Nurhan BERÇİK, Ali Musa BOZDOĞAN
Nurhan BERÇİK, Ali Musa BOZDOĞAN
Denemelerde A (%50 v/v çırçırlanmış çiğit kabuğu + %50 v/v toprak), B (%25 v/v çırçırlanmış çiğit kabuğu + %25 v/v toprak+%50 v/v saman) ve C (%25 v/v turba + %25 v/v toprak + %50 v/v saman) biyo karışımları kullanılmıştır. Pestisit emilimi incelendiğinde; C biyo karışımda en fazla (4931.7475 ppb) ve A biyo karışımda en az (3394.4658 ppb) pestisit kalıntısı bulunmuştur. Her üç biyo karışımdaki pestisit emilimi üzerine istatistiksel analiz yapıldığında aralarında bir fark bulunmamıştır. Pestisit azalım süreci incelendiğinde; A biyo karışımdaki azalım, B ve C biyo karışımlardaki azalıma göre yaklaşık iki kat daha uzun sürede gerçekleştiği saptanmıştır. Bu nedenle, biobed sisteminde pahalı ve zor bulunan turba yerine ülkemizde tarımsal atık olan çırçırlanmış çiğit kabuğunun kullanılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Ayrıca, biobed sisteminde pestisit azalımındaki kararlılığın saman kullanımıyla gerçekleştiği belirlenmiştir.
|
Akuakültür, Dünyada ve Türkiyede en hızlı büyüyen sektörlerden biridir. Özellikle Sivasdaki uygun ekolojik ve doğal potansiyelin değerlendirilmesi, yeni ve daha yüksek bir gelir elde edilmesi açısından giderek yaygınlaşan bir üretim alanıdır. Bu çalışmada, Sivasda akuakültürün son durumu araştırılmıştır. Türkiyenin İç Anadolu Bölgesinde yer alan Sivas, akuakültürde son yıllarda hızlı gelişme kaydetmiştir. 2007 yılında 770 ton olan alabalık üretimi, 2010 yılında 5124.5 tona kadar yükseldiği kaydedilmiştir. Buna göre, bu çalışmada Sivasda 3 yıl içersinde alabalık yetiştiriciliğinde yaklaşık % 665 oranında çok hızlı bir büyüme olduğu tespit edilmiştir. Suşehri, sadece 2010 yılında 4278 ton su ürünleri üretimi ile Sivas üretiminin % 83.5ini sağlamaktadır. Son yıllarda akuakültür ve çevresel etkileri tartışılmaktadır. Akuakültürün amacı, sucul ekosistemlere zarar vermeyen bir şekilde büyümektir. Bu nedenle, sucul ekosistemlerinin korunması ve sürdürülebilir gelişmesi için akuakültürün çevresel etkilerinin izlenmesi oldukça önemlidir.
|
Su, yeryüzünde yaşayan tüm canlılar için vazgeçilmez doğal kaynaklardan birisidir. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de mevcut suyun yaklaşık % 75lik bölümü tarımsal sulama uygulamalarında kullanılmaktadır. Ülkemizin Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ismi ile 9 (dokuz) ili kapsayan başta sulama olmak üzere entegre bir bölgesel kalkınma projesi uygulanmaktadır. Sulamanın yaygınlaşması ile birlikte, entansif tarım yapılmaya, insan bitki-toprak birleşik sisteminde önemli değişmeler meydana gelmeye başlamıştır. Bu proje ile birlikte öncelikle arazi kullanma şekli ve bitki deseni değişmiştir. Daha önce yetiştirilemeyen birçok bitki sulamayla birlikte ekilir/dikilir hale gelmiştir. Yeni tarım teknikleri, yöre üreticisi tarafından kullanılmaya ve yaygınlaşmaya başlanmıştır. Ancak kontrolsüz ve bilinçsiz sulama uygulamaları neticesinde projenin çevreye olumsuz etkileri de olmuştur. Ortaya çıkan bu olumsuzlukların önüne geçmek için, sulama suyunun mutlaka ölçülerek çiftçiye verilmesi ve tekniğine uygun sulama yapmayan çiftçilere de ayrıca müeyyideler uygulanmalıdır. Halen bölgemizde uygulamakta olan GAP Tarımsal Eğitim ve Yayım Projesi (GAP-TEYAP) belirtilen sorunların çözümünde itici bir güç olabilir. Bu bakımdan, karar vericilere ve siyasi otoriteye teknik detayları ile bir rapor halinde sunulmalı ve buna bağlı olarak da en kısa sürede sulama suyunun ölçülü dağıtımı ve diğer tedbirlerin yasal dayanağı oluşturulmalıdır. Bu makalede Güneydoğu Anadolu Projesinin çevresel etkilerinin yanı sıra ekonomik etkileri de göz önüne alınarak yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri irdelenmiştir.
