Bu araştırmada, matematiğin, matematik öğretmenlerinin ve öğrencilerin matematik içeriklikarikatürlerde nasıl yansıtıldığının ortaya konulması amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusundabelirlenmiş olan İngilizce ve Türkçe içeriğe sahip beş internet sitesinden 75 farklı matematikkarikatürü nitel araştırma yöntemlerinden biri olan doküman analizi yöntemi ile çekilmiş veincelenmiştir. Ulaşılan karikatürlerin düzenlenmesi ve içerik analizi süreçleri nitel veri analizprogramı olan MAXQDA (VERBI Software, 2018) yazılımında yapılmıştır. İçerik analizisürecinde karikatürler kodlanmış ve oluşturulan kodlardan kategoriler oluşturulmuştur.Çalışmanın bulguları, okuldaki matematiğin sadece aritmetik işlemlerden ibaret olarakkarikatürlere yansıdığını göstermektedir. Günlük yaşamda kullanılan matematik için isebireylerin bilgilerinin yetersiz olduğunu gösteren karikatürlere rastlanmıştır. Buna ek olarak,analiz edilen karikatürlerde öğretmenler çoğunlukla öğrenciyle doğrudan göz teması kuran veonları zorlayan konumda yer almaktadır. Matematik problemleri çözerken öğrencilerin endişeliyüz ifadeleri ile resmedildikleri görülmüştür. Genel olarak çalışmanın bulguları, (a)matematiğin yaşamı zorlaştırıcı; (b) matematik öğretmenlerinin öğrencileri özendirici değilbaskılayıcı; (c) öğrencilerin ise matematik problemlerinden dolayı endişeli olarak karikatürlereyansıdığını göstermiştir. Karikatürlerin görsel medyada ve sosyal medyada yaygın kullanımıdüşünüldüğünde, matematik içerikli karikatürlerde matematiğin ve onunla ilişkili diğer öğelerinnasıl sunulduğu önemlidir ve bu öğelerin olumlu tavır ve değerlerle sunumu önerilmektedir.
|
Bu çalışmanın amacı, bireylerin kariyer uyum yeteneklerini belirlemek amacıyla geliştirilenKariyer Uyum Yetenekleri Ölçeği Kısa Formu’ nun (KUYÖ-KF) Türkçeye uyarlanmasıkapsamında, ölçeğin geçerlik ve güvenirlik çalışmasını yapmaktır. 684 lisans öğrencisindenoluşan bir çalışma grubu üzerinde uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Türkçeye uyarlamasıyapılan özgün ölçeğin geliştirilmesi aşamaları dikkate alınarak KUYÖ-KF'nun geçerlikçalışmaları kapsamında madde-toplam puan korelasyonu, dil eşdeğerliği, yapı geçerliği içindoğrulayıcı faktör analizi, ölçüt dayanaklı geçerlik ve cinsiyete göre ölçme değişmezliğiincelenirken; ölçeğin güvenirliğini tespit etmek için Cronbach’ın alfa iç tutarlık katsayısıhesaplanmış ve orta ile yüksek düzeyde ilişkiler bulunmuştur. Elde edilen bulgular, KUYÖKF’nin Türkçe formunun üniversite öğrencilerinin kullanılabilmesi için yeterli geçerlik vegüvenirlik düzeyinde olduğunu göstermektedir.
