Bu çalışmada bobin formundaki pamuk ipliklerin ozon gazı ile ağartılması incelenmiştir. Böylece klasik hidrojen peroksit ağartmasına göre daha çevre dostu ve daha ekonomik bir proses geliştirilmesi amaçlanmıştır. Numunelere referans işlem olarak klasik peroksit ağartması yapılmış, ozonla ağartma denemelerinde işlem süresi değiştirilmiştir. Çalışmada atık banyoların KOİ yükleri, beyazlık değerleri, ozonlama süreleri ve iplik düzgünsüzlükleri karşılaştırılmıştır. Ayrıca ipliklerin SEM analizi yapılarak lif yüzeyindeki etki izlenmiş ve ipliklere mukavemet testleri uygulanmıştır.
|
This study revisits the problem of maximizing the performance of mathematical word representations for a given task. It is aimed to improve performance in analogy and similarity tasks by suggesting innovative weights instead of the counting weights used conventionally in counting-based methods of generating word representations (adding the statistics of word co-occurrences to the account). The language of study was selected as Turkish. The root structures of Turkish words were managed during the compilation of corpus such that each word having a suffix was considered as a new word. The performance of the proposed co-occurrence weights are analyzed with respect to the varying parameter and the results are presented within the paper.
|
Atık su arıtımında çevresel yük ve maliyeti oluĢturan en önemli unsurlardan biri, oluĢan çamurların yönetimidir. Arıtma çamurlarının kurutulması, yönetim süreçlerini kolaylaĢtırmakta, nihai uygulama veya bertaraf seçeneklerini artırmaktadır. Günümüzde, arıtma çamurlarının kurutulması için gerek fosil yakıtların gerekse yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıldığı farklı teknolojiler bulunmaktadır. Arıtma çamurlarının kurutulmasının çevresel ve ekonomik maliyetini azaltacak yeni araĢtırmalar yapılmakta ve bilimsel literatüre sunulmaktadır. Bu çalıĢmada, atıksu arıtma çamurlarının kurutulması için tasarlanmıĢ ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıldığı hibrit bir sistemin çamur kurutma verimi araĢtırılmıĢtır. Çamurun kurutulması için otomatik yükleme ve boĢaltma sistemlerine sahip, 5 kat kurutma bandından oluĢan, sera modelinde modüler ve portatif bir sistem tasarlanmıĢtır. Nem alma ve kurutma sistemi (NKS) olarak adlandırılan sistem, otomasyon (PLC) sistemi kontrolünde iĢletilmektedir. Sisteme her gün en üstteki bantın yüzey alanını 5 cm kalınlıkta kaplayacak Ģekilde serilen çamur, bir alt kattaki banta devrettirilerek güneĢ enerjisi ile kurutulmaktadır. Bu çalıĢma kapsamında sisteme % 14-19 aralığında Katı Madde (KM) içeren 1600 kg arıtma çamuru 4 gün boyunca her gün 400 kg olacak Ģekilde yüklenmiĢtir. Yüklenen çamurun 4. günün sonunda % 93-98 KM’ye ulaĢtığı görülmüĢtür. Ġncelenen sistemin konvansiyonel güneĢle çamur kurutma sistemlerine göre daha az alan ihtiyacının bulunduğu ve mekanik çamur kurutma sistemlerine göre daha düĢük enerji kullandığı görülmüĢtür. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıldığı bu tür kurutma sistemlerinin kullanılmasının ilk yatırım ve iĢletme maliyetlerinde avantajlar sağlayacağı düĢünülmektedir.