|
Meltem AYAZ, Hüseyin ÖZPINAR,
SEMA YAMAN FIRINCIOĞLU , A.Alptekin ACAR, Yasemin AKSU, Yavuz YAVRUTÜRK, Firdevs İNAL NİKSARLI, Serhat AKSU, Yusuf AYGÜN
Türkiye genelinde düşünüldüğünde silaj ana üründe yaygınlık göstermekle beraber iklim koşullarının ve sıcaklığın uygun olduğu kıyı ve geçit iklime sahip yörelerde ve benzer iklime sahip Güneydoğu Anadolu Bölgesinde buğday hasadından sonra silo yemi amacıyla ikinci ürün olarak da (Haziran-Ekim arası) yetiştirilmektedir. Bu noktada en önemli konu 2.ürüne uygun kısa vejetasyonlu, yüksek verimli doğru çeşidi saptamaktır. Bu çalışma 17 adet mısır çeşidiyle 2 yıl boyunca (2005 ve 2006) yürütülmüştür. Denemede agronomik ve kalite olmak üzere 2 grup gözlem alınmıştır. Agronomik gözlemler grubunda çiçeklenme gün sayısı, silaj olgunluk gün sayısı, bitki boyu, yaprak oranı, sap oranı, koçan oranı, yeşil ot ve kuru ot verimi gibi özellikler incelenmiştir. Bu özellikler açısından mısır çeşitleri arasında istatistik anlamda önemli farklar oluşmuştur. Kalite analizleri bakımından ise ADF (Asit deterjanda çözünmeyen lif), NDF (Nötr deterjanda çözünmeyen lif), ADL(Asit deterjanda çözünmeyen lignin) kül, ham yağ ve ham protein özellikleri incelenmiştir. Yapılan istatistik değerlendirmede ikinci üründe ham protein ve NDF içerikleri açısından çeşitler arasında istatistik anlamda önemli farklar oluşmuştur. Tüm bulguların ışığında; 2.üründe verimi iyi, kalitesi yüksek bir silaj eldesi açısından FAO grubu 550- 600 arası olan orta - erkenci çeşitlerin kullanılması uygun olacaktır.
|
Bu çalışma da Orta Anadolu koşullarında damla sulama yöntemi ile sulanan şeker pancarı (Beta vulgaris cv. Achat) için uygun lateral aralığı ve uygun sulama programı oluşturmak ama çlanmıştır. B u araştırma 2007 yılında tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme deseninde 3 tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Denemede ana konuları lateral aralıkları (L1 = 45 cm, L2 = 90 cm) alt konuları ise farklı sulama düzeyleri oluşturmuştur. Sulama suyu miktarının belirlenmesinde Class A Pan kabından oluşan buharlaşmaların farklı oranlarından (K 1= 1.50, K 2= 1.25, K 3= 1.00, K 4= 0.75, K 5= 0.50 ve K 6= 0.25) yararlanılmıştır. Araştırmanın sonucunda, deneme konularından elde edilen şeker pancarı verimleri ve şeker oranları arasında istatistiki olarak fark bulunmuştur. En yüksek verim 6080 kg da -1 ile L2- K2 konusundan elde edilmiştir. Bu konuya uygulanan sulama suyu miktarı 819 mm, su tüketimi ise 951 mm olmuştur. Deneme konularından elde edilen en yüksek şeker oranları ise her iki lateral aralığında da K 5 konularından elde edilmiştir.
