Origanum L. cinsi, hem dünyada hem de Türkiye’de birçok türe sahiptir. Bu türlerden özellikle Origanum onites L.
ticarete konu olmuştur ve ekonomik bir değere sahiptir. Bu sebeple kültüre alma ve agronomi çalışmaları
çoğunlukla bu tür üzerinde yapılmıştır. Ancak literatürde daha az yer olan Origanum cinsine ait diğer türlerin verim
ve kalite özelliklerinin belirlenmesine de ihtiyaç vardır. Bu çalışmada, O. onites L.’ye ek olarak Origanum sipyleum
L., endemik olan Origanum laevigatum Boiss ve Origanum husnucan-baseri h. duman ile aytaç & a. duran türleri,
kültür koşullarında yetiştirilerek verim ve kalite özellikleri incelenmiştir. Deneme, 2017 ve 2018 yıllarında
yürütülmüştür. Araştırmada, en uzun bitki boyu (121.60 cm) ve en fazla dal sayısı (64.00 adet bitki-1
) Origanum
sipyleum türünün ikinci yılı değerlerinden elde edilmiştir. Bitki başına yeşil herba verim değerleri ise, 44.00-
304.57 g bitki-1 arasında değişim göstermiştir. Uçucu yağ oranı açısından en iyi değer O. husnucan-baseri’den
elde edilmiştir. Çalışma kapsamında incelenen türlerden O. sipyleum uçucu yağı için ana etken madde simen
(%70.69); O. laevigatum için β-karyofilen (%27.76), -terpinen (%25.74) ve mirisen (%8.84); O. husnucan-baseri
için ise simen (%51.54), -terpinen (%24.73), karvakrol (%6.51) ve timol (%6.20) olarak belirlenmiştir.
|
Hüseyin GÜNGÖR , Mehmet Aydın AKBUDAK, Ertuğrul FİLİZ, İlker Savaş YÜCE, Ziya DUMLUPINAR AYDIN AKKAYA
Hüseyin GÜNGÖR ,
Mehmet Aydın AKBUDAK, Ertuğrul FİLİZ, İlker Savaş YÜCE, Ziya DUMLUPINAR AYDIN AKKAYA
Sodyum azid (NaN3) özellikle nokta mutasyon çalışmalarında yoğun olarak kullanılan kimyasal bir mutajendir. Bu
çalışmada, Finola altı sıralı arpa çeşidi, kimyasal bir mutajen olan sodyum azid ile muamele edilerek 14 adet
mutant arpa hattı elde edilmiştir. Elde edilen hatlar arasındaki genetik farklılık, 5 adet basit tekrarlı diziler arası
polimorfizm (Inter Simple Sequence Repeat, ISSR) markörü yardımıyla belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre
5 ISSR marköründen 24 adet bant elde edilmiş ve bu bantlardan 18 adet polimorfik allel belirlenmiş ve ortalama
polimorfizm oranı %76.33 olarak saptanmıştır. Ortalama allel sayısı 4.8 olup, 6 bant ile UBC-808 en fazla bant
üreten primer olurken, en az bant üreten primerler ise 4’er bant ile UBC-820 ve UBC-825 primerleri olmuştur.
Kullanılan markörlere ait ortalama polimorfizm bilgi içeriği (PIC) 0.83 olarak hesaplanmış ve PIC değeri 0.78 ile
0.86 aralığında değişmiştir. Markör verileri dendrogramda 2 ana grup oluşturmuştur. Birinci kümede Fnl-4, Fnl-8,
Fnl-10, Fnl-11 ve Fnl-12 mutantları yer alırken, ikinci kümede ise Finola çeşidi ile birlikte diğer mutant hatlar yer
almaktadır. Temel bileşenler analizi, Finola çeşidi ve mutant hatlardan Fnl-5, Fnl-13 ve Fnl-14 hatlarının birbirine
benzemekle birlikte, bazı alleller bakımından farklı olduklarını ortaya koymuştur.
