Bu makalenin amacı, postyapısalcı bir bakış açısıyla kaynak metnin tek başına var olabildiğinden söz edilemeyen bir düzlemde kurgu eserlerde dini öğelerin erek kültürde nasıl yeniden bağlamlaştırıldığını ve bu süreçte çevirilerin birbirlerini nasıl etkilediğini incelemektir. Bu amaçla, çalışmada Lev Nikolayeviç Tolstoy’un Çem Iyudi Jivi (İnsan ne ile yaşar) adlı öyküsünün Türkçe çevirileri, Lawrence Venuti’nin ‘yerlileştirme’, ‘kalıntı’ ve Jacques Derrida’nın transformation regleé (1981) kavramları bağlamında tartışılmaktadır. Derrida’nın gösterenin ve gösterilenin örtüşmediği gösterge yapısında çeviri eylemi düzenlenmiş dönüştürme hali almaktadır. Buna paralel, Venuti’ye göre, çeviride, “kalıntı” adı verilen, ortadan kaldırılması mümkün olmayan bilinçli ya da bilinçdışı kayıplar ortaya çıkmaktadır. Tolstoy’un öyküsünün Türkçe çevirilerinde de iki yönlü bir kalıntı gözlenmiştir: ilki kaynak metnin göstergesel yapısını ve dokusunu oluşturan metiniçi etkisinde kaybına dair kalıntı; ikincisi ise, ortaya çıkan yeni göstergenin bulunduğu kültür içinde söylemsel ve ideolojik koşullara bağlı olarak yeni bir anlamsal sabit oluşturmaya çalışmasından kaynaklı kalıntı. Bazı çevirilerde yerlileştirme nedeniyle yazarın bambaşka bir kimlikle yeniden inşa edildiği, diğer çevirilerin ise zamansal bir döngü içinde bu sabiti yeniden yapısöküme uğratarak belli bir yabancılık etkisi yaratmaya çalıştığı görülmüşt
|
Bu makalenin amacı, İskoçyalı yazar Sir Walter Scott’ın The Talisman (1825) adlı romanının Türkçedeki çeviri macerasını irdelemektir. Dünya edebiyatında, tarihsel romanın kurucu figürü olarak karşımıza çıkan Scott’ın İngilizce kaleme aldığı The Talisman ilk olarak 1912 yılında Fransızca aradilden Osmanlı Türkçesine Mehmed Halid tarafından çevrilmiş, bu çevirinin diliçi çevirileri ise yaklaşık yüz yıllık bir süre boyunca Türkiye’deki farklı yayınevlerince yayımlanmıştır. The Talisman’ın Türkçedeki çeviri macerasını tarihsel bağlam içinde irdelemeyi amaçlanan bu çalışma çerçevesinde, toplam 11 çeviri eserden oluşan bir bütünce derlenmiş; bütüncenin “çevirinin doğrudanlığı” (Toury, 1995/2012) açısından yapılan ön incelemesi sonucunda çevirilerin tamamının aradilden çevrildiği veya diliçi çeviri yoluyla aktarıldığı saptanmıştır. Bütüncede yer alan çevirilerde gözlemlenen yoğun yanmetin kullanımı gerekçesiyle yanmetin (Genette, 1997) odağıyla yürütülen betimleyici incelemenin sonucunda, yanmetinsel öğelerde Doğu ve Batı arasındaki gerilimin güçlü izdüşümlerine rastlanmıştır. Yanmetinlerin, Doğunun Batı karşısındaki konumu, Türklük vurgusu ve “tarihsel gerçeklik” konularında çeviri sürecindeki eyleyenlerin hassasiyetlerini ve müdahalelerini yansıttıkları gözlemlenmiş, dolayısıyla hem eyleyenlerin yanmetin kullanımı aracılığıyla görünür hale geldikleri hem de tarihsel roman çevirisi bağlamında “çevirmen”-“yazar” ve “kurgu”-“gerçeklik” arasındaki sınırların bulanıklaştığının söylenebileceği ileri sürülmüştür. Yanmetinsel öğelerin kullanım işlevleri ile ilgili söz konusu tespitler bağlamında, yüz yıllık süre boyunca dillerarası çeviriye gereksinim duyulmamasının nedeninin, yanmetinlerle konumlandırılarak erek-dizgede onanmış belirli bir işlev üstlenen bir metnin toplumda bu konudaki uzmanlıklarıyla kabul görmüş uzmanlar tarafından hâlihazırda üretilmiş ve süryeniden-üretiliyor olmasından kaynaklandığı öne sürülmüştür. Sonuç olarak, bu çalışmanın, tarihsel roman çevirisi bağlamında, çevirinin doğrudanlığına ilişkin normlar ile erek-dizgedeki eyleyiciler tarafından çeviri metne yüklenen işlev arasındaki ilişkiyi yanmetin odağıyla tarihselleştirdiği ve örneklendirdiği iddia edilmişti
