NEBAHAT ÖZERDOĞAN , Berrak Mızrak ŞAHİN,
NEDİME KÖŞGEROĞLU ,
İLKAY ÇULHA ,
NEŞE ÇELİK ,
FATMA DENİZ SAYINER ,
AYFER AÇIKGÖZ ,
AYŞE ÖZKARAMAN ,
DİDEM ARSLANTAŞ ,
KEVSER SETENAY ÖNER , Mine BOYACI, Sevgi GİRAY,
RAZİYE NESRİN DEMİRTAŞ , Sinan ÖZALP
Objective: The aim of the study is to increase the participation level of women in screening programs by increasing the level of knowledge about early diagnosis and screening methods for breast cancer (BC).Materials and Methods: This was a pretest-posttest one group design study held in Eskişehir Osmangazi University, Turkey. The sample consisted of 405 women in all departments of the University. Data were collected using socio-demographic forms and questionnaires. Training about BC was provided for participants. The questionnaire used prior to the training to measure levels of knowledge about BC was re-administered 3 weeks after the training. Results: The women were most commonly aware of the breast self-examination (68.1%). The ratio of women who had had mammography in the previous year was 11.4%. The BC knowledge level significantly increased after the training (p=0.001). Conclusion: This study determined that the level of knowledge about BC in terms of early detection and screening was low and that the percentage of participation in screening was also low
|
Bu tanımlayıcı çalışma, Eskişehir ilindeki bir aile sağlığı merkezine başvuran 464 kadının aile içi şiddete maruziyet durumları ile sosyo-demografik özellikleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanmasında kadınların ve evli kadınların eşlerinin bazı sosyo-demografik özelliklerini belirlemeye, kadınların şiddet ve şiddet türlerine ilişkin bilgi düzeylerini ölçmeye yönelik sorulardan oluşan anket formu kullanılmıştır. Çalışmaya katılan kadınların %43,1'inin aile içi şiddete maruz kaldığı, ilkokul ve altı öğrenim grubundaki kadınların %55,6'sının aile işi şiddete maruz kaldığı, çalışan kadınların çalışmayan kadınlardan daha fazla şiddete maruz kaldığı (%50,3), evlenme yaşının azalmasıyla aile içi şiddete maruz kalma oranının (%66,3) arttığı saptanmıştır. Aile içi şiddete maruz kalan ve kalmayan kadınların şiddete ilişkin bilgi puanları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0.05).
|
Amaç: Bu çalışma, hemşirelerin iş doyum düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırma, Bursa Çekirge Devlet Hastanesi'nde çalışan hemşireler üzerinde yapılmıştır. Hastanede çalışan toplam hemşire sayısı 357 olup, bunlardan çalışmaya katılmayı kabul eden 284 hemşire (%79,5) çalışma grubunu oluşturmuştur. Araştırmanın yürütülmesi için gerekli olan verileri toplamak amacıyla iki form kullanılmıştır. Birinci kısımda hemşirelerin bazı sosyo-demografik özellikleri ile ilgili, ikinci kısımda ise Minnesota İş Doyumu Ölçeği ile ilgili sorular yer almaktadır. Veriler, Statistical Package for the Social Sciences (SPSS version 20.0) istatistik paket programında değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışma grubunu oluşturanların 203'ü (%71,5) kadındır. Yaşları 17-54 arasında değişmekte olup, ortalama 33,1±7,85 yıldır. Bu çalışmada hemşirelerin genel iş doyumu düşük düzeyde olup, puan ortalaması 2,83±0,73'tür. Çalışmamızda yapılan çoklu lineer regresyon analizine göre işinden memnun olmanın ve toplam 5 yıl ve altında çalışmış olma durumunun içsel-dışsal ve genel doyumu; son bir yılda kongre/seminer vb. etkinliklere katılmış olmanın sadece içsel doyumu, aile gelir durumunun 2000 TL ve altında olmasının ve 20012500 TL arası olmasının ise