|
Bu çalışmada, Türkiyede kadınların eğitimi ve kadınla ra ait göstergeler ile birlikte Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yürütülen ÇATOM uygulamalarında değişik yaşlardaki kadın katılımcıların amaçları ve bunlara ne düzeyde ulaştıklarını belirlemek hedeflenmiştir. Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma İdaresi tarafından yürütülen ÇATOMlar kadınların faaliyetlere katılımları ve bu katılımlar sonucunda hayatlarına neler kazandırdıkları ne gibi degişimler gecirdikleri isteklerine ne boyutta ulaştıkları , yapılan anket çalışmasıyla belirlenmiştir. Elde edilen bulgulara göre, Kendini geliştirmek, para kazanmak, çocuklarını iyi yetiştirebilmek, iş imkanı bulabilmek, okur - yazar olmak ve boş zamanlarını değerlendirmek üzerine yapılan anketlerde çok farklı sonuçlara ulaşılmıştır. Beklentilerine ulaşma bakımından % 80i olumlu yanıt vermiştir. Öte yandan, katılım amaçları değerlendirildiğinde % 40ının kendini geliştirmek istediği, Okur- yazar olmak ve boş zamanlarını değerlendirmek isteyenler ise % 4ünü teşkil etmiştir. Bu durum sosyal yapının iyileştirilmesi ve toplumda bilinçl i kadın sayısının arttırılmasının önemli oldugu sonucuna ulaşılmıştır böylece yapılan çalışmalar ÇATOMların faaliyetlerinin olumlu sonuçlar ortaya koyduğunu göstermektedir.
|
Remziye ÖZEL
Remziye ÖZEL
Şanlıurfa İli Harran Ovasında pamuk üretimi yapan tarım işletmelerinde yapılan bu çalışmada i şletmeler in sosyo ekonomik yapısı, arazi ve makin e varlığı üzerinde durulmuştur . İncelenen işletmelerde hayvancılığın olmadığı ve tarımsal faaliyetin tamamının tarla bitkilerinden oluştuğu, pamuğun yanı sıra mısır ve buğdayın tarımsal üretim deseninde yer aldığı görülmüştür. İşletmelerin %6,52sinin pamuk hasat makinesine, tamamının i se traktöre sahip olduğu belirlenmiştir. Ayrıca makineli hasat ve ortak makine kullanımına yönelik çiftçi eğilimleri incelenmiş tir. O rtak makine kullanımı ile ilgili ç iftçilerin benimsemediği ve benimsediği modeller belirlenmiştir. Üreticilerin bir araya g elerek ortak makine satım almaları ortak makine kullanımı için benimsenen bir model olmuştur .
|
Bu çalışmanın amacı, aynı yemle beslenen yumurta tavuklarının haftalık bireysel yumurta verim eğrilerini tanımlayabi lmek bakımından sekiz matematiksel modeli karşılaştırmak ve yumurta verim eğrisi parametreleri ile çevresel farklılıklar (başlangıç vücut ağırlığı - VA ve yem tüketimi - YT) arasında olası ilişkileri incelemektir. Veriler aynı çevre şartlarında yetiştirilen 11 4 yumurtacı tavuktan elde edilmiştir. En iyi model belirlendikten sonra, belirlenen model yumurta verim aralığının artırılmasına karşı (haftalık - 1H, iki haftalık - 2H ya da dört haftalık - 4H yumurta verimi) hassas olup olmadığının anlaşılması için de test edi lmiştir. Modeller, kalıntı ortalaması (KO), determinasyon katsayısı (R 2 ), gözlenen ve tahmin edilen yumurta verim eğrileri arasındaki korelasyon (r), AIC ve BIC istatistikleri kullanılarak karşılaştırılmıştır. Karşılaştırma ölçütleri değerlendirildiğinde, haftalık bireysel yumurta verim eğrisini tanımlamak bakımından sekiz model arasından 3 parametreli GK2001in en iyi performansı gösteren model olduğu tespit edilmiştir. GK2001 modelinin KO, R 2 , r, AIC ve BIC değerleri 0.00, 0.99, 0.59, - 183.83 ve - 175.37 olarak bulunmuş, bunu sırasıyla 6 parametreli POL5 modeli (0.00, 0.99, 0.59, - 194.38 ve - 177.45) ve 5 parametreli POL4 modeli (0.70, 0.99, 0.56, - 188.09 ve - 173.99) izlemiştir. GK2001 modelinin parametreleri vücut ağırlığı ya da yem tüketimindeki farklılık lardan etkilenmemiştir. Bu modelinin haftalık bireysel yumurta verim eğrilerinin tanımlanmasında kullanılmasının uygun olduğu, ancak yumurta üretim aralığının artırılması durumunda yıllık gerçek yumurta veriminin olduğundan düşük olarak tahmin edilmesine y ol açacağı sonucuna varılmıştır.
