OBJECTIVE: The aim of the present study was to compare the differences in symptom distress, qualityof life, and pelvic floor muscle function among Turkish women with mild, moderate, or severe urinaryincontinence.STUDY DESIGN: One hundred and twenty women with a diagnosis of urinary incontinence (54.2%stress urinary incontinence and 45.8% mixed-urinary incontinence) participated in the present study. Theseverity of the urinary incontinence was stratified by the Incontinence Severity Index. The Turkish versionsof the Urinary Distress Inventory-6 and the Incontinence Impact Questionnaire-7 were used to assesssymptom distress and quality of life, respectively. Pelvic floor muscle strength and endurance weremeasured using a non-invasive vaginal perineometer.RESULTS: Symptom distress and quality of life significantly differed among the mild, moderate, and severeurinary incontinence groups (p<0.001). Patients with severe stress urinary incontinence displayeda higher decrease in quality of life than those with mild stress urinary incontinence (p<0.001).Furthermore, severe mixed urinary incontinence had a greater impact on symptom distress and qualityof life compared to mild and moderate mixed urinary incontinence (p<0.05). The Incontinence SeverityIndex score was significantly associated with the Urinary Distress Inventory-6 and Incontinence ImpactQuestionnaire-7 scores (p<0.001).CONCLUSION: Urinary incontinence affected the symptom distress and quality of life of patients in proportionto the severity of the symptoms. Therefore, the relationship between the severity of urinary incontinenceand patients’ quality of life should be evaluated in clinical settings. To prevent the greater influenceof incontinence on the quality of life of women with urinary incontinence, early detection of urinaryincontinence and early management strategies are essential.
|
Bu çalışmanın amacı meme kanseri cerrahisi sonrası Aksillar Web Sendromu (AWS) ve Herpes Zoster enfeksiyonuna bağlılenfödem gelişen erkek bir olguda fizyoterapi ve rehabilitasyonun etkinliğini araştırmaktı. 79 yaşındaki olgunun üstekstremitesinin mezura ile çevre ölçümü gerçekleştirildi ve bu ölçümden elde edilen veriler FRUSTUM model ile volumetrikveriye dönüştürüldü. Lokal doku sıvı oranı, MoistureMeterD Compact (MMDc, Delfin Technologies, Kuopio, Finland) cihazı iledeğerlendirildi. Lenfödemle ilişkili ağırlık ve gerginlik algısı, üst ekstremite fonksiyonları, omuz eklem hareket açıklığı ve yaşamkalitesi sırasıyla Görsel Analog Skalası (GAS), Kol, Omuz ve El Soruları Anketi Kısa Formu (Quick-Dash), universal gonyometreve Lenfödem Yaşam Etki Skalası (LYES) ile değerlendirildi. Hastaya, kompleks boşaltıcı fizyoterapi (KBF), kinezyo bantlama,manuel tedavi, proprioseptif nöromuskuler fasilitasyon egzersizleri ve nöromusküler eğitim uygulandı. Tedavi fazı haftada 3 gün,7 hafta olmak üzere toplamda 21 seans olarak uygulandı. Tedavi sonrası ev programı olarak, KBF’nin koruma fazı kapsamındaself-drenaj, kompresyon giysisi, cilt bakımı ve egzersiz verildi. Tedavi sonrası sonuçlarına göre etkilenen ve etkilenmeyenekstremite hacimleri arasındaki fark 828,96 cm3’ten 206,69 cm3’e ve etkilenen ekstremitedeki lokal doku sıvı oranı kol için1,97’den 1,33’e, önkol için 1,82’den 1,34’e azaldı. Buna ek olarak, üst ekstremite fonksiyonu ve yaşam kalitesinde olumluyönde iyileşme gözlendi. Bu olgu sunumu, erkek bir olguda fizyoterapi ve rehabilitasyonun meme kanseri cerrahisi sonrasıgelişen AWS ve herpes zoster enfeksiyonu ile ilişkili lenfödemde etkili olduğunu göstermiştir.
