Bu araştırmada 2005, 2017 ve 2018 sosyal bilgiler öğretim programlarının karşılaştırmalı analizinin
yapılması amaçlanmıştır. Bu öğretim programları; programların genel yapısı, kazanımlar, içerik, eğitim
durumları ve değerlendirme boyutları açısından karşılaştırılmıştır. Araştırmanın modeli betimseldir ve
doküman inceleme tekniği kullanıldığından nitel araştırma özelliği taşımaktadır. Araştırmanın veri
kaynağını 2005-2017-2018 yıllarında MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından yayımlanan
sosyal bilgiler öğretim programları oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri, doküman inceleme tekniğinin
aşamalarına göre analiz edilmiştir. Veri toplama sürecinde Öğretim Programları Analiz Formu ve
Karşılaştırmalı Doküman Analiz Formu olmak üzere iki farklı form kullanılmıştır. Araştırmadan elde
edilen bulgulara göre programların genel yapısı incelendiğinde 2005 programında yer alan komisyon
listesi, Türk Milli Eğitiminin amaçları, vizyon ve temel yaklaşım gibi bölümlerin 2017 ve 2018
programlarında yer almadığı saptanmıştır. Kazanım boyutunda 2005 programında tüm sınıf düzeyleri için
toplam 174 kazanım yer alırken; 2017 programında 134; 2018 programında ise 131 kazanım yer aldığı
saptanmıştır. Beceri ve değerler incelendiğinde ise 2005 programında yer alan yaratıcı düşünme
becerisinin yenilikçi düşünme becerisi olarak değiştirildiği, değerlerde ise 2005 programında yer alan
hoşgörü, misafirperverlik değerlerinin 2017 ve 2018 programlarından çıkarıldığı; 2005 programında yer
almayan eşitlik ve tasarruf değerlerinin 2017 ve 2018 programına eklendiği belirlenmiştir. İçerik
boyutunda 2005 programında yer alan dokuz öğrenme alanının 2017 ve 2018 programında yediye
düşürüldüğü saptanmıştır. Eğitim durumları boyutu incelendiğinde 2005 programında her bir kazanımla
ilgili etkinlik örneklerine yer verilirken; 2017 ve 2018 programlarında herhangi bir etkinlik örneğine yer
verilmediği saptanmıştır. Değerlendirme boyutu incelendiğinde 2005 programında ölçme araçları ayrıntılı
bir biçimde açıklanmış ve örneklere yer verildiği belirlenmiştir.
|
Avrupa Konseyi yerel yönetişimin geliştirilmesi için çalışmalar ortaya koymaktadır. Bu kapsamda
konseye üye ülkelerin yerel yönetimlerini “Avrupa Yerel Demokrasi Haftası” adı altında, yerel yönetişimi
geliştirici etkinlikler düzenlemeleri için teşvik etmektedir. Bu etkinlik çerçevesinde faaliyet gerçekleştiren
yerel yönetimlere “12 Yıldızlı Şehir” statüsü verilmektedir. Bu statü yıllık olarak verilmektedir ve
statünün tekrar alınması için her yıl aynı etkinliğe tekrar katılmak gerekmektedir. Konuyla ilgili olarak bu
çalışma kapsamında Türkiye’den Avrupa Yerel Demokrasi Haftası etkinliklerine katılım sağlayan ve 12
Yıldızlı Şehir statüsü alan yerel yönetimler tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca ilgili yerel yönetimlerin
bu etkinlik kapsamında yaptıkları çalışmalar da tespit edilmeye çalışılmıştır. Yapılan inceleme sırasında
Türkiye’den Avrupa Yerel Demokrasi Haftası etkinliklerine katılan ve 12 Yıldızlı Şehir statüsü kazanan
belediyeler olduğu görülmüştür. Bunun yanında söz konusu statüyü ilk defa kazanmak için Türkiye’den
farklı belediyelerin çalışmalar yaptıkları da dikkat çekmektedir. Fakat il özel idarelerinin, köy
idarelerinin, STK’ların ve diğer yerel yönetişim aktörlerinin bu etkinliğe katılım sağlamadıkları
görülmektedir.