|
Phyllocoptruta oleivora (Ashmead) (Acari: Phyllocoptidae) dünyanın nemli bölgelerinde turunçgillerin önemli bir
zararlısıdır. Bu zararlı meyve verim ve kalitesinde kayıplara sebep olabilmektedir. Bu çalışmada P. oleivora’nın
Valencia portakalı meyve kalite özelliklerine olan etkisi Adana ekolojik koşullarında araştırılmıştır. Bu sebepten
dolayı P. oleivora ile bulaşık olan ve olmayan meyveler ağaçlardan toplanarak P. oleivora’nın zararının varlığına
ve yokluğuna göre sınıflandırmıştır. Meyveler 1:Normal, 2: Hafif bronz, 3: Bronz ve 4: Yoğun bronz olarak
kategorilere ayrılmıştır. Bu çalışma sonucunda, meyve yüzeyinde geniş lekeler bulunan meyvelerin normal
meyvelerden titre edilebilir asit oranı (%) ve Suda Çözülebilir Kuru Madde Oranının (SÇKM,%) daha yüksek;
usare miktarı (%), kabuk kalınlığı ve SÇKM/asit oranının ise daha düşük olduğu saptanmıştır. Çekirdek sayısı,
dilim sayısı ve meyve indeksine ait regresyon katsayılarının diğer meyve kalite özelliklerinden oldukça düşük
olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, yoğun popülasyon zararı sonucu dördüncü kategoriye giren meyvelerde, meyvelerin
normal meyvelerden %16 daha küçük olduğu, çekirdek sayısının da sıfır olduğu tespit edilmiştir.
|
Çalışmada, Manisa İli kekik (Origanum onites L.) üretim alanlarında bulunan yabancı ot türleri, yoğunlukları ve
rastlanma sıklıkları araştırılmıştır. Surveyler; 2013 yılında, tesadüfi olarak seçilen 21 tarlada 705 da alanda, iki
farklı dönemde yürütülmüştür. Yabancı ot sayımlarında tarla büyüklüğüne göre, 1/4 m-2
’lik çerçeveler atılarak
yabancı otların tür bazında sayımları gerçekleştirilmiştir. Elde edilen verilerden m-2
’deki yabancı ot yoğunluğu ve
rastlanma sıklığı belirlenmiştir. Surveyler sonucunda 25 familyaya ait 46 farklı yabancı ot türü saptanmıştır. Söz
konusu türler içerisinde ikisinin parazit (Cuscuta campestris L., Orabanche gracilis sm.) tür, dördünün dar
yapraklı, diğerlerinin geniş yapraklı yabancı ot türlerinden olduğu belirlenmiştir. Geniş yapraklı yabancı otlar
içerisinde en yoğun Convolvulus arvensis L. (1.15 adet m-2
) türünün olduğu, bunu sırasıyla Lactuca serriola
(1.03 adet m-2
), Lactuca saligna (0.75 adet m-2
), Soncus asper (0.62 adet m-2
), Portulaca oleracea L.
(0.58 adet m-2
) türlerinin takip ettiği; dar yapraklı yabancı otlarda ise en yoğun Cyperus rotundus L. (2.67 adet m2
)’un olduğu, bunu Cynedon dactylon (0.39 adet m-2
) ve Sorghum halapense L. (0.13 adet m-2
)’nin takip ettiği
belirlenmiştir. Yabancı otlardan en sık C. arvensis (%99), L. serriola (%63), C. rotundus (%49), S. asper (%36)
türlerine rastlanmıştır
|
Elmanın da yer aldığı ılıman iklim meyve türlerinde, sonbaharda yapraklara yeşil rengi veren klorofil
parçalanmaya başlamakta ve yaprak dökümü öncesi renk değişimleri meydana gelmektedir. Sonbaharda görülen
bu farklı yaprak renklerinin basitçe yaprak yaşlanmasının tesadüfi bir sonucu olmadığı kabul edilmekte ve bu
konuda foto-koruma ve hayvan-bitki etkileşimlerine dayanan farklı hipotezler öne sürülmektedir. Özellikle
antosiyanin kaynaklı kırmızı gibi koyu pigmentli yaprakların koruyucu veya savunma gibi bir işaret taşıdığı
düşünülmektedir. Bu çalışmada, sonbaharda yapraklarda görülen renk değişimleri hakkındaki mevcut bilgi
birikimini arttırmak ve konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilmek amacıyla ‘Amasya’ elmasında gama
ışını uygulaması ile elde edilmiş mutant popülasyonda (n=374) sonbahar yaprak rengi değişimleri incelenmiştir.