|
Amaç: Bu çalışmada meme kanseri tedavisi ile ilişkili hafif, orta ve şiddetli lenfödemi olan hastalar arasındaki yaşam kalitesi, üst ekstremitenin fonksiyonel durumu ve fiziksel aktivite düzeyifarklılıklarını karşılaştırmak amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya meme kanseri tedavisi ile ilişkili lenfödem tanısı olan toplam 83kadın hasta (%24 hafif, %41 orta, %35 şiddetli) alındı. Lenfödemin varlığı ve şiddeti çevre ölçümüile belirlendi. Lenfödem Yaşam Kalite Ölçeği (LYKÖ); Kol, Omuz ve El Sorunları Anketi’nin (KOESA) kısa versiyonu; ve Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi’nin kısa formu (UFAA-KF), sırasıylayaşam kalitesini, üst ekstremitenin fonksiyonel durumunu ve fiziksel aktivite düzeyini değerlendirmek için kullanıldı.Bulgular: Hafif, orta ve şiddetli lenfödemi olan hastalar arasında yaşam kalitesi ve üst ekstremitenin fonksiyonel durumu açısından istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (p<0,05). Ancak fiziksel aktivite düzeyi bakımından üç grup arasında anlamlı fark yoktu (p>0,05). İkili analizlerinsonuçlarına göre, şiddetli lenfödemi olan hastalarda, yaşam kalitesinin fonksiyon, görünüm vesemptom alt alanlarının ve üst ekstremitenin fonksiyonel durumunun hafif derecede lenfödemiolan hastalara göre daha fazla etkilendiği bulundu (p<0,016). Lenfödem şiddeti ile LYKÖ fonksiyon (r=0,34), görünüm (r=0,32) ve semptom (r=0,30) alt alanları ve KOESA skorları (r=0,33)arasında istatistiksel olarak anlamlı ancak zayıf bir ilişki bulundu (p≤0,01).Tartışma ve Sonuç: Şiddetli lenfödemi olan hastalarda yaşam kalitesinin ve üst ekstremiteninfonksiyonel durumunun hafif lenfödemi olan hastalara göre daha fazla etkilendiği bulundu. Busonuçlar, meme kanseri cerrahisi geçiren bireylerde lenfödem şiddeti hafif düzeyden ileri düzeye geçtiğinde yaşam kalitesinin ve üst ekstremite fonksiyonelliğinin etkilenebileceğini göstermektedir. Dolayısıyla bu etkiyi önlemek veya azaltmak için lenfödemin erken teşhis ve tedavisi önemlidir.
|
Emine BARAN , Ceren ORHAN, Esra UZELPASACI, Serap ÖZGÜL, Gülbala NAKİP, Türkan AKBAYRAK
Emine BARAN ,
Ceren ORHAN, Esra UZELPASACI, Serap ÖZGÜL, Gülbala NAKİP, Türkan AKBAYRAK
Çalışmanın amacı, internal anal sfinkter yetmezliğine bağlı fekal inkontinansı (Fİ) olan erkek hastada Pelvik Taban Kas Eğitimi(PTKE) ile kombine Ekstrakorporeal Manyetik Stimülasyonnun (ExMS) Fİ semptomları üzerine etkilerini araştırmaktı. Fİ’si olan26 yaşında erkek hasta çalışmaya dâhil edildi. Subjektif iyileşme algısı Likert-tip skala ile, inkontinans şiddeti Wexnerİnkontinans Derecelendirme Skalası ile; yaşam kalitesi Görsel Analog Skalası (VAS) ile değerlendirildi. Pelvik taban kaskuvveti ve enduransının değerlendirilmesi için anal perineometrik ölçüm yapıldı. Tüm sonuç ölçümleri başlangıç, 8 haftalıktedavi sonrası ve 6. ayda değerlendirildi. PTKE, ilk hafta günde 5 set egzersiz ile başladı. Her hafta 5 set artırılarak 4. haftada20 sete çıkarıldı ve 6 ay boyunca günde 20 set ev programı şeklinde uygulandı. ExMS ise, her bir seans 20 dk (10dk 10Hz,10dk 50Hz) olmak üzere haftada 3 seans, 8 hafta süresince uygulandı. 8. hafta ve 6. ayda subjektif iyileşme algısı,başlangıçtaki durum ile karşılaştırıldığında “daha iyi” olarak bildirildi. Pelvik taban kas kuvveti ve enduransı, başlangıç,tedaviden hemen sonra ve 6. ay takipte sırasıyla; 2,06-4,2-4,1 kPa ve 1-3,7-3.5 sn olarak bulundu. Wexner ve VAS skorlarısırasıyla 7-3-3 ve 3,7-0,5-0,6 olacak şekilde iyileşti. Hastanın 8. hafta ve 6. aydaki egzersiz uyumu VAS iledeğerlendirildiğinde 5,9-4,7 cm olarak bulundu. Bu vaka raporu, PTKE ve ExMS’nin Fİ’si olan bu hastada etkin bir tedaviolduğunu göstermiştir. Daha büyük örneklemli ve uzun dönem takipli ileri rastgele kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.
|