|
Bu araştırmanın amacı 0-36 aylık bebeği olan annelerin bebeklerde teknolojik araç kullanımıkonusundaki algı ve görüşlerinin incelenmesidir. Bebeklerin günlük yaşantılarında teknolojikaraç kullanıp kullanmadığını, annelerin bu araçları hangi amaçla kullandıklarını belirlemekamacıyla yapılan bu araştırmada fenomenoloji deseninden yararlanılmıştır. Araştırmada 0-36aylık bebeği olan sekiz anne ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Verilerinanalizinde içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Araştırma sonucunda bebeklerde teknolojikullanımına ilişkin (1) Amaçlar (2) Yararlar (3) Zararlar (4) Tepkiler ve (5) Çelişkiler olmaküzere beş ana tema ortaya çıkmıştır. Annelerin teknolojik araçları yemek yedirme, sakinleştirmegibi bebek bakım rutinlerinde kullandıklarını, bebekler ve anneler için teknolojik araçlarınçeşitli yararları olsa da iki yaşından önce bu araçların kullanımının bebekler için zararlıolabileceğini düşündükleri ortaya çıkmıştır. Anneler, teknolojik araçların görüntülü konuşmagibi olanaklar tanımasını yararları arasında olduğunu vurgulanmışlardır. Bebeklerin teknolojikaraçlara ilgisinin olduğu ve bu araçları bırakmaları istendiğinde olumsuz tepkiler sergilediklerianneler tarafından belirtilmiştir. Ayrıca dijital çağda bebekleri teknolojik araçlardan uzaktutmanın olanaklı olmadığını bu nedenle annelerin bu araçları bebeklerine verirken çelişkilialgılar taşıdıkları saptanmıştır.
|
Bireylerin içinde bulunduğu ortama uyum sağlayarak diğer insanlarla iletişim kurma ve kendiniifade etmesinde önemli rolü olan dil becerileri sosyal-duygusal becerileri ile ilişkilidir. Sosyalduygusal becerileri gelişmiş olan bireylerin sosyal yaşantıları ve duygu dünyasının yanındabilişsel ve dil gelişimlerinin de olumlu etkilendiği bilinmektedir. Bu doğrultuda Türkçe dersikapsamında sosyal-duygusal becerilere yer verilmesi, bu becerilerin öğrencilerekazandırılmasının yanında dil gelişimini destekleme bakımından da önemlidir. Ancakülkemizde sosyal-duygusal öğrenme becerileri ile dil becerileri arasındaki ilişkiye odaklanansınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu araştırmada Türkçe Dersi Öğretim Programı’nın özelamaçları, temaları ve kazanımları sosyal-duygusal öğrenme becerilerini kapsaması bakımındanincelenmiştir. Programın sosyal-duygusal öğrenme ögeleri açısından değerlendirilmesi, Türkçedersinin sosyal-duygusal ve dil becerilerinin karşılıklı gelişimine ne ölçüde fırsat sağladığınınanlaşılması bakımından önemlidir. Bu araştırmada CASEL’in sosyal-duygusal öğrenme tanımıgöz önünde bulundurulmuştur. Araştırma durum çalışması deseninde tasarlanmıştır. Araştırmaverileri doküman incelemesi yoluyla elde edilmiştir. Veriler tümdengelimsel içerik analizitekniği ile çözümlenmiştir. Araştırma bulgularına bağlı olarak Türkçe Dersi ÖğretimProgramı’nın sosyal-duygusal öğrenme becerilerine zaman zaman yer verdiği görülmektedir.Bununla beraber, öğrencilerin sosyal-duygusal becerilerini nitelikli bir biçimde geliştirmekamacıyla programın bu becerileri daha kapsamlı içerecek biçimde düzenlenmesine gereksinimolduğu düşünülmektedir
|