|
The way visual and verbal material surrounding translated literature appear may bear significant implications in relation to the presentation of a foreign text in a receiving literary system, as well as the representation of a whole nation, culture, or literature in the eyes of the receiving one. In the light of this recognition, this descriptive study aims at investigating how the Turkish writer Esmahan Aykol’s novels in English translation have been received and presented in the Anglo- American literary system, as reflected in paratexts. Within this framework, peritextual elements present on the front and back covers of the author’s crime novels translated into English and published in the UK and the USA, namely, Hotel Bosphorus, Baksheesh, and Divorce Turkish Style, have been analyzed comparatively with their corresponding material in the source language. The results of the analysis have demonstrated that the city of Istanbul was utilized as the main theme in the presentation of Aykol’s novels to the Anglo-American readers, through the selection of book titles, the use of visuals, and/or statements explicitly bringing to light the novels’ relatedness with the city. Furthermore, it has been observed that, in some instances, the peritexts of the novelscontained stereotypical or culture-specific elements related to Turkey. In this respect, the analysis has shown that, by contrast with Aykol’s discourses displaying a negative stance towards cultural stereotyping, her novels could not escape being exposed to a stereotypical presentation in entering the target literary system. Finally, the findings have revealed how works of literature can be assigned a wholly different image, and thereby destiny in the target system than that assigned in the source system, by virtue of the paratextual translation strategies adopte
|
Bu çalışma, sokak sanatını kentsel müdahalenin çeviri etkinliği olarak kavramsallaştırılması bağlamında kentsel deneyimi dönüştüren ve yeniden tanımlayan somut, fiziksel müdahaleler ortaya çıkartan (Suchet & Mekdjian, 2016) çok biçimli çeviri uygulamaları yaklaşımıyla tartışmayı amaçlamaktadır. Sokak sanatçılarının müdahaleleri çeviri biçimleri olarak; bir tür konuşma, yazma ve dünyayı yorumlama biçiminden diğerine doğru gerçekleşen bir yer değiştirme (Cronin, 2006) bağlamında incelenebilmekte aynı zamanda da dünyaya ait nesnelerin her birimizin meşgul olabildiği ve olması gereken kaynak metinler olarak yorumlanması ve bu yorumun nihai bir alıcıya iletilmesi (Maitland, 2017) yaklaşımıyla tartışılabilmektedir. İstanbul’da sokak sanatı 1980’lerin sonlarında çoğunlukla grafiti biçiminde görülmeye başlanmış ancak 2000’li yıllara kadar hem yapılan işler hem de sanatçılar büyük ölçüde yeraltı olarak kalmıştır. Son yıllarda ise sanat, sokakta kentin dilsel ve göstergesel alanının önemli bir bileşeni halini almış, bununla birlikte kent mekânının sosyal ve kültürel dokusunun dönüşümünde rol oynayan bir müdahale aracı olarak görünürlük kazanmıştır. Sokak sanatçılarına ait müdahalelerin çeviri biçimleri, sanatçıların da kültürel aracılar olarak anlaşılması çeviri kent bağlamında yeni bir tartışma alanı oluşturmaktadır. Bu çalışmada çeviri kent bağlamında sokak sanatı, kenti alışıldık olmayan bir üretimle tanıştırarak kent mekânını ve kültürünü yeni bir anlayışa ve deneyime doğru yönlendirmek yoluyla kent mekânında somut dönüşüm yaratan bir uygulama olarak Kadıköy örneği üzerinden tartışılacaktır.
