Felis catus gammaherpesvirus-1(FcaGHV-1) is a newly discovered feline virus, and its effects on the health of cats are not certainly known. Known feline viruses playa huge role in ocular disorders in domestic and wild cats. Also, emerging viruses may be responsible for ophthalmic diseases of cats.We aimed to investigate the presence of FcaGHV-1, Feline calicivirus(FCV), Feline herpesvirus -1(FHV-1), Feline immunodeficiency virus(FIV), Feline infectious peritonitis virus(FIPV), Feline leukemia virus(FeLV), Feline panleukopenia virus(FPV) in cats in Turkey by molecular methods, and to examine the relationship between the virus and ocular disorders by obtained data. Swab, blood and biopsy samples were collected from 45 owned cats with ocular disorders. Molecular techniques including viral genome amplification and sequencing were used in this study. Two out of 45 cats (2/45; 4.4%) found to be FcaGHV-1 and FIV positive.Our two sequences and a reference sequence from Japan (LC437925) have constructed a separated subgroup in the molecular phylogenetic tree. In this study, we have not found a closerelationship between ocular disorders and the presence ofFcaGHV-1. Thisis the first study exhibiting the presence of FcaGHV-1 and its molecular status in Turkey. Acquired knowledge suggests performing further studies on FcaGHV-1.
|
Viruslar ekolojide en dinamik mikro varlıklardır. Yapısı ve replikasyon stratejileri itibarıyla doğada varlıklarını sürdürmek için bir konakçıya ihtiyaç duyarlar. Viruslar genellikle replikasyon sırasında konakçısında olumsuz durumlar meydana getirirler. Virusun yapısına katacağı konakçı hücresinde sentezlenen proteinler konakçı hücre için hastalık tetikleyici unsurlar olmaktadırlar. Ekolojide değişen dengeler ve koşullar konakçı-virus ilişkisi üzerinde de sürekli bir değişime yol açmaktadır. Özellikle genomik yapıda meydana gelen değişimler virusların konakçı affinitesini de etkilemektedir. Virus genomunda meydana gelen bu değişikler ekolojide yer alan en gelişmiş canlılar olan insanların ve hayvanların sağlığı için büyük önem taşırlar. Buna en güncel örneklerden biri Coronavirus Disease-19 (COVID-19) salgını ve etkeni olan Severe Acute Respiratory Syndrome-Coronavirus-2 (SARS-CoV-2)’dir. SARS-CoV-2 orijin olarak nereden veya hangi canlıdan köken aldığı kesin olarak bilinmese de yapılan genetik analizler sonucu bazı yarasa ve pangolin türlerinde bulunan coronaviruslara yakınlık gösterdiği ortaya konmuştur. Bu sonuç SARS-CoV-2’nin mutasyonlar sonucu konakçı değiştirme ihtimali yüksek olan bir virus olabileceği hipotezini güçlendirmektedir. Bu kapsamda, derlemede, zaman içerisinde genetik farklılık geçirdikten sonra konakçı affinitesi değişen viruslardan bahsedilmiştir. Ayrıca geçmiş dönemde meydana gelen bu değişiklikler göz önünde bulundurularak gelecekte meydana gelebilecek yeni konakçı değişimleri ve muhtemel hastalık salgınları hakkında da öngörüler derlememizde konu edilmiştir.
