Makame sanatının Endülüs’e Doğu Arap coğrafyasından intikal etmesine karşın, Endülüslülerin makame sanatının Doğu’da temelleri atılmış ilk usullerine uymayıp bazı kaideleri değiştirdikleri, daha sonra Doğu’yu etkileyerek makame ve risale olmak üzere iki farklı nesir çeşidinin terkibinden oluşturdukları yeni makame tarzlarını oraya taşımışlardır. Endülüs makame sanatında tespit ettiğimiz bu olguyu, Endülüs makamelerinde nesir çeşitlerinin karışması olarak kavramsallaştırmaktayız. Bu çalışmada, Endülüs ile Doğu edebiyatlarında haiz olduğu ehemmiyete rağmen akademik çalışmalarda ihmal edildiği anlaşılan bu olgunun arkasındaki nedenlerin izleri sürülerek makame sanatı ile ilgili olarak etkileme ve etkilenme şeklinde kendisini gösteren Endülüs ile Doğu edebiyatları arasındaki ilişkinin doğasının ve Endülüslülerin makamelerinin özelliklerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Böylece, söz konusu karışımın Endülüs makame sanatı bakımından umumi bir durum mu yoksa istisnai bir durum mu olduğu ve Endülüs’te Doğu’nun makame anlayışına uygun makamelerin bulunup bulunmadığı noktasında da bir sonuca varılmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler Arap Edebiyatı, Makame, Endülüs, Küdye, Benzeme.
|
Eğitim ortamı, öğrencilerin ve öğretmenlerin eğitim-öğretim süreçlerinde deneyimleyip algıladıkları fiziksel, sosyal ve psikolojik ortamı ifade eder. Eğitim kurumları açısından başarılı bir eğitimin uygulamasının en önemli belirleyicilerinden birisi de verimli eğitim ortamıdır. Cumhuriyet tarihinin köklü din eğitimi kurumları olan imam hatip liselerinde de daha nitelikli bir eğitim ortamı oluşturulması amacıyla 2016 yılından itibaren program çeşitliliğine gidilmiştir. Bu kapsamda geliştirilen programlardan biri de fen ve sosyal bilimler programıdır. Fen ve sosyal bilimler programı uygulayan proje okulları, imam hatip lisesi olmanın gerektirdiği meslek dersleri yanında öğrencilere ilgi ve kabiliyetleri doğrultusunda ilerlemek istedikleri akademik alana göre fen lisesi veya sosyal bilimler lisesi müfredatıyla eğitim alabilme imkânı sağlar. Araştırmanın konusu, yöneticilerinin deneyim ve görüşleri ışığında fen ve sosyal bilimler programı uygulayan proje Anadolu imam hatip liselerinin eğitim ortamlarını ve fiziki imkânlarını tespit edip analiz etmektir. Bu bağlamda Kocaeli ilinde bulunan yedi fen ve sosyal bilimler programı uygulayan proje Anadolu imam hatip lisesi seçilmiş ve bu okulların yöneticileri ile 15 sorudan oluşan yarı yapılandırılmış mülakat gerçekleştirilmiştir. Okul yöneticilerine, okullarındaki öğrenci ve derslik sayıları, okul binalarının iç düzeni, aktif öğrenme ortamları, ders saatleri dışında öğrencilerin okulun imkânlarından faydalanma durumları, sınıf isimlendirmeleri, özel donanımlı sınıfların mevcudiyeti vs. başlıklara dair sorular sorulmuş, elde edilen veriler analiz edilerek değerlendirilmeye çalışılmıştır. Araştırma sonucunda ortak özellikler olarak okulların büyük çoğunluğunun şube sistemini kullandığı, okul binaları, duvarları ve sınıflarının görsel malzemelerle zenginleştirildiği, öğrenci sayılarının 20-30 arası olduğu, okullarda derslikler dışında aktif öğrenme ortamlarının bulunduğu ve okul imkânlarının engelli öğrencilerin kullanımına uygun olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında pansiyon, mescit, okul köşesi, özel sınıflar gibi olanakların ise okullar açısından farklılık gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır.
