Aim: The aim of this study was to evaluate the protective use ofquercetin in a rat model of radiation-induced enteritis and colitis.Methods: Twenty four adult rats were randomly divided into fourgroups. Group SHAM was given only physiological saline, group QUERwas given quercetin 50 mg/kg for 15 days, group RAD was given onlyirradiation and group QUER+RAD was given quercetin 50 mg/kg, andthen irradiated. Twenty four hours after the exposure to radiation,all rats were euthanized for the evaluation of the ileum and colonmorphology and biochemical measurements.Results: Compared with the SHAM group, the serum malondialdehyde(MDA) level was significantly higher in group RAD (p=0.004) andwas significantly decreased in group QUER+RAD (p=0.015). TheMDA levels in the ileum and colon tissues were significantly higherin group RAD (p=0.004 and p=0.002, respectively), while treatmentwith quercetin significantly reduced lipid peroxidation in both tissuesin group QUER+RAD (p=0.015 and p=0.009, respectively). Comparedwith the control group, the serum total antioxidant status (TAS) levelwas significantly lower in Group RAD (p=0.002) and was significantlyincreased in group QUER+RAD (p=0.009). TAS in the ileum and colontissues were significantly lower in group RAD (p=0.002 and p=0.002)and were significantly higher in both tissues in group QUER+RAD(p=0.002 and p=0.002, respectively).Conclusion: This study confirmed that, in the model of radiationinducedileitis and colitis in rats, quercetin effectively decreased oxidativestress and inflammatory damage to both ileum and colon tissues.
|
Bezoar, gıda veya yabancı cisimlerin gastrointestinal sistemde taş benze-ri kitle şeklinde sertledir ve nadiren obstrüksiyona ve ileusa neden olur. Midede olan bezoar, genellikle konservatif yöntemlerle tedavi edilebilir. Bezoarlar endoskopik tedavisi sırasında genellikle parçalanarak gastroin-testinal sistemden çıkartılır. Obstrüksiyonu endoskopik tedavinin nadir bir komplikasyonudur ve genellikle gastrointestinal sistemden çıkartılamayan bezoar parçalarına bağlı gelişir. Bu yazıda endoskopik bezoar tedavisi son-rası ileus gelişen 78 yaşında kadın hasta sunulmuştur.
|
Multifokal ve atlamalı tutulum, primer gastrointestinal lenfomalar için oldukça nadir görülen bir gelişim paternidir. Klinik ve makroskopik özellikleriyle Crohn hastalığını taklit eden kaldırım taşı görünümü ile dikkat çeken bir ince barsağın multifokal diffüz büyük B hücreli lenfoma olgusu, klinik ve patolojik özellikleri ile beraber sunulmuştur. 25 yaşındaki erkek olgunun jejunoileal rezeksiyon materyalinde, arada sağlam görünümde mukoza alanları izlenen, en büyüğü 2,5 cm çapında olan, ülsere, serozayı da infiltre eden polipoid görünümde multipl lezyonlar izlendi. Mikroskopik incelemede, belirgin nükleollü, veziküler nükleuslu, geniş eozinofilik sitoplazmalı, pleomorfik, atipik karakterde lenfoid hücrelerden oluşmuş tümöral infiltrasyon gözlendi. Bu atipik hücrelerde vimentin, LCA, CD20, CD79a ile B hücre fenotipinde immün reaksiyon izlendi. Olguya, diffüz büyük B hücreli lenfoma tanısı verildi. Crohn hastalığı belirti ve bulguları ile başvuran hastalarda nadir de olsa bu antitenin olabileceği vurgulanmıştır.
|
AMAÇ Bu çalışmanın amacı, karın içi kullanılan Ankaferd Blood Stopper’in (ABS) periton içi yapışıklık oluşumunu arttırıp arttırmadığını ve in vivo kullanıma bağlı majör toksik etkilerini irdelemektir. GEREÇ VE YÖNTEM Bu deneysel çalışma, çekal abrazyon uygulanan sıçan modelinde Ankaferd solüsyonunun periton içi yapışıklık oluşumu üzerine etkisini değerlendirmek üzere dizayn edildi. Periton içi yapışıklıklar cerrahi uygulama sonrası 10. gün makroskopik ve histopatolojik inceleme ile belirlendi. Yan etki varlığını irdelemek için kan, akciğer ve karaciğer dokuları alındı. BULGULAR Ankaferd Blood Stopper’in kullanımı ile karın içi yapışıklık oluşumunun azaldığı görüldü. ABS uygulanmasının kan biyokimyasal incelemelerinde herhangi bir bozulmaya neden olmadığı saptandı. Ancak akciğerlerde ve bağırsakların serozal yüzeylerinde akut ve kronik enflamatuvar değişiklikler ve karaciğerde minör yapısal değişiklikler izlendi. Bu değişikliklerin hiçbiri toksik değişiklik olarak değerlendirilmedi. ABS’nin diğer etkilerinin belirlenmesi için farklı dozlarda ve farklı klinik senaryolarda ileri çalışmalara ihtiyaç vardır. SONUÇ Periton içi yapışıklık oluşumu ABS uygulanan grupta kontrol grubu ve SF grubuna kıyasla daha az görüldü. İntraperitoneal ABS kullanıma bağlı olarak herhangi bir toksik etki saptanmamakla birlikte bazı minör değişiklikler gözlenmiştir.
