Yaşanan üstel teknolojik gelişmeler dünyada tüm sektörleri etkisi altına almakta ve teknolojik yeniliklere uyum sağlama büyümenin, refahın ve rekabetin lokomotifi olarak görülmektedir. Bu sebeple işletmeler, iş süreçlerinde ileri teknoloji yöntemlerine yönelme eğilimi göstererek sürdürülebilir olmak ve pazar paylarını artırmak istemektedirler. İşletmelerin bu konuda başarılı olabilmelerinin yolu da yenilik yeteneklerinden ve teknolojik yeniliklere uyumlarından geçmektedir. Bundan dolayı işletmelerde teknolojik yeniliklerin kabulüne etki eden yenilik özelliklerinin değerlendirilmesi işletmelerin yeniliklere geçiş süreçlerindeki önceliklerini doğru belirlemelerine yardımcı ve başarılarında yol gösterici nitelikte olacaktır. Çalışmada bu doğrultuda, yeniliklerin yayılması teorisi temelinde yeniliğin algılanan özellikleri belirlenmiş ve bu özellikler imalat işletmelerinin karar verici ve uzmanları tarafından değerlendirilmiştir. Elde edilen veriler çok kriterli karar verme yöntemlerinden DEMATEL yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Analize göre sırasıyla; teknolojik yeniliklerin kabulüne etki eden zaman ve emekten tasarruf, sosyal prestij, sorunları azaltma, düşük başlangıç maliyeti, doğrudan fayda, kullanım kolaylığı, denenebilirlik ve gözlemlenebilirlik özelliklerinin teknolojik yeniliğin kabulünde önceliklendiği ve bu özelliklerin müşteri taleplerinin karşılanması ve ekonomik karlılık üzerinde etkili olacağı sonucuna ulaşılmıştır.
|
Bu çalışmada, Türkiye ile AB üyesi beş Doğu Avrupa ülkesi (Bulgaristan, Çekya, Macaristan, Polonya ve Romanya) tarım sektörü dört temel gösterge (milli gelir içindeki payı, istihdam, üretim ve dış ticaret) çerçevesinde ele alınmış ve Türkiye tarım sektörünün AB Ortak Tarım Politikası (OTP) uyumu incelenmiştir. İncelenen ülkelerde OTP kapsamında sağlanan destek / fonlar sonucunda tarım sektöründe modernizasyon, üretim, ihracat, rekabet, verimlilik ve işletme ölçeğinin yükseldiği, kırsal kalkınma, çiftçi gelirleri ve küçük işletmelerin refahının arttığı tespit edilmiştir. Türkiye’nin OTP fonlarından yararlanmaya yönelik gerekli altyapı ve kurumsal düzenlemeleri sağlaması ile birlikte AB standartlarında çevre dostu, güvenli,sağlıklı bir üretime ulaşması ve yüksek katma değerli üretimin desteklenmesi rekabet gücünü arttıracaktır. Ürün bazlı fiyat desteği yerine doğrudan ödeme yönteminin gerçek üreticiye uygulanması ve kırsal kalkınma politikalarının gerçekleşmesiyle sektörel kalkınma ve refah artışı sağlanabilecektir
|
Bu çalışmada, 20 OECD üye ülkesinin 1998-2012 yılları arasında yükseköğretim sisteminde finansal, yapısal, yönetsel ve kalite temelli reform gerçekleştiren ve gerçekleştirmeyen ülkelerin toplam faktör verimlilik değişim endeks değerleri ve bileşenlerinin seyri Malmquist-Luenberger TFV değişim endeks yöntemi aracılığı ile analiz edilmiştir. Reform gerçekleştiren ülkelerin toplam faktör verimlilik değişim endeks değerlerinde artış kaydettikleri, reform gerçekleştirmeyen Polonya, Türkiye, Hollanda, İrlanda ve Çek Cumhuriyeti’nin ise toplam faktör verimlilik değişim endeks değerlerinde düşüş tecrübe ettikleri sonucuna ulaşılmıştır.
