Bu çalışmada tüketime hazır bazı gıdalarda Enterokok türlerinin prevalansı, antibiyotik dirençliliği ve virülans faktörleri belirlendi. Analize alınan 187 gıda örneğinin 112 (%59,9)'sinde 114 Enterococcus spp. izole edildi. Et ürünlerinden 39 (%34,8), peynirlerden 42 (%37,5), salatalardan 25'i (%22,3) ve helva örneklerinden 8 (%7,1)'inde Enterococcus spp. izolatı elde edildi. Antibiyotik dirençlilik testi sonuçlarına göre, elde edilen Enterokok izolatlarının çalışmada kullanılan antibiyotiklerden en az dördüne dirençlilik gösterdiği tespit edildi. İzolatların hiçbirinde gelatinaz aktivitesi gözlenmezken, 36'sında (%31,6) hemolizin aktivitesi pozitif tespit edildi. Sonuç olarak starter kültür olarak kullanılabileceği ve insanlar için zararsız olduğu düşünülen bazı Enterokok türlerinin, virülens faktörler ve sahip olabilecekleri antimikrobiyal direnç bakımından halk sağlığı ve gıda güvenliği açısından bir risk oluşturabilmektedir. Bu nedenle gıda endüstrisinde starter olarak kullanılabilecek Enterokok türleri, patojenite özelliği bulunmayan ve antibiyotik direnç genlerine sahip olmayanlardan seçilmelidir
|
Bu çalışmanın amacı; lzmir, Çanakkale ve Balıkesir illerinin kentsel alanındaki hane halklarının keçi sütü ve ürünleri tüketim yapısını analiz etmektir. Araştırmada oransal örnekleme ile kent merkezlerinde yaşayan 500 hane halkından anketle veriler derlenmiştir. Keçi sütü ve ürünleri tüketimini etkileyen faktörlerin analizinde Iojistik regresyon (logit model) kullanılmıştır. 95 hane halkının keçi sütü, 166 hane halkının keçi peyniri, 50 hane halklnln ise keçi yoğurdu tükettiği saptanmıştır. Yıllık ortalama kişi başına tüketim; keçi sütü için 2.98 kg, keçi peyniri için 5.86 kg, keçi yoğurdu için ise 2.16 kg olarak hesaplanmıştır. Logit model sonuçları, ürüne ilişkin bilginin hem keçi peyniri, hem de keçi sütü tüketiminde önemli bir faktör olduğunu göstermektedir. Hane halkları keçi sütü ve ürünlerinin önemi ve yararları konusunda bilgilendirilmeli, ürünlerin kalite standartları konusunda bilinçlendirilmeli, ambalajlı ve markalı ürünleri seçmeleri konusunda yönlendirilmelidir.
|
Bu araştırmanın amacı, İzmir, Çanakkale ve Balıkesir illerinde keçi yetiştiriciliği yapan işletmelerde sürü yönetimi (bakım-besleme-sağlık koruma) uygulamaları bakımından bir durum tespiti yapmaktır. Araştırma verileri, tabakalı (oransal) tesadüfi örnekleme yöntemiyle belirlenen 234 işletmeden elde edilmiştir. İşletmeler, 75 baş ve daha az hayvanı olan (1.grup), 76-150 baş hayvanı olan (2.grup) ve 151 baş ve daha fazla hayvanı olan (3.grup) şeklinde gruplandırılmıştır. İller bazında Çanakkale, keçi varlığında ilk sırayı almakta, bunu Balıkesir ili izlemektedir. Keçi yetiştiriciliği yapan işletmelerin çoğunlukla yerleşik sisteme sahip olduğu, küçük işletmelerde göçer ya da yarı-göçer sistemin az da olsa devam ettiği söylenebilir. İşletmelerde baskın teke katım şekli serbest aşım şeklindedir. Elde aşım yapan işletme sayısı çok azdır. Tekelerin sürüde kalma süresi ortalama 10.11 aydır. İşletmelerin %55.13'ünde doğum için bir hazırlık yapılmakta ve %58.55'inde doğum bölmesi bulunmaktadır. İşletmelerin %55.13'ünde oğlakların sütten kesim ağırlığına ait bir kayıt yoktur. İşletmeler, damızlık gereksinimlerini öncelikle kendi sürülerinden sağlamaktadır. Keçi yetiştiriciliğinin geliştirilmesi amacıyla yetiştirici lehine kısa ve orta vadede alınacak teknik-ekonomik kararların ülkemizde bu üretim dalının gelişmesine önemli katkılar yapacağı beklenmektedir.