|
SARS-CoV-2’nin neden olduğu COVID-19 pandemisi, bulunduğumuz zaman diliminde hızla dünya popülasyonu arasında yayılmaya devam etmektedir. 2020 yılı ve 2021 yılı başlarında ortaya çıkan yeni mutant ve varyantlar virusa karşı mücadelede handikaplar yaratmaktadır. Özellikle akut enfekte olan bireylerde tedavi için acil olarak kullanılan ilaçların tam olarak standardize edilememesi bilim dünyasını bu salgın ve gelecekteki salgınlar için arayışlara yöneltmiştir. Bu araştırmalarda tarihte elde edilen kanıtlara ve verilere dayalı olarak bazı uygulamalar ön plana çıkmaktadır. Bu uygulamalardan en çok bilineni ve tarihte hemen her virus salgınında acil olarak tedavide kullanılan yöntem “antiserum” ya da “konvelesan plazma tedavisi”dir. Bu tedavi biçiminde amaç; iyileşen hastanın serum/plazmasında bulunan nötralizan antikorlar hasta olan bireye verilerek virusun nötralize edilmesini sağlamaktır. Antiserum ve konvelesan plazma tedavisinin transfüzyonel bazlı olup bireye ve/veya ürüne bağlı bazı yan etkilerinin ortaya çıkabilme ihtimali ve nötralizan antikor içeriği bakımından serumun standardize edilememe gibi majör sorunları mevcuttur. Bu yüzden COVID-19 salgınında bilim insanları daha spesifik olarak SARS-CoV-2’ye karşı monoklonal antikor üreterek ve yan etkileri mümkün olduğunca minimize ederek hedefe kilitlenen bir tedavi yöntemi geliştirmeyi hedeflemişlerdir. Elde edilen monoklonal antikorlar farklı farklı olabilmektedir. Bu monoklonal antikorların belli oranda karıştırılarak hastaya verilmesine “antikor kokteyli” tedavisi denir.
Geleneksel yöntem antiserum-plazma tedavisi başta olmak üzere antikor bazlı yeni nesil ilaçlar geçmişteki salgınlarda ve COVID-19 pandemisinde kullanımları, elde edilen sonuçlar bu makalede derlenmiştir.
|
Canine coronaviruses (CCoVs), a member of the familyCoronaviridae, are the causative agents of acute gastroenteritis and are genetically divided into two groups, CCoV type I and CCoV type II. The aim of this study was to detect and characterize CCoV strains in fecal samples from six dogs exhibited gastrointestinal system symptoms. To determine the presence of the CCoV RNA, samples were tested by the reverse transcription-polymerase chain reaction (RT-PCR) assay targeting the partial Mgeneand then sequenced.Among six samples tested,two were found positive for CCoV RNA. Phylogenetic analysis was performed by Maximum-Likelihood (ML) method andrevealed that one of the obtained field sequences was classified into CCoV-I genotype; and the other positive sample grouped in CCoV-II genotype. Both genogroups demonstrated broad genetic diversity. Phylogenetic analysis of amino acid sequences shows that our CCoV field strains was closely related to Italy and Brazil strains and placed on different genogroup clades in the CCoVcluster. Sequence comparison of the partial M gene revealed nucleotide identity of 71–100% and 68–100% similarity among the 25 coronavirus strains. TR/Ccv2 (MK636864) and TR/Ccv6 (MK636865) obtained in this study demonstrated 78.5-97.5% and 71–99% nucleotide identity with other CCoV strains around the worldrespectively. The results of the study demonstrate, CCoV strains from different genogroups are circulating in Turkey and this is areport on the phylogenetic analysis of a CCoV in Turkey, which there is limited information.
|
Infertility and reproductive infections are the huge problems for the diary management throughout the world. Bovine herpesviruses actan enormous role in these complicated problems. Bovine Herpesvirus Type 1 (BHV-1) is the most outstanding herpesvirus causing genitaland uterine tracts infections among other reproductive viral agents, however, Bovine Herpesvirus Type 4 (BHV-4) is also responsible interms of similar symptoms and diseases. The main aims of the study are both to investigate the underlying potential presence of BHV-4 insubclinical uterine tract infection, and both to perform molecular and recombination analyses. A herd including 25 repeat breeder cowswere investi-gated by BHV-4. Two out of them were determined BHV-4 infected after a series of Polymerase Chain Reactions (PCRs) testswhich able to amplify partial Glycoprotein B (gB) and Thymidine Kinase (TK) gene regions. Obtained sequences were analyzed by usingphylogenetic and recombinational software, and two Maximum Likelihood (ML) tree have been constructed. To results, novel TurkishBHV-4 sequences fell into Genotype I in both constructed Maximum Likelihood (ML) phylogenetic trees, however, norecombination evidence has been observed in relevant software. This report is one of the rare genotyping studies on BHV-4 fromTurkey. This study showed that Turkish BHV-4 strains, as molecular, were highly probable to originate from European strains andmight be observed in different clinical reflections. This suggests that BHV-4 should be deeply investigated by further molecular techniquesand included in diagnostic panels for reproductive viruses.
