Pet hayvanı hekimliğinde potansiyel olarak toksik olan ve kullanımı günden güne artan çok sayıda tezgah üstü (Over the counter / OTC) ilaç bulunmaktadır. OTC grubu ilaçların çoğu, piyasada yaygın olarak bulunan, ucuz ve hekim kontrolü olmadan reçetesiz satın alınabilinen ilaçlardır. Bu ilaçlar, veteriner hekimlikte hekim kontrolü dışında hasta sahibi tarafından satın alındığında kafa karışıklığına veya telaffuz hatalarına bağlı olarak yapılan terapötik yanlışlıkların yanı sıra beşeri hekimlikte suistimal veya intihar amaçlı da kullanılabilmektedir. Çocuklarda ve ev hayvanlarında OTC ilaç zehirlenmeleri, kazara yutma veya bakıcının gözetimi dışında ilaca maruz kalma sonucu gelişmektedir. Günümüzde hem veteriner hekimliğinde hem de beşeri hekimlikte OTC grubu ilaçların kasıtlı yanlış kullanımı halen önemini korumaktadır. Bu sebeple ev hayvanlarının, özellikle kedi ve köpeklerin, ölümle sonuçlanabilen OTC grubu ilaç intoksikasyonlarına maruz kalmasının önüne geçmek ve tekrar oluşumunu önlemek için gerekli önlemler alınmalı; bakıcılar, yetiştiriciler ve hayvan sahipleri bu konuda bilgilendirilmelidir. Bu derlemede yaygın kullanılan ve kolay erişilebilen aspirin, ibuprofen, asetaminofen gibi non steroid antienflamatuvarlar, H2 reseptör antagonistleri, proton pompa inhibitörleri gibi gastrik protektanlar, ipekak şurubu gibi emetikler, difenhidramin, loratidin gibi antihistaminikler ve dekonjestanlar, göz damlaları, vitaminler, laksatifler, anti diyaretikler ile anti tüssifler gibi OTC grubu ilaçların toksisiteleri, yanlış kullanımı sonucu ortaya çıkan klinik sonuçları ve bu ilaçlarla intoksikasyona sebep olabilen çevresel risk faktörleri ile birlikte bu ilaçlara maruz kalma durumunda uygulanabilecek tedavi seçenekleri incelenmiştir
|
Silage is a source of roughage obtained by anaerobic fermentation of fresh green feeds, certain vegetable products, and agricultural and industrial waste. Silage is widely used to feed animals and is importance for animals, humans, and the environment. This study, it was aimed to examine the production, use, and importance of silage, which is widely used in animal nutrition, in terms of legislation. Therefore, the study analyzed national and European Union legislation on the subject. For this purpose, content analysis was carried out on the relevant Turkey and European Union legislation. The scans determined that seven national and four European Union regulations could be related to issues animal feeding and silage. Therefore, it can be said that the issues related to silage management, including the precautions from production to consumption, should be defined in a way that minimizes the detrimental effects on animal, human and environmental health. Accordingly, specific regulations should be made on silage.
|
Olgumuzu kliniğimize sağ ayakta topallık ve tibiotarsus bölgesinde şişlik şikâyeti ile getirilen 2‐3 yaşlarında, Bağdat güvercini oluşturdu. Radyografik muayenede sağ tibio‐tarsus bölgesinde şiddetli yumuşak doku üremeleri ve kemik dokuda lizis gözlendi. Yapılan klinik ve radyolojik muayeneler sonucunda sağ ekstremitenin amputasyonuna karar verildi. Operasyon, genel anestezi altında femoro‐tibial eklemin yaklaşık 5 mm proksimalinden gerçekleştirildi. Histopatolojik inceleme için gönderilen materyalde makroskobik olarak, sağ ekstremitenin tibio‐tarsus bölgesinde yaklaşık 3x2 cm çapında, elastik, yer yer sert kıvamlı üremeler belirlendi. Deri yüzeyi ülseratif ve nekrotik manzaradaydı. Kitlenin kesit yüzü gri‐beyaz renkte olup, yer yer kanamalı ve nekrotik görünümdeydi. Mikroskobik muayenede ise yoğun vasküler stromayla çevrelenmiş alanlarda yüksek reaktif kemik dokusu görüldü. Yapılan değerlendirmeler sonucunda olguya dev hücreli osteosarkom tanısı konuldu. Bu olgu sunumu ile bir Bağdat güvercininde ortaya çıkan dev hücreli osteosarkomun klinik, radyolojik ve histopatolojik özellikleri hakkında literatüre katkı sağlamak amaçlandı.
