Oyun çalışmalarında oyun biçimi ve oyun anlatılarının ilişkisi uzun süren tartışma-lara neden olmuş bir konudur. Ludoloji, oyunların diğer iletişim araçlarından farklı yönlerini göz önünde bulundurarak, oyun biçimini merkeze alan bir ekol ve bu ekolün önerdiği yön-temler bütünüdür. Oyun çalışmalarındaki kuramsal tartışmaların, somut oyun örnekleri-nin analizi ile desteklenmesi gerekmektedir. Bu çalışmada DayZ oyununun oyun biçimsel bir analizi yapılarak oyun anlatısının nasıl kurulduğu incelenmektedir. Oynanış kavramı çer-çevesinde DayZ’nin geliştirme süreci, oyun dünyası, öyküsü, teknolojik altyapısı ve oyun mekaniklerine odaklanılmaktadır. Oynanışı tamamlayan diğer bir unsur da oyuncuların oyun içindeki eylemleridir. Oyuncuların kendi öykülerini nasıl oluşturdukları ele alınırken, dijital oyun etnografisi yöntemlerinden faydalanılmıştır. Oyuncu kültürü ve üretimleri için örnek olarak Village topluluğu alınmıştır. Dijital oyunlarda görsel şiddet öğelerinin en sık ele alınan araştırma konusu olduğu günümüz şartlarında, bu çalışma DayZ oyunu çevre-sindeki toplulukların yardımlaşma, iş birliği ve dostluk içeren ortak üretimlerine yönelerek oynanışta ortaya çıkan anlamların farklı boyutlarının da altını çizmektedir.
|
Televizyonun zaman içerisinde geçirdiği dönüşümler sonucu izleme dene-yimi de değişir, yeni izleme pratikleri ortaya çıkar. Bir dizinin birçok bölümünü peşi sıra izlemeye gönderme yapan aşırı izleme (binge-watching) kavramının ilk kullanımı DVD’lerin ortaya çıkmasıyla başlar. Ancak bu pratik dijitalleşme ile birlik-te dizilerin internet üzerinden izlenmesiyle yaygınlaşır. Aşırı izleme kavramı günü-müzde Netflix ve diğer talebe bağlı görüntü hizmeti sağlayan (VOD) platformlarla özdeşleşmiştir. Bu çalışmada Türkiye’de de yaygınlaşan bir izleme deneyimi olan aşırı izleme pratiği odak grup görüşmesi yöntemi ile veri toplanarak incelenmiştir. Katılımcıların neden ve nasıl aşırı izleme yaptıkları ve aşırı izlemeye dair görüşleri anlaşılmaya çalışılmıştır.Katılımcılar görüşmelerde aşırı izleme deneyimine dair görüşlerini aktarır-ken, aşırı izlemenin vakit kaybına, yorulmaya, sersemliğe neden olduğunu, ba-ğımlılık yarattığını ifade etmişlerdir. Fakat bu izleme deneyimine dair olumsuz görüşlerine rağmen katılımcıların odaklanarak izlemek, spoiler almamak, diziler hakkındaki konuşmalara katılarak sosyalleşebilmek, boş vakitlerini değerlendir-mek, gündemden kaçmak gibi nedenlerle aşırı izleme yapmayı tercih ettikleri gö-rülmüştür.
|
Çalışma, Türkçe haber sitelerinin ne ölçüde özgün haber üretimi gerçekleştirdiği ve haber üretiminde haber ajansları gibi kurum dışı kaynaklara ne oranda bağımlı olduğunu tespit ederek kopya içeriği ampirik olarak ortaya koymayı ve bu durumun nedenlerini tartışmayı amaçlamaktadır. Araştırmanın verileri içerik analizi yöntemiyle elde edilmiştir. İçerik analizi, on Türkçe internet haber sitesinin ana sayfalarından 19 Mart ve 6 Mayıs 2018 tarihleri arasındaki dönemde bir kompozit hafta boyunca toplanan 1835 haber üzerinde gerçekleştirilmiştir. Haberlerin kaynakları, zamansal öncelik ve metin benzerliği/yapısı gibi araştırma kapsamında belirlenen kriterler çerçevesinde tespit edilmiştir. Araştırma neticesinde Türkçe haber sitelerinde özgün haber üretiminin son derece kısıtlı olduğu ve haberlerin tamamına yakınının (%91,11) daha önce başka sitelerde yayımlanmış haberlerin çeşitli derecelerdeki kopyaları olduğu ortaya konulmuştur. Bulgular, haber üretim sürecinde özellikle haber ajanslarının hâkimiyetini ortaya koyarken araştırmanın sonuçları bu yönden önceki çalışmalarla benzerlik göstermektedir.
