Bu çalışma, işletmelerin gerçekleştirdikleri faaliyetler ve karar alma süreçlerinde, yönetim muhasebesinden ne derecede yararlandıklarını ve bu faaliyetlerin gerçekleştirilme sürecinde yönetim muhasebesinin kullanımına yönelik YMM’ lerden aldıkları destekleri tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda literatür yazınından faydalanılarak işletme yönetimlerinin karar alma süreçlerin de etkinliğini sağlayacak yönetim muhasebesinin görevleri tespit edilmiştir. Bu görevler doğrultusunda oluşturulan ölçekler aracılığı ile işletmelerin yönetim muhasebesi faaliyetlerini uygulama güçleri ve bu faaliyetler de YMM’lerden aldıkları destekler analizlere tabii tutulmuştur. Çalışma, Konya Organize Sanayii Bölgesi’ nde YMM’ ler ile çalışan işletmelerle gerçekleştirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda, yönetim muhasebesi uygulamalarında YMM’ lerden yeterli desteği alabilen işletmelerin oranı %17,5, yeterli desteği alamayan işletmelerin oranı ise %82,5 olarak bulunmuştur.İşletmelerin yönetim muhasebesi ile ilişkili olarak gerçekleştirdikleri, finansal kontrol ve işletme performans ölçümleri en yüksek uygulama gücüne sahip faaliyetlerdir. Bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesi sürecinde YMM’ lerden de yeterli desteği aldıkları görülmektedir. Buna karşın YMM’ lerden yeterli desteği alamadıkları; üretim, müşteri ve tedarikçi yönetimi uygulamalarına yönelik gerçekleştirilen faaliyetler de ise uygulama güçlerinin de düşük olduğu tespit edilmiştir. Bu durum YMM’ lerin yönetim muhasebesi uygulamalarında işletmelere sağlayacağı desteklerin etkinliğini göstermesi açısından önemlidir.
|
Birinci Dünya Savaşı‟nda Türk-Alman ittifakının kilit noktalarında görev almış olan diplomat ve subayların yayınladıkları eserler ve yorumlar 1920‟li yıllardan itibaren iki ülke arasında gerçekleşen ortak yakın tarih tartışmalarının ana ekseninde yer almıştır. Birinci Dünya Savaşı‟nın başlangıcında Osmanlı Devleti‟nin Berlin Büyükelçisi Mahmud Muhtar Paşa‟nın hatıratı ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk‟ün mülakatı, makalemizin içeriğini oluşturan kaynaklardandır. Hatıratlarında, gerek Mustafa Kemal Atatürk gerekse Muhtar Paşa, Türk-Alman ittifakının dönemin askeri ve politik gelişmeleri dikkate alındığında Osmanlı için kaçınılmaz bir tercih olduğunu, fakat savaş öncesi ittifak kararının Enver Paşa tarafından tek başına verilmiş olması ve savaşın başlangıcıyla beraber- Osmanlı Devlet adamlarının onayı çervesinde- Osmanlı ordusunun kararlarının Alman askeri heyet mensupları ve generallerin tercihlerine terk edildiğininin ve ordu içerisinde alınan kararların Milli menfaatlere uygun kararlar olmadığının altını çizmektedir. İttifak tartışmalarının iki ülke basını tarafından bir siyasi polemiğe dönüştürülmesine engel olan Alman Büyükelçi Rudolf Nadolny, Türkiye ile Almanya arasında 1920‟li yılların ortalarından itibaren gelişmekte olan ekonomik ilişkilerin bu tartışmalardan zarar görmemesi icin özel bir hassasiyet göstermiş ve tartışmaların daha da büyümemesi adına taraflarla yakın ve yapıcı bir diyalog kurmuştur. Makalemizin kapsamında incelenen eserlerden yola çıkarak Türk tarafindan ve Alman tarafindan ortaya atılan iddaları kuruluş aşamasında olan iki ulus devletin tarih yazımının bir parçası olarak yorumlayabiliriz.