|
Diyagonal çelik çapraz (DÇÇ) sistemler, mevcut yapının deprem performansının iyileştirilmesinde veya yeni yapının depreme dayanıklı olarak tasarlanmasında yaygın olarak kullanılan yöntemlerden birisidir. Bu sistemler yapının yatay yük taşıma kapasitesini arttırır ve yapının yanal rijitliğine katkı sağlamaktır. Çelik diyagonal çaprazların yapı sistemindeki yerleşimi, yapı sistemin performansını etkileyen önemli etkenlerden birisidir. Bu çalışma, çelik çaprazların yerleşimdeki optimum dağılımın belirlenmesi için yapay arı koloni optimizasyon tekniği kullanılarak yeni bir algoritma sunulmuştur. Tepe deplasmanına ve taban kesme kuvvetine bağlı transfer fonksiyonları amaç fonksiyonu olarak seçilmiştir. Buradaki temel amaç, belirlenen kısıtlar altında amaç fonksiyonlarının minimize edilmesidir. Tasarım değişkeni olarak her kata yerleştirilen çelik çaprazların rijitlikleri seçilmiştir. Ayrıca, çelik çaprazların toplam rijitliği, optimizasyon probleminin aktif kısıtlı olarak belirlenmiştir. Hazırlanan optimizasyon algoritmasının performansının test edilmesi amacıyla 20 katlı çelik yapı modeli oluşturulmuş ve El Centro depremi kaydı kullanılarak zaman tanım alanında dinamik analiz yapılmıştır. Yapay arı koloni algoritması kullanılarak elde edilen optimum çelik çapraz yerleşimi, düzgün dağılım ile karşılaştırılmıştır. Bu bulgular göstermiştir ki, tasarlanan algoritma ile belirlenen optimum diyagonal çelik çapraz dağılımı, her bir amaç fonksiyonu için tatmin edici sonuçlar vermiştir.
|
Sanitary landfill is the most preferred municipal solid waste disposal method. The production of highly polluted leachate is a major disadvantage of sanitary landfills. In this study, optimization of struvite precipitation to remove ammonium from landfill leachate was conducted by using Response Surface Methodology and central composite design. Optimum struvite precipitation conditions were determined based upon 11 runs performed in central composite design. A second-order polynomial functional model was fitted well to the results. The statistical analysis showed that two independent variables which are molar rates of Mg/N and N/P had significant effects on the ammonium removal efficiency. Maximum ammonium removal efficiency was 99.8% at a molar rate of 1.20 for Mg/N and 1.27 for N/P for a constant 9.2 pH value. The obtained results revealed that struvite used as pre-treatment in anaerobic process can be modelled by using response surface methodology. And also, response surface methodology can be used to optimize required ammonium removal efficiency for lower Mg/N and N/P molar ratio which affects the performance of pre-treatment method that designed for an anaerobic process having 300:5:1 ratio for COD/N/P.
|
Bilgisayar, akıllı telefon ve tablet gibi ürünleri içeren yüksek teknoloji sektörü dinamik bir yapıya sahiptir. Müşteri beklentileri hızla değişmekte ve gelişen teknoloji ile yeni ürünler piyasaya sunulmaktadır. Bu çalışma, bir yüksek teknoloji firmasındaki yeni ürünü piyasaya sunma zamanı, eski ürünü piyasadan kaldırma zamanı ve performans iyileştirme kararlarını ele almaktadır. Firma, farklı müşteri segmentleri için farklı performansı olan ürünler sunmaktadır. Müşteriler gelecek dönemlerde ürünün performansında iyileşme beklemektedir ve bu beklenti nedeniyle ürünü satın almayı erteleyebilmektedir. Sonsuz bir planlama ufkunda firmanın toplam karını en büyükleyen yeni ürün piyasaya sunma çevrimini bulmak için dinamik programlama modeli geliştirilmiştir. Dinamik programlama modeli ile müşterilerin erteleme davranışı dikkate alınarak her dönemin sonunda ürünlerin performansı ile ilgili üç karardan biri seçilir: (i) ürünlerin performansında iyileştirme yapılmaz, (ii) ürünlerin performansında küçük çaplı iyileştirme yapılır, ve (iii) ürünlerin performansında büyük çaplı iyileştirme yapılır. Önerilen modelin etkinliği bilgisayar sektöründe faaliyet gösteren bir firmada gösterilmiştir. Yapılan analiz sonucunda, firmanın müşterilerin beklenti düzeyini ve erteleme davranışını dikkate alarak yeni ürün piyasaya sunma çevrimini belirlemesi gerektiği tespit edilmiştir. Bu unsurlar göz ardı edildiğinde, firmanın toplam karında %3,8 oranında azalma olmaktadır. Ayrıca, yeni ürün piyasaya sunma çevriminin iyileştirme maliyeti ve paranın zaman değerine karşı duyarlı olduğu belirlenmiştir.
