When cultivating table grapes, cultivars with high yield and quality are preferred. For this reason, it is very
important to pay attention to yield and bud fertility issues in breeding studies. It is necessary to conduct
bud fertility studies of new cultivars and to determine appropriate product loading with correct pruning. In
addition, since it is reported that bud fertility may change depending on the cultivar, it must be determined
by researches to be made in new cultivars. So, studies on the bud fertility of new cultivars are essential in
terms of informing the growers correctly. In this study, the bud fertility of 5 different new table grapes
(Atak 77, Pembe 77, Arifbey, Prima and Trakya İlkeren) in Yalova Atatürk Horticultural Central Research
Institute Vineyard Genetic Resources plot were studied. In order to determine the bud fertility of 5 new
table grape cultivars, from the 1ˢᵗ to 10ᵗʰ buds on the annual shoots were examined. The bud fertility values
of each bud and cultivar were investigated. As a result of the study, especially Atak 77 cultivar has come
to the forefront as the highest bud fertility value, whereas Pembe 77 has the lowest bud fertility value. In
addition, it was determined that the 3ʳᵈ and 4ᵗʰ buds were the most productive buds over the general
averages. It was determined that the first bud had the lowest bud fertility. The results obtained from this
study will be transferred to the table grape growers for the correct winter pruning.
|
Son yıllarda daha karmaşık ve çok yönlü bir boyut kazanan arazi kullanımı-arazi örtüsü değişiklikleri, canlı yaşamı açısından zararlarla sonuçlanacak olumsuz bir karakter kazanmıştır. Doğal yapısından uzak ve marjinal AKAÖ desenlerinin ortaya çıkmasına tetikleyen bu durum, biyom krizlerine veya ekosistem degredasyonuna sebep olduğu gibi en nihayetinde küresel iklim ve biyosferle ilişkili doğal sistemlerin de zarar görmesine yol açmıştır. 1970’lerden itibaren uluslararası bilim toplulukları tarafından dikkat çekilen bu problemin çözümü için, AKAÖ özelliklerinin tespiti ve izlenmesi konusunda çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemlerden en yaygın kullanılmakta olanı, CORINE sistemidir. Bu çalışmada, CORINE sistemine göre Türkiye’deki AKAÖ değişikliklerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında, 1990 ve 2012 yılları arasında AKAÖ sınıflarında gerçekleşmiş değişimler ile bu değişimlerin nedenleri ve sonuçları üzerinde durulmuştur. Çalışma, ulusal ve uluslararası arazi izleme sistemlerine destek olması bakımından önem taşımaktadır. CBS teknikleri ve karşılaştırmalı kartografik yöntemlerden yararlanılan çalışmada, temel materyal olarak Copernicus Land Monitoring Services sisteminden çekilen veri setinden faydalanılarak hazırlanmış AKAÖ haritaları kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçları, Türkiye’de 1990-2012 yıllarını kapsayan 22 yıllık zaman sürecinde CORINE arazi örtüsü sınıflandırması 1. seviye sınıflarına göre en büyük değişimin (%0.6) 2. tarımsal alanlar sınıfında yaşandığını göstermektedir. Ayrıca azalma yönünde en belirgin değişimlerin de 3. orman ve yarı doğal alanlar (%-1.5) sınıfında gerçekleştiği tespit edilmiştir.
