Today, maintaining stability, transparency and budget balance are main indicators for developed and developing countries. Corruption, causing deviation from these indicators and its results are important issues that should be researched. Because corruption changes the composition of public expenditures leading to inefficient expenditures, as well as reducing public revenues and affecting budget balance negatively. Increase in budget deficit leads to an increase in public debt stock. In this study, the effect of corruption in Turkey on budget balance and public debt is analyzed by using Johansen Cointegration, VAR (Vector Autoregressive Model) and Granger Causality methods for 1995-2019 years. Empirical findings state that there is no cointegration relationship among variables and there are causalities from budget deficits and public debt burden to corruption and from budget deficit to public debt. Furthermore, VAR method provides empirical evidence that budget deficit and corruption affect each other.
|
Bu çalışmada, FIFA Erkekler Dünya Kupası finallerinde yarı final turuna ulaşabilmek için önem arz eden faktörleri belirlemek amacıyla 1998 ile 2018 yılları arasında düzenlenmiş olan son altı FIFA Erkekler Dünya Kupası finallerine katılan ülke millî takımlarına sağkalım analizi olarak koşullu tehlike kümesi modeli olan tabakalı Cox orantılı tehlikeler modeli uygulanmıştır. Ev sahibi ülke millî takımının turnuvadan elenme olasılığı, misafir ülke millî takımlarının elenme olasılığına göre yaklaşık dörtte üç oranında daha azdır. Benzer şekilde, ev sahibi ülkeyle aynı kıtada yer alan ülkelerin millî takımları da diğer kıtalardan gelen millî takımlara karşı bir avantaja sahiptir. Olimpiyat Oyunları’nda kazanılan madalya sayısını etkileyen en önemli iki faktörden biri olan ülke nüfusu, futbolun en üst düzey organizasyonunda da başarıyı olumlu yönde etkileyen bir faktördür.
|
Ekonomik alanda yaşanan gelişmeler ve bankacılık sektöründe gerçekleştirilen reformlar yabancı sermayeli bankaların sistem içerisindeki payının artmasını sağlamıştır. Yabancı sermayeli bankaların sektördeki paylarının gün geçtikçe artması risk derecelendirmelerinin de öneminin artmasına neden olmuştur. Bu çalışmada 2013-2017 yıllarını kapsayan 5 yıllık dönem için Türkiye Bankalar Birliği (TTB)’ne ait resmi web sayfasında yayımlanan “Seçilmiş Rasyolar” tablolarından yararlanılarak, Türkiye bankacılık sisteminde yer alan özel ve kamusal sermayeli mevduat bankaları grup bazlı, Türkiye’de kurulmuş olan yabancı sermayeli mevduat bankaları ise hem banka hem de grup bazlı CAMELS tabanlı VIKOR modeli ile risk analizi yapılmıştır. Çalışmada yabancı sermayeli mevduat bankalarının banka bazında değerlendirmesinde en iyi risk yönetim performansına sahip olan bankanın Deutsche Bank A.Ş. olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Grup bazlı değerlendirmede ise kamusal sermayeli mevduat bankalarının risk yönetim performansında düşüş, özel ve yabancı sermayeli mevduat bankaları grubunda ise dalgalanmalar yaşanmasına rağmen önemli derecede değişimin yaşanmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
|
Globalleşme ve dijitalleşmenin bir sonucu olarak küresel finansal piyasalar arasındaki etkileşim hızla artmaktadır. Bu durumda, araştırmacı ve yatırımcılar için piyasa risklerinin modellenmesi ve gelecek tahmininin yapılmasının önemi de artmaktadır. Bu amaç doğrultusunda, piyasa risk parametresi durağan beta’ya olanak sağlayan ve Sermaye Varlıkları Fiyatlandırma Modeli (SVFM) ile tutarlı Doğrusal Piyasa Modeli (DPM) ile zamana bağlı değişen betalara olanak sağlayan Zamana bağlı değişen DPM (Z-DPM)’nin piyasa verilerini modelleme ve gelecek 1 yıllık tahmini performanslarının karşılaştırılmasına odaklanılmıştır. Borsa İstanbul A.Ş. (BİST)’deki 5 ulaştırma firmasının son 5 yıllık günlük ve haftalık verileri araştırmada kullanılmıştır. Z-DPM’deki zamana bağlı değişen beta tahminleri GARCH, EGARCH ve GJRGARCH ile ayrı ayrı modellenmiştir. Sonuç olarak, Z-DPM’nin DPM’ye göre günlük ve haftalık verilerinin modellenmesi ve özellikle gelecek tahmini aşamasında üstün olduğu görülmüştür.
