Çatışma yönetiminde bütünleştirici, rekabetçi, uzlaşmacı, uyuşmacı veya kaçınmacıstratejilerin neden tercih edildiğine dair bulgular araştırmaların hedef aldığı örneklemgrubuna ve bu grubun demografik özelliklerine göre değişim göstermektedir. Bu çalışma,paydaşlarıyla yoğun etkileşim içerisinde görevlerini yerine getiren iç denetçilerin çatışmayönetiminde hangi stratejileri tercih ettikleri sorusuna cevap aramakta ve bu çerçevede içdenetçilerin demografik özelliklerinin ve çatışma kaynaklarının strateji tercihlerine etkilerinibelirlemeyi amaçlamaktadır. Bu çerçevede iç denetim birimlerinde görev yapan 132 içdenetçiden toplanan anket verileri istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Çalışmada, kadıniç denetçilerin uyuşmacı ve rekabetçi stratejileri, erkek iç denetçilerin ise bütünleştirici,kaçınmacı ve uzlaşmacı stratejileri daha fazla benimsedikleri tespit edilmiştir. Öğrenimdurumunun çatışma yönetim stratejisi tercihine etkisi bulunmamaktadır. Bununla birlikte,tüm öğrenim durumlarında en fazla bütünleştirici stratejinin benimsendiği belirlenmiştir.İç denetçilerin kıdeminin, çatışma yönetim stratejisi tercihi üzerinde etkili olduğu tespit edilmiştir. Buna göre, 5 yıldan fazla kıdeme sahip iç denetçilerin bütünleştirici stratejiyitercih etme ve 15 yıldan fazla kıdeme sahip iç denetçilerin ise kaçınmacı stratejiyi tercihetme eğiliminde oldukları bulgusuna ulaşılmıştır. Son olarak paydaşlarıyla etkileşimleriçerçevesinde sadece görev çatışması yaşadığını bildiren iç denetçilerin, ilişki çatışmasıyaşayan iç denetçilere göre bütünleştirici stratejiyi daha fazla benimsedikleri tespitedilmiştir.
|
The pandemic, which has been experienced by the world since last year, hascaused a serious global economic slowdown. As this slowdown accelerated the searchfor new public resources to eliminate the economic problems, it reminded the taxationof the rich again. The study attempts to analyze this taxation, which is one of the mostdebated issues attracting public attention nowadays. Although main principles are setby the governments to maintain efficient tax implementation on the rich, various legaland technical problems are experienced. To eliminate these problems, many studies havebeen carried out by scholars, meanwhile, various legal arrangements have been preparedby governments as reform endeavors. These intense practices about the topic show thatproblems experienced by tax authorities are nearly the same both in the developing anddeveloped countries. Considering these common problems, overall, the findings of thisstudy are fourfold. First, the taxation of the rich is a global phenomenon. Second, theprogressive tax, which is a frequently proposed tool of rich taxation, can be a problemin terms of saving and investment rates. Thirdly, the elimination of tax evasion and taxavoidance can be more effective than the high rate of taxation to increase public revenue.Finally, digital transactions, which have gained increased importance with the pandemic,should be taken into consideration instead of levying heavy taxation of the rich.
|
Kamu mali yönetimi anlayışında yaşanan değişim ve dönüşümün yansımalarındanbiri de bütçe kararlarının etkili ve verimli bir şekilde uygulamaya geçirilmesidir. Bu durumbütçe saydamlığı ile bütçenin uygulama sonuçlarına ilişkin hesap verilebilirliğin giderekönem kazanmasına neden olmuştur. Bu kapsamda yasama organının bütçe üzerindekigözetiminin ve bütçe saydamlığının sağlanmasındaki işlevinin güçlendirilmesine yönelikçabalar da tüm dünyada artmaktadır. Bu çalışmada, yasama organı tarafından bütçeninhazırlık, uygulama ve uygulama sonrası süreçlerinde gerçekleştirilen bütçe gözetimininbütçe saydamlığı üzerindeki etkisi araştırılmaktadır. Uluslararası Bütçe Ortaklığının 2012,2015, 2017 ve 2019 yıllarında yayımlanan Açık Bütçe Anketi verilerinden yararlanılarakgerçekleştirilen çalışmanın örneklemi ise bu yıllar için verilerine eksiksiz ulaşılabilengelişmekte olan 64 ülkeyi kapsamaktadır. Analizde bütçe saydamlığı endeksi bağımlı;yasama organının bütçe gözetimi, demokrasi düzeyi, kişi başına GSYİH, devletin etkinliği ve siyasi ayrışma verileri bağımsız değişken olarak kullanılmıştır. Yatay kesit ve panelveri analizleri kullanılarak yapılan analizler sonucunda yasama organının bütçe gözetimive bütçe saydamlığı arasında güçlü bir ilişkinin bulunduğu ve incelenen dönemlerde builişkinin istikrarlı şekilde sürdüğü tespit edilmiştir.