|
Bu çalışmanın temel amacı, özel okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden çocukların sosyal problem
çözme becerileri ile annelerinin empati düzeyi ve duygu düzenleme stratejileri arasındaki ilişkilerin
incelenmesidir. Çalışmanın ikincil amacı ise çocukların sosyal problem çözme beceri düzeyinin birtakım
sosyodemografik özelliklere göre değişip değişmediğinin araştırılmasıdır. Çalışmaya İzmir ilinin Buca,
Bornova, Urla ve Konak ilçelerinde yer alan 8 özel okul öncesi eğitim kurumuna devam eden çocuklar ve
onların anneleri katılmıştır. Örneklemde 97 çocuk ve annesi bulunmaktadır. Veri toplama amacıyla
sosyodemografik bilgi formu, Wally Sosyal Problem Çözme Testi, Empati Ölçeği ve Duygu Düzenleme
Ölçeği kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda çocukların sosyal problem çözme beceri puanları ile
annelerinin kullandıkları duygu düzenleme stratejilerinden “duyguları baskılama” ve “bilişsel yeniden
değerlendirme” ve empati puanları arasında anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır. Analiz sonuçlarına göre
sosyal problem çözme beceri puanları çocuğun cinsiyetine, ebeveynlerinin ayrı veya birlikte oluşuna, evde
büyük ebeveyn yaşayıp yaşamamasına, okula başlamadan önce bakım verenin kim olduğuna, okul öncesi
eğitim kurumlarında geçirilen süreye, teknoloji kullanımına ayrılan günlük süreye, anne ve babanın
öğrenim durumuna göre anlamlı düzeyde farklılaşma göstermezken, kardeşin olup olmamasına göre
farklılaşma göstermiştir. Kardeşi olan çocukların sosyal problem çözme beceri puanları, kardeşi olmayan
çocuklara göre anlamlı düzeyde daha düşük bulunmuştur. Elde edilen veriler literatür ışığında tartışılmıştır.
|
Bu araştırmada, genel müzik eğitimi çerçevesinde ses eğitiminde repertuvar seçimine ilişkin literatürün
incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada; güzel sanatlar liseleri, müzik eğitimi bölümleri ile
konservatuvarlarda öğrenim gören öğrencilere ve söz konusu alanlardaki eğitimcilere katkı sağlayabilecek
bilgilere yer verilmiştir. Ses eğitimi, öğrenim sürecinin her seviyesinde kritik bir bileşen olarak görülse de
Türkiye’de bu konuya ilişkin yapılan araştırmaların yok denecek kadar az olması, bu araştırmayı,
kendinden sonraki araştırmalar ile literatüre kazandırılmış yeni bir katkı ve kaynak olarak değerli
kılmaktadır. Ses eğitimi; ses sistemini oluşturan anatomik ve fizyolojik yapının tanınması, ses oluşumunda
rol oynayan yapıların eş zamanlı ve uyumlu çalışması, sesin doğru ve etkili kullanılması, ses sağlığının
korunması yanında, bireye belli yöntemler ışığında plan yapabilme yetisi, programlı ve disiplinli çalışma
anlayışı sağlama potansiyeline sahiptir. Ulusal ve uluslararası ses eğitimi literatüründe yer alan repertuvar
seçme sürecine ilişkin araştırma ve kaynakların derlenmesi ile hazırlanmış̧ bu çalışmada; eğitimcilere ve
öğrencilere repertuvar seçimine ilişkin genel bilgiler ile bu süreçte dikkat edilmesi gereken faktörler
betimlenmiştir.