|
مفهومها، وما تشتمل عليه من الأحكام، وعلاقتها بالرخصة، وبيان موقعها من أقسام الحكم، ولتحقيق ذلك تمَّ اتباع المنهج التحليلي من خلال تحليل عبارات الأصوليين، وإيضاح خفي ها، وح ل مُشكِّلِّها. كما اتبع البحثُ المنهج المقارن للاطلاع على مواطن الاتفاق والاختلاف بين الأصوليين. وفي سبيل تحقيق ذلك تمَّ الرجوع إلى أمهات المصادر في علم الأصول. ثم انتقل البحث إلى بيان استعمالات العزيمة عند الفقهاء، ومقصودِّهم منها، ومدى التزامهم بالمصطلح الأصولي أو تأثرهم بالمعنى اللغوي، وبيان المواضع التي استعملوا فيها العزيمة حين تكون الرخصة في مقابلها قائمةً، والمواضع التي استعملوا فيها مصطلح العزيمة دون أن يكون في مقابلها رخصةٌ، مع توضيح ذلك بالشرح والتمثيل. ولا شكَّ أنَّ التمييز بين استعمالات الفقهاء للعزيمة مهمٌّ لف هم مقصودهم من المصطلح. واختت م البحث بإيراد الأثر الفقهي الذي يترتب على وصف حكمٍ بأنه عزيمة، وخاصةً في الأحكام التي اختلف الفقهاء في كونها عزيمةً أو رخصة . فأوضح البحث وجهة نظر القائل بكونه عزيمة أو رخصة، مع بيانِّ ما ر تَّ ب الفقهاء على ذلك الخلاف من مسائل، وتمحيص تلك المسائل لمعرفة مدى تر ت بها حقيقةً على تردد الفرع بين كونه عزيمة أو رخصة، أو كون ترددها بين
|
Toplumsal birliğin sağlanması için gerekli olan kültürel değerlerin korunarak gelecek kuşaklara aktarılabilmesinin önemli bir yolu eğitimdir. Bu noktada Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine önemli görevler düşmektedir. Bireyin içerisinde bulunduğu kültürel yapıya uyum sağlaması olarak tanımlanabilecek olan kültürel aidiyet bilinci kazanımı, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin önemli bir hedefidir. Araştırma, ortaöğretim kurumlarında okutulmakta olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin öğrencilere kültürel aidiyet bilinci kazandırmadaki rolünü belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın veri toplamasına kaynaklık eden ve beşli likert tipinde hazırlanan “Din Öğretiminde Kültürel Aidiyet ve Sorumluluk Bilinci Kazanma Amacına Erişim Düzeyi Ölçeği” kültürü benimseme- teşvik etme, kültür sayesinde toplumsal uyum kazanma, kültürü tanıma ve kültürü koruma- geliştirme olmak üzere dört boyut ve 26 maddeden oluşmaktadır. Ölçek, Sivas il merkezinde 2019-2020 eğitim öğretim yılında ortaöğretim düzeyinde 5 farklı okul türünde ve 8 farklı okulda öğrenim gören 1008 öğrenciye uygulanmıştır. Elde edilen verilerin ilgili literatür eşliğinde yorumlandığı araştırma, yakınsak karma yöntemi ile desenlenmiştir.
|
Bu makalede, Kur’an’ın sıklıkla atıfta bulunduğu havf (kaygı) ve reca’ (ümit) kavramları incelenmiştir. Amacımız bu kavramların semantik bir analizini ortaya koymak ve ilâhî kitapta bu kavramların hangi anlam çerçevesine sahip olduğunu tespit etmektir. Kur’an bütünlüğünde havf terimi çoğunlukla kaygı/endişe anlamında geçmektedir. Havf teriminin haşyet, ru‘b, rahbe, rav’, işfak, feza‛, heybet, vecs, vecel, vikâye kavramları ile ilişkili yönleri bulunmaktadır. Dini hususlarda yaşanan korkular süreklilik taşıdığında bu, kaygı durumunu ifade eder ki bunun bir mümin için faydalı tarafları söz konusudur. Nitekim sürekli bir zihin hali olarak kaygılar insanda, takvâ/sakınma, adalet, sıdk, vera/kaçınma, iffet gibi erdemleri ortaya çıkarmaktadır. Ancak Kur’ânî bakış açısı, insanın sürekli bir zihin hali olarak kaygı durumunun korku, hüzün ve darlık/dayk gibi duygulara dönüşmeden yaşanması gerektiği yönündedir. Kur’an’da sıkça ele alınan ümit/reca’ kavramı ise edilgen bir ruh haline değil, insanın bilinçli ve birtakım gerekleri yerine getirdikten sonra anlam bulan, bir anlamda hak edilen bir duyguya işaret etmektedir. Emel ve tama kavramları Kur’an’da reca’nın ilişkili olduğu kavramlardır. Bu doğrultuda çalışmamız, havf ve reca’ kavramlarının semantik analizini ortaya koymakta ve Kur’an’da bu kavramların hangi bağlamlarda ele alındığını incelemektedir. Anahtar Kavramlar: Kelâm, Kur’an, Havf, Reca’, Kaygı, Korku, Ümit.