|
Bu araştırmanın amacı, İzmir, Çanakkale ve Balıkesir illerinde süt keçisi yetiştiriciliğini teknik ve ekonomik yönden analiz etmektir. Araştırmanın verileri tabakalı (oransal) tesadüfi örnekleme ile 234 işletmeden anket yöntemiyle derlenmiştir. İşletmelerin 2013 yılı faaliyetleri hayvan sayısına göre belirlenen üç grup altında analiz edilmiştir. Birinci grubu 75 baş ve daha az hayvanı olan, ikinci grubu 76-150 baş arasında hayvanı olan, üçüncü grubu da 151 baş ve daha fazla hayvanı olan işletmeler oluşturmuştur. İşletmelerin ortalama süt üretim miktarı 26251.82 kg, hayvan başına ortalama günlük süt verimi ise 1.65 kg olarak saptanmıştır. İşletmelerde sütün %85.38'i mandıralara ve entegre süt işleyen işletmelere pazarlanmaktadır. Üretici eline geçen ortalama süt fiyatı 1.31 TL/kg olarak hesaplanmıştır. İşletmelerde hayvan başına elde edilen ortalama brüt üretim değeri 357.31 TL, hayvan başına yapılan ortalama değişken masraf 196.06 TL, hayvan başına elde edilen ortalama brüt marj ise 161.25 TL olarak saptanmıştır.
|
Bu çalışmada köftelere farklı oranlarda zeytin yaprağı ekstraktı (ZYE) ilavesinin S. typhimurium, E. coli O157 ve S. aureus'un gelişimi üzerine antimikrobiyal etkisi araştırılmıştır. Kontrol grubu köfte örneklerinde 3 log ve 6 log inokülasyon düzeylerindeki S. typhimurium, E. coli O157 ve S. aureus sayıları sırasıyla depolamanın 7nci günü sonunda 0.05-0.40, 0.15-0.20 ve 0.17-0.36 logaritmik birim aralığında artış tespit edilmiştir. Depolama periyodunun sonunda farklı oranlarda ZYE ilave edilen örneklerde ise 3 ve 6 log inokülasyon düzeylerinde S. typhimurium, E. coli O157 ve S. aureus sayıları sırasıyla 0.15-0.60, 0.23-0.25 ve 0.23-0.94 logaritmik birim aralığında azalış olduğu ve ZYE'nin antimikrobiyal etkisinin önemli düzeyde (p < 0.05) olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak köftelere farklı oranlarda ZYE ilavesinin mikrobiyolojik kaliteyi iyileştirdiği, duyusal yönden herhangi bir olumsuzluk oluşturmadığı ve raf ömrü üzerinde olumlu yönde etki oluşturduğu saptanmıştır. Bu çalışmada, ZYE'nin köfte gibi gıdalarda antioksidan ve antimikrobiyal olarak kullanımı ile ilgili yeni çalışmaları teşvik edici bulgular ortaya koyulmuştur.