|
İletişim stratejileri, bir kurumsal iletişim çerçevesi sunarak kurumların paydaşlarınezdinde sürdürülebilir değer oluşturmalarına önemli katkılarda bulunmaktadır. Kurumsaliletişimde eşgüdümü sağlamanın ve hedeflere ulaşmanın etkin bir aracı olmasınarağmen iletişim stratejileri oluşturma ve bu stratejileri belgelendirme konusundakurumların yeterince farkındalığa sahip olmadıkları gözlenmektedir. Bu itibarla, iletişimstratejileri uygulamalarının incelenmesine ihtiyaç bulunduğu değerlendirilmektedir. Buçalışmada Sayıştay Başkanlığınca hazırlanan ve kamuoyuna ilan edilen 2019-2023İletişim Stratejisinin içeriği ve kapsamı, literatür yaklaşımları, uluslararası standartlar veilkeler, günümüzün kurumsal iletişim anlayışı ve stratejik planlama perspektiflerindendeğerlendirilmiş ve İletişim Stratejisinin bir iyi uygulama örneği olduğu sonucunavarılmıştır. İletişim Stratejisi, literatür ve uluslararası standartlarla uyumlu biçimde, idealkurumsal iletişim yaklaşımının temel boyutları dikkate alınarak, iletişim sorumluluklarınıbütünleştiren, Sayıştayın genel stratejisine katkıda bulunan, paydaşlarla işbirliğini esasalan ve yeni medyanın kullanımını önemseyen bir anlayışla oluşturulmuştur. İletişimStratejisinin süreç adımları, stratejik yönetim döngüsünün aşamalarıyla uyum içerisindedir.İletişim Stratejisinden sağlanabilecek faydanın azami düzeye çıkarılması bakımındanizleme ve değerlendirme sürecine ilişkin öneriler getirilmiştir. Kurumsal iletişimin hayati bir yönetsel araç olarak önemini artırdığı günümüzde, Sayıştay Başkanlığının İletişimStratejisinin, kurumlar için iletişim stratejisi hazırlıklarına ve süreç tasarımlarına rehberlikedebilecek bir niteliğe sahip olduğu değerlendirilmektedir.
|
Regional inequalities continue to be a major barrier preventing economic growthand development, especially for developing countries. Governments’ efforts to use publicinvestment incentives in eliminating regional inequalities are among the most frequentlyimplemented policies. From this point of view, this paper examines the impact of regionalpublic investment incentives on regional economic growth in 26 development regions ofTurkey over the 2004-2018 period using panel data analysis. The results of this studyprove that total regional investment incentives have a positive impact on the economicgrowth of the regions in Turkey. The results also indicate that the investment incentives for the agricultural sector positively affect the agricultural sector, and investment incentivesfor the industrial sector affect the industrial sector positively, and the investmentincentives for the services sector positively affect the services sector in Turkey. On theother hand, it has been statistically proved that the effect of investment incentives forthe agricultural sector, which has the lowest share in investment incentives, is moreeffective than other types of incentives. Therefore, one of the most important resultsof this study is that agricultural investment incentives are among the main dynamics ofagricultural development in Turkey, and that it is the most effective incentive type amonginvestment incentives.