|
Tercümesini yaptığımız Meseletü’l-uluvv ve’n-nüzûl fi’l-hadis adlı risale İbnü’l-Kayserânî el- Makdisî (ö. 507/1113) tarafından âlî ve nâzil isnâd konusunda kaleme alınmıştır. Müellif eserin başında hadis ve hadis ehlinin faziletine dair bazı rivayetlere yer vermiş, daha sonra hadis ilminde âlî ve nâzil isnâd konusuna geçmiştir. Muhaddislerin âli isnâdı övdüklerini, nâzili yerdiklerini, âlî isnâdın beş derecesi olduğunu belirtmiş ve bunları örnekler vererek açıklamıştır. Âlî isnâdın derecelerini açıklarken arada tâbiînin ve hadis imamların tabakalarına da değinmiştir. Araştırmamıza göre âlî isnâdın bu beşli taksimi ilk olarak İbnü’l-Kayserânî tarafından yapılmıştır. Daha sonra İbnü’s-Salâh ve diğer bazı hadis usulü yazarları birtakım değişikliklerle onu takip etmiştir. Risale, Salâhuddin Makbûl Ahmed adlı araştırmacı tarafından 1981 yılında Şam Dârü’l-kütübi’z-zâhiriyye’de 4515 numara ile kayıtlı bulunan yazma nüsha esas alınarak tahkik edilmiş ve Mektebetu İbn Teymiyye tarafından Kuveyt’te yayımlanmıştır. Ayrıca Ahmed Ferid el-Mezîdî tarafından da tahkik edilmiş ve Beyrut’ta Darü’l-kütübi’l-ilmiyye tarafından 2004 tarihinde yayımlanmıştır. Bizler risalenin Salâhuddin Makbûl tarafından tahkik edilen nüshasını esas alarak tercüme ettik. Konunun anlaşılması için dipnotlarda bazı açıklamalarda bulunduk ve köşeli parantez içinde birtakım başlıklar eklemiş olduk.
|
امللخص (تعتبر عقود الصرف المستقبلية من أبرز عقود المشتقات المالية التي تتم في السوق المنظمة (البورصة والتي نشأت سنة 1971 بعد فك الارتباط بين الدولار الأمريكي والذهب وما نجم عن ذلك من اضطراب في أسعار العديد من العملات، تهدف هذه المقالة إلى دراسة هذا النوع من العقود بغية والتوصل إ لى الحكم (forward) معرفة آلية إجرائه وأوجه الاختلاف بينها وبين عقود الصرف الآجل الشرعي لعقود الصرف المستقبلي في ضوء ذلك، كما ستعمل هذه الدراسة على بيان مدى الحاجة إلى مثل هذا النوع من العقود في يومنا هذا، ومن ثم التطرق للبدائل الشرعية المقترحة من قبل بعض المعاصرين لمعرفة مدى جدواها من الناحية التطبيقية العملية، فبعد توضيح آلية إجراء هذه العقود وخصائصها سيتم العمل على تفصيل آراء المعاصرين في هذه العقود مع اتباع ذلك بذكر ما نصت عليه فتاوى اللجان الشرعية وقرارات المجامع الفقهية المتعلقة بذلك ومن ثم مناقشة أدلة هذه الآراء والفتاوى وصولا إلى الرأي الراجح في المسألة .
|
Yeniden Yapılanmacı Yahudilik, XX. yüzyılda ABD’de Yahudi filozof, eğitimci ve sosyolog Mordecai Menahem Kaplan’ın (1881-1983) fikirleri ve eylemleriyle ortaya çıkıp gelişen bir dini harekettir. XVIII. yüzyıldan itibaren Aydınlanma Hareketi, Yahudi toplumu üzerinde farklı şekillerde etkiler bırakmıştır. Kaplan’a göre, modernizme kadar Yahudiler herhangi bir sorun ile karşılaşmadan geleneksel inançlarına bağlı olarak yaşamışlardır. Ancak modernite, geleneksel Yahudi inançlarında ve pratiklerinde tahribatlara yol açmıştır. Modernizmin politik, ekonomik ve ideolojik etkileriyle Yahudiler geleneksel inançlarından şüphe duymaya başlamışlardır. Yahudiler, geleneksel yaşam tarzı ile modern yaşam tarzı arasında sıkışıp kalmışlardır. Bunu bir kriz olarak adlandıran Kaplan, Amerika’da mevcut olan Yahudi hareketlerin (Reformist, Neo-Ortodoks ve Muhafazakâr) hiçbirisinin bu krize çözüm üretmediklerini ileri sürmüştür. Buradan hareketle Yahudileri yaşadıkları krize bir çözüm getirmek ve modern ile geleneksel Yahudi yaşamı arasında uyumu sağlamak için Yeniden Yapılanma Programı önermiştir. Yahudiliği sadece bir din olarak değil; bir medeniyet olarak gören yeni bir Yahudilik tanımına dayanan bu programın temel hedefleri; Yahudiliği krizden çıkarmak, Yahudi medeniyetini korumak, Yahudi dinini ihya etmek, Yahudiliği doğaüstü anlayıştan kurtarmak ve Yahudi toplumunun varlığını korumaktır.