|
Bu çalışmada; sığır solunum yolu hastalıkları tedavisinde kullanılan tildipirosinin, sığır trakea epitel hücresi üzerinde in vitro yara iyileşmesi etkisinin araştırılması amaçlandı. In vitro yara yöntemi ile her kuyucuğa ekilmiş olan sığır trakea epitel hücreleri üzerinde, 200 μL’lik pipet ucu (dikey) aracılığıyla bir yara alanı oluşturuldu. In vitro yara oluşturulmuş sığır trakea epitel hücreleri üzerine tildipirosinin konsantrasyonları (5 μg/mL, 10 μg/mL, 25 μg/mL, 50 μg/mL) ve kontrol grubu uygulandı. In vitro yara görüntüleri; 0’ıncı saat, 24’üncü saat ve 48’inci saatte izlendi. Çalışmanın 24’üncü saatinde yara alanı kapanma yüzdesi, kontrol grubuna kıyasla; tildipirosinin 50 μg/mL konsantrasyonda istatistiki olarak önemli fark bulunamazken 5, 10 ve 25 μg/mL konsantrasyonlarında istatistiki olarak fark anlamlı bulundu. Çalışmanın 48’inci saatinde, kontrol grubuna kıyasla 25 ve 50 μg/mL tildipirosin konsantrasyonları arasında istatistiki olarak önemli fark bulunamazken, 5 μg/mL (%96,61±1,69) ve 10 μg/mL (%96,42±1,78) tildipirosin konsantrasyonları arasında yara alanı kapanma yüzdeleri arasında istatistiki olarak fark anlamlı bulundu. Sonuç olarak tildipirosinin düşük konsantrasyonlarındaki yara iyileşme yüzdelerinin (48’inci saat) yaklaşık olarak %96 olması, hastalıkların tedavisine ek olarak çeşitli mikroorganizma ve maddeler tarafından epitel hücrelerinde meydana gelen hasarlara karşı doku bütünlüğünü koruma ve tedaviye katkı sağlayabilir.
|
Bu çalışmada anabilim dalı kültür koleksiyonunda bulunan subklinik mastitisli sığır sütlerinden izole edilen 140 adet stafilokok izolatından Staphylococcus aureus izolatlarının moleküler identifikasyonu ve bazı önemli virülens genlerinin tespiti amaçlandı. Bu amaçla 140 stafilokok izolatı termonükleaz (nuc) gen varlığı yönünden PZR ile incelendi. nuc geni (279 bp) tespit edilen 42 izolat S. aureus olarak identifiye edildi. Ayrıca izolatlarda lökotoksin geni (pvl), stafilokokal klasik enterotoksin genleri (sea, seb, sec), eksfolyatif toksin genleri (eta, etb), hemolizin genleri (hla, hlb), adezin faktör genleri (fnbA, fnbB, clfa) ve toksik şok sendrom toksin geni (tst) olmak üzere 12 farklı virülens geninin varlığı 3 farklı multipleks PZR kullanılarak araştırıldı. İzolatların 30 (%71.4)’u clfa, 24 (%57.1)’ü hla, 14 (%33.3)’ü hlb, 10 (%23.8)’u fnbB, 6 (%14.2)’sıfnbA, 6 (%14.2)’sıetb, 5 (%11.9)’i sec, 5 (%11.9)’i tst, 3 (%7.1)’ü sea, 2 (%4.7)’si pvl ve 1 (%2.3)’i eta geni açısından pozitif bulundu. İzolatların hiçbirinde seb geni saptanamadı. İzolatların38’inde bir ya da daha fazla virülens geni, 29’unda ise iki ya da daha fazla virülens geni belirlendi. 4 izolatta ise incelenen virülens genlerin hiçbiri saptanamadı. İncelenen izolatlarda en fazla tespit edilen virülens genlerin clfa ve hla olduğu görüldü. Sonuç olarak sınırlı dahi olsa sığır mastitislerinin patogenezinde rol oynayan virülens gen patternleri ortaya konuldu. Çalışma sonuçlarının sığır mastitislerinin etiyolojisinde önemli rol oynayan S. aureus’a ait virülens faktörlerinin karakterizasyon çalışmalarına katkı sağlayacağı kanaatine varıldı.
