Yapılan çalışmada develerde ince barsak mukozasında plazma hücresi ve eozinofil granulositlerin lokalizasyon ve dağılım oranlarının ortaya konulması amaçlanmıştır. Çalışmada kesimhaneden elde edilen erişkin ve sağlıklı altı adet tek hörgüçlü deveden alınan ince barsak (duodenum, jejenum, ileum) örnekleri kullanıldı. Alınan doku örnekleri %10 NBF (Neutral buffer formalin) ve IFAA ( İzotonik formaldehit asetik asit) (Ph 2.9) solüsyonlarında tespit edildi. Rutin histolojik işlemleri takiben parafinde bloklanan dokulardan 6 kalınlığında seri kesitler alındı. Elde edilen kesitlere plazma hücrelerini belirlemek amacıyla MGP (Methyl green pyronin), eozinofil granulositleri belirlemek amacıyla Kongo Red ve genel görünüm için Crossmon’ın üçlü boyama yöntemleri uygulandı. Yapılan çalışma ile duodenumdaki plazma hücrelerinin; villusların tepe kısmında yoğunlaştığı (4-en yoğun), az sayıda olan eozinofil granulositlerin ise; kan damarları etrafında toplandığı (2-az yoğun) belirlendi. Jejenumda ise; plazma hücrelerinin sayılarının duodenuma göre azaldığı (3-yoğun) ve villus-kript aralığında yoğunlaştığı belirlenirken (3-yoğun), eozinofil granulosit sayılarının villuslarda arttığı (4-en yoğun) gözlendi. İleumda; villuslarda plazma hücreleri sayısının arttığı (4-en yoğun) gözlendi. Ayrıca agregat lenf folliküllerinde de plazma hücreleri dikkati çekti. Bununla birlikte eozinofil granulositlerin ileum villuslarında yer aldığı (3-yoğun) belirlendi. Bu hücrelere az oranda lenf folliküllerinde de rastlandı. Sonuç olarak yapılan çalışma ile ince barsaklarda hem plazma hücrelerinin hem de eozinofil granulositlerin genel olarak villusların tepe kısmında yoğunlaştığı belirlenmiştir. Bununla birlikte lenf folliküllerinde de plazma hücreleri ve eozinofil granulositlerin yerleştiği saptanmıştır. Paraziter enfeksiyonlarda sayıları artan plazma hücreleri ve eozinofil granulositlerin bağırsak sağlığının korunmasında önemli rol oynadığı kanaatine varılmıştır.
|
Bu çalışma peçeli baykuşlarda (Tyto alba) pecten oculi'nin yapısal özelliklerini ışık ve elektron mikroskobunda incelemek amacıyla yapıldı. Çalışmada materyal olarak toplam 7 adet peçeli baykuşa ait 14 adet göz küresi kullanıldı. Yapılan incelemede pecten oculi'nin; nervus opticus'un göze girdiği bölgede, retina tabakası üzerinde bulunduğu ve postero-anterior yönlü yerleşim gösterdiği gözlendi. Koyu kahverengi renkte ve kıvrımlı tipte olan pecten oculi, 7 (n=4) veya 8 (n=10) adet damarlı pecten oculi kıvrımlardan oluşmaktaydı. Histolojik olarak; pecten oculi kıvrımları içerisinde çok sayıda orta çaplı damarlar ve melanositler bulunmaktaydı. Melanositlerin pekten oculi kıvrımlarının periferinde daha sık yer aldığı gözlendi. Elektron mikroskobik incelemede pekten yüzeyinde hyalosit varlığı tespit edildi. Peçeli baykuşlarda pecten oculi'nin morfolojik olarak diğer nocturnal türlere benzer olduğu görülmüştür.
|
Yapılan çalışmada güvercinde pekten okulinin histomorfolojik olarak araştırılması ve diğer kanatlı türleriyle farklılıklarının ortaya konulması amaçlandı. Çalışma materyalini Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesine getirilen ve kurtarılamayan iki adet güvercinlerden alınan sağlıklı göz dokusu örnekleri oluşturdu. Alınan doku örnekleri %10'luk nötral tamponlu formalin solüsyonunda 24 saat tespit edildi. Rutin doku takip işlemlerinden sonra bloklanan örneklerden seri kesitler alındı. Alınan bu kesitler Crossman'ın üçlü boyama yöntemiyle boyanarak araştırma mikroskobunda incelendi. Diğer kanatlı türlerinde olduğu gibi güvercinde de pekten okulinin nervus optikusun retinaya giriş bölgesinden vitreusa doğru uzandığı tespit edildi. Diğer kanatlılardan farklı olarak güvercinde pekten okulinin oturduğu kalın bazal laminada retinanın tamamıyla kopuntuya uğramadığı, optik sinir telleri katının bir süre daha devam ettiği görüldü. Pektenin oturduğu bazal kısımda büyük çaplı damarlara rastlandı. Bu damarların koroidden gelen damardan köken aldığı belirlendi. Bazalden apikale doğru gidildikçe damar çaplarının küçüldüğü tespit edildi. Bu nedenle damarlar çaplarına göre primer, sekonder ve tersiyer damarlar olarak sınıflandırıldı. Sınıflandırılan her damar grubundan rastgele örnekleme yöntemiyle 20 tanesinin çapları ölçülerek, ortalama damar çapı değerleri elde edildi. Pektenin bazal kısmında ayrıca az miktarda melanositlere de rastlandı. Bu melanositlerin de koroidin lamina vaskulozasında bulunan melanositlerden köken almış olabileceği düşünüldü. Pektenin apikale doğru uzanan kıvrımlarında damarlar ve melanositlerin yanı sıra pekteneal hyalositlere de rastlandı. Yapılan çalışmada elde edilen bulgular ile güvercin pekten okulisinde pekten damarlarının ve melanositlerin koroidden köken aldığı ilk olarak kanıtlanmış bulunmaktadır