|
Bu çalışmanın temel amacı örgütler açısından sapkın ve yıkıcı davranış biçimleri olarak görülen kariyerizm eğilimi ve ahlaki çözülme eğilimlerinin A tipi kişilik özelliği kapsamında etkilerinin analiz edilmesidir. Bu doğrultuda sosyal bilişsel teori ve kontrol odağı ilkesi teorileri kapsamında kariyerizm eğiliminin birey bazında öncüllerini belirlemek amaçlanmaktadır. Araştırmada kariyerizm eğilimi kavramının A tipi kişilik özelliği ve ahlaki çözülme eğilimi kavramlarıyla etkileşimi ele alınmaktadır. Araştırma kapsamında önce konular hakkında kuramsal ve kavramsal çerçeve oluşturulmuş daha sonra özel bir banka çalışanlarına yönelik uygulama yapılmıştır. Bu çerçevede araştırma örneklemini Konya’da faaliyet gösteren özel bir bankanın çalışanları oluşturmaktadır (n=360). Araştırma örnekleminden soru formu aracılığıyla veriler elde edilerek bu veriler AMOS ve SPSS programları kullanılarak analiz edilmiştir. Analiz kapsamında doğrulayıcı faktör analizi, korelasyon analizi ve yapısal eşitlik modeli analizleri uygulanmıştır. Araştırma bulgularına göre A tipi kişilik özelliğinin kariyerizm eğilimi üzerinde pozitif yönlü anlamlı bir etkisinin olduğu belirlenmiştir. Diğer yandan A tipi kişilik özelliğinin ahlaki çözülme eğilimi üzerinde anlamlı bir etkisinin bulunmadığıbelirlenmiştir. Bununla birlikte kariyerizm eğiliminin ahlaki çözülme eğilimini pozitif yönlü anlamlı olarak etkilediği belirlenmiştir. Araştırmanın son bulgusu olan A tipi kişilik özelliğinin kariyerizm eğilimine etkisinde ahlaki çözülmenin aracı etkisi tespit edilememiştir. Araştırma bulgularına göre ahlaki çözülme eğiliminin kariyerizm eğilimini güçlendirdiği, A tipi kişilik özelliğinin de kariyerizm eğilimini arttırdığı belirlenmiştir.
|
Kişisel Etki modeli, birincil paydaş olarak adlandırılan kamu görevlileri, eski bürokratlar, söz sahibi gazeteciler, sivil toplum kuruluşu yöneticileri, aktivistler yani kısacası toplumda söz sahibi kimselerle halkla ilişkiler uygulayıcılarının iyi ilişkiler kurması, kurumun ihtiyacı olduğunda da bu ilişkilerden faydalanılarak halkla ilişkiler faaliyetlerinin başarılı bir şekilde yürütülmesi olarak tanımlanabilmektedir. Bu kapsamda yürütülen kişisel etki uygulamaları ise, misafirperverlik ilişkileri, ağırlama, önemli günlerin kutlanması, hediyeleşme ilişkilerinin yürütülmesi, birincil paydaşlarla ilgili düzenli ve güncel bilgi edinilmesi olarak sınıflandırılabilir. Türkiye’de kişisel etki modeli ile ilgili çalışmalara bakıldığında literatürün oldukça sınırlı olduğu görülmektedir. Halkla ilişkilerde kişisel etki modelinin uygulamalarına yönelik halkla ilişkiler akademisyenlerinin değerlendirmeleri araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu makalede kişisel etki modelinin Türkiye’de uygulanıp uygulanılmadığının belirlenmesi ve uygulanıyorsa nasıl uygulandığının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında yarı yapılandırılmış mülakat soruları katılımcılara e-posta yoluyla iletilmiş ve yanıtlar e-posta yoluyla toplanmıştır. Araştırmada görüşülen akademisyenler, olasılıksız örneklem kapsamında kota örnekleme ve amaçsal örnekleme tekniklerine göre seçilmiştir. Araştırma kapsamında 41 iletişim fakültesinden 21 akademisyenlegörüşülmüştür. Akademisyenlerin halkla ilişkiler bölümlerinde çalışmasına dikkat edilmiştir. Sonuç olarak akademisyenlerin görüşleri değerlendirildiğinde, kişisel etki uygulamalarının Türk kültürü ve dinamikleri ile uyumlu olduğu ifade edilebilir. Türk kültüründeki misafirperverlik ilişkileri, imkanlar dâhilinde en iyi koşullarda ağırlamak, mutlu ve memnun ayrılmalarını sağlamak, kişisel ilişki modelindeki misafirperverlik ilişkileri ile örtüşmektedir.
