Nusayrîler adıyla tanınan Arap Alevîlerinin 20. asırda Suriye’de dikkat çekici bir dinî-kültürelcanlanma yaşadıkları gözlenmektedir. Söz konusu canlanmanın zuhur etmesinde çeşitliâmiller etkili olmakla birlikte din adamlarının üstlendiği aktif rol gözden kaçırılmamalıdır.Bu din adamlarından biri de ilmî-edebî şahsiyetiyle öne çıkan Şeyh Abdurrahmân elHayyir’dir. Hayyir, gerek Arap Alevîlerinin dinî-siyasî kararlarına yön veren kanaatönderlerinden biri olması, gerekse bu ekolün sosyal, kültürel ve dinî hayatını “içeriden biri”sıfatıyla dikkatli bir şekilde gözlemleyerek eserlerine yansıtması bakımından önemli birisimdir. 1904 yılında Lazkiye’ye bağlı Kırdâha beldesinde doğan Hayyir, başta ŞeyhSüleyman el-Ahmed (ö. 1942) olmak üzere dönemin önde gelen âlimlerinden çok iyi bireğitim almış, genç yaşında ilmi ve zekâsıyla temayüz etmiştir. 1924’ten 1943’e kadar çeşitlimedreselerde öğretmenlik yaptıktan sonra 1950’li yılların ortalarında Dımaşk’a taşınmıştır.Dımaşk Radyosu’nda yayınlanan “Min Nidâi’l-Îmân” adlı programı sayesinde ün kazanmış, busayede İslâm dünyasından çok sayıda fikir adamıyla irtibat kurarak ufkunu genişletmiştir.Hafız el-Esed döneminde yıldızı parlamış, İslâm mezheplerinin birbirine yaklaştırılmasıprojesinde aktif bir rol üstlenmiştir. Arap Alevîlerini dinî-siyasî ortamlarda liyakatle temsiletmiş, onlara yöneltilen suçlamaları ilmî bir üslupla çürütmüştür. Tartus, Humus, Sâfîtâ,Lazkiye ve Dımaşk’ta Arap Alevîlerinin yaşadığı mıntıkalarda çok sayıda mescidin inşaedilmesine öncü olmuştur.1986 yılında Dımaşk’ta vefat eden ve toprağa verilen Hayyir, ardında çok sayıda matbu vemahtut eser bırakmıştır. Matbu eserleri arasında en çok dikkat çekenler, Arap Alevîlerininöğretisi ve ortadaki durumu hakkındaki ‘Akîdetunâ ve vâki‘unâ nahnu’l-Müslimîn elCa‘feriyyîn el-‘Aleviyyîn ve Suriye asıllı akademisyen Şâkir Mustafa’nın Arap Alevîlerine ilişkinsorularını cevaplandırdığı er-Red ‘ala’d-Düktûr Şâkir Mustafa’dır. Mahtut eserleri arasında enönemli olanı ise Min Talâi‘i’n-nahdati’l-edebiyye fî muhâfazati’l-Lâzıkiyye’dir. Elli yıllıkçalışmanın ürünü olan bu eser, 19. ve 20. asırlarda Suriye sahilinde yaşayan ve sayıları yüzübulan Arap Alevî âlim ve ediplerin biyografilerini sunmakta, edebiyatlarından ve şiirlerindençeşitli hacimlerde örneklere yer vermektedir.Hayyir, eserlerinde Usûlî-İmâmî bir âlim görüntüsü çizmiştir. Onun Arap Alevîliğini Usûlîİmâmîlikle özdeşleştiren yaklaşımı, Arap Alevî kimliği buharlaştırdığı için ekolün içerisindenbazı sert eleştirilerle karşılaşmıştır. Ancak bu yaklaşımı sergileyen tek kişi o değildir. Zira1972 yılında Hayyir’in de aralarında bulunduğu 80 Arap Alevî âlimin imzaladığı “Beyânu‘Akîdeti’l-Müslimîn el-‘Aleviyyîn” adlı bildirgede aynı yaklaşım görülmektedir. Bu durumdasöz konusu âlimlerin Alevîliklerini değil de onları bu yaklaşımı sergilemeye sevk eden sebebisorgulamak daha doğrudur. Muhtemelen onlar yaşanan olağanüstü siyasî ve sosyalgelişmelere bakarak Arap Alevîliği tarihinin hassas bir merhaleden geçtiğini düşünmüşler,ekolün haklarını layıkıyla savunabilmek için Şîa’nın en büyük ve organize kolu olan Usûlîİmâmiyye ile özdeş görünmekten daha iyi bir seçenek bulamamışlardır. Arap Alevî kökenliHafız el-Esed’in 1971 yılında Suriye devlet başkanı olmasıyla birlikte Alevîlere yönelik yoğunbir karalama kampanyası başlayınca bu görüş daha fazla ağırlık kazanmıştır. Bahsi geçenbildirgenin 1972 tarihli olması, bu bağlamda manidardır. Bildirgenin önsözünün HasanMehdî eş-Şîrâzî tarafından yazılmış olması, içeriğinin Usûlî İmâmiyye tarafından tasvipedildiğini göstermektedir. Hayyir, teşbih ve tecsimi reddetmiş, bâtına ve te’vile sıcakbakmamış, tenâsüh fikrini ikna edici bulmamıştır. İslâm mezheplerini birbirine yaklaştırmaprojesinin aktif yöneticilerinden biri olması bakımından diğer ekollerle tartışmaya girmemiş,eserlerinde uzlaştırıcı ve ılımlı bir dil kullanmıştır.Bu makale, Hayyir’in hayatını, eserlerini ve görüşlerini konu edinmiş, bu suretle Suriyeözelinde Arap Alevîlerinin 20. asırdaki dinî-kültürel yapısına belli bir açıdan ışık tutmayıamaçlamıştır. Makalede deskriptif yöntem takip edilmiş, ayrıca Hayyir ve fikirleri üzerindederinleşmeye gayret gösterilmiştir.