Starting from mid-March 2020, Covid-19 outbreak spread across the world, the implementation of the social distance and closing the country borders led to the shutdown of economic activities and bring uncertainties for financial markets. Uncertainties have caused a decrease in global risk appetite and resulted to important portfolio outflows from emerging countries. In this process CBRT has started to adopt monetary expansion measures through rate cuts asset purchases to stimulate the financial markets. In this context, this article aims to explore the effects of expansionary monetary policies of CBRT on economic growth, inflation and financial stability in Turkey with a holistic approach. Using a dynamic model, two scenarios were developed covering the period from January 2010 to May 2020. In the first scenario, when monetary expansion policy is implemented, it is assumed that the policy rate and required reserves will not change, but a growth-oriented policy will continue. In the second model, a tight monetary policy, foreign capital inflow and, if necessary, a foreign currency intervention scenario was designed. It was observed that an expansionary monetary policy scenario that is not based on external resources did not fully realize the expected economic recovery. The findings obtained in the second scenario are more effective than the first scenario. Besides that, the second scenario is found more effective on growth, inflation and financial stability.
|
Bu çalışmada Dolar-TL kurunun finansal riskinin yönetiminde kullanılacak modellerin performansı üzerinde volatilitedeki çoklu yapısal kırılmaların olası etkileri incelenmiştir. Finansal risk yönetim modelleri olarak volatilite öngörü (volatlity forecasting) modelleri ile piyasa riski ölçüm modelleri esas alınmıştır. Volatilitedeki çoklu yapısal kırılmaların tespitinde ICSS algoritması ile Bai ve Perron (1998, 2003) testinden yararlanılmıştır. Zamanla değişen volatilite değerleri ise FIGARCH modeli ile tahmin edilmiştir. Çalışma bulguları, Dolar-TL kurunun volatilitesinin çoklu yapısal kırılmalar içerdiği fakat bu yapısal kırılmaların dikkate alınmasının risk yönetim modellerinin performansını artırmadığı sonucuna işaret etmektedir.
|
Rekabetin yoğun olduğu sektörlerde işletmelerin var olabilmek ve sürdürülebilirliğini sağlayabilmek için gelişen teknoloji ve değişen hedef kitleye ayak uydurmaları gerekmektedir. Bu nedenle işletmeler genellikle dönem sonlarında bazen de dönem aralarında çalışmalarını gözden geçirerek hem belirlenen hedeflerin gerçekleşme oranlarına hem de kârlılık durumlarına dikkat etmelidirler. Bu eksende faaliyetlerini ve kârlılıklarını etkileyen finansal değişiklikleri dönemsel olarak değerlendirmeleri gerekmektedir. Çalışmada hayat dışı branşta faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin sektördeki performans değerlemesi çok kriterli karar verme yöntemleri arasından TOPSIS ile yapılarak yıllar bazında değerlendirilmiştir. Analiz sonuçlarına göre, özkaynakları, sabit varlıkları, toplam giderlerine ve tazminata ilişkin ödemeleri, acente, broker ve banka acente sayıları ile kârlılık değerleri yüksek olan şirketlerin performans sıralamasında üst sıralarda yer aldığı tespit edilmiştir.
|
Etkin piyasa, fiyatların rassal yürüyüş özelliğinden dolayı geçmişteki fiyat değişimlerini dikkate alarak gelecekteki fiyatların tahmin edilemediği; böylece fiyatlarda uzun hafızanın olmadığı piyasadır. Bu çalışmada, portföy çeşitlendirmesi açısından öneme sahip olan İslami endekslerin piyasa etkinliği uzun hafıza modelleriyle test edilmeye çalışılmıştır. BİST’te yer alan Katılım-30, Katılım-50 ve Model Portföy Endeksleri’nin yayınlandığı tarihten itibaren 11.04.2019’a kadar olan günlük getiri verileri dikkate alınarak getiri ve volatilite serilerinde uzun hafıza etkisi ARFIMA-FIGARCH modeli kullanılarak araştırılmıştır. Çalışmanın sonucunda, endekslerin getiri serilerinde kısa hafıza özelliği, volatilite serilerinde uzun hafıza özelliği sergilediği bulgusuna ulaşılmıştır. Türkiye’de yer alan İslami endekslerin incelenen dönem itibariyle uzun hafıza özelliğine sahip olması, bu endekslerin zayıf formda etkin piyasa yapısından uzaklaştıklarını göstermektedir.