|
Foot and mouth disease (FMD) is one the most contagious diseases in cloven-hoofed animals and has a greatpotential for causing severe economic loss in susceptible animals. In the fight against FMD disease, inactive FMD vaccinesare widely used. This study was carried out for the detection of suitable BHK-21 cell lines in order to get virus suspensionscontaining excess amounts of 146S FMD virus serotypes O, A and Asia-1, for FMD vaccine production. For this purpose, inaddition to the BHK-21 An30 cell culture currently used in FMD vaccine production, BHK-21 An73 cell lines were passaged20 times. In every 5 passages, infective titers and 146S virus particle quantities of FMD virus serotypes O, A and Asia-1 weremeasured. Additionally, karyotype analysis was performed on both cells at the 20th passage levels and the tests revealedthat there was no significant change in the morphological features and chromosomal structures of the cells.It was determined that the infective titer and 146S virus particle quantities of serotypes O, A and Asia-1 of FMD virus werevery high in the BHK-21 An73 cell line than they are available in the BHK-21 An30 cell line. The increases of 146S virusparticle quantities of serotypes O, A and Asia-1 of FMD virus were statistically significant (p <0.05).As a result, high titer FMD 146S virus particles can be obtained in the vaccine production process by pre-determining theBHK-21 cell lines that are most sensitive to the FMD virus. Due to the increase in vaccine production capacity, it wasconcluded that it would make an important economic contribution to the producer.
|
Brusellozis insanlarda ve hayvanlarda önemli enfeksiyonlara neden olan, halk sağlığını tehdit eden ve hayvancılık endüstrisine ciddi ekonomik kayıplara neden olan zoonoz bir enfeksiyondur. Bu çalışmada, Brucella suşları ile filogenetik yakınlığı bulunan alfa–Proteobacteria sınıfına ait Ochrobactrum anthropi, O. intermedium ve Rhizobium tropici türlerinden hazırlanan antijenlerin brusellosizin serolojik tanısında Brucella antijeni yerine kullanılıp kullanılamayacağının ortaya konulması amaçlandı. Çalışmada, test serumlarına pozitif ve negatif kontroller ile birlikte indirekt ELISA uygulandı. Sonuç olarak, sığır ve insan brusellozisi açısından test edilen antijenlerin hiçbiri güvenilir düzeyde sensitivite ve spesifisite göstermedi. Çalışmada, sadece R-LPS taşıyan O. intermedium antijeni ile ve sadece koyun ve köpeklerde kısmen kabul edilebilir sınırlarda bir tanısal performans alındı. Sonuç olarak, proteobakterilerin α-2 alt grubunda yer alan mikroorganizmaların brusellozisin indirekt teşhisinde bazı çapraz reaksiyonlara neden olabileceği ve bu durumun yanlış pozitiflik yaratabileceği saptandı. Öte yandan bu grup bakterilerden hazırlanan daha saf antijenlerin, B. canis ve B. ovis infeksiyonlarında kullanılma potansiyeli bulunabileceği ve bu yönde yapılacak çalışmalara ihtiyaç olduğu kanısına varıldı.
