Hayvanların evcilleştirilmesi, uygarlığın temelini oluşturan başlıca olaylardan biri olarak kabul edilmektedir. Anlaşmazlıkları çözmeye yönelik ilk yasalar ve hukuki yöntemlerde veteriner hekimliği ve hayvanlara ilişkin düzenlemeler de bulunmaktadır. Bu düzenlemelerde, hayvan tedavisinin kurallara bağlandığı ve uygulamaların yetki, yükümlülük ve sorumluluk çerçevesinde belirlenen yaptırımlara göre yapıldığı izlenebilmektedir.
|
Hayvancılık, tüm dünyada, ulusal düzeyde geliştirilmesi gereken stratejik bir sektör olarak kabul edilmektedir. Özellikle savaş koşullarında daha önemli hale gelen salgın hastalıklar nedeniyle, Kurtuluş Savaşı sırasında veteriner hekimlik hizmetleri, 14Haziran 1920'de Ankara’da kurulan "Umûr-u Baytâriye Dairesi" tarafından yürütülmüştür. Cumhuriyetin ilânından sonra, 1923 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresinde alınan kararların çerçevesinde, veteriner hekimliği hizmetlerinin yeniden düzenlenmesi amacıyla, 1924 yılında “Beş Senelik Umûr-u Baytâriye Programı” hazırlanmıştır. Programda belirlenen amaçlar arasında, hayvan ırklarının ıslahı ve çoğaltılmaları, verimlerinin arttırılması, ürünlerinin değerlendirilmesi, park, pazar, panayır ve benzeri yerlerde üreticiyi özendirici ortam yaratılması, salgın hastalıkların önlenmesi, yeterli ve yetenekli eleman yetiştirilmesi gibi konular bulunmaktadır.
|
Bu çalışmada kitosan ve uçucu yağ içeren kitosan solüsyonları ile hazırlanan yenilebilir filmlerin Listeria monocytogenes’ e karşı antimikrobiyal etkileri gerçek gıda matriksi üzerinde değerlendirilmiştir. Kekik ve karanfil uçucu yağları yenilebilir film solüsyonlarına %0,5 ve %1 oranında ilave edilmiştir. Gıda matriksi olarak kullanılan kaşar peyniri dilimleri L. monocytogenes ile Log 5 kob/g düzeyinde kontamine edilmiştir. Yapay olarak kontamine edilen örnekler hazırlanan filmler ile kaplanmış ve 4ºC’ de 14 gün muhafaza edilmiştir. Muhafazanın 1. 7. ve 14. günlerinde yapılan sayımlar ile filmlerin L. monocytogenes karşı antimikrobiyal etkileri değerlendirilmiştir. Muhafaza periyodu sonunda tüm film tiplerinin L. monocytogenes’e karşı antimikrobiyal etkisi kontrol grubuna nazaran önemli düzeyde bulunmuştur (P<0,05). Kontrol grubuna nazaran yenilebilir filmler ile kaplanmış örneklerde L. monocytogenes sayısı 1,18 Log ile 2,39 Log arasında düşük tespit edilmiştir. Genel olarak kekik uçucu yağı içeren filmlerin karanfil uçucu yağı içeren filmlere nazaran daha güçlü antimikrobiyal etki gösterdiği tespit edilmiştir.
|
Brusellozis; hayvanlarda özellikle genital organlara yerleşerek yavru atmalara ve infertiliteye neden olan zoonoz bir hastalıktır. Konya bölgesindeki atık yapmış ve Brucella melitensis (B. melitensis) izole edilmiş koyun sürülerinde, Brusellozis’in yaygınlığını serolojik olarak belirlemek amacıyla 24 ayrı sürüden alınan 588 adet kan serumu RBPT, Mikro Serum Aglütinasyon Testi (mSAT) ve ELISA testleri ile yoklandı. Ayrıca, sürülere ait risk faktörlerinin değerlendirilmesi amacıyla, sürü sağlığı ve yönetimi ile ilgili bilgileri amaçlayan anket hazırlandı. Kan serumlarının 242’si (% 41.1) RBPT ile, 219’u (% 37.2) mSAT ile ve 254’ü (% 43.2) ELISA testi ile pozitif olarak belirlendi. Anket ile sürülere ait epidemiyolojik veriler ortaya konuldu. Konya’da B. melitensis’e bağlı atık görülen koyun sürülerinde % 24-81.8 gibi yüksek oranlarda enfekte hayvan bulunduğu ve bu yüksek oranın halk sağlığı ve ülke hayvancılığı açısından tehdit oluşturduğu kanısına varıldı.
