The aim of this study was to examine the direct and indirect relationship between student school absenteeism, personal factors (academic self- perception, attitudes towards teacher and school, goal valuation and motivation/self-regulation), family factors (parents' educational level and income), and academic achievement in structural equation model. Four hundred and twenty three high school students participated in the study. The findings revealed that student absenteeism was negatively related to academic self-perception, attitudes towards teacher and school, goal valuation, motivation/ self-regulation, and academic performance. Results also revealed that student absenteeism differed in respect to parents' educational level and income. Results from SEM analyses noticed that personal and family factors significantly predict previous and current student absenteeism. SEM analyses also revealed that previous student absenteeism significantly predict previous academic achievement. Finally, SEM analyses noticed that previous student absenteeism and previous academic achievement can predict current student absenteeism. Contribution and implications of these findings were discussed in detail
|
Bu çalışmanın amacı, erteleme eğilimi- akademik başarı ve erteleme eğilimi-akademik doyum ilişkisinde akılcı inançların farklılaştırıcı rolünü incelemektir. Araştırmaya Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde farklı bölümlerde öğrenim gören yaşları 19 ile 26 arasında değişen, 232'isi kız ve 62' si erkek olmak üzere 294 öğrenci katılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak, Tuckman Erteleme Eğilimi Ölçeği, Akademik Doyum Ölçeği, Akılcı İnançlar ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Analizler, erteleme eğiliminin akademik doyum, akademik başarı ve akılcı inançlarla negatif yönde ilişkili olduğunu, buna karşın akademik doyum ve akademik başarının akılcı inançlar ile pozitif yönde ilişkili olduğunu göstermiştir. Hiyerarşik regresyon analizi sonuçları, akılcı inançların sadece erteleme eğilimi- akademik doyum ilişkisinde farklılaştırıcı etkisinin olduğunu, erteleme eğilimi- akademik başarı ilişkisinde ise farklılaştırıcı etkisinin olmadığını göstermiştir. Diğer bir ifadeyle, erteleme eğiliminin akademik doyum üzerindeki etkisi akılcı inançların düzeyine bağlı olarak artmakta ve azalmaktadır. Araştırmadan elde edilen bulgular, alan yazınıyla ilişkisi içinde tartışılmış ve bazı önerilerde bulunulmuştur
|
Bu çalışmada, birey-çevre uyumu, üniversiteye aidiyet duygusu, akademik doyum ve akademik başarı değişkenleri arasındaki doğrudan ve dolaylı ilişkiler yapısal eşitlik modeli çerçevesinde incelenmiştir. Çalışmaya Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesinde farklı alanlarda öğrenim gören, yaşları 19 ile 32 arasında değişen 300 öğrenci katılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak, Akademik Uyum Ölçeği, Akademik İçsel İlgi Ölçeği, Üniversiteye Aidiyet Ölçeği, Akademik Doyum Ölçeği ve kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre, aidiyet duygusu, birey-çevre uyumu ve akademik doyum ilişkisinde kısmi aracılık rolü üstlenmektedir. Analiz sonuçları ayrıca, akademik doyumun; birey-çevre uyumu ve akademik başarı, üniversiteye aidiyet duygusu ve akademik başarı ilişkisinde tam aracılık rolü üstlendiğini göstermiştir. Araştırmada elde edilen bulgular, eğitim yöneticileri, eğitimciler ve psikolojik danışmanlar açısından ele alınıp tartışılmıştır.
|
Bu çalışmada akademik erteleme eğilimi ile öğrencilerin tükenmişlik duygusu düzeyleri ve akademik başarıları arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmaya Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde farklı bölümlerde öğrenim gören yaşları 17 ile 31 arasında değişen 323 öğrenci katılmıştır Araştırmada veri toplamak için Aitken Erteleme Eğilimi ölçeği, Maslach’ ın Tükenmişlik Ölçeğinin öğrenci versiyonu kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda, akademik erteleme ile öğrenci tükenmişlik duygusunun, duygusal tükenmişlik, duyarsızlaşma ve düşük akademik yeterlik boyutları arasında olumlu bir ilişki olduğunu göstermiştir. Yapılan regresyon analizi sonuçları, akademik erteleme eğiliminin, tükenmişlik duygusunun bütün alt boyutlarını istatistiksel olarak anlamlı düzeyde öngördüğünü göstermiştir. Yapılan analizler ayrıca, öğrencilerin akademik başarıları, erteleme eğilimi ve tükenmişlik duygusu düzeyleri arasında anlamlı düzeyde olumsuz bir ilişki olduğunu göstermiştir. Bulgular eğitimciler ve psikolojik danışmanlar açısında ele alınıp tartışılmıştır.