|
Bütçe hakkı, vatandaşlar ile temsil yetkisi verilen kurum ve organların, kamu gelirlerive harcamaları ile ilgili bilgi ve söz sahibi olması açısından önem taşımaktadır. Meksika’dayetmiş bir yıllık tek parti iktidarından sonra yaşanan siyasi değişim, bütçe alanında çeşitlireformlar şeklinde tezahür etmekte ve bütçe hakkı kullanımını etkilemektedir. Reformlar,yasalar ve kurumlar kapsamında incelenmektedir. Yasaların ve kurumların, bilgilereerişim, kamu mali faaliyetlerinin açıklanması, bütçe sunumları ve muhasebe sistemlerininuyumlaştırılması şeklinde yaptığı düzenlemeler bulunmaktadır. Bu düzenlemelerin,şeffaflık ve hesap verebilirlik kavramları açısından katkı sağladığı bilinmektedir. Makalededenetim açısından Kamu Maliyesi Çalışmaları Merkezi ve Federal Yüksek Denetim Bürosuele alınmaktadır. Kamu Maliyesi Çalışmaları Merkezi yasama organı bünyesinde olduğuiçin bağımsız bir kurum olarak değerlendirilemezken, Federal Yüksek Denetim Bürosukendi mevzuatı ile bağımsız bir kurum olarak çalışmalarını yürütmektedir. Yasama organı,bütçe üzerinde sahip olduğu yetkiler doğrultusunda bütçeyi etkileyen bir yasama organıolarak sınıflandırılmaktadır. Ancak devlet başkanının bütçe ile kısıtlı olmak suretiyle yasateklifi verme yetkisine sahip olması, bütçe üzerindeki hakimiyetini korumasını sağlamakta ve yasama organının etkisi olmayan ya da etkisi sınırlı hale gelmesine neden olmaktadır.Katılımcılık ise, merkezi hükümet çerçevesinde yetersiz olarak değerlendirilmekte, yerelyönetimler kapsamında pilot uygulamalara yer verildiği görülmektedir.
|
Köklü bir kamu politika aracı olan sübvansiyonların etkinliği, ağırlaşan çevreselkoşullarla birlikte sorgulanmaya başlanmıştır. Bu nedenle sübvansiyonların uygulanmaşekilleri, dünyada ve çeşitli ülkelerde ulaştığı toplam büyüklükler ve bunların etkilerigiderek artan oranda incelenmektedir. Küresel ve ulusal boyutta çevreye zararlısübvansiyonlar (ÇZS) büyük tutarlara ulaşmıştır. Öyle ki, tek bir sektördeki ÇZS oranı,küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYİH) %1’ini geçebilmektedir. En çok karşılaşılanÇZS alanları tarım, ormancılık, fosil yakıt, ulaşım ve balıkçılıktır. Bu gelişmeler karşısındason yıllarda bazı ülkeler sübvansiyon politikası yerine, tam maliyet fiyatlamasına yönelikönemli adımlar atmaktadır. Bu çalışmayla sübvansiyonların çok dikkat edilmeyen çevreseletkilerini ön plana çıkararak farklı bir sınıflandırma zemini oluşturmak ve dünya genelindesübvansiyon uygulama sonuçlarını analiz etmek hedeflenmektedir. Analizlerden elde edilen sonuçlara göre, uzun süreli ve çok genel sübvansiyon uygulamaları, aşırı doğalkaynak tüketimi ve artan atık üretimi nedeniyle çevreye zararlı özellikteki sübvansiyonlarıortaya çıkarmaktadır.
|
Kamu hizmetlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için güvenilir kamu gelirlerineihtiyaç vardır. Literatürde ve uygulamada en güvenilir kamu geliri olarak vergiler ön planaçıkmaktadır. Vergi gelirlerinin kompozisyonu ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, ülkeleringelişmişlik seviyesi vergi kompozisyonunun belirleyicisi olmaktadır. Vergi kompozisyonu,vergi mükelleflerinin üzerine düşen vergi yükünü belirlemektedir. Vergi yükü, bir yandanmükelleflerin kullanılabilir gelirini azaltmakta, diğer yandan da ekonomik büyüme üzerindeetkiler yaratmaktadır. Ekonomik büyüme üzerinde ortaya çıkacak etkiler ise gelecekdönemlerde kişi başına düşen geliri yeniden belirleyecek olup, vergi mükelleflerininkullanılabilir gelirini doğrudan etkileyecektir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de 1975-2019yılları arasında vergi yükü ile kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla arasındaki ilişkiyiincelemektir. Çalışmada, Fourier KPSS birim kök testi, Fourier EG Eşbütünleşme Testi ve Fourier Standard Granger Causality Single Frequency testinden yararlanılmıştır. Eldeedilen bulgulara göre, vergi yükü ile kişi başına düşen gayri safi hasıla arasında uzundönem eşbütünleşme ilişkisi olmadığı tespit edilmiştir. Nedensellik analizi sonuçlarınagöre ise, kişi başına düşen gayri safi hasıladan vergi yüküne doğru nedensellik olduğuistatistiki olarak %5 anlamlılık düzeyinde tespit edilmiştir.