|
Lapis lazuli, ana bileşeni lazurit minerali, kalsit, pirit ve diğer silikatlarla birlikte birkaç farklı mineralin bileşiminden oluşan mavi renkli, yarı şeffaf-opak nitelikli bir taştır. Lapis lazuli, doğada çok kolay bulunan bir taş değildir. Bu taşın elde edildiği dünyadaki ana üretim alanları Güney Amerika, Baykal Gölü ve Afganistan’ın Bedahşan bölgesidir. Çalışma sahamızı oluşturan Mezopotamya coğrafyasında lapis lazuli kaynağı yoktur. Buna rağmen lapis lazulinin, Mezopotamya’da erken tarihlerden itibarentanındığı bilinmektedir. Tunç Çağı’na gelindiğinde ise Mezopotamya uygarlıklarınca özellikle de Sumerler tarafından beğenilen ve elde edilmek istenen bir taş olduğu görülmektedir. Mezopotamya uygarlıkları, bu taşı kendileri kullandıkları gibi onun Mısır ve Anadolu’ya taşınmasına da öncülük etmişlerdir.Bu çalışmanın amacı Mezopotamya coğrafyasında bulunmamasına rağmen ithalatı yapılan değerli taşlar arasında görülen lapis lazulinin, Tunç Çağı’nda Mezopotamya uygarlıklarınca hangi kaynaklardan temin edildiği, bölgeye nasıl ulaştığı, hangi alanlarda kullanım gördüğü ve bu taşa ne tür anlamlar yüklendiğini ortaya çıkarmaktır.
|
Toplumsal değişimi anlama söz konusu olduğunda, kültüre ait verileri barındırması ve toplumu yansıtması bakımından diziler önemli bir konumdadır. Televizyon dizilerinde modernlik, eski/yeni, geleneksel/modern gibi çatışmaları iç içe barındıran bakışla yansıtılırken, yeni medya platformlarının ortaya çıkışıyla dizi anlatılarında yeni üslup arayışlarına gidildiği göze çarpmaktadır. Bu yenilikten yola çıkan çalışmada, bireycilik olgusunun günümüzde nasıl görünümlerde sunulduğu araştırılacaktır. Türkiye’de yenimedya platformları için üretilen ilk içeriklerden olan Fi dizisi örneklem olarak seçilmiştir. Son dönemlerde dijital platformların kültürel anlamların dolaşımında önemli bir mecra olarak konumlanması, örneklemin seçilmesinde etkili olmuştur. Bu doğrultudaçalışmada bireyciliğin karakter betimlemelerine nasıl yansıtıldığı, bireycileşmiş kültürde yaşayan insanların duygusal durumları, bireyciliğin kutsanışı, ben-biz çatışması, bencillik, benliğin yeniden keşfi, gibi konular değerlendirilmiştir. Dizi, Geert Hofstede’nin kültürel boyutları aracılığıyla betimsel analize tabi tutulmuştur. Hofstede’nin kolektivizm-bireycilik sınıflandırması, çalışmanın savının güçlenmesinde etkili olmuştur. Sonuç olarak Fi’de neredeyse tüm karakterlerin bireycilik yaklaşımının altını çizen görünümlerde sunulduğu bulgulanmıştır.
