Types of teacher questions play a crucial role in students’ foreign language development. Among teacher questions, referential questions asked to enable students to provide data not known by the teacher, express their views and exchange personal information and ideas are particularly important as they can affect students’ in-class participation and language production. Writing is a complex production process and pre-writing activities are defined to be an essential step to improve writing performance. In these activities, referential questions may act as effective means to encourage students’ in-class participation and written production. However, referential questions in pre-writing activities in English language teaching have not yet been investigated. This study aims to investigate the forms and functions of referential questions in pre-writing activities and teacher and student views about their effects on students’ in-class participation and written production. 63 English language learners and their writing instructor participated in the study. The data were collected by classroom observations and teacher and student interviews and analysed via conversation and thematic analysis. The findings showed that referential questions were used in a variety of forms and had productive, communicative, pedagogical and motivational functions. The teacher and students emphasized that referential questions had substantial impacts on in-class participation and written production. They were reported to attract students’ attention, enhance their motivation to speak, promote oral participation and lead to complex responses. Also referential questions were stated to provide guidance for the production of written outputs generated with the help of collaboratively constructed content in the classroom.
|
Bireylerin düşünme alışkanlıkları, bir problem ile karşılaşıldığında harekete geçer. Geometrik düşünme alışkanlıkları da bunlardan biridir. Geometrik düşünme alışkanlıkları, bireylerin bir geometri problemi ile karşılaştığında problemin çözümüne yönelik ortaya koydukları yaklaşımları içermektedir. Bu yüzden problem çözme ve geometrik düşünme alışkanlıkları iç içedir. Geometrik düşünme alışkanlıklarına yönelik inançlar ise bireylerin bu alışkanlıkları ve problem çözme başarılarını etkilemektedir. Bu sebeple geometrik düşünme alışkanlıklarına yönelik inançların belirlenmesi, geometri derslerinin bu inançlar çerçevesinde şekillendirilmesini ve dolayısıyla geometri başarısının artırılmasını sağlayabilir. Bu hipotezi test edebilmek ise her şeyden önce bir ölçme aracını gerekli kılmaktadır. Bu çalışmada geometrik düşünme alışkanlıklarına yönelik bir inanç ölçeğinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda geliştirilmesi istenen ölçek bir devlet üniversitesinde öğrenim gören 296 matematik öğretmeni adayına uygulanmıştır. Ölçeğin geliştirilmesi aşamasında açımlayıcı faktör analizi ve doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda 22 maddeden ve ön hazırlık inancı, pes etmeme ve azim ile farklı çözüm stratejileri inancı olmak üzere 3 boyuttan oluşan geometrik düşünme alışkanlıklarına yönelik bir inanç ölçeği elde edilmiştir. Elde edilen ölçeğin tamamının Cronbach Alpha güvenirlik katsayısı .88 bulunmuştur. Alt boyutların Cronbach Alpha güvenirlik katsayıları ise sırasıyla .82 .89 ve .85 şeklinde hesaplanmıştır. Hem açımlayıcı faktör analizinden hem de doğrulayıcı faktör analizinden elde edilen sonuçlar, literatür ile desteklendiğinden ölçeğin kabul edilebilir düzeyde olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bu çalışma ile geometrik düşünme alışkanlıklarına yönelik 6’sı olumsuz toplam 22 maddeden oluşan bir ölçek geliştirilmiştir. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar literatürle tartışılmıştır.