|
Parasal otoritenin yürütmüş olduğu para politikası, reel ekonomiyi; geleneksel faiz kanalı, varlık fiyatları
kanalı, döviz kuru kanalı, kredi kanalı ve beklenti kanalı olmak üzere parasal aktarım kanalları
aracılığıyla etkilemektedir. Bu çalışmanın esas konusunu oluşturan kredi kanalı, banka kredileri kanalı ve
bilanço kanalı olarak iki alt kanala ayrılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, 2003Ç1-2018Ç4 döneminde
Türkiye’de banka kredi kanalının etkinliğinin VAR modeli kullanılarak araştırılmasıdır. Analizde para
politikası göstergesi olarak kısa vadeli faiz oranları kullanılmış ve faiz oranındaki değişikliklerin özel
sektörün (finansal olmayan) kredi hacmine olan etkileri araştırılmıştır. Etki-tepki fonksiyonlarının
sonuçları Türkiye’de banka kredi kanalı mekanizmasının çalıştığını göstermiştir.
|
Sağlık hizmetlerinin kendine özgü özellikleri nedeniyle sağlık hizmetlerinde pazarlama faaliyetleri diğer
hizmet sektörlerinden farklılaşmaktadır. Sağlık hizmeti pazarlaması; sağlık hizmeti sunucularının sayısının
artması, artan tıbbi maliyetler ve tıbbi odakların değişmesi gibi zorluklarla rekabetçi bir şekilde nasıl başa
çıkılabileceğine dair bir anlayış sağlamaktadır. Sağlık hizmetleri pazarlamasına yönelik eleştiriler olmakla
birlikte, her türlü hizmette olduğu gibi sağlık hizmetlerinde de memnuniyeti yaratma ve sadakat
oluşturmada hizmet pazarlamasının temel ilkeleri ve yönleri katkı sağlayabilmektedir. Bu çalışmada güncel
pazarlama yaklaşımlarından nöropazarlama, viral pazarlama, gerilla pazarlama ve dijital pazarlama
stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca çalışmada güncel pazarlama yaklaşımlarının sağlıkta
uygulanabilirliği örnekler üzerinden tartışılmaktadır. Hastalıkların erken teşhisinde ve sağlığın
geliştirilmesi hizmetlerinde bu çalışmada bahsedilen güncel pazarlama yaklaşımlarından daha fazla
yararlanılabileceği söylenebilir.
|
Bu araştırmanın amacı iş stresinin, sanal kaytarma ve işgören performansı ilişkisi üzerinde anlamlı bir
etkisinin olup olmadığını belirlemektir. Bu amacı gerçekleştirmek için “Sanal Kaytarma”, “İşgören
Performansı” ve “İş Stresi Ölçekleri” Balıkesir ilinde kamuda görevli 402 sağlık çalışanına uygulanmıştır.
Toplanan veriler üzerinde frekans analizi, faktör analizi, güvenilirlik analizi, normallik testi, korelasyon
analizi ve regresyon analizi testleri uygulanmıştır. Korelasyon analizi sonucuna göre sanal kaytarma,
işgören performansı ve iş stresi arasında anlamlı ilişkilerin olduğu tespit edilmiştir. Regresyon analizi
sonucunda iş stresinin, sanal kaytarma ve işgören performansı ilişkisi üzerinde düzenleyici etkisinin
olduğu tespit edilmiştir. Yöneticiler ve yapılacak araştırmalar için önerilerde bulunulmuştur. Araştırmanın
bulgularının literatüre ve uygulayıcılara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
|
Küreselleşme kavramı, yaşamların giderek çok uzaklarda alınan kararlar ve gerçekleşen olaylar tarafından
biçimlendirildiği karmaşık karşılıklı ilişkilerin ortaya çıkışını ifade eder. Küreselleşme sürecinde en
dikkat çekici değişim ve dönüşüme maruz kalan unsurların başında ulus-devletler gelmektedir. Bu süreçte
devletler arasında karşılıklı bağımlılığın artması ile ulus-devletlerin sınırları farklı güç, amaç, kimlik ve
ağlara sahip ulus-ötesi aktörler tarafından sürekli olarak geçilmektedir. Sınırların adeta ortadan kalkması
ile ulus-devletler ekonomik krizler, insan güvenlik, terörizm, çevre ve iklim sorunları gibi uluslararası
güvenlik sorunlarından daha fazla etkilenir hale gelmişlerdir. Bu çalışmanın amacı küreselleşme
sürecinde ulus-devletlerin egemenliklerinin erozyona uğramasının nedenlerini analiz etmek yanında
ortaya çıkan yeni güvenlik sorunları karşısında ulus-devletlerin yalnız başlarına çözüm üretmede yetersiz
kalmaları sebebiyle işbirliğinin önemine vurgu yapmaktır.