|
Problem Durumu: Küreselleşmenin ve teknolojik gelişmelerin bir fonksiyonu olarak çağdaş yaşam karmaşıklaşmakta, farklı yaş grupları ve farklı kültürler arasında etkileşim ve sosyal hareketlilikler gittikçe artmaktadır. Artık daha çok sayıda insan, kısa ya da uzun süreli olarak bu etkileşime ve sosyal hareketliliğe katılmaktadır. Gerek askere gitme, yatılı okulda okuma, farklı bir şehirdeki üniversiteye başlama gibi ülke içi hareketlilik bağlamında; gerekse yurt dışı eğitim alma, göçmen olarak yurt dışına gitme, eğitim temelli değişim programlarına katılma gibi ülkeler ve kültürler arası etkileşim bağlamında sosyal hareketlilik artmaktadır. Bazen bu hareketliliğe ülkeler arasındaki ya da ülke içindeki iç savaşlar, doğal afetler, kuraklık, açlık v.b etkenlerde eklenebilmektedir. Tüm bu hareketlilik sürecinde bireylerin yeni yaşamlarına uyum sağlayabilmeleri önemli bir sorun haline gelmekte, uyum sağlayamayan bazı insanlar geçmişi, önceki yaşam koşullarını, evlerini ve arkadaşlarını özlemektedir. Bu özlem süreci sıla özlemi olarak kavramsallaştırılabilir, yuvaya ve köklerine yönelik bir özlem olarak değerlendirilebilir. Sosyal hareketliliğin bir fonksiyonu olarak yaşanabilecek sıla özlemi yaşantısını anlamaya yönelik çalışmalara ve bireylerin sıla özlemi düzeylerini belirleyebilecek bir ölçme aracına gereksinim duyulacağı açıktır. Ülkemiz alan yazınında sıla özlemini ölçecek bir ölçme aracının olmaması, gerek bu sosyal hareketlilikten etkilenen popülâsyonu tanımada, gerekse bu popülâsyona yönelik yapılacak geliştirici ve önleyici psikolojik yardım çalışmalarını olumsuz etkileyecektir. Bu çalışmayla bireylerin sıla özlemi düzeylerini belirleyebilecek bir ölçme aracını Türkçe’ye uyarlayarak alan yazınındaki önemli bir boşluğun doldurulmasına katkı sağlamak amaçlanmıştır. Araştırmanın Amacı: Utrecht Sıla Özlemi(USÖ) Ölçeği’nin uyarlanması bu çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Türk kültürüne Ölçeğin Türkçe’ye Uyarlanması: Ölçeğin orijinal İngilizce formu, ölçeği geliştiren araştırmacılardan izin alınarak, önce birinci yazar tarafından Türkçe’ye çevrilmiş, sonra Pamukkale Üniversitesi, Eğitim fakültesinde çalışan, alanda uzman ve iyi derecede İngilizce bilen üç öğretim üyesi tarafından Türkçe’den İngilizce’ye tekrar çevrilmiştir. Ölçeğin son şekli, üç öğretim üyesi tarafından çeviriler karşılaştırılarak elde edilmiştir. Araştırmanın Yöntemi: Araştırmanın çalışma grubunu Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesinde farklı bölümlerde öğrenim gören dört grup 1. sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Birinci sınıf öğrencilerinin tercih edilmesinin nedeni, ölçeğin orijinal geçerlik ve güvenirlik çalışmasının yapıldığı gruba benzerliğidir. Araştırmada açımlayıcı faktör analizi, doğrulayıcı faktör analizi, ölçüt bağıntılı geçerlik ve iç tutarlılık için dört ayrı çalışma grubu kullanılmış, bir çalışma grubundaki bireyler diğer çalışma gruplarına alınmamıştır. Araştırmaya yaşları 16 ile 27 arasında değişen toplam 1130 kişi katı
|
Amaç: Bu çalışmanın amacı, tükenmişliğin diş hekimliği öğrencileri arasındaki yaygınlığı ile demog- rafik özellikler arasındaki ilişkiyi incelemektir. Gereç ve Yöntem: Araştırmaya Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde öğrenim gören, 19-24 yaş arası (121 kız, 129 erkek olmak üzere) toplam 250 öğrenci katılmıştır. Araştırmada veri toplama araç- ları olarak Maslach Tükenmişlik Ölçeği, Maslach Tükenmişlik Ölçeği Öğrenci Versiyonu ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. İstatistiksel analiz için veri setinin türüne göre; frekans analizi, bağımsız gruplarda t- testi ve Kruskal-Wallis tek yönlü varyans analizi uygulanmıştır. Bulgular: Analizler; klinik öncesi sınıflardaki öğrencilerin % 15-22nin, klinik sınıflardaki öğrenci- lerin ise % 19-26nın orta ve yüksek düzeyde tükenmişlik yaşadığını göstermiştir. Klinik öncesi sınıflarda tükenmişliğin; cinsiyet, öğrenim gördüğü alanı tercih etme sırası, aileden uzakta yaşama ve öğrenim gö- rülen alanı değiştirme isteğine göre farklılaştığı saptanmıştır (p<0.05). Klinik sınıflarda ise tükenmişliğin; öğrenim gördüğü alanı tercih etme sırası, aileden uzakta yaşama ve öğrenim görülen alanı değiştirme isteği değişkenlerine göre farklılaştığı belirlenmiştir (p<0.05). Sonuç: Bu çalışmanın bulguları, tükenmişliğin diş hekimi adayları arasında yaygın olduğunu gös- termektedir. Diş hekimi adaylarının tükenmişlik düzeylerini düşürmeye yönelik önleyici çalışmaların yapılması; ağız ve diş sağlığı hizmeti kalitesinin geliştirilmesi açısından yararlı olabilir.