|
Yıldız Teknik Üniversitesi Fransızca Mütercim ve Tercümanlık Anabilim Dalı’nda MTF2391 kodlu Teknik Metin Yazarlığı dersi kapsamında, 2020-2021 akademik yılı güz yarıyılında, Barış İçin Müzik Vakfıyla birlikte altyazı çevirisi projesi yürütülmüştür. Proje kapsamında, Leonard Bernstein’ın “Young People’s Concert” adlı video serisinin ilki olan “How Does Music Mean?” adlı videonun Türkçe altyazı çevrisi, Teknik Metin Yazarlığı dersi öğrencileri tarafından yapılmıştır. Bu çalışmada, çeviri eğitiminde sosyal yapılandırmacı yaklaşıma (Kiraly, 2000) dayanan proje tabanlı çeviri eğitimi yaklaşımları ve altyazı çevirisi yaklaşımları yol gösterici olmaktadır. Söz konusu projenin aşamaları, öğrencilerin görevlendirilmeleri ve görev tanımları, altyazı çevirisine yönelik alınan kararlar ve altyazı çevirisi uygulaması olarak sunulmaktadır. Proje kapsamında, öğrenciler, proje koordinatörü, editör, redaktör, çevirmen ve altyazı sorumlusu gibi farklı görevler almaktadır. Buna göre, dört adet çeviri grubu oluşturulmuştur. Her çeviri grubunda üç adet çevirmen ve bir adet redaktör yer almaktadır. İki editörün her biri iki tane çeviri grubundan sorumludur. Projenin genel olarak yürütülmesinden sorumlu iki proje koordinatörünün her biri, iki çeviri grubu ve onlarla bağlantılı bir editörle daha yakından çalışmaktadır. Çeviri gruplarının gerçekleştirdiği ve kontrol aşamaları tamamlanan çeviriler, altyazı formatına aktarılması amacıyla altyazı sorumlularına teslim edilmektedir. Öğrenciler farklı görevler alarak çeviriye yönelik farklı becerileri kazanmakta ve ekip çalışmasında, etkileşimli bir ortamda, gerçek bir çeviri sürecini deneyimlemektedir. Öğrenciler altyazı çevirisine yönelik olarak ise temel ilkeleri kazanırken teknolojiyle entegre bir şekilde çalışarak altyazı çevirisi programlarında çalışma becerisini de elde etmektedir.
|
Engelsiz dünya ve toplum bilinciyle artık engellilerin yaşama her alanda dahil edilmesini amaçlayan uluslararası ve ulusal düzenlemeler, yalnızca fiziki koşulların iyileştirilmesi ve elverişli hale getirilmesinin de ötesine geçerek bilgi, eğlence, haber vb. içeriklere de erişim sürecini kapsamaktadır. Teknolojik gelişmelerle haberleşme ve iletişim kaynaklarının giderek çeşitlendiği günümüz koşullarında erişim hayatın her alanında hem gerekli hem de kaçınılmaz bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu bağlamda toplumun yerel-alt kültürünün önemli bir parçası olan S/sağır ve işitme engellilerin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak, akademi, devlet kurumları ve ilgili STK’ların eşgüdümüyle çevirinin bir alt alanı olan görsel işitsel çeviri ve “engelsiz erişim” alanında gözle görülür somut adımlar atılmıştır. Bu döngüyle Türkiye’de S/sağır ve işitme engellilere yönelik projeler giderek artarak, çeşitli alıcı gruplarına göre erişim konusunda saptanan eksiklikleri, işaret dili çevirmenlerinin karşılaştıkları zorlukları, çeviri süreçlerini ve türlerini ele alarak sistematik yapılar ortaya koymayı hedeflemektedir. Söz konusu gruplara yönelik yenilikçi girişimler arasında S/sağır ve işitme engelli çocuklara odaklanan projeler bulunmaktadır. Aldıkları eğitimin kalitesi ve kültürel farklılıkları nedeniyle işiten ve konuşan çocuklara oranla daha zorlu koşullarda yetişen bu çocukların dil edinimi, sosyalleşme, biligelişimi için önemli ve tamamlayıcı olan projelerden bir tanesi de Sesli Betimleme Derneği (SEBEDER) tarafından 25 Ağustos-09 Ekim 2020 tarihleri arasında yürütülen ve tamamlanan ‘Sağır, İşitme Engelli ve Görme Engelli Çocukların Televizyon Programlarına Engelsiz Erişimi Projesi’dir (bkz. http://sebeder.org/Projelerimiz-17.html). Bu çalışma söz konusu projenin işaret dili çevirisi bileşeninden elde edilen çıktılardan hareketle hazırlanmıştır. Proje kapsamında tamamlanan, çeviri teknikleri, yaklaşımları, zorluklarına çeşitli öneriler ve çözüm yolları sunan çevirmen kılavuzunun bir bölümü bu çalışmanın odağını oluşturmaktadır. Söz konusu kılavuz çocuk programlarında işaret dili çevrisi uygulamalarını düzenlemek ve kalite yönetimini sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Hem çevirmen hem de editörler için yol gösterici olan proje çıktısından hareketle, elde edilen verilerin belli bir sistem çerçevesinde sürekliliğinin ve iyileştirilmesinin sağlanması için medya sağlayıcıların S/sağır ve işitme engelli çocuklara yönelik görsel-işitsel ürünlere yönelik tercih çalışmaları yapmalarının önemi vurgulanmıştı