|
Amaç: Bu çalışmada, Afyonkarahisar'da beş farklı işletmede üretilen Türk sucuğu örneklerinde Enterobacteriaceae ve Staphylococcaceae familyalarına ait türlerin identifikasyonu yapıldı. Gereç ve Yöntem: Materyal olarak Afyonkarahisar'ın beş farklı bölgesinde üretilen Türk fermente sucukları kullanıldı. Enterobacteriaceae sayımı için Violet Red Bile Glucose Agar ve (ISO 21528-2 2004), Staphylococcaceae sayımı için Baird Parker Agar (FDA BAM 2001) kullanıldı. Enterobacteriaceae tür düzeyinde API-20E test kiti (bioMérieux Inc API- 20 E 2006) ile Staphylococcaceae tür düzeyinde API-Staph test kiti (bioMérieux Inc API-Staph 2009) ile identifikasyonu yapıldı. Bulgular: Türk sucuklarında Staphylococcaceae ve Enterobacteriaceae türlerinin izolasyon ve idetifikasyonu yapıldı. Araştırmada 90 Staphylococcus izolatı Türk sucuklarından izole edildi. İzole edilen Staphylococcaceae izolatları S. aureus (%12.94), S. epidermidis (%15.29), S. simulans (%12.94) ve S. carnosus (%11.76) olarak identifiye edildi. İzole edilen Enterobacteriaceae izolatları ise Citrobacter diversus (%5.96), Enterobacter sazazaki (%11.91), Enterobacter gergoviae (%17.87), Klepsiella ozaerae (%6.38), Salmonella arizonae (%6.38), Salmonella spp (%8.94), Escherichia coli (%8.94), Serratia marcescens (%6.81), Serratia liquefaciens (%6.38) ve Yersinia enterocolitica (%4.26) olarak identifiye edildi. Öneri: Türk sucuklarında Staphylococcaceae familyasına ait starter kültür olarak kullanılabilecek S. simulans ilk defa tespit edilmiştir. Ayrıca Türk sucuklarında tespit edilen Staphylococcaceae ve Enterobacteriaceae familyasına ait patojen bakteri türlerinin gıda güvenliği ve halk sağlığı açısından risk taşıdığını göstermektedir.
|
Bu çalışmada, farklı prensiplere dayalı üç farklı antibiyotik test kitinin performansları beta-laktam grubu antibiyotiklerden penisilin G, ampisilin, amoksisilin ve kloksasilin ile yapay olarak kontamine edilmiş çiğ süt örneklerinde değerlendirildi. Kontamine edilmemiş çiğ süt örneklerinde immunoreseptör ve enzimatik temelli test kitleri ile yanlış pozitif sonuç alınmadı. Bununla beraber, mikrobiyal inhibisyon temelli test kiti ile bir örnekten yanlış pozitif sonuç elde edildi. Türk Gıda Kodeksi maksimum kalıntı limitlerinde en yüksek hassasiyet oranı immunoreseptör temelli test kiti ile elde edildi. Enzimatik temelli test kitinin maksimum kalıntı limitlerindeki performansının yetersiz olduğu tespit edildi. Çalışmada, örnekteki antibiyotik kalıntılarının C18 katı faz ekstraksiyonu, benzoik anhidrit ve 1,2,4-triazol civa klorid solüsyonu ile türevlendirme ve 325 nm dalga boyunda UV ile tespit prensibine dayanan HPLC metodu kullanıldı. Metot tespit limitleri, ampisilin için 8 μg/kg, amoksisilin için 8 μg/kg; penisilin G için 6 μg/kg ve kloksasilin için 11 μg/kg olarak belirlendi. Ortalama geri kazanımlar % 67.7 ve % 76.6 arasında tespit edildi. Kromatografik metot ile elde edilen tespit limitleri, ampisilin, amoksisilin ve penisilin G için Türkiye ve Avrupa Birliği maksimum kalıntı limitlerinin üzerinde saptandı
|
Bu çalışma, Türk Sucuğu üretiminde doğal bir polisakkarit olan kitosanın farklı oranlarda (%0.05, %0.1, %0.5 ve %1) kullanılarak ürünün kalitesi üzerine etkilerini araştırmak amacıyla yapıldı. Kontrol grubuna %0.05 oranında nitrat ilave edildi. Deneysel sucuk üretiminin dört ayrı aşamasında (ette [DN1], karışım sonrası [DN2], dolum sonrası [DN3] olgunlaştırma sonrası [DN4]) ve depolamanın 1, 7, 15, 30 ve 60. günlerinde mikrobiyolojik analizler (Toplam aerobik mezofilik bakteri, Enterobacteriaceae, koliform, Escherichia coli, sülfitindirgeyen clostridia ve küf-maya sayımı) yapıldı. DN4 aşamasında duyusal nitelikleri (lezzet, renk, görünüm ve tekstür) değerlendirildi. Türk sucuğu üretiminde düşük oranlarda (%0.05, %0.1 ve %0.5) kitosan ilavesinin mikrobiyolojik ve duyusal kaliteyi olumlu yönde etkileyebileceği, yüksek oranlarda kitosan (örn., %1) uygulamalarının ise duyusal kaliteyi olumsuz yönde etkilediği belirlendi.