|
Bu araştırmada, öğretmenlerin mesleklerine yönelik tutumlarıüzerinde anlamlı etkisi olan bağımsız değişkenlerin belirlenmesi veönem sırasının ortaya konulması amaçlanmıştır. Değişkenlerarasındaki ilişkinin incelenmesi nedeniyle bu çalışma, ilişkisel(korelasyonel) bir araştırma niteliğindedir. Bu araştırma; 2018-2019eğitim-öğretim yılı güz döneminde, Diyarbakır il merkezinde görevyapan 515 öğretmen ile gerçekleştirilmiştir. Veriler; “Kişisel BilgiFormu” ve “Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutum Ölçeği” iletoplanmıştır. Ölçek; 32 maddeden ve üç boyuttan oluşmaktadır.Verilerin analizinde; betimsel istatistikler, İki Aşamalı KümelemeAnalizi ve CHAID Analizi kullanılmıştır. Yapılan analizlerneticesinde; öğretmenlik mesleğine yönelik tutum ölçeğinin altboyutlarından olan sevgi, tatmin ve değer boyutları üzerindeöğretmenlerin çoğunluğunun olumlu tutuma sahip olduğu tespitedilmiştir. Sevgi, tatmin ve değer boyutları üzerinde etki düzeyi enyüksek olan yordayıcı değişken, “çalışılan kuruma hissedilenbağlılık düzeyi”dir. Öğretmenlerin büyük bir kısmı çalıştıklarıkuruma, çok ve orta düzeyde bağlı olan öğretmenlerdenoluşmaktadır. Çalıştıkları kuruma yüksek düzeyde bağlı olanöğretmenler, düşük düzeyde bağlı olan öğretmenlere göre dahaolumlu tutuma sahiptirler. Sevgi boyutu üzerinde anlamlı etkisiolan diğer yordayıcı değişkenler sırasıyla “maaşı yeterli bulupbulmama durumu”, “cinsiyet”, “okulların sosyoekonomikdüzeyleri”; tatmin boyutu üzerinde anlamlı etkisi olan diğeryordayıcı değişkenler “kıdem”, “maaşı yeterli bulup bulmamadurumu”, “öğrenim durumu”, “cinsiyet”; değer boyutu üzerindeanlamlı etkisi olan diğer yordayıcı değişkenler ise “okullarınsosyoekonomik düzeyleri”, “cinsiyet” ve “öğrenim durumu”dur.
|
Bu araştırma ile Neiva, Ros ve da Paz (2005) tarafından geliştirilen Örgütsel Değişime Direç Ölçeği’nin Türkçe’ye uyarlanması amaçlanmıştır. Orijinal ölçek üzerinde çeviri, geri çeviri, dil geçerliği, pilot uygulama gibi gereklilikler yerine getirilip Türkçe formuna son şekli verildikten sonra 315 öğretmene uygulanmıştır. Veriler üzerinde yapılan doğrulayıcı faktör analizi sonunda orijinal ölçeğin 28 maddelik 3 faktörlü yapısı doğrulanmış, Türkçe formun orijinal ölçek ile yapı bakımından uyumlu olduğu anlaşılmıştır. Güvenirlik kapsamında Cronbach α iç tutarlık katsayısı, iki yarıya bölme ve kararlılık için test - tekrar test yöntemleri kullanılmıştır. Ölçeğin tamamı için Cronbach α değeri 0.92, Kuşkuculuk faktörü için 0.93, Endişe faktörü için 0.89, Kabullenme faktörü için 0.87 olarak hesaplanmıştır. Ölçeğin her iki yarısı arasında korelasyon değeri 0.90, iki yarı güvenirliği değeri ise 0.94 olarak hesaplanmıştır. Kararlılık için yapılan test - tekrar test sonucunda her iki ölçüm arasında 0.71’lik bir korelasyon bulunmuştur. Maddelerin analizi kapsamında madde toplam korelasyonu incelenmiştir. Ayrıca %27’lik alt ve üst gruplar arasında her bir madde için Bağımsız gruplar t testi yapılarak gruplar arasında anlamlılık düzeyi incelenmiştir. Bu işlemler sonucunda Örgütsel Değişime Direnç Ölçeği’nin Türkçe formunun geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu anlaşılmıştır.