Renk kodlamaları, rengin yaprakların %80'inden fazla veya az olma durumuna göre tanımlanmış ve her çeşit veya
mutant birey için ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda popülasyonun %82’sinin
sonbaharda sarı yaprak rengine sahip olduğu ve orijinal ‘Amasya’ elması ile aynı yaprak rengi grubunda yer aldığı
belirlenmiştir. ‘Granny Smith’, ‘Crissp Pink’ ve ‘Braeburn’ gibi ticari çeşitlerin sonbaharda yaprak renklerinin
‘Amasya’ elmasına kıyasla oldukça yeşil kaldığı belirlenmiştir. Popülasyonda yaprak rengi tamamen kırmızı olan
birey bulunmadığı tespit edilmiştir. Ancak oldukça koyu pigmentlere sahip sarı-kırmızı grupta toplam
popülasyonun %15’ini oluşturan 58 birey yer almıştır. Bu gruptaki bireylerde L* ve ho değerlerindeki azalış, daha
yüksek antosiyanin pigmentine sahip olduğunun bir göstergesidir. Daha net bir polimorfizme sahip oldukları için
yaprak rengi farklı mutantlar ile yapılacak sonraki çalışmalar sonbahardaki bu renk değişimlerinin anlaşılmasında
önemli katkılar sağlayabilecektir.
|
There are ongoing debates around the world regarding the effects of climate change on agriculture. All sectors
are known to be affected by climate change, and the agricultural sector is no exception. The present study
investigates the effects of climate change on agriculture in Turkey in the 1961-2018 period. In order to determine
the link between the variables, an Autoregressive Distributed Lag (ARDL) bounds testing approach to cointegration and Vector Autoregressive (VAR) analysis are applied. Results of the study show that CO2 emissions
have a significant impact on agriculture. Thus, as Turkey’s population increases, food sufficiency and security will
emerge as more important issues over the next decade, it is vital to take adaptive measures to cope with climate
change and its impact on agriculture.
|
Podosphaera xanthii'nin neden olduğu külleme hastalığı kavunda önemli ekonomik verim kayıplarına yol
açmaktadır. Hastalık Türkiye dışında Asya, Avrupa ve Amerika’da kavun yetiştirilen tüm alanlarda etkili
olmaktadır. Biyolojik ve kimyasal metotlarla kontrol altına alınmaya çalışılsa da tam bir başarı elde
edilememektedir. Bu nedenle genetik olarak dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi önemlidir. Hastalık etmeninin bilinen
en yaygın olan üç ırkı (ırk 1, 2 ve 5) vardır. Bu çalışmada P. xanthii'nin Türkiye’de en yaygın olan 5 nolu ırkına
karşı 140 adet kavun genotipi test edilerek dayanıklılıkta genotipik varyasyon araştırılmıştır. Hastalık testlemesi,
klasik olarak, iklim kontrollü kompartmanda, bitkiler fide döneminde iken gerçekleştirilmiş, hastalık belirtileri
inokülasyonun 5, 10. ve 15. gününde 1-4 skalasına göre değerlendirilmiştir. Deneme iki tekerrürlü olarak kurulmuş
ve her tekerrürde 6 bitki test edilmiştir. Küllemeye reaksiyon bakımından tüm genotiplerin ortalaması 2.16
bulunmuştur. Test sonuçlarına göre genotipler arasında küllemeye dayanıklılık bakımından önemli varyasyonlar
tespit edilmiştir. Test edilen 140 genotipten 76 adedinin küllemeye dayanıklı olduğu belirlenmiştir.
|
Akdeniz meyvesineği, Ceratitis capitata (Wiedemann) (Diptera: Tephritidae) birçok meyve türünün ana zararlısı
konumundadır. Bu çalışma ile 2017- 2018 yıllarında Elazığ ve Malatya illerinde Akdeniz meyvesineği’nin ergin
popülasyon değişimleri, zarar oranı ile kışı geçirme durumu araştırılmıştır. Malatya ili Battalgazi ilçesinde,
tuzaklarda ilk ergin bireyler 2017 yılında Ağustos ayı sonunda, 2018 yılında ise haziran sonunda görülmüştür.