|
2008 Küresel Krizinin ardından FED, geleneksel para politikalarının yanı sıra geleneksel olmayan para politikalarını uygulamaya koydu. FED politikalarının, genellikle gelişen piyasa ekonomileri üzerinde yayılma etkileri olduğu düşünülmektedir. Bu makale Ocak 2008 – Aralık 2019 döneminde FED politikalarının kırılgan beşli ülkelerinin(Brezilya, Hindistan, Endonezya, Güney Afrika ve Türkiye) hisse senedi fiyatları, iki yıllık tahvil getirileri ve döviz kurları üzerindeki etkilerini panel VAR yöntemi ile karşılaştırmaktadır. FED’in 2008-2019 yılları arasında uyguladığı para politikaları, 2008-2012 QE(Quantitative Easing-Miktarsal Genişleme) dönemi, 2013-2015 Tapering dönemi (tahvil alımını azaltma) ve 2016-2019 normalleşme dönemi olarak üç alt dönemde analiz edilmiştir. 2008-2019 yılları arasında FED’in uyguladığı geleneksel olmayan para politikaların, geleneksel politikalardan daha etkili olduğu ortaya çıkmıştır. Özellikle 2008-2012 yılları arasında bu fark daha da büyük olmuştur. Geleneksel olmayan para politikalarının kırılgan beşli ülkelerin döviz kurlarında ilk başta değer kaybına sonra yükselişe neden olduğu gözükmüştür. Geleneksel ve geleneksel olmayan para politikalarının özellikle 2008-2012 QE döneminde borsa endeksi, döviz kuru ve tahvil faizi üzerinde 2008-2012 diğer iki dönemdençok daha etkili olduğu görülmüştür. 2013-2015 yılları arasında Tapering açıklamaları bilanço genişlemesi devam etse de para politikalarının etkisinin azalmasına ve yönünün değişmesine neden olmuştur. 2016-2019 yılları arasındaki normalleşme döneminde faiz artırımı ve FED bilançosunun daraltılmasının QE dönemindeki kadar kuvvetli etkileri olmadığı görülmüştür.
|
Zekat ibadeti, zorunlu koşulları, güçlü doğası ve İslam'ın temel kaynakları olan Kuran ve sünnetten kaynaklanan çalışma mekanizmaları sayesinde toplumsal ve ekonomik problemlerin çoğunu ortadan kaldırmayı mümkün kılmaktadır. Gelir eşitsizliği ve yoksulluk, daha iyi yaşam koşullarına sahip olmak isteyen hanelerin en büyük problemlerinden biridir. Bu çalışmada, insanlar gelir düzeylerine göre sınıflandırılmış ve zekatın bahsedilen konuları etkili bir şekilde ortadan kaldırıp kaldırmadığına dair kanıt elde etmek için yoksulluk sınırının altında yaşayan haneler analiz edilmiştir. Sonuç olarak; Türkiye'deki müslüman bireyler tasarruflarını tamamen zekat olarak kanalize ederlerse, zekat yoksulluğun ortadan kaldırılması ve eşit ekonomik yaşam standardına sahip olunması açısından önemli bir rol üstlenmektedir.
|
Bu çalışma, Asya Pasifik ülkelerinde Adaptif Piyasa Hipotezinin geçerliliğini araştırmayı amaçlamaktadır. Bu amaçla, 31 Aralık 1992'den 31 Ocak 2020'ye kadar olan aylık dönem, Otomatik Portmanteau Q testi, Genelleştirilmiş Spektral test ve Wild-Bootstrap Otomatik Varyans Oran testi kullanılarak analiz edilmiştir. Ayrıca, getirilerin zamana bağlı olarak tahmin edilebilirliği kayan pencereler yaklaşımı kullanılarak incelenmiştir. Elde edilen bulgular, ülke borsalarının Adaptif Piyasa Hipotezini doğruladığını göstermektedir.