|
Bu çalışmanın amacı, dünyayı derinden etkileyen ve çalışma ilişkilerinde önemli değişimlere neden olan COVID-19 küresel salgını öncesi ve salgın sürecindeki durumu kıyaslayarak, dijital teknolojilerin öneminin artması ve ön plana çıkmasıyla gençlerin kariyer değerlendirmeleri ve dijital girişimcilik niyetlerindeki değişimleri ortaya koymaktır. Araştırma kapsamındaki veriler, Akdeniz Üniversitesi’nin dört farklı fakültesinde okuyan 407 öğrenciden elde edilmiştir. Araştırma bağlamında dokuz hipotez geliştirilmiş ve bu hipotezlerin test edilmesinde; korelasyon analizi, bağımlı örneklem t testi, bağımsız örneklem t testi, One Way ANOVA ve yapısal eşitlik modellemesinden yararlanılmıştır. Araştırma sonuçları COVID-19 öncesi döneme ilişkin gençlerin kariyer değerlendirmelerinin dijital girişimcilik niyetleri ile ilişkili olmadığını, ancak COVID-19 sürecinde kariyer değerlendirmelerinin zayıf da olsa dijital girişimcilik niyetiyle ilişkili olduğunu göstermiştir. Diğer yandan, gençlerin COVID-19 öncesine ilişkin kariyer değerlendirmeleri ile COVID-19 sürecindeki kariyer değerlendirmeleri arasında anlamlı farklılık görülmezken, dijital girişimcilik niyetlerinde anlamlı farklılık olduğu tespit edilmiştir. Yapısal eşitlik modellemesi yardımıyla gerçekleştirilen yol analizleri gençlerin COVID-19 öncesine ilişkin ve COVID-19 sürecine ilişkin bireysel kariyer değerlendirmelerinin, onların COVID-19 öncesine ilişkin ve COVID-19 sürecine ilişkin dijital girişimcilik niyetleri üzerinde anlamlı etkisinin olmadığını göstermiştir. Yapılan bu çalışma, gençlerin özellikle COVID-19 öncesine ve COVID-19 sürecine dair algıları ışığında kariyer değerlendirmeleri ve dijital girişimcilik niyetlerini birlikte ele alarak irdelemesi yönüyle özgün bir niteliğe sahiptir. Ayrıca, çalışma kapsamında alanyazına dayalı derlenen, güvenilirlik analizi, açıklayıcı ve doğrulayıcı faktör analizleri gerçekleştirilmiş olan “Gençler İçin Bireysel Kariyer Değerlendirme Ölçeği”nin daha sonra yapılacak çalışmalarda araştırmacılara yararlı olacağı düşünülmektedir.
|
Teknolojik gelişimlere bağlı olarak, aynı fiziki ortamda bulunma koşuluna bağlı yürütülen eğitim faaliyetleri, mekandan bağımsız bir şekilde çevrimiçi olarak gerçekleştirilmeye başlamıştır. Çevrimiçi ortamlarda bireylerin sorumluluk alarak süreci yönetme becerileri, kendilerine olan güvenleri ve kariyer geleceğine yönelik olumlu düşünceleri, öğrenmeye hazır olmalarını etkileyebilecektir. Buradan yola çıkarak bu çalışmada öğrenmeye hazır olmayı etkileyen unsurlardan olabileceği varsayımı ile öz liderlik becerisi ve kariyer geleceğine ilişkin algı çevrimiçi öğrenmeye hazır oluş üzerindeki etkileri kapsamında incelenmiştir. Geleceğin iş piyasası aktörleri olan genç üniversite öğrencileri üzerinden yürütülen bu çalışmada, nicel veri toplamaya dayalı yöntem kullanılmış ve birincil veriler anket tekniği ile toplanmıştır. SPSS23 paket programı kullanılarak yapılan analizler neticesinde, öz liderlik becerisinin ve kariyer geleceği algısının çevrimiçi öğrenme üzerinde pozitif yönlü ve anlamlı bir etkisinin olduğu görülmüştür. Bu etkide, kariyer geleceğine yönelik olumlu algının öz liderlik ile kıyaslandığında daha fazla belirleyici olduğu da görülmüştür.
|
Çalışan performansı birçok çalışmaya konu olan önemli bir kavramdır. Bu araştırmada da veri madenciliği yöntemlerinden olan karar ağaçları kullanılarak çalışan performansı verileri üzerinde sınıflandırma yapılmıştır. Çalışan performansı ölçeğindeki ifadelerden hangisinin veya hangilerinin performansın belirlenmesinde daha fazla etkili olduğu belirlenmiştir. Bu amaçla performans, kariyer planlama, iş tatmini ve kişilik arasındaki ilişkilerin incelenmesi için 2017 yılında yapılan bir anket çalışmasının verileri kullanılmıştır. Veriler üzerinde karar ağaçları yöntemi uygulanarak çalışanların performanslarının sınıflandırması işlemi gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonucunda; karar ağaçlarının çalışan performansını yüksek başarı ile tahminlendiği görülmüştür. Ayrıca analiz sonucunda çalışan performansının belirlenmesinde ölçekteki hangi ifadelerin daha etkili olduğunu ortaya konmuştur.