Bu araştırmanın amacı Türkiye, Singapur ve Hong Kong’da belirlenen öğretmenlik mesleğigenel yeterliklerini karşılaştırmaktır. Nitel araştırma ilkelerine dayalı olarak yürütülen buaraştırma kapsamındaki üç ülke, amaçlı örnekleme yöntemlerinden aşırı veya aykırı durumörneklemesi yoluyla seçilmiştir. Bu çerçevede, öğretmen başarısının göstergelerinden biriolarak kabul edilen öğrenci başarısı ölçüt alınarak PISA (Uluslararası Öğrenci DeğerlendirmeProgramı) ve TIMSS (Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması) gibi uluslararasıöğrenci değerlendirme sınavlarında son yıllardaki ülke sıralamalarına dikkat edilmiştir. Verikaynağı olarak dokümanlar incelenmiş ve seçilen dokümanların her ülkedeki öğretmenyeterlikleri ile ilişkili birincil kaynak (kurum) tarafından yayımlanmış temel dokümanlarolmasına dikkat edilmiştir. Betimsel analiz yöntemi ile elde edilen bulgular ışığında, her ülkeiçin ortak bir öğretmen niteliğinin belirlenmesinin olanaklı olmamasına karşın öğretmenlerdenbeklenen yeterliklerde bazı önemli benzerliklerin olduğu söylenebilir. Diğer yandan, herülkenin kendi sosyal, kültürel ve ekonomik şartlarına, tarihsel bağlamına ve eğitim felsefesinegöre yapılanabilecek kendi öğretmen yetiştirme sistemi içerisinde öğretmenlerden beklentilerinşekillendiği ve bu nedenle incelenen ülkelerin genel yeterlikleri arasında farklılıkların dabulunduğu sonucuna ulaşılabilir. Araştırmadan elde edilen sonuçlar, eğitim sistemlerindekibaşarıları ile ön plana çıkan bu iki ülkede öğretmenlerden beklenen genel yeterliklerin analizedilerek taklit edilmeden ülkemizdeki öğretmenlik mesleği genel yeterlikleriningeliştirilmesine katkıda bulunabilir ve ülkemizde öğretmen eğitimi sisteminin çeşitlibileşenlerinin daha etkili politikalarla güçlendirilmesi için bir temel oluşturabilir.
|
Bu araştırma, okul öncesi öğretmenlerinin meslek yaşantılarının ilk yıllarına (1-3 yıl) ilişkin anlatılarını kapsamaktadır. Bu anlatı çalışması öğretmenlerin mesleki kimlik oluşumunda önemli olan ilk yıllardaki deneyimlerinin neler olduğunu ortaya çıkarması bakımından önemlidir. Bu bağlamda araştırmanın amacı okul öncesi öğretmenlerinin meslek yaşantılarının ilk yıllarında yaşadıkları sorunlara ve bu sorunlara yönelik geliştirdikleri stratejilere yönelik hatırladıklarını ortaya çıkarmaktır. Araştırmanın yöntemini sözlü tarih yöntemi oluşturmaktadır. Araştırmanın verilerini sözlü tarih yöntemine göre gerçekleştirilen yarı-yapılandırılmış görüşmelerle derlenmiş sözlü anlatılar oluşturmaktadır. Araştırmanın çalışma grubunda amaçsal örnekleme yoluyla seçilmiş 20 okul öncesi öğretmeni bulunmaktadır. Ses kaydı alınan her bir görüşmenin çözümlenmesinden elde edilen veriler, içerik analizi yöntemi ile araştırmanın amacı bağlamında kategorilere ayrılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda öğretmenlerin lisans eğitiminin son yılında geleceğe yönelik beklentilerinin öncelikli olarak atanmak olduğu ve çocukların gelişimine uygun kaliteli bir eğitim sunabilen öğretmenler olmayı arzuladıkları görülmüştür. Öğretmenlerin mesleğe başladıkları ilk yılın başında çoğunlukla mutluluk, heyecan ve tedirginlik duygularını yaşadıkları görülmekle birlikte hayal kırıklığı, korku, stres ve umutsuzluk duygularını da yaşadıkları bulunmuştur. Öğretmenlerin mesleğe ilk başladıklarında yaşadıkları sorunlar incelendiğinde ise bu sorunların çok çeşitli olduğu görülmüştür. Öğretmenlerin yaşadıkları bu çeşitli sorunların çoğunlukla fiziksel ortam ile ilgili sorunlar ve öğretmenlik meslek becerileri ile ilgili sorunlar olduğu görülürken, meslektaşları ve okul idaresi ile daha az sorun yaşadıkları bulunmuştur. Öğretmenlerin ilk yılki mesleki yaşantılarının onların mesleki gelişimine katkısı ise özellikle veli ile etkili iletişim kurabilme konusunda olduğu görülmüştür.