|
Bu makalede, Mu’minun Suresi’nin 12-14. ayetleri bağlamında insanın yaratılış merhaleleri incelenmeye çalışılmıştır. Öncelikle insanın, topraktan yaratılışına değinilmiş, akabinde ebeveynler vesilesiyle yaratılışı ve bu yaratılış sürecinde geçirdiği aşamalar izah edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de insanın yaratılışından bahseden birçok ayet bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı insanın topraktan yaratılışından bahsetmektedir. Bir kısmı ise insanın anne-baba vasıtasıyla meydana gelişinden ve yaratılış aşamalarından söz etmektedir. Yüce Allah ilk insanı doğrudan topraktan yaratmıştır. Bu ilk yaratılıştan sonra insan neslinin sürdürülmesi anne ve babanın birleşerek çoğalmalarına bağlı kılınmıştır. İnsanın yaratılışından bahseden ayetlerde insanın yoktan var edildiği ve çeşitli merhalelerden geçerek meydana geldiği belirtilmektedir. Miladi yedinci asırda insanın yaratılışı hakkında Kur’an’da geçen bilginin, o günün şartlarında insanoğlu tarafından bu düzeyde bilinmesi mümkün değildir. Her şeyin sahibi ve yaratıcısı olan yüce Allah’a ait olan bu bilgi, Kur’an’ın vahiy eseri olduğunun önemli bir delilidir. Ayrıca bu durum Kur’an’ın “i‘câz” yönüne de bir işaret sayılabilir. İnsanın yaratılışından söz eden ayetler, insanın ne derece zayıf bir varlık olduğuna; Allah’ın da sonsuz kudret sahibi olduğuna dikkat çekmektedir. Ayrıca ilgili ayetlerde insanın, kendisini yoktan varlık sahnesine çıkaran yüce Allah’ı doğru bir şekilde bilmesi, O’na inanıp itaat etmesi gerektiği hatırlatılmaktadır.
|
Bu araştırmada İslami bir kişiliği ifade eden Sekine kişiliğini belirlemeye yönelik geçerliliğe ve güvenirliğe sahip bir ölçek geliştirilmek amaçlanmıştır. Çalışma grubu Türkiye genelinde araştırmaya gönüllü katılan 1034 kişiden oluşmuştur. Ölçeğin geliştirilme sürecinde ilk olarak literatür taraması yapılmış, 54 maddeden oluşan bir havuz oluşturulmuştur. Ölçeğin geçerliliği için uzman görüşüne başvurularak kapsam geçerliği yapılmıştır. AFA ve DFA analizi yapılarak geçerliliği test edilmiştir. Ölçeğin AFA’sı yapılırken madde öz değerlerinin 1, maddelerin yük değerinin en az .32, iki faktörde yer alan maddeler arasında binişikliğin olmaması için boyutlar arasında en az .10 fark olmasına dikkat edilmiştir. Ölçeğin DFA’sında ise m13 ile m14, m17 ile m18, m27 ile m28 ve m34 ile m40 maddeleri arasında modifikasyon yapılması uygun görülmüştür. DFA sonucunda, uyum indeks değerleri CMIN=11493,040, DF=429 (p=.000), CMIN/DF=2,781, SRMR= .045, RMSEA= .061, GFI= .85, RMR=.061, CFI= .95, NFI=.92,TLI=.94, IFI=.95 olarak bulunmuştur. Sonuçta “Tutum ve Bilgi Özellikleri”, “Davranış ve Duygu Yönü” şeklinde adlandırılan iki faktörlü ve 31 maddelik geçerli ve güvenilir bir ölçek geliştirilmiştir. Ölçeğin son şekline göre iki faktör, toplam varyansın %62, 690’nını açıklamaktadır. Ölçeğin iç tutarlık katsayısı .96 olarak hesaplanmıştır. Bu verilere göre ölçeğin geçerlik ve güvenirlik özelliklerinin istenilen düzeyde olduğu söylenilebilir.
|