|
Araştırmada, Konya'nın Beyşehir ilçesindeki HACCP sertifikasına sahip beş su ürünleri işleme tesisinden temin edilen 80 adet dondurulmuş sudak balığı filetosu, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Su Ürünleri Yönetmeliği çerçevesinde, bakteriyolojik kalitesi yönünden incelendi. Numunelerin toplam aerobik mezofilik bakteri, koliform bakteri ve Staphylococcus aureus sayılarının sırasıyla ortalama 8.5x104 kob/g, 44 EMS/g ve 3.7x10 kob/g düzeyinde olduğu, numunelerin hiçbirinde Escherichia coli, Salmonella spp., Vibrio parahaemolyticus ve V. cholera'ya rastlanmadığı belirlendi. Bununla birlikte numunelerin, % 12.5'inin koliform bakteriyi 150-1100 EMS/g düzeyinde içerdiği ve % 2.5'inin koliform bakteri bakımından Su Ürünleri Yönetmeliği'ne uymadığı tespit edildi. Sonuç olarak sudak balığı filetolarının halk sağlığı açısından tehlike arz etmediği ancak numunelerin % 12.5'inin koliform bakteri içerdiği dikkate alındığında bu numunelerin temin edildiği bazı işletmelerin hijyenik koşullara tam olarak sahip olmadığı, dolayısıyla sanitasyon kurallarına yeterli düzeyde uymadığı kanısına varıldı.
|
Bu çalışmada, Van'da kasap ve marketlerde tüketime sunulan 100 adeti sığır ve 100 adeti koyun olmak üzere toplam 200 kıyma örneği Salmonella spp., L. monocytogenes, Cl. perfringens ve B. cereus yönünden incelenmiştir. Sığır kıyma örneklerinde Salmonella spp. %3, L. monocytogenes %22, Cl. perfringens %15 ve B. cereus %7 oranında bulunmuştur. Koyun kıymalarında Salmonella spp. %4, L. monocytogenes %ll, Cl. perfringens %9 ve B. cereus %5 oranında tespit edilmiştir. Sonuçlar, incelenen bakteriler yönünden hazır kıymaların halk sağlığı açısından büyük bir risk taşıdığını göstermektedir. Hazır kıymalarda oranın bu şekilde yüksek çıkmasına; personel, işletme ve ekipman hijyenine yeterli önemin verilmediği, işletmelerde ve bu üründe düzenli mikrobiyolojik kontrollerin yapılmadığı neden olarak gösterilebilir. Bu nedenle, kıyma üretiminde hijyen kurallarına (GMP) titizlikle uyulması, kıymaların önceden büyük miktarlarda hazırlanmaması ve çiğ olarak yada yeteri kadar ısı işlemi görmeden tüketilmemesi önerilebilir. Asıl tedbir olarak ürüne ait bir HA CCP programı geliştirilmesi, patojenlerin elemine edilmesinde veya kabul edilebilir seviyeye düşürülmesinde yararlı olacaktır.
|