|
Bu çalışmada personel güçlendirmenin örgütsel bağlılık üzerindeki etki büyüklüğünü belirlemek amacıyla yapılan, birbirinden bağımsız çalışmalardan elde edilen sonuçların birleştirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın temel sorusu “personel güçlendirmenin örgütsel bağlılık üzerinde bir etkisi var mıdır?” şeklinde ifade edilmiş ve meta analiz yöntemi kullanılarak bu soruya yanıt aranmıştır. Meta-analiz, benzer konularda yapılmış birbirinden bağımsız ve çok sayıda çalışmadan elde edilmiş sayısal verileri istatistiksel olarak analiz etme ve bu çalışmala¬rın sonuçları hakkında genel bir sonuca varma yönte¬midir (Kablan, vd. 2013:1630). Analize dahil edilen “personel güçlendirme” ve “örgütsel bağlılık” ile ilgili çalışmalara “Google Akademik, YÖK Ulusal Tez Merkezi ve Dergi Park” veri tabanlarının sistemli olarak taranması sonucunda toplamda 34 çalışmaya ulaşılmıştır. Bu çalışmalardan hangilerinin meta-analize dâhil edileceğini belirlemek amacıyla kullanılan kriterler ise şu şekildedir: Personel güçlendirme ile örgütsel bağlılık arasında korelasyon katsayısının olması, araştırma kapsamının yalnızca “personel güçlendirme ve örgütsel bağlılık” arasındaki ilişkiyi inceliyor olması ve çalışmalarda alt boyutları farklı ölçeklerin kullanılabiliyor olması nedeniyle ölçek toplam puanları arasındaki korelasyon katsayılarının varlığı, kullanılan ölçeklerin güvenirlik ve geçerliklerinin ispatlanmış olması. Sayılan kriterleri içermeyen çalışmalar analiz dışı bırakılarak kriterlere uygun 17 çalışma ile meta-analiz gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın ilk kısmında ilgili kavramlar açıklandıktan sonra yöntem ve ulaşılan bulgular ışığında sonuç kısmı yer almaktadır. Meta-analiz sonucunda elde edilen etki büyüklüğü düzeyine göre personel güçlendirmenin örgütsel bağlılık üzerinde çok geniş düzeyde ve anlamlı bir etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir.
|
Management and leadership styles and approaches have always been important for business and management literature. The dominance of management and leadership on companies’ success or failure has been highlighted and investigated by important amount of studies in existing literature. This study investigates the management and leadership culture type of sample innovative companies from automotive industry by applying ‘competing values framework assessment’ . This study also identifies the culture types of other dimensions of organizational culture and provides a consolidated view. The results demonstrated the dominance of market culture which fosters competition among the members of the organization and success oriented. On the other hand, hierarchy culture has considerable existence in the ‘management of employees’ dimension of the organizational culture. All four culture types’ existence levels are also represented in the study for all dimensions of organizational culture.
|
konomistler arasında kur krizi vakasının tanımı konusunda, kesin bir görüş birliği sağlanamamıştır. Ancak kur krizi, literatürde genel tanım olarak; nominal kur, reel kur, döviz rezervleri, faiz, enflasyon gibi değişkenlerden oluşturulan bir endeks değerinin geçmiş trende bağlı olarak belirlenen bir eşik değerden büyük bir oranda sapması olarak tanımlanmaktadır. Çalışmada, literatür kapsamında kur krizi tanımları karşılaştırmalı olarak analiz edilerek Türkiye ekonomisine özgü kur krizi tanımı önerilmiştir. Ayrıca başarılı ve başarısız spekülatif kur ataklarını da dikkate alan Kur Piyasa Baskı Endeksi (Exchange Market Pressure Index: EMPI) kapsamında Türkiye 2006Q1-2018Q4 verileri kullanılarak 10 farklı EMPI hesaplanmış ve kur krizi vakaları tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda Türkiye ekonomisinin 2006Q1-2018Q4 arasındaki 54 çeyreklik dönemde 10 farklı kur krizi tanımından en az birine giren 4 kur krizi dönemi tespit edilmiştir. Bu 10 farklı kur krizi tanımının tamamında tespit edilen kur krizi ise, 2018Q3 döneminde gerçekleşmiştir.
