Aims: Smoking is the strongest risk factor for chronic obstructive pulmonary disease (COPD), but the awareness of COPD among smokers has been found at low levels worldwide. The aim of current study was to assess the COPD awareness level among smokers and to determine the factors associated with awareness. Methods: The current study involved the smokers admitted to the smoking cessation outpatient clinic, pulmonary medicine outpatient clinic, and pulmonary medicine clinic of an Training and Research Hospital. A self-administered COPD awareness survey was applied and the question of “Have you ever heard the term of COPD?” was asked to all participants. According to the survey scores, participants were categorized into groups as “Poor”, “Good” and “Very Good” Awareness. Results: All included 531 participants were asked the question of “Have you ever heard the term of COPD?”, and 490 (92.3%) of them answered that question as “Yes”. Statistically significant differences were found between the participants saying “Yes” and those saying “No” in the terms of the age range, smoking status, and education status with the numbers and percentages of 117 (23.87%), 246 (50.2%), and 170 (34.69%) (p=0.039, p<0.001, and p=0.004), respectively. The numbers and percentages of “Poor Awareness”, “Good Awareness” and “Very Good Awareness” groups were 211 (39.75%), 299 (56.3%), and 21 (3.95%), respectively. Conclusions: The awareness level of COPD among smokers admitted to pulmonary medicine department was detected as “Good”, and this “Good” level was predicted to be associated with the publicly sponsored broad anti-smoking campaigns including smoking cessation polyclinics offering free service.
|
Amaç: Hekimlikte, doğru uygulanmayan her yaklaşımın hastaya zarar verme potansiyeli olabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle,sınırları net olarak çizilemeyen ve bazıları tarafından suiistimale maruz bırakılan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT)uygulamaları, beraberinde bu uygulamaların etik boyutunu akla getirmektedir. Çalışmamızda GETAT uygulamalarının etik yöndenincelenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Çalışmamızda hastaları GETAT uygulamalarına yönelten nedenler, GETAT uygulamalarının genel hatlarıyla sınıflandırılmasıve GETAT uygulamalarının tıp etiği açısından uygunluğunu sağlayan şartların neler olduğu incelenerek, hastaya uygulanacak GETATyöntemleriyle ilgili etik karar verme sürecinin nasıl olması gerektiği araştırılmıştır.Bulgular: Hastaların GETAT’a yönelmesinin nedenleri incelendiğinde; hasta hekim iletişim problemlerinden kaynaklanan hastamemnuniyetsizliği, bazı kronik hastalıkların tedavilerinde modern tıptan beklenenin alınamamasına bağlı çaresizlik bu nedenlerinbaşında gelmektedir. Tıp etiği açısından en önemli husus, GETAT uygulamalarının çok geniş bir alanda birçok farklı uygulamalarıiçermesinden kaynaklı olarak hastaya zarar verilmesinin önlenmesi olarak görülmektedir.Sonuç: GETAT’a yönelimin çeşitli faktörlerle artması nedeniyle tıbbi uygulamalarda ortaya çıkarabileceği olumsuzlukları vehastaların zarar görmesini önlemek için bu konudaki yasal ve etik düzenlemelerin kapsamının genişletilmesi zaruridir.
|
Objective: To evaluate the knowledge levels, sensitivity status, familial latex sensitivity, and attitudes towards the prevention andtreatment of latex allergies of healthcare workers (HCWs) at a tertiary hospital.Materials and Methods: The study was carried out cross-sectionally between December 2012 and March 2013. A total of 566 HCWs ata tertiary hospital were included in the study.Results: The data of a total of 566 [333 (58.8%) female and 233 (41.2%) male] HCWs were analyzed. They consisted of 179 (31.6%)physicians, 48 (8.5%) technicians, 238 (42%) nurses, 48 (8.5%) laboratory technicians and 53 (9.4%) patient care workers. The familyhistory of atopy was significantly higher in female HCWs (24.3%) compared to males (17.2%) (p= 0.041). A significant differencewas identified between the occupational groups in terms of the rate of allergic symptoms after coming into contact with medical latexproducts (nurses 59.7%, doctors 17.6%, technicians 5.7%, laboratory technicians 6.9 %, patient care workers 10.1%; p= 0.001). Latexrelated symptoms were significantly more common in atopic HCWs (52.3%) compared to non-atopic ones (19.4%) (p= 0.001). The rateof latex-food syndrome was significantly more frequent in female HCWs (16%) compared to males (8.9%) (p= 0.038). Symptoms thatdeveloped after contact with medical and non-medical latex products were significantly more common in female HCWs (79.9% and80.5%) compared to the male HCWs (21.1% and 19.5%) (p= 0.001). The rate of non-HCW(s) who shared the same house/room with theHCWs after work and who had allergic symptoms while in the same environment with the HCWs was 18%. The rate of these individualswas reported to be highest among the nurses at 53% and there was a statistically significant difference in terms of occupational groups(physicians 25.5%, technicians 9.8%, laboratory technicians 2.9%, patient care workers 7.8%; p= 0.030). Multivariate regression analysisshowed that personal history of atopy (OR= 28.657, 95% CI= 6.548-125.411, p= 0.001) and the type of gloves used (latex gloves) (OR=8.730, 95% CI= 3.490-21.834, p= 0.001) were independent predictors for latex allergy.Conclusion: In conclusion, latex is not only a cause of occupational allergy but is also an allergen that has the potential to cause allergicsymptoms in people who share the same environment with HCWs. Questionnaires questioning the symptoms associated with past latexallergy may be an important tool for demonstrating latex sensitization in HCWs and managing latex-related reactions.