|
Bu çalışma, Konya’nın Karapınar ilçesindeki abort yapmış ve yapmamış koyunlarda T. gondii’nin seroprevalansının İndirekt Fluoresan Antikor (IFA) Testi ile belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışmada 106’sı abort yapmış, 78’i abort yapmamış toplam 184 adet koyun serumu incelendi. Koyunlardan kan örnekleri alınarak serumları ayrıldı. Serumlar anti-Toxoplasma gondii antikorları yönünden IFA testine tabii tutuldu. Testte 1/64 ve daha yukarı titredeki reaksiyonlar pozitif olarak değerlendirildi. İncelenen toplam 184 koyunun 24 (%13)’ünde, abort yapan 106 koyunun 12 (%11.3)’sinde ve abort yapmayan 78 koyunun 12 (%15.4)’sinde T. gondii antikorları tespit edildi. Belirlenen seroprevalans değerleri bakımından abort yapmış ve yapmamış koyunlar arasındaki fark istatistiksel olarak önemsizdi (P>0.05). Çalışmada 1/64 ile 1/2048 arasında antikor titreleri elde edildi. Tespit edilen seroprevalans bakımından abort yapmış ve yapmamış koyunlarda yaş grupları arasındaki fark istatistiksel olarak önemsizdi (P>0.05). Sonuç olarak, bu çalışmada abort yapmış ve yapmamış koyunlarda elde edilen seroprevalans değerleri, Toxoplasmosis’in ekonomik ve zoonoz öneminden dolayı küçümsenmeyecek düzeyde bulunmuştur. Yapılacak seroprevalans çalışmaları, koyunlarda Toxoplasmosis’in kontrol altında tutulmasına yardımcı olacaktır.
|
Bu vaka raporunda, karaciğer yetmezliği olan bir köpekte klinik, hematolojik, biyokimyasal, idrar, periton sıvısı, ultrasonografik ve histopatolojik bulgular sunulmuştur. Kan RBC, Hct, Hbg, MCV ve MCHC düzeyleri önemli oranda azaldı. Serum AST ve ALT düzeylerinde önemli oranda artış belirlenirken, BUN, kreatinin, glikoz, total protein, albümin ve kolesterol düzeylerinde azalma belirlendi. Ultrasonografik muayanede, karaciğer dokusunda yaygın heterojen ekojenite artışı gözlendi.
|
Dünyanın önemli zoonoz hastalıklarından olan Brusellozis; hayvanlarda genital organlara yerleşerek yavru atmalara ve infertiliteye neden olmakta, endemik olduğu ülkelerde ekonomiyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu derlemede hayvanlarda brusellozisin teşhisi ve etkenlerin tiplendirilmesi ile ilgili moleküler metotlar aktarıldı. Serolojik metodlar derlemenin kapsamı dışındadır.