|
Coriandrum sativum L. (Kişniş), Umbelliferae/Apiaceae familyasına ait baharat ve uçucu yağ bitkisidir. Kişniş tohumlarının uçucu yağı ve ekstraktları antioksidan, kan şekeri düşürücü, ateş düşürücü, yağ düşürücü, ağrı kesici, kanser önleyici, mikrop öldürücü etkilere sahiptir. Çalışmada Erzurum, Antalya, Artvin, Rize, Burdur, Kırşehir, Ankara ve Karaman illerinden tedarik edilen ve Ankara’da (Hindistan) ticari olarak kullanılan popülasyon ve Arslan, Gürbüz, Kudret-K, Pel-Mus, Erbaa, Gamze tescilli çeşitleri olmak üzere toplam 20 tohum materyali kullanılmıştır. Materyallerin anyon ve katyon içeriklerini belirlenmiştir. Sonuçlara göre; K⁺ (7.79-28.99 mg.g⁻¹), Ca⁺² (4.48-25.80 mg.g⁻¹), PO₄⁻³ (0.23-9.24 mg.g⁻¹), Cl⁻¹ (0.85-12.09) mg.g⁻¹, SO₄⁻² (0.54-13.39 mg.g⁻¹), Mg⁺² (1.94-8.62 mg.g⁻¹), Na⁺ (1.38-7.35 mg.g⁻¹), NH₄⁺ (0.003-0.40 mg.g⁻¹) arasında değişmiştir. En yüksek Na⁺, Mg⁺² ve Ca⁺² içeriği Rize-Fındıklı kişniş popülasyonunda elde edilirken, en yüksek K⁺ içeriği Ankara’dan tedarik edilen kişniş popülasyondan, SO₄⁻² Erbaa çeşidinden, PO₄⁻³ Kerkük popülasyonundan, Cl⁻ ise Kırşehir popülasyonundan elde edilmiştir. En düşük, K⁺ ve Mg⁺² içeriği Erzurum büyük tohumlu popülasyonundan elde edilirken, en düşük Na⁺, Cl⁻ ise Ankara’dan tedarik edilen büyük tohumlu popülasyondan, SO₄⁻² Hindistan popülasyonundan, PO₄⁻³ Ankara’dan tedarik edilen küçük tohumlu popülasyondan elde edilmiştir. Çalışmanın sonucunda, kişniş çeşit ve popülasyonlarının insan sağlığında oldukça önemli olan K⁺, Ca⁺² SO₄⁻² ve Cl⁻ elementleri bakımından zengin olduğu belirlenmiştir.
|
To reveal genetic diversity and provide information to conserve valuable kiwifruit genotypes, 42 kiwifruit genotypes collected from Ordu province of Northern Turkey were analyzed using a set of 11 sequence-related amplified polymorphism (SRAP) and 7 inter-primer binding site (iPBS) retrotransposons primers. Out of 85 amplified bands, a total of 40 polymorphic bands were obtained with SRAP primers. iPBS primers produced a total of 71 bands 24 of which were polymorphic. An average 5 and 3.42 polymorphic bands were obtained for SRAP and iPBS markers respectively. The similarity coefficients were calculated, and cluster analysis was performed with (NTSYSpc 2.2). Dendrograms were constructed via UPGMA based on SRAP and iPBS markers. The dendrograms constructed using the SRAP and iPBS data exhibited two clusters. The Mantel test for comparison of the SRAP and iPBS-based similarity matrices showed moderate but significant correlation (r=0.55). Most of the genotypes showed a low range of genetic diversity and more than half of the genotypes found genetically closely related with similarity coefficient ranged from 0.90 to 1.00. The result of current study showed that there is need to increase the genetic diversity of kiwifruit using different breeding approach such as mutations, crossing and germplasm introduction.
|
Özellikle her yıl hissedilir derecede artan bitkisel yağ açığı; yurt dışından hem bitkisel yağ, hem de yağlı tohum ithali ile karşılanmaktadır. Yağ açığının kapatılabilmesi için mevcut yağlı tohumlu bitkilerin üretiminin artırılması zorunlu hale gelmiştir. Bitkisel üretimi artırmada çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Bunlardan birisi de gübreleme yapmaktır. Ancak genellikle makro besin elementleri gübrelemesi daha çok uygulanmaktadır. Mikro besin elementi gübrelemesi çoğunlukla göz ardı edilmektedir. Bitki gelişiminde ilk gelişme dönemleri olan çimlenme ve fide dönemleri verim üzerinde çok önemlidir. Bitki besin elementlerinin toprakta yeterli miktarda bulunması da bitkilerin çimlenme ve gelişimi için son derece önemlidir. Bu araştırma; farklı mikro besin elementlerinin aspir çeşitlerinin çimlenme ve fide gelişimi üzerine etkisini incelemek amacıyla Aksaray Üniversitesi Güzelyurt Meslek Yüksekokulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü uygulama serasında 3 tekerrürlü olarak Tesadüf Parselleri Deneme Desenine göre yürütülmüştür. Aspir diğer yağ bitkilerine göre iklim ve toprak istekleri bakımından daha az seçici olmakla beraber yağ açığımızın kapatılmasında ayçiçeğine alternatif bir bitkidir. Araştırmada materyal olarak 7 aspir çeşidi (Asol, Balcı, Olas, Linas, Göktürk, Hasankendi, Dinçer) ve mikro besin elementlerinin (Fe, Mn, Zn) 3 farklı dozu (kontrol (0), 5, 10 ml/l) kullanılmıştır. Araştırmada fide boyu, bitkide yaprak sayısı, gövde çapı, fide yaş ağırlığı, kök sayısı, kök yaş ağırlığı ve kök uzunluğu özellikleri incelenmiştir. Araştırma sonucunda en kısa fide boyu 15.87 cm olarak kontrol uygulamasında ve Asol çeşidinde, en uzun ise, 18.48 cm olarak Dinçer çeşidinde saptanmıştır. Kök sayısı özelliğinde ise, en az kök Asol çeşidinde, en fazla ise Linas çeşidinde belirlenmiştir. Çalışma sonucunda 10 ml/l dozunun Dinçer çeşidinde en iyi sonuçları verdiği gözlemlenmiştir.