|
Fama (1970) tarafından geliştirilen Etkin Piyasa Hipotezi, hisse senedi fiyatlarının piyasa ile ilgili tüm bilgiyi yansıttığını belirtmekte ve bu nedenle piyasada ortalamanın üzerinde gelir elde etmenin mümkün olmadığı belirtilmektedir. Fama (1970) piyasa etkinliğinin zayıf, yarı-zayıf ve güçlü olmak üzere üç farklı formda ortaya çıkabileceğini belirtmiştir. Zayıf formda etkin piyasa hipotezi hisse senedi fiyatlarının rassal yürüyüş süreci sergilediğini ve bu nedenle geçmiş verileri kullanarak geleceğe yönelik hisse senedi fiyat tahminlerinin mümkün olamayacağını belirtmektedir. Bu çalışmada BIST bankacılık sektör endeksi için zayıf formda etkin piyasa hipotezinin geçerli olup olmadığı 1997-2018 dönemi için uzun hafıza modelleri kullanılarak analiz edilmiştir. Analiz sonucuna göre, banka endeksinin volatilitesinde uzun hafızanın varlığı tespit edilmiş ve buna bağlı olarak da BIST bankacılık sektörünün zayıf formda etkin bir piyasa olmadığı söylenebilir
|
Bu çalışmada Türkiye’de yurtiçi tasarruflar ile yatırımlar arasındaki ilişki, Feldstein-Horioka hipotezi çerçevesinde, 1990-2015 dönemi yıllık verileri kullanılarak, ARDL (Autoregressive Distributed Lag) sınır testi yöntemi ile analiz edilmiştir. Analiz sonucunda yurtiçi tasarruflarla yatırımlar arasında eşbütünleşme ilişkisi olduğu ve tasarruf değişkenine ait uzun dönem katsayının değerinin sıfıra oldukça yakın olduğu tespit edilmiştir. Bu bulgu, Türkiye’de yurtiçi tasarrufların yatırımlar üzerindeki etkisinin zayıf olduğunu göstermekte ve yatırımların büyük ölçüde yabancı tasarruflarla finanse edildiğine işaret etmektedir. Yatırımların ulusal tasarruflar yerine büyük ölüde yabancı tasarruflarla finanse edilmesi ise ülkenin dış kaynaklara olan bağımlılığını arttırarak hem makroekonomik istikrar açısından risk oluşturmakta hem de büyümenin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmaktadır. Bu bağlamda, yatırımların ve ekonomik büyümenin dış kaynaklara olan bağımlılığının azaltılması için ulusal tasarrufların arttırılması ve tasarrufların verimli alanlara yönlendirilmesi büyük önem arz etmektedir.
|
Bu çalışmada; ekonomik ve politik belirsizliklerin Yunanistan’daki genç işsizlik oranı üzerindeki etkileri, 1998:Q1-2019:Q2 dönemi için 10 farklı belirsizlik endeksi kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmanın sonucunda; Yunanistan ekonomisinde, genç işsizlik oranı ile ekonomik ve siyasi belirsizlikler arasında uzun dönemli bir ilişkinin varlığı tespit edilmiş ve bu bağlamda, ekonomi politikalarında görülen belirsizlikteki artışların Yunanistan’daki genç işsizliği en fazla artıran faktör olduğu belirlenmiştir. Uzun dönem analizinde, Yunanistan’daki ekonomik büyüme artışlarının genç işsizliğini önemli ölçüde azalttığı, dolayısıyla da bu ekonomide Okun Yasasının geçerli olduğu belirlenmiştir. Kısa dönem analizinde ise genç işsizliği, ekonomik büyümenin kısa dönemde de azalttığı, faiz oranlarının artırdığı, ancak, bu etkilerin uzun dönemdekilerden daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Çalışmadan elde edilen bulgulara dayanarak; Yunanistan’da genç işsizlik oranının düşürülebilmesi için ekonomik ve siyasal belirsizliklerin azaltılmasının şart olduğu, bunun, ayrıca, güçlü ekonomik büyüme, düşük faiz oranları ve genişletici para ve maliye politikaları ile desteklenmesinin gerekli olduğu ifade edilebilir.
|