|
Durmuş Ali SEVİNTİ, Mitat ŞAHİN
Durmuş Ali SEVİNTİ, Mitat ŞAHİN
Bu çalışma Kars’ın Sarıkamış ilçesinde, laktasyon periyodunda olan 256 inek üzerinde yürütüldü. Hayvanlar mastitis yönünden klinik muayeneye tabi tutuldu ve memedeki yangısal değişikliler California Mastitis Testi (CMT) ile belirlendi. Sonuçta, 256 ineğin 61 (%23.8)’inin mastitisli olduğu saptandı. CMT pozitif olduğu belirlenen 61 inekten bakteriyolojik inceleme için 79 süt örneği alındı. Mikrobiyolojik inceleme sonucunda bu örneklerin 67 (%84.8)’sinde etken izole edilirken, 12 (%15.2)’sinde herhangi bir bakteriyel etken izolasyonu yapılamadı. Staphylococcus aureus, %34.3 oranı ile en sık saptanan bakteri olurken, bunu %28.3 oranı ile koagülaz negatif stafilokoklar (KNS) izledi. Bu iki grup mikroorganizma dışında örneklerin %16.4’ünde Streptococcus spp. ve %5.9’unda Escherchia coli izole edildi. İzole edilen stafilokok suşlarından 14 (%33.3) S.aureus ve 4 (%9.5) KNS suşun β-laktamaz pozitif olduğu bulundu. Stafilokok suşlarının antibiyotik dirençlilikleri; %59.5’i penisiline, %38.1’i amoksisiline, %7.1’i amoksisilin-klavulonik aside, %4.8’i kloksasiline, %11.9’u enrofloksasine dirençli ve suşların tamamının vankomisine duyarlı belirlendi. Suşların β-laktamaz aktivitesinin β- laktam grubu antibiyotiklere karşı dirençte önemli bir rol oynadığı tespit edildi.
|
Bu çalışmanın amacı hipofosfatemili sığırlarda hematolojik ve bazı biyokimyasal parametrelerdeki oluşan değişikleri belirlemek ve hastalığın tedavisinde fosforun etkisini ortaya koymaktır. Bu araştırmada materyal olarak hipofosfatemili 19 inek kullanıldı. Hayvanlara fosfor tedavisi yapıldı. İneklerde serum fosfor düzeyi (2.61 mg/dl) çok düşük iken, tedavi sonrası normal değerlere (5.74 mg/dl) ulaştı. Total protein (P<0.05), ALT (P<0.005), Fe (P<0.05), RBC(P<0.005), PCV(P<0.005) ve Hb (P<0.05)düzeylerinde tedavi öncesi ve sonrası farklılık belirlendi, ancak bu değerler normal sınırlar içerisindeydi. Sonuç olarak ineklerde kan fosfor düzeyi 1.5 mg/dl altına düştüğünde hemoglobinuri ve anemi, kan fosfor düzeyi 2.5 mg/dl’nin altında olan hayvanlarda iştahsızlık, süt veriminde azalma ve hafif halsizlik gözlenebilir. Hastalığın tedavisinde fosforun uygulamasının etkili olduğu ortaya kondu.
|
Sunulan çalışmada Konya Merinosu ırkı koyunlarda gebelik tanısı ve fötal sayım amacıyla geç embriyonal ve erken fötal dönemde sağ (R) ve sol (L) inguinal bölgeden yapılan transabdominal ultrasonografik muayenenin (TAUM) etkinliğinin belirlenmesi amaçlandı. Bu amaçla aşım sonrası 34. günde transrektal ultrasonografik muayene (TRUM) ile 45 baş tek ve 39 baş ikiz embriyo taşıyan gebe koyun belirlendi. Toplam 84 baş gebe koyun 34 ve 50. günlerde, RTAUM ve LTAUM yoldan farklı saatlerde muayene edilerek, bulgular TRUM ve doğum kayıtları ile karşılaştırıldı. TRUM ve doğum kayıtlarına göre 34. günde tekli gebelik RTAUM ve LTAUM olarak sırasıyla % 62 (28/45) ve % 64 (29/45), 50. günde de sırasıyla % 88 (40/45) ve % 91 (41/45) oranında doğru olarak belirlendi. İkiz gebelikler ise RTAUM ve LTAUM olarak 34. günde sırasıyla % 33 (13/39) ve % 28 (11/39) oranında belirlenebilirken; 50. günde sırasıyla % 53 (21/39) ve % 46 (18/39) oranında doğru olarak belirlendi. Bulgulara göre gerek muayene günleri ve gerekse muayene bölgeleri arasında istatistiki farklılık görülmedi. Sonuç olarak ultrasonografik muayenede ikiz gebeliklerin ilk 50 günde RTAUM ve/veya LTAUM olarak yüksek oranda belirlenemediği; fötal sayımın önemli olmadığı durumlarda ise muayenelerin 34. günden itibaren transabdominal (TA) yolla yapılabileceği kanısına varıldı.
|