|
Bu çalışmanın amacı Covid 19 salgını nedeniyle uzaktan eğitim ile tanışan ortaokul öğrencilerinin, uzaktan eğitime ilişkin algılarının metaforlar yardımıyla açığa çıkarılmasıdır. Araştırmanın çalışma grubunu 2020-2021 öğretim yılında İstanbul İli Eyüp ilçesinde öğrenim gören toplam 116 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden temel yorumlayıcı nitel desen kullanılmış ve veriler içerik analizi tekniği ile çözümlenmiştir. Araştırmanın verileri, ortaokul öğrencilerinin “Uzaktan eğitim ... gibidir; çünkü ...” cümlesini tamamlamasıyla elde edilmiştir. Araştırmanın bulgularına göre öğrenciler uzaktan eğitim kavramına ilişkin 97 geçerli metafor üretmişlerdir. Bu metaforlar, ortak özellikleri bakımından irdelenerek 10 farklı kavramsal kategori oluşturulmuştur. Bu kategoriler bireysel çaba gerektiren, verimsiz, kurtarıcı, çeşitlilik sunan, yalnızlaştırıcı, olanaklılık gerektiren, etkileşimsiz, kolay ulaşılabilir, eğlenceli, sanal olarak isimlendirilmiştir. Araştırmanın sonucunda öğrencilerin uzaktan eğitimi en yüksek düzeyde bireysel çaba gerektirici olarak algıladıkları görülmektedir. Bununla birlikte kız öğrenciler uzaktan eğitimi daha çok bireysel çaba gerektiren, etkileşimsiz, kurtarıcı, olanaklılık gerektiren ve verimsiz şeklinde algılarken; erkek öğrenciler uzaktan eğitimi daha çok çeşitlilik sunan, kolay ulaşılabilir, sanal ve yalnızlaştırıcı şeklinde algılamaktadırlar. Ayrıca daha küçük sınıf düzeyindeki öğrenciler uzaktan eğitimi daha çok etkileşimsiz, kurtarıcı, eğlenceli, olanaklılık gerektiren, çeşitlilik sağlayan ve kolay ulaşılabilir şeklinde algılarken; daha büyük sınıf düzeyindeki öğrenciler uzaktan eğitimi daha çok bireysel çaba gerektiren, verimsiz, sanal ve yalnızlaştırıcı şeklinde algılamaktadırlar.
|
Görsel sanatlar dersi, kuramsal ve uygulamalı yapısıyla öğrencilerin kişisel, sosyal ve kültürel gelişimlerini sağlamak için düzeye uygun içerikler sunmayı amaçlamaktadır. Sanat tarihi, sanat eleştirisi, estetik disiplinleriyle bilginin yorumlanmasını; uygulama çalışmasıyla bireysel ifadenin üretilmesi gerçekleştirilir. Toplumda bilinçli sanat izleyicisi yetiştirilmesine katkı sağlamaktadır. Araştırmada, ortaokul görsel sanatlar dersinin öğrenme-öğretme süreci, uygulama çalışması ile ölçme ve değerlendirme yöntemlerine ilişkin öğretmenlerin deneyimleri derinlemesine incelenmiştir. Araştırma, temel nitel araştırma desenine göre şekillendirilmiş, öğrenme-öğretme sürecinin çözümlenmesi ve yorumlanmasına odaklanılmıştır. Çalışma grubu Ankara ve Bursa ilinde çalışan 13 görsel sanatlar öğretmeninden oluşmaktadır. Veriler gözlem ve görüşme aracılığıyla toplanmıştır. Gözlem ve görüşme verileri çözümlenmiş ve içerik analizi aşamaları kullanılarak araştırmaya yönelik kavramlara ulaşılmıştır. Görsel sanatlar öğretmenlerinin disiplin odaklı sanat eğitimi yaklaşımını kullanması, derste tasarım ve bireysel ifadenin geliştirilmesi, uygulama çalışmasında konu seçimi ve öğrenci düzeyine uygunluğu, ölçme ve değerlendirme sürecinin planlanması ve uygulanmasına yönelik bulgular ortaya çıkarılmıştır. Görsel sanatlar öğretmenlerinin etkili bir öğrenme ortamı sağlaması için ders sürecini öğrencilerin zekasına, ilgilerine ve duygularına hitap edebilecek içeriklerle tasarlaması hem farklı özellikte öğrencilere ulaşmasını hem de öğrencilerin çok yönlü gelişmesini sağlayabilir. Bu nedenle görsel sanatlar dersinin varolan fiziksel koşullara uygun olarak planlanması ve diğer disiplinlerle ilişki kurulması konusunda öğretmenlerin desteklenmesinin alanın gelişmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