|
Bu çalışma kapsamında endüstriyel atıksuların arıtımında kullanılan ileri oksidasyon proseslerinden H2O2 (hidrojen peroksit) / UV (Ultraviyole) kullanımının C.I. Reactive Black 5 boyarmaddesinin fotokatalitik olarak renk giderimine etkisi araştırılmıştır. Numuneler hidrojen peroksit başlangıç konsantrasyonu, sıcaklık, pH, renk ve KOİ (kimyasal oksijen ihtiyacı) değerleri açısından incelenmiştir. Belirlenen koşullar altında renk giderim verimleri 0,5 ml/l H2O2 konsantrasyonunda nötr ortamda %99,71, asidik ortamda %99,76, bazik ortamda %94,81 ve KOİ giderim verimi ise sırasıyla %38,91 %41,44 ve %20,73 olmuştur. 0,5 ml/l H2O2 başlangıç konsantrasyonunda renk gideriminin en hızlı (55. dk’da %99 renk giderim oranı) asidik ortamda gerçekleştiği gözlenmiştir. En hızlı renk giderimi sonuçlarına ulaşılan asidik ortamda hidrojen peroksit başlangıç konsantrasyonu değiştirilerek denemeler yapılmıştır. Yapılan bu denemelerdeki 0,5 ve 2,5 ml/l H2O2 konsantrasyonları karşılaştırıldığında konsantrasyon artışının renk giderim hızını artırdığı gözlenmiştir (%99 renk verimine ulaşılan süre: 30 dk) ancak 2,5 ml/l ve 5 ml/l H2O2 konsantrasyonları arasında hidrojen peroksit miktarındaki artışa değecek bir fark gözlenmemiştir. Sonuç olarak yapılan denemelerde C.I. Reactive Black 5 için elde edilen fotokatalitik renk giderim verimi; endüstriyel atıksuların arıtımında H2O2/UV uygulamasının başarıyla kullanılabilir olduğunu göstermiştir.
|
Kıyı mühendisliği tasarımlarında dalga iklimi çalışması önemli aşamalardan biridir. Başarılı bir tasarım kapsamlı ve doğru dalga iklimi modellemesine bağlıdır. Bu makalede Karataş, Adana denizel alanı için karşılaştırmalı uzun dönem dalga çözümlemesi sunulmaktadır. Dalga çözümlemesi çalışmalarında ampirik CEM (Coastal Engineering Manual) metodu ve üçüncü kuşak WAM (WAve Model) modeli tahminleri karşılaştırılmalı olarak sunulmuştur. CEM metodunda kara üzeri meteoroloji istasyonu ölçüm rüzgarları ve deniz üzeri ECMWF (European Centre for Medium-Ranged Weather Forecasts) operasyonel arşiv rüzgar tahminleri kullanılmıştır. Uzun dönem dalga çözümlemesi için kullanılan birinci veri takımı Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün Karataş Meteoroloji istasyonunun kara üstü ölçüm rüzgar verileridir. İkinci veri takımı olarak ECMWF 36,50N 35,40E koordinatı deniz üzeri rüzgar tahmin verileri kullanılmıştır. Üçüncü veri takımı ECMWF 36,50N 35,40E koordinatı WAM sayısal modeli dalga tahminleridir. Çözümleme çalışmalarında HYDROTAM-3D yazılımı ve veri tabanından faydalanılmıştır. WAM sayısal modeli ve CEM ampirik metodu ile elde edilen uzun dönem derin deniz dalga yüksekliği, Hs değerleri karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmalar CEM ampirik metodunda kullanılacak olan rüzgar veri takımının sonuçlar üzerinde belirleyici olduğunu, kara üzeri rüzgar verilerinin belirli bir katsayı ile yükseltilmesi gerekliliğini göstermiştir. ECMWF 36,50N-35,40E koordinatına ait rüzgâr tahminleri kullanılarak CEM metodu ile elde edilen sonuçların ECMWF’in operasyonel arşivinde aynı koordinat için WAM sayısal modeli tahminlerinden yüksek olduğu görülmüştür.