|
Hegemonyanın kurulmasında rol oynayan unsurlar siyasi, askeri ve ekonomik olduğu kadar kültüreldir de. Bu fikirden yola çıktığımızda, çeşitli temsil dizgeleri ve bunların aktarımının önemi gözler önüne serilmektedir. Konuyu, en önemli temsil dizgelerinden biri olan dil bağlamında ele aldığımızda ise çeviri belli bir dilde yazılan kaynak metnin bir diğer dile aktarılarak, erek kültür dizgesinde kendisine bir yer edinmesi olarak düşünülmelidir. Edebiyat ve edebi çeviri de ağır ama emin adımlarla bir hegemonya kurmak ve bu hegemonyaya karşı çıkmak için en temel araçlardandır. Bu konuda alanda yazılan doktora tezinden hareketle kaleme alınan bu çalışmada, tezin üzerinden geçen on senede yaşanan kültürel, siyasi ve teknolojik gelişmeler ışığında İngilizce ve Anglo-Amerikan kültür ve Türkçe ve Türk kültürü çeviri açısından ele alınarak, özellikle John Fowles’un The French Lieutenant’s Woman [Fransız Teğmen’in Kadını], Jeanette Winterson’un Orange is Not the Only Fruit [Tek Meyve Portakal Değildir] ve Julian Barnes’ın England, England [İngiltere İngiltere’ye Karşı] eserlerinin çevirileri karşılaştırmalı olarak Venuti’nin çeviri stratejileri ve Gramsci’nin hegemonya kavramı çerçevesinde incelenmiştir. Eser seçimi ile başlayan dil hegemonyasının çevirmenlerin kullandığı çeviri stratejileri bağlamında kendisini ne şekilde gösterdiği üzerinde örnekler yardımıyla durulmuştur. Sonuç bölümünde ise İngilizcenin ve Anglo-Amerikan kültürün süregelen hegemonyasının çeviri yoluyla nasıl devaettiği, zaman zaman da nasıl kırıldığı ve çevirmenlerce benimsenen ve yerlileştirme ve yabancılaştırma stratejilerinin bir arada kullanılmasına dayanan karma yöntemin bu duruma ne oranda katkı sağladığı sosyo-kültürel bağlamda tartışılmıştır
|
Çevirmenlik mesleği, uluslararası iletişim ve işbirliği sağlamada önemli bir konuma sahiptir ve uluslararası sahada her zaman etkili bir biçimde var olmuştur. Bu çalışmada çevirmenlik mesleğinin tarihsel gelişiminde mühim bir alan olan diplomasi bağlamında çevirmenin kazandığı anlama ve çevirmenlik mesleğinin görünürlük sürecine yönelik saptamalar yapılmıştır. Diplomaside, çevirmenlik etkili bir rol oynamaktadır. Uluslararası ilişkilerin yürütülmesi farklı dilleri konuşan ülkelerin diplomatlarının bir araya gelmesini gerekli kılmaktadır. Bu itibarla diplomasi tarihi, çeviri tarihinin önemli bir aşamasını oluşturmaktadır. Bunun en iyi örneği 20. yüzyılın başlarında ilk evrensel örgüt olan Milletler Cemiyeti dönemidir. I. Dünya Savaşı’ndan sonra diplomatik görüşmelerin yoğunluk kazandığı bilinmektedir. Uluslararası ilişkilerin artmasıyla birlikte “çevirmenliğin” bir meslek olarak geliştiği ve diplomasi alanında da çeviri etkinliğinin ön plana çıktığı söylenebilir. Bu çalışmada, çevirmenin konumu, görünürlüğü ve mesleki gelişimi Milletler Cemiyeti özelinde değerlendirilmiştir. Günümüzde çevirmenlik mesleğinin Türkiye’de gereken ilgiye ulaşamamasının sebebini açıklayabilmek için 1919-1939 yılları arasındaki çeviri tarihi çalışmaları kronolojik biçimde ele alınmış ve diplomatik çeviriye yönelik yeterli kaynağın olmadığı saptanmıştır. Aynı zamanda uluslararası ilişkiler konulu bazı tarih kaynakları incelenmiş ve bu kaynaklarda çevirmenlikle ilgili yeterli bilgiye yer verilmediği tespit edilmiştir. Bu bağlamda diplomasi tarihi araştırmacılarının çeviri tarihine yönelik yeni araştırmalar yapması, diplomasi tarihçileriyle çeviri tarihçilerinin işbirliği içinde bulunması önem arz etmektedir. Çalışmanın Türkiye’de çevirmenlik mesleğinin somut görünürlüğünün artmasına katkıda bulunacağı düşünülmektedir.
