İsmet ALAN,
Veli BALCI , Halil KESKİN, İbrahim ALTUN, Nevzat BÖKE, HÜNKAR DEMİRBAĞ,
Sedat ARMAN ,
Hasan ELİBOL ,
Mustafa SOYAKİL , Alican KOP, Nurullah HANİLÇİ
İnceleme alanı Doğu Pontidler’de Rize, Çayeli, Arhavi, İspir İkizdere arasında kalan alanı
kapsamaktadır. Bu alanda Maçka Tektonik Dilimi (MTD) ve Taşköprü Tektonik Dilimi (TTD)
yüzeylenmektedir. MTD yaşlıdan gence doğru; Geç Jura-Erken Kretase kireçtaşı (Berdiga fm.);
Turoniyen-Santoniyen çakıltaşı, kumtaşı, mikritik kireçtaşı, silttaşı, marn, bazaltik, bazaltikandezitik lav, piroklastitler (Çatak fm.); Santoniyen riyolitik, dasitik lav, piroklastitler, kumtaşı,
killi kireçtaşı (Kızılkaya fm.); geç Santoniyen-Kampaniyen bazaltik, andezitik lav, piroklastitler,
kumtaşı, killi kireçtaşı (Çağlayan fm.); Kampaniyen-Maastrihtiyen riyolitik, dasitik lav,
piroklastitler, kumtaşı, killi kireçtaşı (Çayırbağ fm.) ve geç Maastrihtiyen-Daniyen kumtaşı, kiltaşı,
tüf, marn, killi kireçtaşlarından (Cankurtaran fm.) oluşmaktadır. MTD üzerine uyumsuz olarak
Geç Paleosen-Kuvaterner aralığında sedimanter, volkanosedimanter birimler (Erenler, Kaplıca,
Melyat, Pazar, Hamidiye formasyonları, Handüzü, Çağırankaya volkanitleri) gelmektedir. Çalışma
alanında TTD’ye ait Turoniyen-Maastrihtiyen bazaltik andezitik lav, piroklastitler ile kumtaşı,
mikritik kireçtaşı, kiltaşından oluşan birimler (Yağmurdere fm.) gözlenmektedir. Erken-Orta Eosen
sedimanter, volkanosedimanter birimler (Yedigöze, Çoruh formasyonları) tarafından diskordansla
örtülmektedir. Ar/Ar yaş tayinlerine göre Çayırbağ formasyonu 83.2±1.0 My, Melyat formasyonu
47.8±1.6 My, Handüzü volkanitlerinin andezit seviyesi 4.25±0.55 My, dasit seviyesi ise 3.93±0.46
My yaşındadır. MTD; Kretase-Paleosen Kaçkar granitoyidi I, Eosen Kaçkar granitoyidi II, Geç
Eosen Ardeşen gabrosu tarafından kesilirken, TTD; Kretase-Paleosen Kaçkar granitoyidi I, Geç
Eosen Güllübağ monzoniti tarafından kesilmiştir.
|
Yılmaz DEMİR
Yılmaz DEMİR
Dağbaşı skarn cevherleri Üst Kretase yaşlı Dağbaşı granitoyidi ile Liyas volkanitleri içindeki
Berdiga formasyonuna ait kireçtaşı blok ve merceklerinin granitoyide en yakın olduğu zonlar
boyunca ekzoskarn tipte gelişmiştir. Erken evrede oluşan granatlar baskın grosüler $(And_{0-0.81}Grs_{59.69-78.65}Prs_{21.35-38.11})$, piroksenler ise diyopsit-hedenberjit arasında değişen bileşime sahiptir $(Hed_{24.44-31.81}Diy_{67.3-76.99}Joh_{0.52-0.88})$ . Geç evreye ait granatlar yüksek andradit $(And_{74.67-100}Grs_{0-22.8}Prs_{0-4.51})$,
piroksenler ise artan johansenit $(Hed_{22.17-62.63}Diy_{0-36.2}Joh_{31.86-76.69})$ içerikleriyle karakteristiktir. Geç
evre granatların yüksek andradit içerikleri Cu-Fe tip skarnlar ile, piroksenlerin yüksek johansenit
içerikleri ve Mn/Fe oranları da Zn tip skarnlar ile benzerlik sunar. Oksitlenmiş skarn tipine işaret
eden andraditik granatlar skarnın epizonal bir plütonizmayla ilişkili olabileceğini göstermektedir.