|
İnternet teknolojilerinin gelişmesi haberleşme alanında birçok yeniliği de beraberinde getirmiştir. Bu yenilikler arasında ise bireylerin içerik (haber, bilgi) üreticisi olması ve bununla birlikte sosyal medya ağlarını haberleşme sürecinde aktif olarakkullanması en dikkat çekici unsurlardandır. Yeni medya ortamının sunmuş olduğu hız, interaktif özellik, ücretsiz içerik, denetimden uzak olma gibi özellikler sebebiyle sosyal medya araçlarının tercih edilebilirliği artmış, bu ortamlar aynı zamanda yeni haberleşme ağlarını ortaya çıkarmıştır. Fakat sosyal medya ağları üzerinden gerçekleştirilen haberleşme pratikleri, habercilik alanındaki var olan etik problemleri de sürdürmüş hatta dijitalleşmenin olanakları sebebiyle etik problemlerin artışına sebepolmuştur.Bu araştırmanın amacı da sosyal medya haberciliğindeki etik problemleri incelemektir. Instagram örneğinde sosyal medya haberciliğindeki etik problemleri tespit edebilmek amacıyla örneklem olarak seçilen Instagram hesaplarının biçimsel ve içeriközellikleri incelenmiştir. Tespit edilen hesaplar etik problemlerden hareketle oluşturulan değerlendirme kriterleri çerçevesinde ele alınmıştır. Dolayısıyla literatürdeki geleneksel medya ve etik konularına kıyasla, sosyal medya aracılığı ile haberleşme ve etik meselesi konusunu ele alan bu çalışmada içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu bağlamda yapılan araştırma sonucunda, örneklemolarak alınan haber/medya şirketi etiketi ile Instagram üzerinden paylaşım yapan hesapların habercilikte uyulması gereken etik unsurlara yeteri kadar dikkat etmediği özellikle kaynak, güvenilirlik konularındaki etik problemleri fazlaca ihtiva ettiği tespit edilmiştir.
|
Bu çalışmada, psikolojik sermaye ve öznel iyi oluş kavramları incelenmiş ve bu kavramların ilişkileri incelenerek imalat sektörü çalışanları üzerinde de bir uygulama yapılmıştır. Bu çalışmada, çalışanların psikolojik sermayesinin öznel iyi oluş üzerindeki etkisini analiz etme amacı doğrultusunda Konya’da imalat sektöründe faaliyet gösteren büyük ölçekli işletmelerin çalışanlarından 460 kişiye kolayda örnekleme yoluyla anket yöntemi temel alınarak bir araştırma yapılmıştır. Uygulanan anketlerden eksiksiz doldurulan 439 adedi SPSS programına işlenerek veri seti oluşturulmuştur. Çalışmadan elde edilen veriler Likert ölçeği dikkate alınarak hazırlanan standart bir anket formu aracılığıyla cevaplayıcılarla yüz yüze yapılan görüşmelerle toplanmıştır. Psikolojik Sermaye Ölçeği olarak Luthans vd. (2007) tarafından geliştirilen ve Çetin & Basım (2012) tarafından Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik analizleri yapılarak uyarlanan 24 ifade ve 4 boyuttan oluşan psikolojik sermaye ölçeği kullanılmıştır. Öznel İyi Oluş Ölçeği olarak ise Renshaw vd. (2015) tarafından geliştirilen, Ergün & Nartgün (2017) tarafından Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik analizleri yapılan öznel iyi oluş ölçeği kullanılmıştır. Araştırma değişkenlerine güvenirlilik analizi yapılmış, ardından psikolojik sermaye ve öznel iyi oluş arasındaki ilişkiyi incelemek için korelasyon ve çoklu regresyon analizleri yapılarak araştırmanın hipotezi test edilmiştir. Araştırma bulgularına göre, imalat sektörü çalışanlarının psikolojik sermaye ile öznel iyi oluş algıları arasında istatistiksel bakımdan anlamlı (p<0,05) ve pozitif bir ilişki (r=+0,432) olduğu tespit edilmiştir. Benzer şekilde psikolojik sermayenin alt boyutları olan umut, öz yeterlilik, iyimserlik ve psikolojik dayanaklılık ile öznel iyi oluş arasında istatistiksel bakımdan anlamlı ve pozitif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.