|
Bu araştırmada güzel sanatlar liselerinde görev yapan müzik öğretmenlerinin müzik alanı özel gereksinimli öğrencilerin okula giriş ve öğrenim süreçlerine yönelik görüşlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2019-2020 eğitim-öğretim yılında Bursa Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesi’nde görev yapan 7 müzik öğretmeni oluşturmaktadır. Çalışma grubundaki öğretmenlerin 2’si müziksel işitme ve okuma dersini, 5’i ise çalgı derslerini yürütmektedir. Çalışma grubu belirlenirken amaca yönelik örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada nitel yöntem kullanılarak yarı yapılandırılmış görüşme formu ve kişisel bilgi formu yoluyla müzik öğretmenlerinden elde edilen veriler içerik analizi yöntemi ile çözümlenmiştir. Yönlendirilmiş içerik analizinde ilk kodlar önceden oluşturulabilmektedir. Ayrıca araştırma sırasında da gerekli görüldüğünde yeni kategori ve kodlar eklenebilmektedir. Müzik öğretmenleriyle yapılan görüşmeler doğrultusunda özel gereksinimli öğrencilerin yetenek sınavı kriterlerinin ve kontenjanlarının yine bu öğrencilerin özel durumları göz önünde bulundurularak belirlenmesi, bu öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda istedikleri okullarda akranları ile birlikte eğitim almalarının önemi, destek eğitim odalarının oluşturulması, bireyselleştirilmiş eğitim programlarının hazırlanarak rehberlik servisi tarafından gerekli yönlendirmelerin yapılması, ölçme ve değerlendirme süreçlerinin yine bu öğrencilerin gelişim özellikleri, yapabilirlik düzeyleri ve sınıf seviyeleri göz önüne alınarak hazırlanması, özel gereksinimli öğrenciler ile çalışan öğretmenlerin yeterliliklerinin geliştirilmesi için hizmet içi eğitimlere katılımlarının sağlanması, bu alanda eğitim verecek uzman müzik öğretmenlerinin yetiştirilmesi ve bu öğretmenlere ekonomik teşvikler verilmesi, okulların teknik altyapılarının iyileştirilmesi ve donanımlı personellerin bulundurulması araştırma sonunda oluşturulan öneriler arasında yer almaktadır
|
Yeterlik, öğretmenlik mesleğini etkili ve verimli bir biçimde yerine getirebilmek için sahip olmaları gereken bilgi, beceri ve tutumlar olarak tanımlanmaktadır. Bu araştırmada sınıf öğretmeni adaylarının Türkçe öğretimi konusunda yeterliklerinin farklı değişkenlerle ile olan ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklem grubunu Temel Eğitim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalında öğrenim gören toplam 274 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Örneklem seçiminde amaçlı örnekleme yöntemine başvurulmuştur. Örneklem seçiminin bu şekilde tercih edilme nedeni Türkçe öğretimi dersini tamamlamış farklı sınıf seviyelerinde yer alan öğretmen adaylarının Türkçe öğretimine dair yeterliklerinin bilinmek istenmesidir. Araştırmada sınıf öğretmen adaylarının Türkçe Öğretimi yeterliklerine ilişkin görüşlerinin belirlenmesi için Yeşiloğlu ve Özer (2017) tarafından geliştirilen “Türkçe Öğretimi Yeterliliği Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre Türkçe öğretimi dersini tamamlamış sınıf öğretmeni adaylarının Türkçe öğretimine dair yeterlik düzeylerini yeterli gördükleri belirlenmiştir. Farklı sınıf seviyelerinde bulunan Türkçe Öğretimi dersini tamamlamış sınıf öğretmeni adaylarının, Türkçe öğretimine dair yeterlikleri arasında anlamlı farklar ortaya çıkmıştır. Sınıf öğretmeni adaylarının Türkçe öğretimine dair yeterlikleri ile genel not ortalamaları değişkeni arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir. Ancak puan ortalamalarına bakıldığında 2.5 ve altı genel not ortalamasına sahip öğretmen adaylarının Türkçe öğretimine dair daha düşük yeterliliğe sahip oldukları anlaşılmaktadır. Sınıf öğretmenliği lisans eğitimi boyunca öğretmen adaylarının okudukları kitap sayısının Türkçe öğretimi yeterlikleri üzerinde etkisi olduğunu göstermiştir. Sınıf öğretmenliği bölümünü isteyerek tercih eden öğretmen adaylarının Türkçe öğretimi yeterlik algılarının, istemeden yerleşen öğretmen adaylarına göre daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır.