Granatların merkezden dışa doğru artan And/Grs oranları giderek artan oksitlenme derecesine
işaret etmektedir. Retrograd evreye ait mineraller epidot, tremolit-aktinolit, kuvars, kalsit ve klorit
şeklindedir. Manyetit, hematit, pirotit, pirit, kalkopirit, sfalerit ve galen skarnın gerileyen evresinde
oluşan cevher mineralleridir. Galenlerin yüksek Ag içeriği (%1.18-1.43) önemli ölçüde gümüş
potansiyeline sahiptir. Dağbaşı granitoyidi yüksek K’lu (%2.38-3.75 $K_2O$), kalk-alkali, peralüminmetalümin geçişli (A/CNK=0.88-1.23) olup volkanik yay granitoyidi özelliği göstermektedir.
Skarn zonları boyunca granodiyorit bileşimli olan Dağbaşı granitoyidinin çeşitli ana ve iz element
içerikleri Fe-Cu-Zn tipi skarn oluşturan granitoyitlere benzerlikler sunarken, skarnın uzağında böyle
bir ilişki gözlenmez. Bundan dolayı oksitli cevher minerallerinin yanında sülfürlerin gözlenmesi,
skarn mineralojisinin, granitoyidin jeokimyasal özelliklerine göre şekillendiğini göstermektedir.
|
Alaaddin VURAL
Alaaddin VURAL
Bu çalışmanın amacı, Canca (Gümüşhane-Türkiye) alterasyon sahasının toprak jeokimya verilerini
istatistiksel metotlarla değerlendirmek ve sahanın altın cevherleşme potansiyelini araştırmaktır. Bu
amaçla 288 adet toprak örneği toplanmış ve altın-ilişkili iz bulucu elementler için analiz ettirilmiştir.
Altın 0,68-19,20, gümüş 0,02-28,97, Cu 2-314, kurşun 7-857, çinko 2,1-394, arsenik 4-199,5, antimuan
0,59-49,29, bizmut 5-89, molibden 0,04-37, kalay 0,52-16,30 ve civanın 1,25-91,9 aralığında değiştiği
tespit edilmiştir (altın ve civa μg/kg, diğerleri mg/kg olarak). Sperman’s rho korelasyon katsayılarına
göre çok güçlü olmamakla birlikte Cu ile Au arasında; Zn ile Cu arasında, Sb ile Pb ve As arasında,
Mo ile Pb, As ve Sb arasında, Sn ile As, Sb ve Mo arasında korelasyon gözlenmiştir. Elementlerin eşik
değerleri, medyan+2 medyan mutlak sapma ile elde edilmiş ve elementlerin tahmin haritaları Ters Mesafe
Ağırlıklandırma ve Kriglenme metotları kullanılarak oluşturulmuştur. Tahmin haritaları incelendiğinde;
çalışma sahasının özellikle batı kesiminde ve tektonik hatlarla da ilişkili, başta altın ve gümüş olmak üzere
element zenginleşmeleri tespit edilmiştir. Dolayısıyla sahada yapılacak arama amaçlı sondaj, jeofi zik vb.
çalışmalarda sahanın batısına önem verilmesi önerilmiştir. Sonuçlar değerlendirildiğinde, Ters Mesafe
Ağırlıklandırma yöntemi ile elde edilen tahmin haritalarının bir anlamda anomali kontrast çözünürlüğünün
daha yüksek olduğu, dolayısıyla toprak jeokimyası çalışmalarında öncelikli olarak bu metotla üretilmiş
haritaların kullanılabileceği önerilmektedir.
|
Reza FAHIM GUILANY, Ali DARVISHZADEH, Seyed Jamal SHEIKHZAKARIAEE, Mansour VOSOUGHI ABEDINI
Reza FAHIM GUILANY, Ali DARVISHZADEH, Seyed Jamal SHEIKHZAKARIAEE, Mansour VOSOUGHI ABEDINI
Büyük hacimli Sabalan stratovolkanı Elburz-Azerbaycan zonunun kuzeybatı kesiminde Meskinsahar’a
25 km uzaklıkta bulunmaktadır. Meskinsahar’dan ve Sarap ovasından tektonik bir dokanak oluşturan
fay ile ayrılır. Sabalan volkanik kayaçların bileşimi andezitten trakiandezit ve dasite kadar değişim
göstermektedir. Kayacın hakim dokusu hipokristalin porfi rik doku olup, başlıca fenokristallerini
plajiyoklaz, amfi bol, piroksen, biyotit ve oksit mineralleri oluşturmaktadır. Bazı plajiyoklazlar elek
dokusu, salınım zonlanması gibi dengesiz dokular sergilemektedir. Plajiyoklazlardaki elek dokusu ve
salınım zonlanması Sabalan volkanik kayaçların oluşumu aşamasında magma karışımı sürecininin bir
göstergesi olarak değerlendirilebilir. Jeokimya verileri Sabalan lavlarının sodik kalk-alkali karakterde ve
özellikle ortaç-asidik bileşimde (andezitten dasite kadar değişen bileşimlerde) olduğunu ortaya koymuştur.