|
Amaç: Hasta ve hekim hakları beraber ele alınması gereken unsurlardır. Literatürde daha çok hasta haklarıyla ilgili araştırma makaleleri yer almaktadır. Sadece hasta haklarını ön plana çıkarmak, hekimin haklarını göz ardı etmek iletişim sorunlarını karşımıza çıkarır. Çalışmamızda hastaların hekim hakları konusundaki bilgi düzeyleri ve tutumlarını araştırdık.Materyal ve Metot: Hastanemize herhangi bir yakınma ile müracaat eden hastalara, hekim haklarıyla ilgili araştırmacılar tarafından hazırlanan anket uygulanmıştır. Anket formunda katılımcıların sosyodemografik özellikleri, kişilik özelliklerini belirlemeye yönelik “Fried ve Rosenman’ın Kişilik Envanteri” ve hastaların hastalık algısını belirlemeye yönelik Kısa Hastalık Algısı Ölçeği yer almaktadır. Ayrıca hekim hakları konusundaki hastaların bilgi ve tutum seviyelerini ölçmeye yönelik 5’li Likert tipi ölçek kullanılmıştır. Hastaların verdikleri cevaba göre bilgi ve tutum bölümleri 100 puan üzerinden hesaplanmıştır.Bulgular: Hastaların hekim hakları konusunda bilgi seviyeleri, 100 puan üzerinden ortalama 60,65±8,53 (37-84 puan) olarak saptandı. Hastaların muayene esnasında hekim davranışlarına yönelik tutum puanları ise 41,31±6,67 (24-61 puan) olarak bulundu. Eğitim seviyeleri yüksek olan hastaların bilgi düzeyi puanları da daha yüksekti. Çalışmamızda “hastanın hastalığıyla ilgili bilgilendirme” önermesi (%91,70) en çok bilinen önerme olmuştur. En düşük puanlar “belirli koşullar altında müdavi hekimin hastanın tedavisini yarıda bırakma hakkı” olarak belirlenmiştir. Hastaların yaklaşık yarısı hekim davranışlarına yönelik kararsızım şıkkını işaretlemeleri dikkat çeken bir bulgu idi.Sonuç: Hastalarda hekim hakları konusunda farkındalık oluşturulması ve hasta hekim ilişkisinde karşılıklı hakların varlığının kabul edilmesi, hastalarla hekim arasındaki iletişim problemlerinin azaltılmasına katkı sağlayabilir.
|
Amaç: Posteroanterior akciğer grafisinin (PAG) etkin bir şekilde değerlendirilmesi, özellikle birincibasamak sağlık hizmetinde sık karşılaşılan solunum sistemi hastalıkları tanısında önemlidir.Çalışmamızda birinci basamak sağlık hizmeti veren Aile Hekimliği asistanlarının PAG değerlendirmekonusundaki bilgi, tutum ve davranışlarının belirlenmesini amaçladık.Materyal ve Metot: Aile hekimliği asistanlarının PAG değerlendirme konusunda bilgi, tutum vedavranışlarını belirlemeye yönelik hazırlanmış, asistanların tanımlayıcı özelliklerini (yaş, cinsiyet,hizmet yılı, asistanlıktaki yılı) içeren anket soruları sorulmuştur.Bulgular: PAG değerlendirme konusunda asistanların %92,00’ı (n=126) eğitim aldığını belirtmiştir. Bukonuda alınan eğitimin %79,60’ı (n=109) mezuniyet öncesi eğitimi kapsamaktadır. PAG konusundaverilecek pratik eğitimin katkı sağlayacağını düşünenlerin oranı %93,50 (n=128), teorik eğitimin katkısağlayacağını belirtenlerin oranı ise %98,50 (n=135) bulundu.Sonuç: PAG değerlendirmesine yönelik aile hekimliği asistanlarının gerek teorik gerekse pratikeğitimlerle eksikliklerinin giderilmesi ve/veya tecrübelerinin geliştirilmesi, klinik uygulamalarına katkısağlayacaktır.
|