|
Bu çalışmada, Tokat ekolojik koşullarda yetişen Humulus lupulus L.(Şerbetçiotu) bitkisinin çiçeklerinden elde edilen methanol ve n-hexan ekstraktlarının Sclerotinia sclerotiorum ve Fusarium oxysporum f. sp. lycopersici (Fol) patojenlerine karşı antifungal aktivitesi in vitro şartlarda araştırılmıştır. Aktivite çalışmalarında, agar diffuzyon yöntemi kullanılmıştır. Methanol ve n-Hexan ekstraktlarının patojenlere karşı, 0.1, 0.5, 1 ve 2 mg/ml dozlarının Miselyum Gelişimi (MG), Miselyum Gelişim Engelleme (MGE) etkinlik düzeyleri belirlenmiş ve letal doz (LD₅₀) hesaplanmıştır. Patojenler üzerine; hexan ekstratı, metanol ekstratına göre daha etkili olduğu bulunmuştur. MG için; Hexan esktraktının 2 mg/ml dozunda Sc ve Fol’e karşı sırasıyla %90 ile %60 oranında etkili olduğu, yine MG için; methanol ekstraktında 2 mg/ml dozunda Sc ve Fol’e karşı sırasıyla %84 ile %83 oranında engellediği belirlenmiştir. LD₅₀ hexan ve methanol ekstratları için Sc için; sırasıyla 0.021 ile 0.193 mg/ml, Fol için; sırasıyla 0.616 ile 0.273 mg/ml olarak hesaplanmıştır. Çalışma sonucunda; H. lupulus çiçeklerinden elde edilen Methanol ve n-Hexan ekstraktlarının in vitro şartlarda Sclerotinia sclerotiorum ve Fusarium oxysporum f. sp. lycopersici üzerine fungusidal aktivitelerinin olduğu belirlenmiştir.
|
Bu çalışma, Bursa Siyahı incir çeşidinde yer örtüsü kullanımının erkencilik, verim ve meyve kalitesine etkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada yer örtüsü olarak polipropilenden üretilen (Jüt) materyal kullanılmıştır. Çalışma kapsamında yer örtüsünün erkencilik, ağaç başına verim (kg/ağaç), meyve ağırlığı (g), meyve eni (mm), meyve boyu (mm), meyve boyun uzunluğu (mm), ostiole açıklığı (mm), suda çözünebilir kuru madde içeriği (SÇKM), pH ve asit içeriğine (%) etkileri incelenmiştir. Çalışma sonucunda, Bursa Siyahı çeşidinde yer örtüsü kullanımının meyve olgunlaşmasında 2-3 günlük erkencilik sağladığı tespit edilmiştir. Yer örtüsünün meyve ağırlığı ve meyve eni değerlerini (sırasıyla, 65.29 g ve 49.99 mm) kontrol bitkilerine (sırasıyla, 55.23 g ve 47.19 mm) göre önemli düzeyde arttırdığı belirlenmiştir. Meyve suyunun SÇKM, pH ve asit içeriğine yer örtüsü kullanımının etkisinin olmadığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak, yer örtüsü kullanımının yabancı ot kontrolü, sulama ve gübreleme tasarrufu yanında Bursa Siyahı çeşidinde erkenci verim ve meyve iriliğinde artış sağladığı tespit edilmiştir.