Kaldera öncesi ve kaldera sonrası volkanik kayaçları yüksek değerlikli katyonlar (HFSE) ve ağır nadir
toprak elementlerine (HREE) kıyasla iri katyonlu litofil elementler (LIL) ve hafi f nadir toprak elementler
(LREE) bakımından zenginleşmiştir ve negatif Ti, Nb ve Ta anomalileri ile karakterize edilmektedir.
Ba/Ta oranının 450’den büyük olması ve La/Nb oranının 2 ile 3 arasında değişim göstermesi çalışmaya
konu olan volkanik kayaçlarının volkanik yay ortamı magmalarına benzer jeokimyasal özelliklere sahip
olduğuna işaret etmektedir. Saha ve jeokimya çalışmaları Sabalanın Neo-Tetis okyanus kabuğunun
İran mikro levhasının altına dalması sonucu gelişen dalma-batma ilişkili volkanizma ürünü olduğunu
göstermektedir.
|
Bu çalışmada; Alveolina D’ Orbigny, 1826 cinsi ve onun Alveolina (Alveolina) d’Orbigny, 1826 ve
Alveolina (Glomalveolina) Hottinger, 1960 altcinsleri, tekrar incelenmiş ve tanımları yapılmıştır.
Alveolina (Alveolina)=Alv. (Alv.) ve Alveolina (Glomalveolina)=Alv. (Glomalv.) altcinslerinin
sistematikleride yeniden gözden geçirilmiş veya revize edilmiştir. Alv. (Glomalv.) bir altcinstir ve
Cins (?) değildir. Çünkü bu iki altcinsin mikrosferik (fB) formlarının, tüm cins (generic) özellikleri
aynıdır. Bu yüzden, Alveolina D’ Orbigny, 1826 ve Glomalveolina Hottinger, 1960, ayrı ayrı veya
farklı iki Cins (?) gibi kullanılamaz. Eğer kullanılır ise: o zaman sistematik paleontoloji bölümünde
Glomalveolina, Alveolina’nın sinonimi olur. Bu yüzden Alv. (Alv.) ve Alv (Glomalv.) birer altcinstir
ve bu altcinsler arasındaki yapısal farklılık; sadece ve sadece makrosferik (fA) formlarında
görülür. Ayrıca bugüne kadar “Glomalveolina”yı cins (?) olarak tanımlayan çalışmaların hiçbirinde
“Glomalveolina” Cinsinin (?) tanımı yapılmamıştır. Buna rağmen Alv. (Glomalv.) çok sayıda yazar
tarafından ”Cins (?) Glomalveolina Hottinger, 1960 veya 1962” olarak kullanılmıştır.
|
Amanoslar’da, Yarpuz-Kaypak (Osmaniye) yöresindeki ofi yolitik kayaçlar harzburjitik tektonitler
ve mafi k kümülat kayaçlarından oluşmaktadır. Tektonitler serpantinize harzburjitler ile temsil
edilirken kümülat kayaçları gabronorit ve gabro ile temsil edilmektedir. Kümülat kayaçlardaki
minerallerin kristallenme sırası klinopiroksen, ortopiroksen, plajiyoklaz ve amfi bol şeklindedir.