|
Bu çalışmada temel olarak sinema ve felsefe ilişkisine odaklanıldı ve bu odak noktasından hareketle özelde Elie Faure’un sineplastik kavramı bağlamında Onur Ünlü’nün “Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok” (2017) filmi hakkında sinematik imajlar üzerinden bir analiz gerçekleştirildi. Felsefik film çözümlemesine kuramsal ardalan oluşturması amacıyla sinema felsefesinin kökenleri, sinema felsefesine yönelik çeşitli yaklaşımlar ve tartışmalar üzerinde duruldu. Sineplastik bir bakışla bakıldığında, filmdeki bazı hareket-zaman bloklarının ağır çekim tekniğiyle sabit imajlara dönüştürüldüğü, zamanın bu teknik ile esnetildiği ve uzatıldığı, bu tekniğin ayrıca düşünsel katılıma davet eden filmi organik öykülemeden uzaklaştırdığı görülmektedir. Sabit imajların yanı sıra duygulanım imaj olarak da ifade edilen yakın plan kullanımı ve ışığın olağandışı tercihi de filmdeki diğer sineplastik unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Sonuç olarak filmde tercih edilen bu sineplastik kullanımlar ile filmin bizatihi kendisinin felsefe yapma yetkinliğine yaklaştığını iddia etmek mümkündür.
|
Nostalji ve müzik arasındaki etkileşimsel uzam her gün daha fazla araştırmanın yapıldığı bir temas bölgesini oluşturur. Özellikle bireysel boyutta işleyennostaljiyi ele alan metinlerin çoğunda nostaljinin müzikle olan yakın ilişkisine işaret edilmektedir. Müzik ve nostalji arasında neredeyse doğal görülen bu ilişkiyerağmen, gündelik yaşamda aktörlerin bu ilişkiyi nasıl deneyimledikleri konusundabilgimiz çok sınırlıdır. Müzik deneyimi gibi, karmaşık bir duygu olarak tanımlanannostalji deneyimi de asıl olarak bireylerin duyu dünyalarında gerçekleşir.Müzikal nostalji, bu çalışmada gündelik yaşamda müzik aracılığı ile deneyimlenen özel bir nostalji biçimini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu kavramsallaştırmadan hareketle, genç yetişkinlerin kimlik oluşturma süreçlerinde müzikalnostaljinin nasıl bir kaynak oluşturduğunun incelenmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda, etnografik bir keşif çalışması yürütülmüş ve aktörlerin müzikal nostaljiyiuzamsal bir taktik olarak kullandıkları sonucuna varılmıştır
|
Bu çalışmada konum bildirim özelliği olan fotoğrafik sosyal medyaların bireylerin mekânsal etkileşimlerine ne sağladığını ortaya koymak amaçlanmıştır. Çalışmanınkonusu, yalnızca ziyaret edilen yerlerin bildirilmesine izin veren uygulamalar yerineInstagram ve Facebook gibi mekânların görsel temsillerinin yer aldığı ve konumlarınınbildirilebildiği fotoğrafik sosyal medyalardır. Değişim programına katılmış öğrencilerin, yurtdışına gitmeden önce sosyal medyadan nasıl faydalandıkları, gittiklerinde isemekânsal tecrübelerini sosyal medyada nasıl aktardıkları, araştırmanın temel sorunsallarıdır. Niteliksel araştırma yöntemlerinden derinlemesine görüşmeden faydalanılarak23–30 yaş aralığında 18 kişi ile görüşülmüştür. Bulgulara göre birey, mekânlara dairüretilmiş toplumsal anlamlara öznel deneyimini koyarak sosyal medya uygulamalarında aktarmaktadır. Sosyal medya, mekânlara dair deneyimlere yön veren bir mecragibi görünse de mekân konumlarının ve fotoğraflarının paylaşılmasına imkân tanıyarak bireylerin kendi anlamlı yerlerini anlatmalarını, kimliklerini mekânlar aracılığıylasunmalarını, mekân üzerinden iletişim kurmalarını sağlamaktadır.