|
Türklerin binlerce yıllık mezar gömü üslubu olarak inhumasyon uygulamasını kullandıkları, atalar kültü
inanışına göre ölülerini kurganlara gömdükleri bilinmektedir. Diğer taraftan Türkler arasında ölü yakımının
uygulanıp uygulanmadığı meselesi üzerine tartışmalar mevcuttur. Çin kaynakları Türklerin ölü yakımı
uygulamasını yaptıklarını ifade etmektedirler. Arkeolojik olarak da Türklerde ölü yakımı uygulamasının
kullanıldığı görülmektedir. Böylece yazılı kaynaklar ve maddi kültür unsurları birbirlerini desteklemiş
bulunmaktadır. Türklerin yurt tuttuğu engin bozkır coğrafyasında Ural havalisinden Hakasya topraklarına
kadar Srubna-Andronovo Kültürü döneminden Karasuk Kültürü ve Tagar-Taştık Kültürü ve beraberinde
Türk boylarının sahneye çıkışı ve uyguladıkları ölü gömme uygulamalarını mezar envanterleri üzerinden
inceleyerek, kremasyon uygulamasının en erken hangi dönem kullanıldığının ve ne zaman terk edildiğinin
cevaplarını ortaya koymaya çalışacağız.
|
Otomobil 1904 yılından sonra Osmanlı ülkesine girmeye başlamıştır. Otomobilin asayiş hizmetlerine
yapabileceği katkıların farkına varan Osmanlı polis teşkilatı, 1910’lu yılların başlarından itibaren öncelikle
başkentte, devam eden süreçte ise taşra vilayetlerde otomobil kullanmaya başlamıştır. Ülkenin içinde
bulunduğu ekonomik şartlar, otomobilin dönemin şartlarına göre oldukça yüksek olan maliyeti, teşkilatı
zorlamasına rağmen merkez ve taşra iş birliğiyle bu sorunlar aşılmaya çalışılmıştır. Otomobil, teşkilata
daha etkin görev yapma imkânı sunarken bir taraftan da yeni ihtiyaçları beraberinde getirmiştir. Yeni
dönemin en önemli ihtiyaçlardan birisi olan şoför temin etme hususunda öncelikle teşkilat içinde otomobil
kullanabilecek personel bu işte görevlendirilirken zaman zaman teşkilat dışından da şoför çalıştırma yoluna
gidilmiştir. Devamında ise polis okullarında şoförlük eğitimi verilerek soruna kökten çözüm üretilmiştir.
Bu çalışmada, teşkilatın otomobil temin etme süreçlerinin nasıl işlediği, otomobilden beklentilerinin neler
olduğu, kullanım alanları ve sağladığı faydalar incelenmekte, ayrıca otomobilin kullanılmaya
başlanmasıyla ne tür sorunların ortaya çıktığı ve bu sorunlara ne gibi çözümler üretildiği üzerinde
durulmaktadır. Otomobil, polis teşkilatı için yeni bir gelişme olduğundan mevzuat düzenlemelerine de
yansımalarının olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla otomobille ilgili ne tür kuralların getirildiği de araştırılan
konulardandır. Osmanlı polis teşkilatının, asayiş hizmetleri için hayati önemde olan yeni duruma uyum
çabalarını inceleyen çalışma, 1912-1921 yılları arasını kapsamakta olup sınırlı sayıdaki ikinci el kaynaklar
ile arşiv belgelerinden faydalanılmıştır.
|