Tektonit ve kümülatların ana element içerikleri yay ile ilişkili tektonik ortamlar ile uyumludur. Bu
kayaçlar, iz element konsantrasyonları bakımından, büyük iyon yarıçaplı elementlerce zenginleşme
göstermektedir. Elde edilen jeokimyasal ve petrografi k veriler, Yarpuz-Kaypak (Osmaniye)
yöresindeki tektonit ve kümülat kayaçların Güney Neotetis okyanusunun Geç Kretase’de kapanması
sırasında okyanus içi yitim zonu dalma-batma zonu üzerinde oluşan ve Arap platformunun kuzey
kenarına yerleşen okyanusal litosfer kalıntıları olduğuna işaret etmektedir.
|
Hüseyin ÖZTÜRK, Nurullah HANİLÇİ, Sinan ALTUNCU, Cem KASAPÇI
Hüseyin ÖZTÜRK, Nurullah HANİLÇİ, Sinan ALTUNCU, Cem KASAPÇI
Türkiye’nin nadir yer element (NYE) yatağı ve cevherleşmeleri, jeolojik ortamları ve kökenine
göre dörte ayrılabilir. Birincisi, hafi f nadir yer elementlerince (HNYE) zengin, karbonatit-alkali
magmatitlerle ilişkili yataklardır. En iyi bilinen örnekleri Kızılcaören (Eskişehir) ve Kuluncak
(Malatya) yatakları olup sırasıyla %2.9 ve %0.7 TNYE tenörüne sahiptir ve La-Ce zenginleşmeleri
tipiktir. Düşük TNYE tenörüne sahip Keban (%0.05) ve Divriği (% 0.13) cevherleşmeleri fl oritçe
zengindir ve bu dört oluşumun da NYE desenleri, fl oritlerdeki sıvı kapanımların homojenleşme
sıcaklığı ve tuzlulukları benzerdir. İkincisi Bolkardağı bölgesindeki Triyas şeylleri ve bunlardan
oluşan boksitlerdir. Bunlarda Ağır Nadir Yer Element (ANYE) zenginleşmesi tipiktir, boksitler ve
boksitlerin protoliti şeyllerin TNYE tenörü yaklaşık % 0.15’dir. Bunlar Çin’deki granitik kayaçların
üzerinde gelişen killerle ilişkili “iyon adsorpsiyon tip” yataklara jeokimyasal açıdan benzerdir.
Üçüncüsü, Çanaklı (Burdur) yatağı ile temsil edilen U, Th, ANYE ve manyetit, zirkon, rutil vb.
ağır minerallerce zengin plaser tip yataktır ve ortalama %0.08 TNYE tenörüne sahiptir. Dördüncü
NYE potansiyel kaynağı fosforitlerdir. Bu kayaçlar dünyanın büyük NYE kaynağını oluşturmakla
birlikte, Türkiye’nin Kretase Mazıdağı fosfatları çok düşük (40 ppm) TNYE içermektedir ve açıkça
ekonomik değildir. İyon adsorpsiyon tip yatakların aranması ve işletilmesi sürecinde halk sağlığı
problemi yaşanmaması nedeniyle, Bolkardağı yöresindeki NYE’ce zengin boksitlerin rezerv
miktarlarının araştırılması ve kazanım teknolojilerinin geliştirilmesi önemli görülmektedir.
|
Çevrelerindeki iyonize radyasyona aşırı maruz kalmanın zehirleyici riskleri, bilim adamları
için büyük bir endişe kaynağıdır. Çiftçilerin, radyoaktif çekirdeklere maruz kalmalarının
radyolojik risklerini belirlemek için Güneybatı Nijerya’daki Odo Oba’da bulunan on (10) çiftlik
bölgesinden rastgele seçilmiş toprak örneklerinde toryum, uranyum ve potasyum radyoaktivite
konsantrasyonlarının dağılımı incelenmiştir. Toryum, potasyum ve uranyumun radyoaktivite
konsantrasyonları sırasıyla 11.37 ile 101.91 Bq $kg^{-1}$ , 788.76 ile 1693.30 Bq $kg^{-1}$ ve 12.35 ile 50.64
Bq $kg^{-1}$ arasında değişmektedir. Uranyumun küresel ortalamanın altına düşmesine rağmen, toryum
ve potasyumun tahmini ortalaması, küresel ortalamadan 1.5 ve 2.7 kat fazladır. Radyoaktivite
oranlarının tahmin edilmesi, çalışma alanında uranyumun azalıp ve toryumun zenginleştiğini
göstermiştir. Tahmin edilen radyolojik riskler, Doz Oranı (DO), Yıllık Etkin Doz (YED), Yıllık
Gonadal Eşdeğer Doz (YGED), Ömür Boyu Aşırı Kanser Riski (ÖAKR) ve Gama Işıması Tehlike
İndeksinin (Iγr) ortalama değerlerinin küresel ortalamanın sırasıyla 1,42, 1,43, 2,04, 1,24 ve 1,36
katı olduğunu göstermektedir.Bununla birlikte, Harici Radyasyon Tehlike İndeksi $(He_{Ext})$ ortalaması,
global ortalamanın altına düşmüştür. Tanımsal analiz, analiz edilen değişkenlerin % 92,3’ünün
pozitif eğrilik gösterdiğini, % 69’unun da kürtosisinin pozitif olduğunu göstermiştir. Bununla
birlikte, veri kümeleri arasındaki korelasyonları açıklamak için Pearson korelasyonu, Faktör Analizi
(FA), Hiyerarşik Küme Analizi (HKA) gibi çok değişkenli analizler kullanılmıştır. Çok değişkenli
analizden, radyolojik tehlikelerin, doğal olarak oluşan üç radyonüklid (yani, toryum, uranyum ve
potasyum) katkısının bir sonucu olarak ortaya çıktığı doğrulanmıştır. Bu çalışmada elde edilen
sonuçlar, örneklenen lokasyonların çiftçiler için kirlenmiş bölgeler olduğunu ortaya çıkarmıştır.