|
Türk kamu yönetiminde belediyeler, toplumsal hayatın gelişmesine ve değişmesine paralel bir şekilde örgütsel yapılarında ve toplumsal hayat içerisindeki yerlerinde çeşitli değişimler yaşamıştır. Vatandaş ve belediyeler arasındaki mekânsal ve toplumsal yakınlık, belediyeleri merkezi yönetim içerisinde tamamlayıcı bir unsur olarak konumlandırmaktadır. Yaşanan bu gelişmeler bilgi ve iletişim teknolojilerinin de gelişmesiyle beraber yönetimsel anlamda çeşitli sorunları beraberinde getirmiştir. Türk kamu yönetiminde, yönetim ve ilgili kamuları arasındaki etkileşimi ve iletişimi olumsuz yönde etkileyen en önemli sebepler olarak geleneksel yönetim anlayışının doğasında var olan kağıt temelli, formalitelere dayanan ağır işleyen bürokratik yapı olarak ön plana çıkmaktadır. Özellikle 1980’li yıllardan itibaren bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler kamu yönetimindeki hizmet sunumunda radikal değişimlere yol açmıştır. Bu doğrultuda ulusal anlamda e-devlet; yerel anlamda ise e-belediye uygulaması etkin ve verimli hizmet amacıyla modern yönetim anlayışını gerçekleştirmede hayati bir rol üstlenmektedir.Araştırma kapsamında Türkiye sınırları içerisinde bulunan 30 büyükşehir belediyesinin sunduğu “e-hizmetler” 02 Aralık 2020-08 Aralık 2020 tarihleri arasında hem kurumsal web sayfaları üzerinden hem e-devlet platformu üzerinden içerik analizi yöntemine tabi tutularak literatürde e-devlet olgunluk modeli/gelişim aşamaları olarak adlandırılan bilgilendirme, etkileşim, işlem ve bütünleşme aşamaları kapsamında incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre belediyeler ilgili paydaşlarına yönelik çeşitli uygulamalar sunmakta ve bu uygulamalara kurumsal web sayfalarında birbirine benzer isimlerle yer vermektedir. Ek olarak belediyeler bilgilendirme, etkileşim ve işlem aşamalarına yönelik hizmetleri kurumsal web sayfalarında büyük oranda sunduğu görülürken; e-devlet platformu üzerinde etkileşim ve işleme yönelik hizmet sunan belediyelerin az sayıda olması dikkat çekmektedir.
|
Refik Halit Karay, Türk hikâyeciliğinin köşe taşlarındandır. Kendine özgü bir sanatçı olan Karay, Memleket Hikâyeleri ve Gurbet Hikâyeleri adlı kitaplarıyla Türk edebiyatında kalıcı olmayı başarmış bir yazardır. Olay ve kişilere ilişkin gözlem gücü onu edebiyatımızda farklı kılan özellikler arasındadır. Çalışmamıza konu olan Memleket Hikâyeleri, olay ve kişiler itibarıyla yazıldığı dönemi gerçekçi bir şekilde yansıtır. Olay hikâyesi anlayışıyla yazılan bu metinlerin hepsi şaşırtıcı sonla biter. Memleket Hikâyeleri’nin mekânı İstanbul ve Anadolu’dur. Hikâyelerin büyük çoğunluğu yazarın Bilecik, Sinop, Çorum ve Ankara’da geçen sürgün yıllarındaki gözlemlerinin yansımasıdır. 1909-1919 yılları arasında yazılmış Memleket Hikâyeleri’nin hepsinde yerli hayatı işler.1Edebiyatın hayatla doğrudan ilişkisi vardır. Refik Halit Karay’ın Memleket Hikâyeleri’nde İstanbul’da sıradan insanların yaşadığı çevreler ile Anadolu’daki kasaba ve köy hayatından sunduğu kesitlerde hayata dair hep bir sosyal eleştiri dikkat çeker. Hikâyelerinde kişilerini bireysel özelliklerinden çok sosyal yönleriyle ele alır. Hikâyelerinde yer verdiği kişilerin- memur, kaymakam, kadı, imam, din adamı esnaf, muhtar- iç dünyaları yerine olaylar karşısındaki tavrını okura yansıtır. Sosyal eleştirilerini, Anadolu, bürokrasi, din adamları ve kadınlar üzerinden olmak üzere birkaç başlıkta dile getirir. Yazar, metin boyunca karşıt güç grubunda yer alan karakterlerini sosyal eleştirilerinde bir araç olarak kullanmakla birlikte, toplumun mert, vefakâr ve fedakâr insanlarına yer vermeyi de ihmal etmemiştir. Bu çalışmanın amacı Refik Halit Karayın Memleket Hikâyelerinde; “memleket”teki sosyal meseleleri eleştirel bir anlayışla ele aldığını göstermeye çalışmaktır.
|