|
Dünyada meydana gelen ekonomik gelişmeler incelendiğinde, Neoklasik büyüme modeli çerçevesinde incelenen MRW modeli, sermaye birikimini fiziki sermaye ve beşeri sermaye olarak ayrıştırmaktadır. Daha sonra ortaya çıkan içsel büyüme modellerinde ise beşeri sermaye ve fiziki sermaye faktörleri ayrı ayrı inceleme konusu yapılarak beşeri sermayenin ekonomik büyümeye etkisi üzerinde durulmaktadır. Bunun yanı sıra 1970’li yıllarda ortaya çıkan petrol krizinin etkisiyle enerji faktörünün ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini inceleyen çalışmalar dikkat çekmektedir. Yapılan açıklamalar çerçevesinde, bu çalışmanın amacı Türkiye’ de fiziki sermaye, beşeri sermaye ve enerji tüketimi faktörlerinde meydana gelen değişmelerin, GSYİH üzerindeki etkilerini incelemektir. Yapılan çalışmada, Türkiye’nin 1965-2014 yılları arasındaki fiziki sermaye, beşeri sermaye ve enerji tüketimi verileri kullanılarak, değişkenlerin ekonomik büyümeye olan etkileri NARDL yöntemi ile test edilmektedir
|
II. Dünya Savaşı’nın ardından Atlas Okyanusu’nun iki yakasındaki taraflar diplomasi, ekonomi, güvenlik ve ortak değerler üzerinden bir ilişki inşa etmişlerdir. Zamanla farklılaşan bu ortaklık hem Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından yaşanan gerilimler hem de 11 Eylül sonrası ortam nedeniyle birçok açıdan krize sürüklenmiş; Irak Savaşı’nın ardından daha da sorunlu bir hale gelmiştir. 2008 ekonomik krizi, tek kutupluluğun zayıflamasının ardından oluşan yeni konjonktür, küresel çapta terörle mücadele ve son olarak hali hazırda yaşanan koronavirüs salgını Transatlantik müttefikler arasındaki ilişkilerin yönünü değiştirmiştir. Makalede, ilişkilerdeki bu dönüşümün sebepleri son dönemde gündeme gelen Batısızlık kavramı üzerinden analiz edilmeye çalışılmaktadır. Makalenin ana amacı Donald Trump’ın başkanlığı sırasında Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkilerde yaşananları ortaya koymaktır. Bunun yanısıra Trump ve sonrası dönemde ABD’nin üstlenebileceği veya üstlenmek isteyeceği rol ve Avrupa ile arasındaki ittifakın sürdürülebilirliği tartışılmaktadır. Sonuçta da Trump dönemi boyunca Transatlantik ilişkilerin zayıfladığına ve Batısızlık eğiliminin artığına dair ciddi kanıtlar ortaya koymaktadır.
|
In the research, we hypothesized that the Turkish form of the ASK – Short Version is a valid and reliable to evaluate the cultural competence of social workers and our hypothesis was verified. We also analyzed the differentiation status of cultural competence by the professional characteristics in the focus of social work education. Online survey was applied to 303 social workers. As a conclusion, cultural competence increased as the educational level and duration of professional experience increased, and cultural competence differed by the status of knowing a good level of a second language and the frequency of needing supervision support.
|
Bu çalışmada CDS'lerin ve FED para politikalarının Türk tahvil faizleri üzerindeki etkileri, 2010:M03-2021:M02 dönemi için yapısal kırılmalı zaman serisi analizi yöntemleriyle analiz edilmiştir. Pearson korelasyon analizinde; CDS primleri ve FED faiz oranının tahvil faizleri ile pozitif yönlü ve yüksek korelasyona sahip oldukları tespit edilmiştir. Serilerin durağanlık seviyeleri Carrion-i- Silvestre vd. (2009) GLS çoklu yapısal kırılmalı birim kök testi ile incelenmiş ve tüm serilerin birinci farkta durağan oldukları belirlenmiştir. Seriler arasındaki eşbütünleşme ilişkileri Maki (2012) testi ile incelenmiş ve serilerin uzun dönemde birlikte hareket ettikleri görülmüştür. Uzun ve kısa dönem analizleri DOLS yöntemiyle gerçekleştirilmiş ve CDS primlerindeki artışların Türk tahvil faizlerini artırdığı görülmüştür. FED faizlerindeki artışların Türk tahvil faizlerini her iki vade de artırdığı, etkinin 5 yıllık tahvillerde daha yüksek olduğu bulunmuştur. FED’in QE uygulamalarının Türk tahvil faizlerini kısa dönemde azalttığı tespit edilmiştir. Seriler arasındaki nedensellik ilişkileri VECM yöntemiyle incelenmiş, CDS primleri ile FED para politikalarından Türk tahvil faizlerine doğru uzun dönemde herhangi bir nedenselliğin olmadığı ama kısa dönemde FED faiz oranı ve FED bilançosundan Türk tahvil faizlerine doğru güçlü nedensellik ilişkilerinin var olduğu belirlenmiştir.
|