dışsal ve genel doyumu artırdığı saptanmıştır. Sonuç: Çalışmamızda hemşirelerin iş doyum düzeylerinin düşük düzeyde olduğu bulunmuştur. İş doyumunu artırmak için; 5 yıl ve üzerinde çalışanlara haftalık çalışma süresinin 45 saat altına çekilmesine yönelik yeni planlamaların yapılması, hemşirelerin çalışacakları birimle ilgili tercihlerinin dikkate alınması ve hemşirelikte bilimsel aktivitelerin desteklenmesi, devletin ilgili kurumlarının 2001 TL'yi minimum ücret olarak kabul ettirebilecek bir düzenleme yapması yararlı olabilir
|
Amaç: Bu çalışma hemşirelerin uyku kalitesini ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma kesitsel tipte bir çalışmadır. Araştırmanın evrenini Bursa Çekirge Devlet Hastanesi'nde çalışan 357 hemşire oluşturmaktadır. Araştırmada örneklem seçimine gidilmeden evrenin tümüne ulaşmak hedeflenmiş ancak, araştırmaya katılmayı kabul eden 284 hemşire (%79.5) örneklemi oluşturmuştur. Veriler, çalışmaya katılmayı kabul eden hemşirelerden aydınlatılmış yazılı onam alınarak toplanmıştır. Araştırmanın yürütülmesi için gerekli olan verileri toplamak amacıyla, hemşirelerin bazı sosyo-demografik özellikleri ile ilgili veri toplama formu ve Pittsburgh Uyku Kalitesi Ölçeği kullanılmıştır. Veriler, IBM SPSS (versiyon 20.0) istatistik paket programında değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışma grubunu oluşturanların 203'ü (%71.5) kadındır. Yaşları 17-54 arasında değişmekte olup, yaş ortalaması 33.1±7.85 yıldır. Çalışmada hemşirelerin Pittsburgh Uyku Kalitesi Ölçeği'nden [12.49±5.79 (med:13; min: 0; maks: 25)] aldıkları saptanmıştır. Yapılan çoklu lineer regresyon analizine göre de, toplam çalışma süresinin 5 yıl ve altında olması durumunun uyku kalitesini artırdığı saptanmıştır. Sonuç: Çalışmada hemşirelerin uyku kalitesinin; toplam çalışma süresinin 5 yıl ve altında olması durum değişkeninden olumlu, dahili-cerrahi ve yoğun bakım birimlerinde çalışma ve işinden memnun olmama değişkenlerinden ise olumsuz etkilendiği bulunmuştur. Bu sonuçlar doğrultusunda çalışan memnuniyeti değerlendirmelerinin etkin şekilde yapılması, değerlendirilmesi ve servisler arası rotasyon uygulaması önerilebilir.
|
Amaç: Bu çalışmanın amacı, kemoterapi tedavisi uygulanan hastaların hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyini belirlemede kullanılabilecek bir ölçme aracının geçerlilik ve güvenilirlik çalışmasını yapmaktır. Yöntem: Bu çalışmada, kemoterapi alan hastaların hemşirelik bakımına yönelik memnuniyet düzeyini belirlemek amacıyla geliştirilen "hasta memnuniyet ölçeği" kullanılmıştır. Ölçeğin geçerlilik ve güvenilirliği 50 hastada yapılan istatistiksel analizler ile doğrulanmıştır. Bulgular: Ölçeğin güvenirliğini belirlemek için test-tekrar test uygulaması yapılmış ve iki uygulama arasındaki korelasyon katsayıları her bir madde için 0.75'ten yüksek bulunmuştur (p<0.001). Ölçeğe uygulanan faktör analizi ve yapı geçerliliğinden sonra kalan 29 maddenin tek faktörde toplandığı, "hasta memnuniyeti" olarak isimlendirilen maddelerin 0.51-0.84 arasında puan aldığından ölçme aracının geçerli olduğu saptanmıştır. Güvenilirlik analizi ve maddelerin toplam korelasyonunda her bir maddenin 0.50-0.80 arasında korelasyon katsayılarına sahip olmaları, maddelerin birbirleri ile tutarlılığının olduğunu göstermektedir. Sonuç: Kemoterapi alan hastaların memnuniyetini ölçmek için geliştirilen hasta memnuniyet ölçeğinin yapısal geçerliliği, iç güvenilirliği ve uygulanabilirliği; Cronbach-œ analizi, faktör analizi ve t testi sonuçları ile kanıtlanmıştır.