|
Bu çalışmada kaynaştırma öğrencilerinden öğrenme güçlüğüne sahip öğrencilerin yer aldığı bir sınıfta matematik öğretmeninin sınıf içerisinde oluşturmayı amaçladığı sosyomatematiksel normları ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Çalışma durum çalışması niteliğindedir. Çalışmanın katılımcılarını Türkiye’nin batısındaki bir ilin ilçesine ait devlet okullarında eğitim veren ve sınıflarında birer tane öğrenme güçlüğüne sahip öğrencinin bulunduğu üç matematik öğretmeni oluşturmuştur. Gözlem ve doküman yoluyla toplanan çalışmanın verileri içerik analizi kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmada öğretmenler tarafından matematiksel anlamda farklı çözümler gösterme, gerekçelendirmeden matematiksel açıklamayı kabul etme, sınıfta ortaya atılan matematiksel muhakemeleri gerekli sorgulamalarla masaya yatırıp tartışarak bir uzlaşmaya varma, kabul edilebilir matematiksel açıklama ve gerekçeler ortaya koyma, verilen hatalı çözümlerden faydalanarak doğru çözümler yapma, basit kolay ve etkili çözümler sergileme, rehberlik ederek, doğruyu buldurma, hatalı gösterimden faydalanarak genelleme yapma, bir öğrencinin çözümünü yeniden açıklama ve çözümleme, matematiksel doğruluğu kabul edilen çözümlerin yaptırılması şeklindeki normların oluşturulmaya çalışıldığı tespit edilmiştir. Çalışmanın bulgularından kaynaştırma öğretmenlerinin sınıflarında işe koştuğu sosyomatematiksel normların genel olarak öğrencinin anlamlı öğrenmesine olumlu katkı sağlayacak nitelikte olduğu fakat bunun yanı sıra süreçten ziyade sadece sonucu önemseyecek nitelikte öğrencinin gelişimine çok da katkısı olmayacak şekilde normların da oluşturulmak istendiği belirlenmiştir. Bulgular ışığında öğretmenlere öğrencilerin bir sorunun cevabından ziyade çözüm sürecine odaklanabilmelerini ve öğrencilerin daha özgür ve aktif olmalarını sağlayan sosyomatematiksel normları sınıflarında daha fazla işe koşması önerilebilir.
|
Doğal sistemlerin karmaşıklığı ve bu sistemlerinin açıklanmasının gereği, arka planda disiplinlerarası bir çalışmayı gerektirmektedir. Gerçek dünyanın fenomenlerini anlamanın en iyi yolunun disiplinlerarası bir bakış açısına sahip olmakla gerçekleştirilebileceği belirtilmekte; bu bağlamda pek çok ülkede eğitim programlarının içerikleri, disiplinlerarası biçimde ele alınmaya uygun hale getirilmektedir. Çalışmanın amacı, dünyada ve Türkiye’de disiplinlerarası fen eğitimi tarihini ve mevcut eğilimleri incelemek; disiplinlerarası öğrenmeye doğru meydana gelen paradigma kayması ile günümüzdeki durumunu ortaya koymak ve disiplinlerarası fen eğitimini destekleyen kavramsal çerçeveyi sunmaktır. Bu amaçla, çalışmada disiplinlerarası eğitim mantığının gelişimi, eğitimde disiplinlerarası çalışma metotları ve bu metotların süreç içindeki değişimleri ile bugünkü durumu ele alınmaktadır. Çalışma, literatür taramaya dayalı derleme çalışmasıdır. Fen eğitiminde disiplinlerarası yönelimlerin sınıflandırılması, değerlendirilmesi, süreçler arasında bağ kurulması ve yorumlanmasını içermektedir. Bu kapsamda fen programlarına yansıyan ve uygulama örnekleri bulunan disiplinlerarası yönelimler analiz edilmiştir. Bilimde disiplinlerarası çalışmalar ve disiplinlerarası çalışmaların dünyada ve Türkiye’de fen eğitimine yansıması tarihsel süreç içerisinde incelenmiş, disiplinlerarası program hazırlamanın kavramsal çerçevesi sunulmuştur. Ardından, Türkiye’de uygulanan fen öğretim programları ve programları değerlendiren çalışmalar incelenmiş, geçmişten günümüze öğretim programları içerisinde adı geçen disiplinlerarası yönelimler kısaca açıklanmıştır. Son bölümde, günümüzde ön plana çıkan STEM yönelimi ele alınarak değerlendirilmiş, kapsamı, başarısı, uygulamada diğer disiplinlerarası yönelimlerle benzerlik ve farklılıkları, uygulamaları etkileyen ülkeye özgü faktörlerin etkisi yönleriyle bazı belirsizliklerin olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