|
Bu çalışma, sığır in vitro embriyo üretiminin en önemli aşaması olan maturasyon başarısının oosit kalitesi ile ilişkisinin araştırılması için yapılmıştır. Bu amaçla 420 adet A, 400 adet B ve 415 adet C kalite olmak üzere 1235 sığır oositi, doku kültür medyumu (TCM 199) ticari solüsyona 3 mg/ml oranında sığır serum albumini (BSA Frak. V) ve 100 ng/ml epidermal growth faktör (EGF) ilave edilmiş maturasyon vasatında 24 saat mature edildi. Maturasyon oranları; tam kumulus ekspansiyonu şekillenme kriterine göre, A kalite oositlerde % 94.28, B kalite oositlerde % 62.75, C kalite oositlerde % 0 olarak, birinci kutup hücresi atılım kriterine göre ise sırasıyla % 89.52, % 55.75, % 1.45 olarak bulundu. Sonuç olarak sığır oosit maturasyon oranının oosit kalitesi düştükçe azaldığı kanaatine varıldı
|
Bu çalışma devekuşunda (Struthio camelus) konjunktiva ilişkili lenfoid doku (CALT)’nun yapısını ortaya koymak amacıyla yapıldı. Mezbahaneden sağlanan 5 adet sağlıklı erişkin devekuşu alt ve üst göz kapakları çalışma materyali olarak alındı. Agregat lenf foliküllerinin alt palpebral konjunktivada fibröz flap’ın altında geniş bir alana yayıldığı, üst palpebral konjunktivada ise dağılımlarının nazolakrimal punktuma yakın bölgelerde sınırlı olduğu görüldü. Işık mikroskobik incelemede konjunktiva epiteli, non-lenfoid ve lenfoid bölgeler arasında farklılık gösteriyordu. Non-lenfoid bölgeler kadeh hücresi içeren yalancı çok katlı prizmatik epitele sahipti. Lenfoid bölgelerde ise folikül ilişkili epitel (FAE) kadeh hücresi içermeyen ve tek katlı yassı epitelden oluşmaktaydı. Bu bölgelerde subepitelyumda agregat ve/veya soliter lenf folikülleri bulunmaktaydı. Lenf foliküllerinde dome, germinal merkez, korona ve interfoliküler bölgeleri ayırt ediliyordu. Ayrıca interfoliküler alanlarda lenfosit göçünde görev alan yüksek endotelli venüller (HEV) görüldü. Elektron mikroskobik incelemelerde, FAE’nin immun sistem hücreleri ile yakın ilişkide olduğu gözlendi. FAE’de tipik membranöz hücrelere (M hücreleri) benzer şekilde kısa, kalın ve az sayıda mikrofoldlar dikkat çekti. CALT’ın makroskobik, mikroskobik ve ultrastruktural yapısı üzerinde elde edilen bulgular ile; bu dokunun devekuşundaki (Struthio camelus) yapısı ortaya konuldu.
|
Bu araştırmada, bıldırcın erkek genital sistem organlarından testis, epididimis ve duktus deferensin histolojik yapısı ışık ve elektron mikroskobik olarak incelendi. Çalışmada materyal olarak ergin ve sağlıklı 10 adet erkek bıldırcının genital sisteminden alınan doku örnekleri kullanıldı. İntertubuler alanlarda bağ doku ve Leydig hücrelerinin çok az olduğu saptandı. Seminifer tubullerin doğrudan rete testise (RT) açıldığı görüldü. Duktuli efferentesler (DE), proksimal (DE-P) ve distal (DE-D) olmak üzere iki bölge halinde incelendi. Rete testisin doğrudan DE-P’ye bağlandığı tespit edildi. DE-D’lerin açıldığı bağlayıcı kanalların (CD) birleşerek her testisin duktus epididimidisini oluşturduğu gözlendi. Elektron mikroskobik incelemelerde seminifer tubullerin arasında bulunan Leydig hücrelerinin iki tip olduğu görüldü. Bunlardan birinde bol miktarda salgı vezikülü ve mitokondriyon görülürken, diğerinde az miktarda mitokondriyon ve içi boş vakuoller olduğu belirlendi. DE epitelinin silyumlu ve silyumsuz olmak üzere iki tip hücreden oluştuğu saptandı. DE-P’lerde yer alan silyumsuz hücrelerde merkezleri boş yağ vakuolleri ve koyu içerikli iri granüller saptandı. DE-D’lerin silyumsuz epitel hücrelerinde yağ vakuolleri gözlenmedi. Duktus epididimidis epitelinde apokrin türde salgıya rastlandı. Kaudal duktus deferens epitelinde yoğun, apokrin türde salgıya rastlanırken, kraniyelde bu tip bir salgılama görülmedi. Sonuç olarak, bıldırcın erkek genital sistem organları olan testis, RT, DE, CD, duktus epididimidis ve duktus deferensin histolojik yapısı ışık ve elektron mikroskobik seviyede ortaya kondu.
|