Tuzaklarda yakalanan en fazla ergin sayısı ise 2017 ve 2018 yıllarında sırasıyla 17 Kasım (365 adet tuzak-1
) ve
31 Ağustos (804 adet tuzak-1
) tarihlerinde belirlenmiştir. Elazığ ili merkez ilçesinde 2018 yılında Akdeniz
meyvesineği ilk kez 28 Haziranda görülmüş ve 2 Ağustos tarihinde 250 adet tuzak-1
ile en yüksek yoğunluğa
ulaşmıştır. Baskil ilçesinde ise zararlı ilk olarak 5 Temmuz tarihinde görülürken, tuzakta yakalanan en yüksek
ergin sayısı 486 adet tuzak-1
(13 Eylül) olmuştur. Akdeniz meyvesineği’nin, 2017 yılında armut ve şeftali
meyvelerinde, 2018 yılında ise armut, elma, ayva, nar, şeftali, hünnap ve Trabzon hurması meyvelerinde varlığı
saptanmıştır. Akdeniz meyvesineği’nin örnekleme yapılan meyve türlerinde ise %0.0-%53.3 oranında zarar
verdiği tespit edilmiştir. Bununla birlikte yürütülen çalışmalarda Elazığ ve Malatya illerinde arazi şartlarında
zararlının kışı geçiremediği tespit edilmiştir.
|
This study was conducted in two walnut orchards including Şebin, Yalova-4 and Sütyemez-2 with Şebin and
Sütyemez-2 varieties in 2012 and 2013 in Central district of Kahramanmaraş province. The efficacy of the mating
disruption technique was investigated by using dispensers loaded with “(E, E)-8,10-dodecadienol, n-dodecanol,ntetradecanol 50%, (Z)-11-tetradecenyl acetate 50%” pheromone for the management of Codling moth [Cydia
pomonella L. (Lep.: Tortricidae)]. Trial was established as large parcel experimental design having two characters
-mating disruption (MD) and control (NP, no pesticide) application. The population dynamics of the pest was
monitored by sex attractant pheromone traps. The pheromone dispensers were applied at 1000 dispensers ha-1
(5 dispensers tree-1
) and total 3000 dispensers were applied in the orchard. The dispensers were tied to different
directions and to a suitable branch located at 1/3 top part of the tree. The emission amounts of dispensers were
determined by weekly measuring of the weight of 10 dispensers, and the emission amount was 61 mg h
-
1 dispenser-1
in MD plot. Counts for fruit damage assessment was evaluated by inspecting 1000 fruits at harvest
period. The average infestation rates were calculated as 5.1-21.3% and 4.8-20.1% in MD and NP plot,
respectively. As a result of this study, it was determined that the usage of 1000 dispensers ha-1
in walnut orchards
can be used effectively as an alternative method instead of chemical control against C. pomonella for organic
production and for integrated pest management.
|
Mersin bitkisi (Myrtus communis L.) ülkemizde Akdeniz ikliminin hakim olduğu sahil bölgelerinde kendiliğinden
yetişmektedir. Mersinin meyveleri sofralık tüketimde, yapraklarının uçucu yağları ise başta ilaç sanayinde olmak
üzere kozmetik ve bitkisel ilaç gibi sektörlerde kullanılmaktadır. Bitkinin siyah ve beyaz renkli iki tipte meyvesi
bulunmaktadır. Siyah mersin meyveleri beyaz meyvelilere göre daha yüksek oranda fenolik bileşen, antosiyanin
ve antioksidan aktiviteye sahiptir. Bu nedenle son zamanlarda siyah mersin meyvelerine talep artmıştır.
Çalışmalar Akdeniz Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde siyah mersin bahçesinde gerçekleştirilmiştir. Çiçeklenmenin
farklı aşamalarında, tüm bitkilere 100 ppm GA3 uygulanmıştır. Antioksidan aktivite analizi ABTS/TEAC yöntemine
göre yapılmıştır. Fenolik bileşen miktarlarının analizleri ise LC-MS/MS cihazında belirlenmiştir. Bazı uygulamalar
meyvelerde fenolik bileşen miktarlarını arttırırken, ağaç başı verim ve antioksidan aktivite miktarlarının
azalmasına neden olmuştur. İkinci GA3 uygulaması gallik asiti 2.43’den 3.58’e (mg 100 g-1
), kuersetini 1.48’den
2.74’e (mg 100 g-1
), kamferolü 0.48’den 1.10’a (mg 100 g-1
), rutini 0.34’den 0.58’e (mg 100 g-1
), epikateşini
0.31’den 0.41’e (mg 100 g-1
), mirisetini 11.21’den 17.90’a (mg 100 g-1
) ve benzoik asiti 0.27’den 0.68’e (mg 100 g1
) arttırmıştır. Üçüncü GA3 uygulaması ise ağaç başı verimin 8265’den 4393’e (g ağaç-1
), antioksidan aktivitenin
ise 262.86’dan 137.18’e (µM troloks g-1
) düşmesine neden olmuştur.
|