Amaç: Kritik valvüler aort darlığı en sık fetal kardiyak girişim gerektiren doğumsal kalp hastalığıdır. Bu olgu, ülkemizde fetal kardiyak cerrahinin önemine vurgu yapmak amacı ile sunulmuştur. Olgu: Olgumuz 18 yaşındaki annenin ilk gebeliğinden 29. Gestasyonel haftada 1600 gram doğan kız bebek. Prenatal 24. Gestasyonel haftada kritik valvüler aortik stenoz saptanıp doğumda resüsite edilip entübe edildi. Akciğer grafisinde ağır respiratuar distres sendromu bulguları olması üzerine solunum destek cihazına bağlanarak iki doz sürfaktan verildi. Dopamin ve alprostadil infüzyonu başlandı. Postnatal ekokardiyografik incelemede sol ventrikül yetmezliğinin eşlik ettiği kritik aort darlığı tanısı teyid edildi. Postnatal 5. saatte balon aortik valvüloplasti işlemi yapıldı. Yaşamsal bulgularında kısmi düzelme gözlenen hasta işlemden sonraki 4. saate yoğun bakımda kaybedildi. Sonuç: Ülkemizde fetal kardiyak girişimlerin yapılabileceği merkez sayısının yeterli düzeye çıkarılması gerektiği kanısındayız.
|
Amaç: Bu çalışmada hastanemizde erken girişim gerektiren doğuştan kalp hastalığı tanısı alan yenidoğanların sorunlarının irdelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Ocak 2011- Ocak 2013 tarihleri arasında hastanemizin yenidoğan yoğun bakım birimine erken girişim gerektiren doğuştan kalp hastalığı tanısı ile yatırılan yenidoğanların dosyaları geriye dönük olarak değerlendirildi. Bütün olgulara yatışlarının ilk gününde ekokardiyografi ve "Score for Neonatal Acute Physiology-II" (SNAP-II) skorlaması yapıldı. İstatistiksel analizler Number Cruncher Statistical System 2007 programı ile yapıldı, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirildi. Bulgular: Toplam 83 olgu çalışmaya alındı. Olguların 46'sı (%55) erkek; 37'si (%45) kızdı. Hastaların %68'i çevre illerden %32'si ise ilimizdeki başka merkezlerden birimimize sevk edilmişlerdi. Yaşları 0-28 (ort: 5,6±6,4 gün) gün arasında değişmekte idi. Başvuru SNAP-II skorları 0-90 (ort: 20±20,3) bulundu. Hiçbir olgunun prenatal tanısı yoktu. Sık tanılar %33,7 oranı ile büyük arterlerin transpozisyonu ve %19,3 ile pulmoner atrezi idi. Ondokuz (%22) olgu ünitemizde kaybedildi. Ölümler ile SNAP-II skorları (p<0,0001) ve vasopressör kullanımı (p<0,004) arasında anlamlı ilişki saptandı. Tanı, cinsiyet, alprostadil kullanımı ve yaş, ölüm oranı ile ilişkili bulunmadı. Altmış olgu hava ambulansı ile daha büyük merkezlere sevk edildi, üç olgu da elektif operasyon planlanarak taburcu edildi. Çıkarımlar: Çalışmamızın sonuçlarına göre bölgemizde girişim gerektiren doğumsal kalp hastalığı olan yenidoğanlara prenatal tanı koyulmadığı; bu olguların ölüm oranlarının yaş, cinsiyet ve doğumsal kalp hastalığının tipi ile değil ünitemize başvurduklarındaki klinik durumlarının kötülüğü ile ilişkili olduğu; dolaşım yetersizliği gelişenlerde ölüm oranının çok daha yüksek olduğu ve yaşayan olguların çoğunun girişim yapılacak merkezlere hava ambulansı ile gönderildiği saptanmıştır
|