|
Türkiye, gerek günlük yaşam gerekse endüstriyel kullanım itibariyle fosil yakıtlar konusunda dışa bağımlı bir ülkedir. Fosil kaynakların fiyatları özellikle ekonomi ve finansal piyasalar üzerinde ciddi etkiler yaratabilecek potansiyeldedir. Bu çerçevede finansal piyasalar üzerinde etkili olabilecek faktörlerin incelenmesi, aralarındaki ilişkinin ortaya konulması yatırımcılar ile politika yapıcılar açısından önem arz etmektedir. Çalışmanın amacı uluslararası fosil yakıt fiyatlarının borsa endeksi üzerindeki etkisini incelemektir. 1986-2019 dönemini kapsayan çalışmada yıllık veriler kullanılmıştır. Bağımlı değişken olarak BİST100 endeksi, bağımsız değişkenler olarak uluslararası ham petrol, doğal gaz ve kömür fiyatları analize alınmıştır. ARDL Sınır testi çerçevesinde yapılan analizler sonucunda değişkenler arasında eş bütünleşik bir ilişki bulunduğu tespit edilmiştir. Ayrıca uzun dönem itibariyle borsa endeksi ile petrol fiyatları arasında pozitif yönlü ve anlamlı, doğal gaz ile negatif yönlü ve anlamsız, kömür ile negatif yönlü ve anlamlı bir ilişkinin bulunduğu belirlenmiştir. Hata düzeltme katsayısına göre kısa dönemde ortaya çıkan dengesizlikler uzun dönemde giderilmektedir.
|
Ekonomi biliminin en önemli iştigal alanı ulusların refah seviyesini en üst seviyeye taşımaktır. Adam Smith'in "Ulusların Zenginliği" kitabı çağdaş iktisat alanındaki ilk eserlerden biridir. Ekonomiyi yönetenler, ulusların refahı, ekonomik büyüme ve kalkınmayı sağlamak için para ve mali politika araçlarına başvurmaktadırlar. Para politikalarının uygulamasından nihai hedefe ulaşmak için geçen süreç parasal aktarım mekanizmaları olarak bilinmektedir. Parasal aktarım mekanizmaları; geleneksel faiz oranı, varlık fiyatları, döviz kuru, beklentiler ve kredi kanalı olarak sınıflandırılmaktadır. Bernanke ve Gertler parasal aktarım mekanizmasının çalışmasını kara kutuya benzetmişlerdir. Parasal aktarım mekanizmalarından kredi kanalının anlaşılması ve geliştirilmesi, Türkiye gibi, sermayenin tabana yayılmadığı ve dış kaynak ile fonlanma ihtiyacı duyan işletmelere sahip gelişmekte olan ülkeler için oldukça önemlidir. Çalışmanın amacı, 2004.Ç1-2020.Ç1 çeyrek verileri ile yıllık bazda, kredi kanalının Türkiye’de etkinliğinin belirlenmesidir. Buradan hareketle; uzun dönem ilişkiler için eşbütünleşme, kısa dönem ilişkiler için hata düzeltme modeli ile tanımlanan VAR modeli yardımıyla varyans ayrıştırma ve etki-tepki analizleri, son aşamada ise, nedensellik analizi uygulanmıştır. Çalışmanın bulgularına göre parasal aktarım mekanizması değişkenleri ile büyüme arasında hem uzun dönem hem de kısa dönem istatistiki açıdan anlamlı ilişkiler belirlenmiştir. Kredi kanalının ekonomik büyümeye etkisi olduğu ve bağımlı değişken olarak alınan GSYİH değişkeninin banka kredilerinin yanısıra diğer bağımsız değişkenler ile çift yönlü nedenselliğinin varlığı tespit edilmiştir. Çalışmanın sonucu, parasal aktarım mekanizmalarından kredi kanalının Türkiye’de etkin olduğu yönündedir.
|
Finansal erişim, bir ülkedeki bireylerin ve kurumların finansal ürün ve hizmetleri kullanımda herhangi bir engelle karşılaşmadan, bu ürün ve hizmetlere kolaylıkla ulaşabilmesidir. Finansal erişimin temel amacı, toplumda finansal sistemin sunduğu ürün ve hizmetlerin toplumun tamamının kullanabiliyor olmasının sağlanmasıdır. Finansal erişim düzeyinin artışı, ekonomik kalkınmaya katkı sağlarken, yoksulluğun azalması ve refah artışını da mümkün kılmaktadır. Bu nedenle çalışmada, Türkiye’de finansal erişimin belirleyici faktörlerini incelemek üzere ekonometrik bir analiz yapılmıştır. Çalışmada Türkiye’de finansal erişimin belirleyici faktörleri üç temel çoklu doğrusal regresyon modeli ile 2006-2018 dönemi için incelenmiştir. Çalışma sonucunda finansal erişim göstergesi olarak ele alınan değişkenler ile nüfus artış hızı, gayrisafi yurtiçi tasarrufların oranı, işsizlik oranı, kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla arasında istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif ilişki tespit edilmiştir.
|