|
This study aimed to evaluate the expression of PCNA, p53, MMP-9, Vimentin and S100 immunohistochemically and determine the aggressiveness in diagnosis of bovine melanomas. The material of this study consisted of melanoma biopsy samples taken from 10 cattle brought to our department. Tissue samples from cattle were fixed in 10% buffered formalin solution. After routine procedures paraffin blocks were cut sections of 5 μm thickness. For bleaching, some heavily pigmented tumour sections were deparaffinized, hydrated, and incubated in 10% solution of hydrogen peroxide (H2O2) for 5 hours at 65oC until sections appeared clear and Hematoxylin & Eosin (H&E) staining was applied to the sections to detect histopathological changes. Sections were examined and photographed under a light microscope. Avidin-Biotin Peroxidase was used as the immunohistochemical method. We observed that the tumoral mass was solitary, firm, hairless, oval-round shaped and quite large. We detected spindle and epithelioid type tumoral cells containing a lot of large brownish-black granular melanin pigments in their cytoplasm. All melanoma cases were immune positive for S100, Vimentin, PCNA, p53 and MMP-9 expressions. In conclusion, we think that these immunohistochemical markers are quite convenient in evaluating the prognosis and diagnosis of bovine melanomas.
|
In this report, clinical, radiological, macroscopic and histopathological findings of apocrine sweat gland adenocarcinoma are presented in a 13-year-old male tabby cat. In clinical examination, soft tissue masses were detected in the caudal abdomen and left tuber coxae. Upon radiological examination, subcutaneous masses with the appearence of soft tissue contrast were detected and the masses were surgically removed under general anesthesia. The sizes of the masses were approximately 2x2x3 cm in the caudal abdomen and approximately 1x1x2 cm in the tuber coxae region. The cross-section of the mass was whitish-yellow in color. After the masses were fixed in 10% formaldehyde solution, a routine histopathology procedure was applied. In histopathological examination, apocrine sweat glands in a cystic structure and extensions from the center of the cyst to the lumen were determined, and anisonucleosis, anisocytosis and anaplastic cells with giant nuclei were observed in the epithelial cells of the gland facing the lumen. A diagnosis of papillary-cystic type apocrine sweat gland adenocarcinoma was made with these findings.
|
Zoonoz bir hastalık olan trişinelloz hastalığının etkeni Trichinella spp. larvaları, genelde memelilerde ve bazen kuşlarda bulunmaktadır. Etkenin Türkiye’deki dağılımı daha çok yaban domuzlarıyla olmakla birlikte, yaban hayatta diğer memelilerle de olabilmektedir. Larvalar kuşlarda da bulunabildiğinden dolayı, bu çalışma, kuzeybatı Türkiye’deki bazı yabani kuşlarda Trichinella spp. larvalarının varlığını tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla, hayvan hastanesine tedavi amacıyla getirilen ve ölen 59 yabani kuşa nekropsi yapılarak, göğüs kaslarında larva varlığı, yapay sindirim tekniği ile araştırılmıştır. Örneklerdeki muhtemel pozitifliği teyit etmek amacıyla, aynı zamanda her örnek ayrıca Trişinoskop ile de muayene edilmiştir. Yapılan muayeneler sonucunda hiçbir kuşun göğüs kasında Trichinella spp. larvalarına rastlanmamıştır. Larva tespiti yapılmadığı için, tür teşhisine yönelik herhangi bir moleküler çalışma da yapılamamıştır. Çalışmamız, Türkiye’deki yabani kuşlarda Trichinella spp. larvalarının varlığının araştırılmasına yönelik ilk çalışmadır.
|