|
Mehmet ÇETİN, Mehmet GÖÇMEN
Mehmet ÇETİN, Mehmet GÖÇMEN
Kanatlı hayvanların beslenmesinde büyümeyi hızlandırmak için farklı yem kaynakları arayışı devam etmektedir. Bu amaçla probiyotikler, organik asitler, bitkilerden elde edilen e ks traktlar, esansiyel yağlar ve doğrudan bitki kullanımı alternatif birer yol olarak düşünülmektedir. B itkisel orijinli katkı maddeleri; antimikrobiyal, antibakteriyel, antioksidant, antikoksidiyal, antiparaziter, antihelmintik, antifungal, antikanserojenik, antimutajenik, antiallerjik antiseptik, insectisidal, analjezik, antispazmodik, a ntiastmatik, ekspektoran, fungusit, immunstimulant, yaşlanmayı geciktirici ve sinir sistemini kuvvetlendirici etkiye sahiptir. Bitkilerde bulunan bu özelliklerin her biri kanatlı hayvanlarda büyüme, yemden yararlanma , canlı ağırlık ve yaşama gücünü arttıran önemli bir etken olarak rol almaktadır. Bu sorunların çözümü için bitkisel orijinli katkı maddelerine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu derlemede kekik bitkisinin alternatif yem katkı maddesi olarak kullanılması üzerinde durulmuştur.
|
Bu araştırma ile Çukurova koşullarında bazı atdişi mısır ( Ze a mays L. indentata) genotiplerinin verim ve morfolojik özelliklerinin be lirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma 2012 yılında Adana - Ceyhan koşullarında , 17 atdişi mısır genotipi ile tesadüf blokları deneme deseninde 3 tekrarlamalı olarak yürütülmüştür . Araştır ma sonuçlarına göre; bitkisel özelliklerden tepe püskülü çiçeklenme süresi 47.3 -51.7 gün, bitki boyu 179.6-225.6 cm, ilk koçan yüksekliği 79.8 - 111.3, yaprak sayısı 13.4-15.8 - adet/bitki arasında değişim göstermiştir. Koçan özelliklerinden, koçan uzunluğu 19.6- 22.8 -cm, koçan kalınlığı 44- 51 mm, koçanda tane sayısı 549.5 -668.8 adet/koçan arasında değişmiştir. Koçanda tane ağırlığı 213.2-281.2 g/koçan, sömek oranı %13.5 -20.3, bin tane ağırlığı 397.5 - 533.3 g, hektolitre ağırlığı 64.5 -72.3 kg/hl, tane verimi 848. 1 - 1182.4-kg/da arasında varyasyon göstermiştir. Dene meye alınan genotiplerden P.31P41 ( 1182.4 kg/da), Avelin ( 1136.3 kg/da), Kayras (1109.9 kg/da) , P.32T83 (1072.6 kg/da), Katone (1071.8 kg/da), DKC.6589 ( 1069.8 kg/da) ve Aaccel ( 1019.0 kg/da) genotiplerinin tane verimleri 1000 kg/da ın üzerinde bulunmuştur. Adana - Ceyhan koşullarında P. 31P41, Avelin ve Kayras genotiplerinin diğerlerine göre daha yüksek tane verimi verdikleri saptanmıştır.
|