Bu çalışmanın temel amacı, Hindistan tasavvufunda etkin rol oynayan Çırâğ-ı Dehlî’nin tasavvuf anlayışını analiz etmektir. Bu amaçla Çırâğ-ı Dehlî’nin tasavvufî hayatı araştırılırken dönemin temel kaynakları ile onları takip eden asırlarda kaleme alınan muahhar eserlere bakılmıştır. Milâdî XIV. yüzyıl’da Çiştiyye tarîkatının en önemli temsilcisi kabul edilen Çırâğ-ı Dehlî, Hindistan’ın Avad şehrinde doğmuştur. Zâhirî ilimlerde icazet aldıktan sonra tasavvufa yönelen Çırâğ-ı Dehlî, Çiştiyye’nin Nizâmiyye koluna intisap etmiştir. Mürşidinin vefatı üzerine hânkâhın başına geçen Çırâğ-ı Dehlî, Çiştiyye’nin esaslarından olan “padişahlardan uzak durma prensibine” dikkat etmiş, sultanın eziyetlerine rağmen pîrlerinin geleneğine bağlı kalmıştır.Çırâğ-ı Dehlî, hem medrese tahsili görmüş bir âlim, hem de tasavvuf yolunda ilerlemiş bir mürşidtir. Tasavvuf anlayışını Ehl-i sünnet çizgisine bağlı kalarak şekillendiren Çırâğ-ı Dehlî, peygamberlerin ibadetlerden muaf tutulmadıkları gibi velîlerin de şerîattan muaf olmadıklarını belirtmiştir. Tasavvuf sahasında tartışmalı konulardan biri olan Nübüvet-velâyet meselesinde, nebîlerin velîlerden üstün olduğunu savunmuş zira ona göre, velînin nihâyet hali, nebînin bidâyet halidir. Rü’yet konusunda Mu’tezile’den farklı düşünen Çırâğ-ı Dehlî, bu dünyada rü’yetin gerçekleşmesi mümkün olmadığını ancak rüyada ve ahirette müminler için bunun caiz olduğunu söylemiştir.