikalar
arasındaki karşılıklı etkileşimi inceleme gerekliliğini ortaya
çıkarmıştır. Küresel finansal kriz sonrası dönemde oluşan küresel
likidite bolluğunun getirdiği makro-finansal risklere bağlı olarak
gerçekleşen politika açmazları karşısında para politikası ile makro
ihtiyati politikanın birlikte yürütüldüğü politika çerçevesini
uygulamaya koyan Türkiye gibi ülkelerde karşılıklı etkileşimin
derecesi ve koordinasyon ihtiyacı daha fazla olmuştur. Bu
bağlamda çalışmanın amacı, Türkiye’de yeni politika bileşiminin
uygulandığı dönemdeki para politikası ve makro ihtiyati politika
uygulamaları arasındaki karşılıklı etkileşimleri incelemektir.
Ekonomik döngü ve finansal döngünün durumu dikkate alınarak
yapılan değerlendirmeler sonucunda, politikaların Eylül 2016’ya
kadar aynı yönde hareket ettiği ve nihai hedefler arasında ciddi
uyuşmazlıkların yaşanmadığı, bu tarihten itibaren politikaların
ters yönde hareket etmeye başladığı ve nihai hedefler arasındaki
çatışmaya bağlı olarak koordinasyon ihtiyacının arttığı görülmüştür.
|
Mehmet BÖLÜKBAŞ
Mehmet BÖLÜKBAŞ
Bu çalışmanın amacı ekonomik büyümenin enflasyon ve işsizlik ile
ilişkisini Türkiye ekonomisi için araştırmaktır. Bu kapsamda 2005-
2017 dönemi yıllık verileri kullanılmış ve bölgesel düzeyde bir
analiz yapılmıştır. Çalışmada yöntem olarak panel ARDL modeli ve
Dumitrescu-Hurlin panel nedensellik testi seçilmiştir. Çalışmadan
elde edilen bulgulara göre, panelin geneli için enflasyon ekonomik
büyüme üzerinde pozitif ve anlamlı, işsizlik ise negatif ve anlamlı
etkiye sahiptir. Ayrıca on yedi farklı bölgede ekonomik büyüme
ile enflasyon ve işsizlik arasındaki uzun dönemli ilişkiler anlamlı
görünmektedir. Diğer yandan nedenselliğin yönü bölgelere
göre değişmektedir. Ekonomik büyüme ve enflasyon arasındaki
nedensellik ilişkisi yedi bölgede, ekonomik büyüme ve işsizlik
arasındaki nedensellik ilişkisi ise on yedi bölgede görülmüştür.
|
Ömer Tuğsal DORUK
Ömer Tuğsal DORUK
İkiz açıklar hipotezi, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde oldukça
önemli bir konu olma özelliğindedir. Bütçe açıklarının cari açık
ile birlikte hareket etmesi olarak tanımlanan ikiz açıklar hipotezi
bu çalışmada Türkiye ekonomisi odaklı literatürden farklı olarak
ABD merkez bankası (FED)’nın geleneksel olmayan para politikası
ile etkileşim içerisinde araştırılmaktadır. Çalışmada iki aşamalı
özgün bir yöntem kullanılarak, Türkiye ekonomisi için 2002Q1
ile 2018Q3 dönemleri arasında FED’in para politikası kararlarının
özellikle kantitatif genişleme dönemlerinde ikiz açıkların
uzun vadeli dengesinden kısa vadede sapmalara olan etkisini
araştırmaktadır. Çalışmanın ilk aşamasında eş bütünleşme analizi
yapılarak değişkenler arasındaki uzun vadeli ilişkiye ait tahmin
yapılmaktadır. İkinci aşamada ise bu uzun vadeli ilişkiye kısa vadeli
olarak kantitatif genişleme dönemlerinin etkisi analiz edilmektedir.
Analiz sonucunda elde edilen bulgular, Türkiye ekonomisi için
cari açıklar ve bütçe açığı ilişkisi için küresel şokların etkisinin
önemli düzeyde olduğunu göstermektedir. Çalışmada FED’in
para politikasının ikiz açıklar hipotezinin uzun vadeli dengesinden
sapması açısından oldukça önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
|