|
Bu makalenin temel amacı, COVID-19/SARS-CoV2 enfeksiyonuna karşı tedavi ve aşı çalışmalarına ait global ölçekteyürütülen klinik denemeler hakkında bilgi sunmaktır. Bukapsamda dünyada iletişim ağı güçlü olan resmi firmalardan alınan günlük veriler ile daha yoğun çalışılan konulardikkate alınacaktır. Derlemenin ikinci amacı ise COVID-19/SARS-CoV2 veya gelecekte yaşanabilecek yeni salgınlara karşı uygulanabilecek tedavi ve korunma-kontrol ölçütlerini elealmaktır. Hem SARS-CoV2’de yaşanabilecek ikinci ve üçüncüdalgalar da daha ön plana çıkan terapötikler hem de diğervirus enfeksiyonlar da kullanılabilecek yeni nesil antiviralmetotlar hakkında bilgi verilecektir. COVID-19/SARS-CoV2için birçok terapötik ve aşı denemesi hızla devam etmektedir. Klinik çalışmaların yoğun bir şekilde yapılıp anında çevrimiçi platformlarda paylaşılması, tedavi ve aşı yöntemlerinin geliştirilmesini hızlandırmaktadır. Korunma-kontrol isehalen en önemli konu olup, hastalıklarla mücadelede halenen önemli ve basit ölçüttür. Bu ölçütü en üst düzeye taşımakiçin ise COVID-19/SARS-CoV2 gibi zoonoz potansiyele sahipolan her virus için “Tek Sağlık, Tek Tıp, Tek Viroloji” konseptiile mücadele esas alınmalıdır.
|
Viruslar hücre içi obligat parazit olmalarından vebirçok virus ailesinin farklı replikasyon stratejileriolmasından ötürü diğer mikroorganizmalara kıyaslahücre içi daha çok organel ve işlev ile yakın ilişkili olup bumekanizmalar üzerinde etkileri mevcuttur. Bu etkilerinbaşında da hiç şüphesiz hücre ölüm mekanizmaları yeralmaktadır. Viruslar ile yapılan replikasyon-patogenezçalışmalarında hücre ölümü olarak apoptoz ve nekrozüzerine pekçok çalışma yapılmıştır. Otofaji ise son yıllarakadar viral enfeksiyonlarda çok değerlendirilmemişama gündeme gelmesiyle viral enfeksiyonlarla ilişkisiaraştırılmaya başlanmıştır. Otofaji (“Auto” ve “Phagy”;kelime anlamı “kendi kendini yeme”); hücrelerin çeşitlistres durumlarında kendilerini yok olmaktan korumakve hemostazı devam ettirmek için kullandıklarıkatabolik bir süreç olup hücre bu süreçte ihtiyacı olanenerjiyi kendi öz kaynaklarını sindirerek elde eder.Otofaji; organizmada çift katlı membrana sahip veziküloluşumu ile şekillenen ve makro-, mikro-, şaperonilişkili- otofaji olmak üzere bugüne dek tanımlanmışüç çeşidi bulunan fizyolojik bir olaydır. Son yıllardaotofaji ve viral enfeksiyonlarla ilgili çalışmalarınsayısında hızlı bir artış yaşanmasının sonucu olarak;otofaji ve viruslar arasındaki karşılıklı etkileşim, DNAveya RNA virusu ailesinde bulunan birçok virus türü içinaraştırma konusu olarak ilgi çekmiştir. Virusların otofajimekanizmasını immünolojik yanıttan kaçabilmek veviral yaşam döngülerini devam ettirebilmek adınanasıl kullandıkları ve viral patogenezin molekülermekanizmalarında otofajinin yerinin sorgulanmasıtemel çalışma konularını oluşturmaktadır. Buaraştırmalar ışığında elde edilen bilgilere göre;otofaji ve viruslar arasında iki tarafı keskin bir bıçağabenzetilebilecek bir ilişki bulunmaktadır. Hücre ölümmekanizmalarından olan