|
Bu araştırma, ekolojik özellikleri bakımından kestanenin merkezi olan Bursa İnegöl’de gerçekleştirilmiş ve kestane üretimi enerji parametrelerinin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Basit tesadüfi örnekleme yöntemiyle belirlenen 80 adet kestane üreticisiyle 2019 yılı üretim sezonunda yapılan anket verileri değerlendirilmiş, girdilerin enerji bileşenleri ve arasındaki ilişkiler istatistiksel olarak incelenmiştir. Bu çalışmaya göre, kestane üretiminde enerji girdileri sırasıyla, kimyasal gübre enerjisi %25.32, organik gübre enerjisi %25.10, diğer materyaller (budama makası, ağaç merdiveni, polipropilen meyve paketleme çuvalı, peletleme işlemleri) %18.08 ve dizel yakıt enerjisi %14.08’dir. Diğer enerji girdileri %17.42’sini oluşturmuştur. Biyokütle (kestane kabuğu, kestane ağacı talaşı, budama dalları, yaprak) enerji çıktısı %65.11 ve kestane çıktısı %34.89’nu oluşturmuştur. Enerji kullanım etkinliği, net enerji oranı ve kestane meyve verimi sırasıyla, 2.51, 1.51, 4500 kg ha⁻¹’dır. Doğrudan enerji %76.92, dolaylı enerji %23.08, yenilenemez enerji %20.77, yenilenebilir enerji %79.23 olarak hesaplanmıştır. İstatistiksel analizler, dolaylı enerji ve yenilenemeyen enerji arasında, güçlü pozitif bir korelasyon olduğunu göstermiştir (r = 0.970).
|
Bu çalışma, aspirin en önemli zararlılarının başında gelen Heliothis peltigera Denis & Schiffermüller (Lepidoptera: Noctuidae)’nın parazitoitlerini belirleyebilmek amacıyla 2018-2019 yıllarında Ankara ilinde yürütülmüştür. Aspir ekilişinin yoğun olarak yapıldığı Haymana, Gölbaşı, Bala, Polatlı, Elmadağ, Şereflikoçhisar ve Çubuk ilçelerinde aspir vejetasyonu boyunca haftalık aralıklarla surveyler yapılarak zararlının larvaları toplanmıştır. Toplanan larvalar laboratuvar şartlarında 25±1℃ sıcaklık ve %65±5 nem ve 16:8 saat aydınlatmalı ortamda takip edilmiştir. Parazitlenmiş olduğu düşünülen larvalar ayrı petrilere alınarak parozitoit çıkışı beklenmiştir. H. peltigera larvalarının Aleiodes bicolor (Spinola), (Hymenoptera, Braconidae, Rogadinae), Apanteles sp. (Hymenoptera, Braconidae, Microgasterinae) ve Hyposoter didymator Thunberg (Hymenoptera: Ichneumonidae) türleri tarafından parazitlendiği tespit edilmiştir. Bu araştırma ülkemiz için aspir bitkisinde zararlı olan H. peltigera’nın parazitoitlerinin belirlendiği ilk çalışma niteliğindedir. Tespit edilen bu parazitoitlerin H. peltigera’nın biyolojik mücadelesinde etkin olup olmayacağı bundan sonraki araştırmalar ile ortaya konulmalıdır.
|
Bu çalışma ile 2017-2018 yılları arasında Seben (Bolu) yöresinde (Dereboyu, Kızık ve Kozyaka) yetişen armut genotiplerinin meyve ağırlığı (g), meyve eni ve meyve boyu (mm), meyve et sertliği (kg), meyve şekli, meyve kabuk rengi, çekirdek sayısı, suda çözünebilir kuru madde (%) (SÇKM), titre edilebilir asit içeriği (%), meyve et yapısı, aroma, sululuk ve tat gibi bazı pomolojik özelliklerinin tanımlanması amaçlanmıştır. Çalışmada belirlenen armut genotiplerinde, ortalama meyve ağırlığı 10.33-208.33 g, meyve eni 25.57-69.38 mm, meyve boyu 21.19-83.14 mm, meyve sap kalınlığı 32.19-20 mm, meyve sap uzunluğu 13.38-46.66 mm, kabuk kalınlığı 0.33-0.81 mm, meyve eti sertliği 0.97-7.06 kg suda çözünür kuru madde miktarı %13.28-22.74, pH 3.97-4.65 ve titre edilebilir asit içeriği %1.17-3.69 aralığında belirlenmiştir. İncelenen genotiplerin her birinin kendine has kıymetli özelliklerinin bulunduğu, bu nedenle ileriki ıslah çalışmalarında ve çeşit adayı olarak değerlendirilebileceği kanaatine varılmıştır.
|