Amaç: Subakut sklerozan panensefalit (SSPE), santral sinir sisteminin yavaş virüs enfeksiyonu sonucu ortaya çı- kan kronik, progressif dejeneratif bir hastalığıdır. Bu hasta grubunun kalp fonksiyonları ile ilgili çalışmalar kısıtlı oldu- ğu için bu konuya ışık tutmak amacıyla farklı evrelerdeki hastaların kalp fonksiyonları değerlendirilmiştir. Yöntemler: Çalışma prospektif bir çalışma şeklinde olup, Çocuk Nörolojisi polikliniğinde takip edilen 49 SSPE olgusu (17 kız, 32 erkek) çalışmaya alındı. Hastalar evre 2(n=29) ve evre 3(n=20) olarak iki gruba ayrıldı. Ekokardiyografik veriler yaş ortalaması aynı olan 26 kontrol grubu ile karşılaştırıldı. M- mode, pulse Doppler ve doku Doppler ekokardiyografik incelemeler ve gruplara uygulandı. Bulgular: Sinüs taşikardisi (100 atım/dak üzeri)19 hastada ( %37,8) mevcuttu. Kalbin sistolik ve diyastolik fonksiyon parametreleri arasında anlamlı farklılık yoktu. Evre 2 SSPE grubunda, EF: 69.9±6.4, FS: 39.2±5.58, MPI(mitral):0.38±0.03, MPI(triküspid): 0.39±0.10, Evre 3 grubunda, EF: 68.5±7.00, FS: 37.8±5.34, MPI(mitral):0.37±0.09, MPI(triküspid):0.38±0.12, Kontrol grubunda EF:70.96±5.54, FS:39.96±5.05, MPI(mitral):0.35±0.06, MPI (triküspid):0,36±0,04 olarak bulundu. Farklı evrelerde bakılan hastaların ekokardiyografik verileri kontrol grubu ile karşılaştırıldığında istatistiki olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (p > 0,05). Sonuç: Bu çalışma kalp fonksiyonlarının ileriki dönemlere kadar korunabileceğini, kronik ve yatağa bağımlı bir hastalık olan SSPE de bu durumun mortalite açısından önemli bir risk oluşturmayacağını göstermektedir.
|
Melek AKAR,
BEDRİ ALDUDAK , Çiğdem Seher KASAPKARA, Heybet TÜZÜN, Sertaç Hanedan ONAN, Berat KANAR, Veysiye Hülya UZEL
|
Amaç: Hasta yenidoğanların taşınma koşullarını düzeltmeye yönelik yapılan iyileştirme çalışmalarının, Diyarbakır Çocuk Hastalıkları Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Birimi’ne sevk edilen hasta yenidoğanların taşınma koşulları ve ölüm hızı üzerine etkilerini belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Yenidoğan Yoğun Bakım Birimi’ne 1 Mart 2007 – 31 Ağustos 2007 (1. Dönem, Grup 1) ve 1 Ocak 2008 – 30 Nisan 2008 tarihleri (2.Dönem, Grup 2) arasında sevk edilen yenidoğanların taşınma koşulları saptandı ve yapılan iyileştirme çalışmaları sonrasında iki dönem arasındaki farklılıklar karşılaştırıldı (etik kurul onay tarihi:28.02.2007). Elde edilen veriler SPSS (Social Package for Social Sciences) 11,5 programı kullanılarak analiz edildi. İstatiksel değerlendirmede Student t ve ki-kare testleri kullanıldı. Bulgular: Çalışmanın 1.döneminde 1525, 2.döneminde ise 927 hasta yatırıldı. Her iki gruptaki hastaların demografik özellikleri ve yatış tanıları benzerdi. Hasta yenidoğanların taşınma koşullarını düzeltmeye yönelik gerçekleştirilen iyileştirme çalışmaları sonrasında 2. grupta sevk öncesi haberleşme, yeterli epikriz yazılması, taşınma sırasında ambulans ve taşıyıcı küvöz kullanılması, doğum raporu, kimlik ve cinsiyetin belirtilmesi, uygun intravenöz sıvıların takılması ve entübasyon gereksinimi olan hastaların entübe edilme sıklığının arttığı; hipotermi, hipoglisemi, hipotansiyon ve dolaşım bozukluğu gibi bulguların görülme sıklığının ise azaldığı saptandı. Hastaların ortalama “transport fizyolojik stabilite risk indeksi (Transport Risk Index of Physiologic Stability-TRIPS)” skoru (1.Grupta 20,07±13,41; 2.Grupta 12,89±11,53; p<0,0001) ve ölüm oranlarının (1.Grupta %18,4; 2.Grupta %14,1; p<0,007) iyileştirme çalışmaları sonrasında olumlu yönde değiştiği saptandı. Çıkarımlar: Diyarbakır bölgesinde hasta yenidoğanların taşınma koşulları, gerçekleştirilen iyileştirme çalışmaları sonucunda belirgin olarak düzeldi. Ülkemizde bölgesel yenidoğan taşıma sistemlerinin oluşturulması temel sağlık politikalarında acil eylem planı olarak ele alınmalıdır. (Türk Ped Arfl 2011; 46: 196-201)
|