|
Bu çalışmanın amacı, öğretmen adaylarında öğrenme stratejileri ve bireysel özelliklerin akademik başarıyı yordamadaki rolünü incelemektir. Araştırmaya Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde farklı alanlarda öğrenim gören toplam 265 öğrenci katılmıştır. Veri toplama aracı olarak Öğrenme Stratejileri Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Bulgular, derin bilişsel öğrenme stratejileri ile sınıf, cinsiyet ve yaş gibi bireysel özelliklerin akademik başarıyı yordadığını göstermiştir. Araştırmada ayrıca, öğretmen adaylarının derin öğrenme stratejilerini daha yüksek, yüzeysel bilişsel stratejileri ise daha düşük düzeyde kullandıkları, akademik başarının derin bilişsel stratejiler ile anlamlı pozitif ilişkili olduğu, yüzeysel öğrenme stratejilerini kullanma düzeyinin cinsiyete ve bilişüstü öğrenme stratejilerini kullanma düzeyinin bölüme göre anlamlı olarak farklılaştığı görülmüştür. Bulgular eğitimciler açısından tartışılmış ve önerilerde bulunulmuştur.
|
Bu çalışmada, akademik erteleme eğilimi-akademik başarısı ilişkisinde, performans ve genel benlik saygısının dolaylı rollerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmaya Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesinde farklı bölümlerde öğrenim gören yaşları 17 ile 31 arasında değişen, 216sı kız ve 107 si erkek olmak üzere 323 öğrenci katılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Aitken Erteleme Eğilimi Ölçeği, Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, Durumsal Benlik Saygısı Ölçeğinin Performans Benlik Saygısı alt ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda, akademik erteleme eğilimi-akademik başarı ilişkisinde, performans ve genel benlik saygısının kısmi aracılık rolü üstlendiği görülmüştür. Bir diğer deyişle, akademik erteleme eğilimi ile akademik başarı arasındaki ilişki, öğrencilerin genel ve performans benlik saygısı düzeylerine bağlı olarak güçlenmekte veya zayıflamaktadır. Bulgular eğitimciler ve psikolojik danışmanlar açısında ele alınıp tartışılmıştır.
|
Bu çalışmanın amacı öğretmen adaylarının davranışlarındaki erteleme eğiliminin karar verme stilleri ile ilişkisini çeşitli psiko sosyal değişkenler açısından incelemektir. Araştırmaya Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesinde farklı bölümlerde öğrenim gören, yaşları 16 ile 31 arasında değişen (539 bayan ve 395 erkek) 984 öğretmen adayı katılmıştır. Araştırmada veri toplamak amacıyla Aitken Akademik Erteleme Eğilimi Ölçeği ile Karar Verme Stilleri Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizlerinde akademik görevleri erteleme eğiliminin, rasyonel karar verme stili ile negatif, kaçıngan ve anlık karar verme stilleri ile pozitif ilişkili olduğu, cinsiyet, öğrenim görülen alan, sınıf, ders çalışmak için tercih edilen zaman dilimi, akademik başarı ve ders çalışmaya teşvik eden etmenler açısından farklılaştığı görülmüştür. Elde edilen bulgular, eğitimciler, psikolojik danışmanlar ve ruh sağlığı alanında çalışanlar açısından ele alınıp tartışılmış ve bir takım önerilerde bulunulmuştur.
|
Akademik ve normal populasyonda çok yaygın olarak görünen erteleme davranışının nedenlerini ve sonuçlarını anlamak önemlilik arz etmektedir. İnsanlar yaşamın farklı alanlarında (akademik, mesleki, sosyal ilişkiler ve finanssal yönetim vb.) erteleme davranışından ve onun sonuçlarından farklı düzeylerde etkilenmektedir. Bir birey erteleme davranışından dolayı kendi işini kaybedebilir, okulundan atılabilir ya da evlilik yaşantısını tehlikeye sokabilir. Benzer şekilde, erteleme e¤ilimi yüksek bireyler, yetersiz zamanı kontrol etme ve düşük kişisel yeteneklerini algılama düzeylerinden dolayı psikolojik gerginlik ve psikolojik uyum sorunları yaşayabilirler. Bu çalışmanın amacı akademik ve normal populasyonda yaygın olarak görülen, oldukça önemli bir bireysel farklılık de¤işkeni olan erteleme davranışının kavramsal ve kuramsal çerçevede sunmaktır.
|