|
İrem Nehir YILMAZ, Mehmet Atilla TAŞDELEN
İrem Nehir YILMAZ, Mehmet Atilla TAŞDELEN
Poliamidler yüksek dayanıma, iyi kimyasal ve elektriksel özelliklere sahip, hafif ve birçok türleri olan termoplastik sınıfında polimerlerdir. Sentezi bir diasit ve bir diaminin polimerleştirilmesine dayanan poliamidler, çeşitli kimyasallar sayesinde birçok farklı özelliklere sahip polimerlerin eldesine izin vermektedir. Poliamidler yüksek erime sıcaklığına ve sıcaklık artışıyla sertliğini koruma özelliğine sahip yarı-kristalin malzemelerdir. Birçok üstün özellikleri arasında yüksek sertlik ve tokluk, yorgunluğa ve aşınmaya, sünmeye ve kimyasallara karşı mukavemet, elektriksel yalıtım, alev geciktiricilik, düşük sürtünme katsayısı, dış koşullara dayanıklılık, işleme kolaylığı ve geniş renk gamı bulunmaktadır. Son yıllarda, mekanik özelliklerini iyileştirmek için farklı boy ve besleme oranlarında cam elyaf takviyesi ile kompozitleri hazırlanmıştır. Poliftalamidler, yüksek ısıl dirence sahip yarı-aromatik ve yarı-kristalin bir malzemelerdir. Bu polimerler, sahip olduğu ısıl direnç ve düşük nem çekme özellikleriyle kimyasal bir çevrede veya yüksek sıcaklık koşullarında kullanıma uygundur. Bu polimerler ile alifatik poliamidler karıştırılarak yüksek dayanıma ve düşük yoğunluğa sahip malzemeler hazırlanabilmektedir. Aromatik poliamidler ile alifatik poliamidler karıştırıldığında işlenebilirlik artmaktadır. Bu çalışmada %50 cam elyaf takviyeli poliftalamid ile poliamid 66 karışımının uyumu farklı besleme oranlarıyla hazırlanarak incelendi. Cam elyaf oranı sabit tutularak farklı poliftalamidler ve poliamid 66 oranlarıyla hazırlanan karışımlar ekstruzyon yöntemiyle harmanlandı. Test örnekleri enjeksiyonla kalıplama yöntemleriyle hazırlandı, polimerlerin besleme oranlarının mekanik ve ısıl özellikleri üzerine etkisi mekanik ve termal analiz yöntemleriyle incelendi.
|
Bu çalışmada, emniyet kemeri çekme testi dayanımı hakkındaki Amerika düzenlemesi olan, FMVSS regülasyonuna uygun üç noktalı emniyet kemeri bağlantı barı tasarımı (ICP-InterConnect Point) ve koltuk konsolu tasarımı geliştirilmesi temel alınmıştır. Mevcut durumda ECE-R14 regülasyonu şartlarını sağlayan sürücü koltuğu geliştirilerek Amerika regülasyonu olan FMVSS 210'a da uyumlu hale getirilmesi amaçlanmıştır. Bu regülasyon gereği üç noktalı emniyet kemerinin iki bağlantı noktasının koltuk üzerindeki ICP Bar üzerinde bulunması gereklidir. Bu çalışmada sürücü koltuğu için bir çok ICP Bar tasarımı yapılmıştır. Ayrıca bu yeniliğin yanında tüm pazar müşterilerine cevap verebilmek için koltuk ve araç arasındaki ortaklaştırılmış bağlantı konsolu tasarımı yapılmıştır. Yapılan tüm ICP Bar ve Konsol tasarım çalışmalarının dizayn dondurma işlemi için bilgisayar ortamında yapılan kinematik ve yapısal analizleri, müşteri talepleri ve ergonomi açısından değerlendirilmiş, en uygun tasarım seçilmiştir.
|