|
Amaç: Kasık fıtığı onarımı en sık yapılan cerrahi uygulamalardan biridir. Bu çalışmanın amacı kırsal ve kentsel yerleşim yerlerinde yaşayan hastalar arasında tercih edilen anestezi yöntemi, hastaların karar verme sürecine katılımı ve hastanede yatma süresi açısından fark olup olmadığının değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Kasım 2001- Nisan 2006 tarihleri arasında elektif kasık fıtığı onarımı uygulanan 206 hastaya ait veriler retrospektif olarak değerlendirildi. Karadeniz bölgesinde yerel bir hastanede kasık fıtığı nedeniyle ameliyat edilen hastalar ulaşım imkanlarına göre kırsal ve kentsel yerleşim yerinde yaşayanlar olarak 2 gruba ayrıldılar. Bu gruplar arasında tercih edilen anestezi yöntemi, hastanede ameliyat sonrası yatış süresi ve hastaların karar verme sürecine katılımı irdelendi. Aynı zamanda hastaların yaşı ve cinsiyetine göre bu parametreler açısından fark olup olmadığı irdelendi. Sonuç: Ameliyat sonrası hastanede ortalama yatış süresi kırsal alanda yaşayanlarda ve erkeklerde daha uzundur. Genç hastalar ve şehirliler, yaşlılar ve kırsal kesimde yaşayanlara göre seçilecek ameliyat ve anestezi yöntemi konusunda daha çok kendileri karar verme eğiliminde olmuşlardır.
|
Papilla bölgesinde duodenal divertikül olan hastalarda safra yollarının endoskopik kanülasyonu çok zor olabilmektedir. Yetmiş yaşında bir bayan hasta akut kolanjit ve koledokolithiazis tanılarıyla hastanemize başvurdu. Hastaya sıvı resüsitasyonu ve antibiyotik tedavisi başlandı. Endoskopik retrograd kolanjiyopankreatografide duodenal divertikül nedeniyle safra yolları kanüle edilemedi. Farklı girişimlere rağmen safra yolları kanüle edilemedi. Endoskopik klip yardımıyla divertikülden kısmen everte edilen papilla fikse edildi. Papillanın sabitlenmesi safra yollarının direkt kanulasyonuna imkan sağladı. Kolanjiografide koledokta multiple kalkül izlendi. Sfinkterotomi, safra yollarından taş ekstraksiyonu yapılan hasta Endoskopik retrograd kolanjiyopankreatografiyi takip eden 9. gün iyi durumda taburcu edildi. Bu yazıda, özellikle büyük periampullar divertikül nedeniyle kanülasyonu çok zor olan olgularda, pankreas ve safra yollarının kanülasyonunda etkili ve güvenli bir yöntem olan endoskopik klip yardımıyla safra yolları kanülasyonu yöntemini hatırlatmak istedik.
|
|
Kist hidatik hastalığı, sıklıkla karaciıer ve akciıerleri etkilemektedir. izole dalak tutulumu az görülür. Dalak kist hidatiklerinde klinik sıklıkla sessizdir. Bu yazıda, cerrahi tedavisi yapılan ve izole dalak tutulumu olan, iki kist hidatik olgusu sunuldu. Çorum, Osmancık Devlet Hastanesi'ne epigastrium ve sol üst kadranda yıllardı r devam eden hafif şiddette karın ağrısı, şişkinlik, çabuk doyma yakınmalarıyla başvuran iki hastaya karı n ultrasonografi ve kontrastlı bilgisayarlı tomografi ile primer splenik kist hidatik tanısı kondu. Her iki hastaya splenektomi, kısmi diyafram rezeksiyonu, sol tüp torakostomi uygulandı. Ameliyat sonrası erken dönemleri sorunsuz seyreden hastalar ameliyat sonrası altı ve 18. günlerde taburcu edildi. Bir hastanın taburculu ğundan dört gün sonra evinde aniden hayatını kaybettiği öğrenildi. Diğer hastanın ameliyat sonrası 24 aylık takipleri sorunsuz devam etmektedir.
|