apoptoz ve nekrozdan farklıolarak bu fizyolojik olay; hücrenin stres durumundaoluşan besin ihtiyacına bir cevap olarak ortayaçıkacağı gibi, konakçı hücrenin bazı patojenlerdenkurtulmak amacıyla başlattığı bir seri mekanizmayı datetiklemektedir. Hatta bu olay, viruslar tarafından kendilehlerine olacak şekilde replikasyonlarını başlatabilmekveya devam ettirebilmek ve viral zarflarının oluşumunayardımcı olarak da kullanılmaktadır. Bu fizyolojik olayile viruslar arasındaki ilişkiyi anlamaya yönelik bilgilerinsunulduğu bu derlemede; otofaji mekanizmaları,kullanılan yolaklar, otofajiyi uyaran ve başlatanproteinler, otofajinin çeşitli viruslar (tek başına birvirus veya aynı aileden iki virus arasındaki etkileşimdurumunda) tarafından nasıl kullanıldığına yönelikbilgiler bulunmaktadır.
|
Onkolitik viroterapi, viruslar ile kanser tedavisi konsepti, yakın geçmiş ve günümüzde ortaya çıkan ve kanserle savaşta yeni bir imkân sağlayan önemli bir mekanizmadır. Virusların genel anlamda replikasyonu bölünme ve çoğalma kinetiği yüksek hücrelere affinite göstermesinden yararlanılarak oluşturulan bu tedavi konseptinde bazı virus ve aileleri ön plana çıkmaktadır. Bunlar diğer viruslara oranla tümör hücrelerine daha fazla hedeflenmektedir. Ayrıca gen mühendisliği ile yapılan tasarım viruslarla da aynı hedeflenme ve terapi uygulanabilinmektedir. İşte bu virusların hepsine onkolitik viruslar adı verilmektedir. Günümüzde ilaç haline getirilip faz III çalışmalarından başarıyla çıkan bazı onkolitik viruslar kanser tedavisinde umut verici sonuçlar ortaya koymuştur. Burdan yola çıkarak bu derlemede onkolitik viroterapi ve bazı onkolitik viruslar ile yapılan terapötik uygulamalar ele alınacaktır.
|
Bovine Ephemeral Fever (BEF) sokucu sineklerle bulaşan, akut ateş, kaslarda sertlik, topallık, felç, zayıflama ile karakterize rhabdoviral bir hastalıktır. Bu bulgulara bağlı olarak, özellikle süt endüstrisinde önemli kayıplara yol açabilmektedir. Bu araştırmanın amacı, Ege bölgesinde daha önce de görülmüş olan BEF enfeksiyonunun Aydın ve Muğla İllerinde varlığı ve yaygınlığı konusunda veri elde etmektir. Bunun için, süt sığırcılığı işletmelerinden tesadüfi olarak seçilmiş 225 erişkin inekten kan serum örnekleri alındı (Aydın-125 ve Muğla-100). Alınan serum örnekleri BEF spesifik antikorlar açısından ticari blocking ELISA kit kullanılarak kontrol edildi. Test edilen örneklerin hiç birinde BEF spesifik antikorlar belirlenmedi. Elde edilen seronegatiflik virusun bölgede bir risk potansiyeline sahip olmadığını göstermemektedir. Daha önceki yıllarda Ege ve diğer bazı bölgelerde yürütülmüş olan araştırmalar, klinik bildirimler ile antijen tespit edilmesi, enfeksiyonun zaman zaman ortaya çıktığını göstermektedir. Biyolojik vektörleri açısından son derece uygun iklim şartlarına sahip olan Ege bölgesinde, BEF gibi arboviral enfeksiyonlar devamlı bir risk oluşturur. Dolayısıyla enfeksiyonunun epizootiyolojik dinakmiklerinin belirlenebilmesi için geniş çaplı ve periyodik taramalar gereklidir.
|