|
Tüketicilere ulaşan bilgilerin yorumlanmasında değerlendirilen kriterlerkişiden kişiye farklılık göstermektedir. Bu sebeple bilgi benimseme modelinegöre incelenen elektronik ağızdan ağıza pazarlamada (EAAP), bilgi kapsamlılığı,bilgi ilgi düzeyi, bilgi kullanışlılığı, kaynak güvenilirliği ve kaynakla olan demografikbenzerlik boyutları ön plana çıkmaktadır. EAAP’nin kapsamına giren çevrimiçialışveriş sitelerindeki tüketici yorumlarının algılanma ve benimsenme kriterleri,tüketicilerin markalara karşı tutumlarını etkilemektedir. Rekabetin yoğun olduğupazar ortamında işletmeler, marka sadakati ve marka güveni yaratarak rakiplerinden farklılaşmayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla çalışmada, çevrimiçi alışveriş sitelerinde EAAP’nin marka sadakati ile ilişkisinde, marka güveninin aracı rolüincelenmektedir. Araştırmada, nicel araştırma yöntemlerinden anket tekniğikullanılmıştır. Araştırma modeli, yalnızca çevrimiçi alışveriş sitelerinden alışverişyapan 401 kişilik örneklem üzerinde test edilmiştir. Analiz kısmında değişkenlere sırasıyla güvenilirlik, faktör, regresyon analizi ve Sobel Testi uygulanmıştır.Yapılan analizler doğrultusunda EAAP ile marka sadakati arasında pozitif bir ilişkinin varlığına; bu ilişkide marka güveninin aracı etkiye sahip olduğuna ve bilgikapsamlılığının diğer EAAP boyutlarına kıyasla, ana değişkenleri en yüksek orandaetkilediği sonucuna ulaşılmıştır.
|
Halkla ilişkiler alanının uzun yıllar halkla ilişkileri bir “yönetim” aracı olarakele alan yönetim paradigmasının etkisinde kalması, alanın kültürle ilişkisinin gerplanda kalmasına neden olmuştur. Ancak 2000’li yıllardan sonra halkla ilişkilerlekültür arasındaki ilişkiyi irdeleyen çalışmaların artmaya başladığı görülmektedir.Kültürü merkeze alan araştırmaların ve çalışmaların artması, halkla ilişkiler alanında “sosyo-kültürel” bir dönüşüm yaşandığı tartışmasını başlatmıştır. Makaleninamacı halkla ilişkileri “kültürel aracı” bir meslek olarak konumlandıran görüşleritartışmaktır. Bu bağlamda öncelikle, halkla ilişkileri alternatif bakış açılarıyla değerlendiren görüşlerin, yönetim paradigmasına yönelttiği eleştiriler üzerinde durulmuştur. Daha sonra halkla ilişkilerdeki sosyo-kültürel dönüşümün ne anlamageldiği tartışılmış ve halkla ilişkileri kültürel aracı olarak ele alan yaklaşımlar derlenmiştir. Son olarak halkla ilişkileri simgesel şiddet içeren bir “kültürel aracı” olarakdeğerlendiren görüş tartışılmıştır.
|
Bu makale, günümüzde işleyen biçimleriyle dijital platformların yaratıcı dü-şünce ve eylem imkânlarımızla etkileşimini sorguluyor. Bu amaçla ilk bölümde ya-ratıcı eylem halini ortaya çıkaran bazı önemli nitelikleri gözden geçiriyor. Sonraki bölümlerde dijital platformların ve dikkat ekonomisinin bu nitelikleri nasıl etkilediğini araştırıyor. Bu etkilerin arkasında yatan temel sorunun teknolojinin kendisinden de-ğil, bu teknolojiyi kullanan ekonomik sistemi yönlendiren zihniyetten kaynaklandığı-nı savunuyor. Bu zihniyetin ve sistemin değişmesi için alabileceğimiz konumları ve atabileceğimiz adımları tartışmaya açıyor.
|
Teknolojik determinizmin teknolojik gelişme ve toplumsal değişim ilişkisini fazla basitleştiren bir düşünme tarzı olduğu yaygın bir eleştiridir. Bununla birlikte, sistemli, programlı ve çok boyutlu eleştirisine rağmen, bu düşünme şekli özellikle teknoloji politikası metinlerinde ve teknolojiyle ilgili kamusal tartışmada canlılığını korumaktadır. Bu çalışma teknolojinin toplumsal şekillenmesi başlığı altında top-lanabilecek yaklaşımlardan hareketle interneti dönüştürmeyi hedefleyen bir tek-noloji politikası önerisini ele almaktadır. 2019 yılında Web Vakfı tarafından Web Sözleşmesi başlığıyla ilan edilen çağrının çerçevesini teknolojik determinizm üze-rine tartışmayı somutlaştıran bir örnek olarak incelemektedir.
|