|
Erken çocukluk eğitim hizmetlerinde kalite; fiziksel çevre ve materyal, öğretmen ve ilgili personel yeterlilikleri, sınıftaki çocuk sayısı, öğretmen başına düşen çocuk sayısı, öğretmen ve çocuk etkileşimleri, uygulanan program, iletişim ve aile eğitimi ve katılımı gibi faktörlerden etkilenmektedir. Erken çocukluk dönemi eğitimcileri ve araştırmacılar, eğitim hizmetlerinin iyi düzenlenmiş ortamlarda, kaliteli öğretmenler ve personel tarafından yürütülmesinin çocukların erken öğrenmelerini destekleyici nitelikte olduğunu belirtmektedirler. Bu görüşten yola çıkarak bu araştırmada anasınıflarında ve anaokullarında görev yapmakta olan öğretmenlerin ve kurum yöneticilerinin erken çocukluk eğitiminde kalite hakkındaki düşünceleri belirlenmeye çalışılmıştır. Nitel araştırma türlerinden durum çalışması olarak tasarlanan araştırma Muş ili merkez ilçesindeki sekiz okulda 2019-2020 eğitim-öğretim yılında gerçekleştirilmiştir. Çalışma grubunu amaçlı örneklem biçimlerinden ulaşılabilir örneklem ile seçilen Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi beş ilkokulda görev yapan altı okul öncesi öğretmeni ve beş yönetici ile Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi dört anaokulunda görev yapan altı okul öncesi öğretmeni ve dört yönetici oluşturmuştur. Araştırma kapsamında belirlenen kişilere yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile dokuz tane soru yöneltilerek bu sorular hakkındaki görüşleri alınmıştır. Araştırmanın sonuçları tümevarımsal içerik analizi tekniği kullanılarak analiz edilmiştir. Okul öncesi eğitimde kaliteye yönelik farklı bakış açılarınıkarşılaştırmak amacıyla yapılan bu araştırma sonucunda; kalitenin fiziksel koşullar yanında öğretmen niteliği ve eğitim-öğretim hizmetleri içeriğiyle doğrudan, çocuklara kazandırılmak istenen olumlu tutum alışkanlıkların ise dolaylı olarak ilişkili olduğu bulunmuştur.
|
Bu araştırmada, 2005 ve 2018 sosyal bilgiler öğretim programları ve sosyal bilgiler ders kitaplarında seyahatnamelerin kullanım durumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden betimsel analizi tekniği kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular neticesinde, sosyal bilgiler programındaki seyahatnamelerin kullanımı ve seyahatnamelerle ilişkilendirilen kazanımların belirlenmesinin yanı sıra hedeflere ulaşmak için hangi seyyahların hangi seyahatnamelerinin ders kitaplarında kullanıldığı da tespit edilmiştir. 2005 sosyal bilgiler öğretim programında seyahatnamelerin doğrudan kullanıldığı iki kazanıma yer verilirken, 2018 sosyal bilgiler öğretim programında ise üç kazanıma yer verildiği saptanmıştır. Doğrudan kullanılan kazanım sayısının bir önceki programa göre arttığı belirlenmiştir. Araştırmada; 2005 öğretim programına göre 2018 öğretim programında seyahatname kullanımının artırılmasının ders kitaplarına da yansıdığı ve bu durumun seyahatnamelerin önemini artırdığı söylenebilir. Çalışmada ulaşılan bulgulardan hareketle uygulamaya ve ileri araştırmalara yönelik öneriler getirilmiştir.
|