|
Bu çalışmanın amacı, Eskiþehir'in bir mahallesinde yaşayan 65 yaş ve üzeri bir grup yaşlının sosyoekonomik özellikleri ve sağlık durumlarını belirlemekti. Çalışma grubumuzu oluşturan yaşlıların (n=100) yaş ortalaması 70.5±6.07 yıl idi. Yardımcı cihaz kullananların çoğunluğunu erkekler (%64.3) oluşturuyordu. Yaşlıların %21'inin aktif cinsel yaşamı vardı ve bunların çoğunluğu erkek ( 66.7) idi. Ev dışında aktivitelere katılmayanların çoğunluğunu (%66.2) kadınlar oluşturuyordu. Sağlık durumlarını fena değil ya da kötü olarak niteleyenlerin oranı, 65-74 yaş arasındakilere göre, 75 yaş ve üzerindeki yaşlılarda daha fazla idi (Sırasıyla, %54.8 ve %77.8). Herhangi bir sağlık kurumuna başvuranların çoğu (%59.3), 75 yaş ve üzeri grupta idi. Sağlık güvencesi olmayanlar (%80) herhangi bir sağlık kurumuna daha fazla başvurmuşlardı. Yaşlılarda en sık görülen sağlık sorununun dolaşım sistemiyle ilgili sorunlar (%73.7) olduğu belirlendi. Hem ülkenin, hem de bireylerin sosyoekonomik durumları, insanların kültürel yapıları, var olan gelenekler ve görenekler genel olarak değerlendirildiğinde; hizmet sunulacak kitle hakkında ne kadar çok bilgiye sahip olunursa, elde bulunan olanaklarla o denli etkin müdahalelerde bulunulabileceği sonucuna varıldı.
|
Amaç: Bu çalışmanın amacı, televizyondaki (TV) filmlerdeki şiddetin sıklığı, süresi ve türünü belirlemek ve şiddetten korunmak için önerilerde bulunmaktır. Yöntem: 07.02.2004-14.02.2004 tarihleri arasında, 5 farklı özel TV kanalında (Kanal D, A TV, Show TV, TGRT, Star TV), hafta içi 16.00-21.30, hafta sonu 09.00-21.30 saatleri arasında rastgele seçilmiş filmler araştırmacılar tarafından eğitilen çalışma ekibi tarafından izlenmiştir. İzlenen şiddet türü ve programın süresi araştırıcılar tarafından oluşturulan veri toplama formuna kaydedilmiştir. Bulgular: Seyredilen filmlerin ortalama süresi 5600 saniye ve şiddet oranı %33.1 (1851.3 sn) olarak bulunmuştur. En yüksek oranda fiziksel şiddet bulunmuş olup toplam sürenin %13.8'ini, toplam şiddet süresinin de %41.7'sini oluşturmuştur. Fiziksel şiddet türleri arasında en yüksek oranda yaralama saptanmış (311.7 sn), bunu vurma (259.6 sn) izlemiştir. Ruhsal şiddet öğesi olan endişe 3.5 dakika (205.7 sn) ile en yüksek oranda olup bunu 2.8 dakika (167.78 sn) ile korkutma izlemiştir. Sözel şiddet öğelerinden azar 5.6 dk (338.2sn) ile en yüksek oranda bulunmuştur. Sonuç: Bulgular ışığında konu tartışılmış ve çocukların ya da izleyenlerin TV'deki şiddetten en az etkilenmesi açısından öneriler sunulmuştur.
|
Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde rutin olarak kullanılan 7 farklı dezenfektan (benzalkonyum klorit, povidon-iyot, "%12'lik ethandiol + %0.5'lik pentandiol + %7.5'lik didesil-dimetil amonyum klorit" karışımı, gluteraldehit, klorheksidin glukonat, sodyum hipoklorit, etoksidiamino akridin), aynı hastanede sık izole edilen nozokomiyal bakteriyel patojenlere (19 Gram negatif, 25 Gram pozitif) karşı etkinlikleri yönünden modifiye Kelsey-Sykes yöntemi ile araştırılmıştır. Klorheksidin glukonat, povidon-iyot ve gluteraldehitin tüm patojenlere karşı en etkili dezenfektan olduğu saptanmıştır. Antibiyotik duyarlı ve dirençli suşlar arasında biyositlerin etkinliği farklılık göstermemiştir. Raeruginosa suşlarının tümü %0.01'lik benzalkonyum klorit ve "%12'lik ethandiol + %0.5'lik pentandiol + %7.5'lik didesildimetil amonyum klorit" karışımının %0.25, %0.5 ve %1'lik konsantrasyonlarına dirençli bulunmuş, geniş spektrumlu beta-laktamaz üreten bir K. pneumoniae suşu ile vankomisine dirençli bir E.faecium suşunda da %0.55'lik sodyum hipoklorite direnç gözlenmiştir. Etoksidiamino akridinin tüm test suşlarına karşı az aktivite gösterdiği veya hiç etki göstermediği belirlenmiştir.
|