|
Fatma DAĞCI, Nazlı İpek KUL GÜL, Niyazi Uğur KOÇKAL
Fatma DAĞCI, Nazlı İpek KUL GÜL, Niyazi Uğur KOÇKAL
Birçok avantaj sağlaması sebebiyle atıkların kullanımı, killi karışımların sürdürülebilir üretimi
açısından çok önemli ve yaygın hale gelmiştir. Bu çalışmada Seyitömer ve Çayırhan termik
santrallerinin atıkları olan iki farklı tipte uçucu külün; farklı sinterleme sıcaklıklarında, %0 ile % 60
arasında değişen farklı miktarlarda uçucu kül içeren tuğla numunelerinin renk değişimi üzerindeki
etkileri incelenmiştir. Sonuç olarak, geleneksel kırmızı renkli tuğlalar, renk gereksinimlerini
karşılamak için ayrı bir hammadde kullanılmadan uçucu kül ile üretilebildi. Özel mimari uygulamalar
için arzu edilen renklerin de uçucu kül kullanılarak elde edilebildiği bulundu.
|
Bu çalışmanın amacı hem sondaj hem de IP&R verilerini kullanarak maden kaynaklarını tahmin
etmektir. Bu nedenle, bu makaledeki yaklaşım maden kaynaklarını tahmin etmek üzere indüklenen
kutuplaşma (IP) ve elektrikli rezistivite (Rs) verileri ile sondaj verilerinin korelasyonunu çalışmaktır.
Aynı zamanda, kuyu sayılarının azaltılması ve kuyu lokasyonlarının iyileştirilmesi de amaçlanmıştır.
Vaka çalışması olarak İran’ın kuzeydoğusunda yer alan Miami-Sabzevar mineral kuşağı içerisinde
bulunan Abassabad bakır madeni seçilmiştir. Kuyu lokasyonları içinde jeofizik profiller tasarlanıp
araştırılmıştır. IP-Rs verileri dönüştürüldükten sonra 2 boyutlu olarak hazırlanmıştır. Jeoistatistik
yöntemler ile IP-Rs verilerinin 3 boyutlu modelleri oluşturulmuştur. IP-Rs verileri ile sondaj
verileri arasındaki korelasyon, regresyon, çok değişkenli regresyon analizi ve kokriging yöntemleri
kullanılarak istatistiksel ve jeoistatistiksel yöntemler ile incelenmiştir. Bahsedilen yöntemlere dayalı
olarak bakır tenörü tahmini yapılmış, 3 boyutlu bakır cevheri blok modelleri oluşturulmuştur. Elde
edilen modeller kontrol edilmiş ve jeofizik ölçümlerinden sonra yapılan sondajlara ait verilere göre
derlenen gerçek bakır modeli ile karşılaştırılmıştır. IP verileri ile bakır cevheri arasındaki regresyon,
asgari hata payı ile çok daha uyumlu elde edilmiştir. Rs verileri, tahminlerdeki hatanın artmasına yol
açan değişen veri aralığı sebebiyle bakır tahmini için uygun bulunmamıştır. Bu makaledeki önerilere
dayalı olarak başlangıçtaki kuyu sayısını %30 azaltabilir, kuyuların lokasyonlarını optimize edebiliriz.
|