|
Eğitim öğretim uygulamalarında rekabetin öğrenciler üzerindeki etkileri hakkında sınıf öğretmenlerinin görüşlerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen bu araştırmada öğretmenlerin görüşleri; cinsiyetlerine, hizmet sürelerine, görev yaptıkları okul türlerine (devlet-özel), mezuniyet durumlarına (lisans-lisansüstü) ve okuttukları sınıf düzeyine göre incelenmiştir. Araştırma; nicel araştırma yaklaşımına göre tasarlanmış olup betimsel tarama modelinde gerçekleştirilmiştir. Ankara ili Yenimahalle ilçesindeki özel ve devlet ilkokullarında görev yapan 325 sınıf öğretmeni araştırmanın örneklemini oluşmaktadır. Veriler, araştırmacılar tarafından geliştirilen, uzman görüşüne göre düzenlenen ve örneklemde yer almayan 130 sınıf öğretmeni ile pilot uygulaması ve geçerlik güvenirlik çalışması yapılan Likert tipi ölçek formu ile elde edilmiştir. Araştırmaya katılan öğretmenler, öğrenciler arası rekabete ilişkin yargıların büyük kısmına orta düzeyde, rekabetin öğrencilerde yaratacağı olumsuz psiko-sosyal (kıskançlık, stres, kaygı, baskı, olumsuz benlik saygısı) etkilere yönelik yargılara ise ortanın üstünde katılmaktadır. Özel okulda çalışan öğretmenler rekabetin öğrenciler üzerinde yaratacağı olumsuz duygusal/ruhsal etkilerine, devlet okulunda çalışan öğretmenler ise rekabetin eğitim-öğretim sürecindeki olumlu etkilerine daha çok katılım göstermektedir. On yıla kadar mesleki kıdeme sahip olan öğretmenlerin rekabetin öğrencide yaratacağı olumsuz etkilere katılma düzeyleri 21-46 yıl kıdeme sahip öğretmenlerden daha yüksektir. Cinsiyet, mezuniyet durumu ve okutulan sınıf düzeyleri de öğretmenlerin öğrenciler arası rekabete ilişkin bazı yargılara katılma durumlarında belirleyicidir.
|
Bu çalışma, yapay zekayla ilgili alanyazında yer alan önemli çalışmaların taranmasıyla oluşturulmuş bir derleme makalesidir. İnsan zekasının taklit edilmesi sonucu ortaya çıkan yapay zeka çalışmaları, makinelerin insan öğrenmelerini modellemesi şeklinde ifade edilebilir. Günümüzde birçok disiplin içerisinde çalışma alanı bulan yapay zekanın temelleri 17. yüzyıla dayandırılabilir. Modern anlamda yapay zeka çalışmalarının önem kazanması ise İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında yaşanmıştır. Yapay zeka sistemlerinin tarihi çok eskilere dayanmasa da; çok hızlı bir şekilde gelişim göstermiş ve yaşamın neredeyse tüm alanlarında yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmanın amacı, yeni sayılabilecek bir alan olmasına rağmen hızla gelişen ve neredeyse tüm disiplin alanlarını etkileyen yapay zekanın geçmişten günümüze gelişimini ele alarak yapay zeka ve insan zekası arasındaki ilişkiden hareketle yapay zekanın geldiği noktayı, insanlık için bir tehdit mi yoksa avantaj mı oluşturduğunu ve eğitime olası etkilerini tartışmaktır. Özellikle, küresel salgın nedeniyle çıkmaza giren eğitim sisteminde, yapay zekanın kullanımı konusunda örnek oluşturabilecek çalışmalara yer verilerek bu çalışmanın alana katkı sağlanması amaçlanmıştır.
|