|
Çalışmada yaratıcı altyazı çevirisi olarak betimlenen yenilikçi bir olgu üzerinde durulmuştur. İlk bölümde altyazı çevirisine çeviribilimsel bakış açısındaki değişimler evreler hâlinde özetlenmiş, bu evrimler içinde günümüzde önemle üzerinde durulan kaynakta erişim sağlanması, herkes için tasarım, tümleşik altyazı çevirilerinin oluşturulması gibi açılımlardan da ivme alarak ortaya konan yaratıcı altyazı çevirisi olarak adlandırılabilecek açılıma odaklanılmıştır. Yaratıcılığın altyazı çevirisindeki kapsamına odaklanan bölümde ise, altyazı çevirisinde değişmeyen olgulardan söz edilmiş ve yaratıcılığın nasıl ve nerede devreye girdiği anlatılmıştır. Çalışmayla benzer konularda yapılan çalışmalara örnekler verilmiş, çok disiplinli çalışmalar, teknoloji uzmanlarının, tasarım uzmanlarının çalışmaları ve çeviribilimcilerin kısıtlı çalışmaları örneklenmiştir. Yöntemin betimlendiği bölümde altyazı çevirmeninin temel bakış açısından, uyguladığı bir yöntemin, stratejinin ne amaca hizmet edeceği veya nasıl bir etki yaratacağı araştırılarak bir araya getirilen derlem sunulmuştur. Derlem, internette çalışmada sözü edilen konuda bulunan örneklerden oluşmaktadır. Bulgular kısmında çalışma kapsamında yaratıcı altyazı çevirisinin beş açılımı olarak nitelendirilen sessel düzgüden kaynaklanan etkinin yansıtımı, kaynaktaki vurguların iletimi, ek bilgi iletimi, alımlama ve eşzamanlılık, alıcı odaklılık, duygu aktarımı konuları örneklerle betimlenmiştir. Örnekler tek tek açıklanmış, bu örneklerde uygulanan altyazı çevirisi stratejilerinin ne amaca hizmet ettiği ve edebileceği konusunda görüş ve bulgular paylaşılmıştır. Tartışma ve sonuç bölümünde çalışmada sözü edilen açılımın günümüzde yaygınlığına ve ileriye yönelik potansiyeline odaklanılmıştır. Özellikle de araştırmacıların ve eğitimcilerin bu konuda üstlenmesi gerekebilecek sorumluluklara değinilmiştir
|
Çalışmada, 1968-1969 yılları arasında Fransızcadan Türkçeye çevrilmiş olan pop şarkılarında aşk temasının aktarımı ve erek ürünlerde yansıtımı incelenmiştir. Çalışmanın ilk kısmında şarkıların kültürlerdeki öneminden yola çıkarak belli bir döneme, gerçekliğe ve bulgulara ışık tutabilecek kaynaklar olgusu üzerinde durulmuştur. Farklı disiplinlerden araştırmacıların görüşleri derlenerek şarkı çevirisi incelemelerinde disiplinlerarası yaklaşım ve bakışın öneminin altı çizilmiştir. Takip eden bölümde ise çeviribilim altında şarkı çevirisi alanyazınına değinilmiştir. Ayrıca, incelenecek bütünce verilmiş ve ayrıntılandırılarak açıklanmıştır. Bir sonraki bölümde ise benimsenen araştırma yöntemi açıklanmıştır. Özünde kaynak ve erek metin karşılaştırmasını içeren ampirik çalışmanın bulgular kısmında bütüncedeki veriler ilk önce tasnif edilmiş, ardından da kısa örneklerle açıklanmıştır. Yorum ve tartışma başlığı altında bulgular sosyal, politik, tarihsel ve benzeri bakış açılarından ele alınmış ve bir çerçeveye oturtulmaya çalışılmıştır. Sonuç bölümünde ise, aranjmanlar dönemi diye adlandırılan dönemde şarkı çevirisi olgusuna üstsel bir bakış açısıyla yaklaşarak, verilere dayalı bazı sonuçlar ortaya konmuştur. Çalışmada ele alınan bağlamda şarkı çevirisinde yaratıcılığın ön planda olduğu, yerlileştirmenin ve bu şarkıları erek kültürde benimsetmenin öncelik olduğu savunulmuştur. Bu bağlamda şarkı çevirisi uğraşının bir kaynağı erek kültüre aktarmaktan çok erek kültürde popüler olacak bir ürün sunma uğraşı olarak görülmesi gerektiği ortaya konmuştur. Sonuç olarak, örneklenen türden çalışmaların kültürel tarih ve miras araştırmalarına katkısı üzerinde durulmuştur
|