|
Günümüz ekonomilerinde gelişme kavramı ile milli gelir artışından daha çokbireylerin tercihlerini genişleten, refah düzeyleri ve yaşam standartlarının iyileştirilmesiniiçeren insani gelişme kavramına vurgu yapılmaktadır. Bir ülkedeki insani gelişme düzeyiise İnsani Gelişme Endeksi ile ölçülmektedir. Ülkeler İnsani Gelişme Endeks değerinegöre düşük, orta, yüksek ve çok yüksek insani gelişmişlik düzeyine sahip ülkeler şeklindedört gruba ayrılmaktadır. Sürdürülebilir ekonomik büyüme düşük, orta, yüksek veyaçok yüksek gelişme seviyelerindeki tüm ülkelerin öncelikli amaçlarından birisidir. Ancakekonomik büyümeye etki eden faktörler ülkeler arasında farklılık gösterebilmektedir. Bu çalışmada ekonomik büyümeye etki eden değişkenler farklı insani gelişme seviyelerinesahip ülkeleri içerecek şekilde analize dahil edilmiştir. Analizde gelişme seviyeleribirbirinden farklı olan her gruptan rassal olarak dört ülke ve toplamda on altı ülkeseçilmiştir. Seçilen ülkelerin nüfus, kamu harcamaları, enflasyon, ticaret hacmi ve işsizlikdeğişkenlerinin ekonomik büyüme üzerindeki etkileri Panel Veri Analizi Yöntemi ile 2005-2017 yıllık verileri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Analiz sonuçlarında, ülkelerin insanigelişme düzeylerinden bağımsız olarak tüm değişkenlerin ekonomik büyümeyi pozitifşekilde etkilediği sonucu elde edilmiştir.
|
Bu çalışmanın amacı, Tanzimat dönemi ile birlikte mali alanda gerçekleştirilen enönemli reformlardan biri olarak taşrada kurulan muhassıllık meclislerinin işlevselliğiniCumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı arşiv belgeleri aracılığı iledeğerlendirmektir. XIX. yüzyıl Osmanlı Devleti için idari, iktisadi, sosyal, kültürel vb. birçokalanda yeniliklerin ve değişimlerin yaşandığı bir yüzyıldır. XVIII. yüzyılın son çeyreğindeIII. Selim döneminde başlayan ve XIX. yüzyılda II. Mahmud ile devam eden reformhareketleri sonucu 3 Kasım 1839 yılında Tanzimat fermanı ilan edilmiştir. Tanzimat dönemireformlarının temel amacı merkeziyetçi bir devlet yaratarak idari ve mali anlamda taşraidaresini kontrol altında tutmaktı. Bu doğrultuda mali alanda yeniden merkeziyetçi, tekhazineli ve tek bütçeli sisteme dönmek için adımlar atılmaya başlanmıştı. Ancak bu alandabaşarılı olabilmenin ve etkin bir mali sistem kurabilmenin yolu ise gelirlerin arttırılmasındangeçiyordu. Gelirlerin arttırılması adına Tanzimat reformları aracılığıyla atılan ilk adımtaşrada iltizam sisteminin kaldırılıp yerine mali merkeziyetçilik politikası doğrultusundamuhassıllık meclislerinin kurulmasıdır. Osmanlı Devleti’nin mali yapısının merkezileşmesine yönelik ilk uygulamalardan biri olması nedeniyle muhassıllık teşkilatının değerlendirilmesiönem arz etmektedir. Bu doğrultuda çalışmada ilk olarak Osmanlı Devleti’nin en yaygınvergi toplama yöntemi olan iltizam sisteminden bahsedilmekte daha sonra ise Tanzimatfermanı ile en temel vergi toplama sistemi olması amacıyla kurulan muhassıllık teşkilatıdeğerlendirilmektedir. Osmanlı arşiv kaynaklarından elde edilen bilgiler doğrultusundamuhassıllık sistemi ile istenilen başarıya ulaşılamadığı ve hazine gelirlerinde önemliazalmalar olduğu görülmektedir. Bu nedenle de 1842 yılında muhassıllık teşkilatıkaldırılarak iltizam sistemine geri dönülmüştür.
|