Esin ŞENOL ,
Aykut ÇİLLİ ,
Hakan GÜNEN ,
Alper ŞENER ,
Rıdvan DUMLU , Ayşe ÖDEMİŞ, Ayşe Füsun TOPÇU,
Yeşim YILDIZ ,
Rahmet GÜNER ,
Ayhan ÖZHASENEKLER , Birsen MUTLU, Nurdan KÖKTÜRK,
Nurgül SEVİMLİ ,
Nurcan BAYKAM ,
DERYA YAPAR ,
Selami EKİN ,
Mehmet POLATLI ,
Şebnem Eren GÖK ,
Oğuz KILINÇ ,
Abdullah SAYINER , Ömer KARAŞAHİN,
Çağlar ÇUHADAROĞLU , Ayşe Sesin KOCAGÖZ,
Turhan TOGAN ,
Hüseyin ARPAĞ ,
Hakan KATI , İftihar KÖKSAL,
Firdevs AKSOY , Canan HASANOĞLU
OBJECTIVE: To evaluate the rate of pneumococcal pneumonia (PP) among patients with community-acquired pneumonia (CAP) in Turkey and to investigate and compare features of PP and non-PP CAP patients.MATERIAL AND METHODS: This multicenter, non-interventional, prospective, observational study included adult CAP patients (age ≥ 18 years). Diagnosis of PP was based on the presence of at least 1 positive laboratory test result for Streptococcus pneumoniae (blood culture or sputum culture or urinary antigen test [UAT]) in patients with radiographic findings of pneumonia.RESULTS: Four hundred sixty-five patients were diagnosed with CAP, of whom 59 (12.7%) had PP. The most common comorbidity was chronic obstructive pulmonary disease (30.1%). The mean age, smoking history, presence of chronic neurological disease, and CURB-65 score were significantly higher in PP patients, when compared to non-PP patients. In PP patients, 84.8% were diagnosed based ony on the UAT. The overall rate of PP patients among CAP was calculated as 22.8% considering the UAT sensitivity ratio of 63% (95% confidence interval: 45-81). The rate of intensive care treatment was higher in PP patients (P = .007). While no PP patients were vaccinated for pneumococcus, 3.8% of the non-PP patients were vaccinated (P = .235). Antibiotic use in the preceding 48 hours was higher in the non-PP group than in the PP group (31.8% vs. 11.1%, P = .002). The CURB-65 score and the rate of patients requiring inpatient treatment according to this score were higher in the PP group.CONCLUSION: The facts that PP patients were older and required intensive care treatment more frequently as compared to non-PP patients underline the burden of PP.
|
OBJECTIVE: The aim of the study is to develop a scale that could assess illness perception and reaction in patients with chronic obstructive pulmonary disease (COPD). MATERIAL AND METHODS: The study was conducted in patients who were admitted in the pulmonary disease departments of a public and a private hospital. The study included 271 COPD patients. The COPD Perception and Reaction Scale, consisting of 54 items, was prepared as a Likert-type 5-point rating scale. In the validity phase of the study, expert judgments were obtained for content validity, and explanatory and confirmatory factor analyses (EFA and CFA) were then performed. The reliability of the scale in terms of internal consistency was tested with the Cronbach's alpha coefficient. RESULTS: According to the results of the EFA, the COPD Perception and Reaction Scale consists of 3 subdimensions and 23 items. Factors are termed behavioral reaction, emotional reaction, and spiritual reaction. According to the CFA, the goodness-of-fit indices obtained (χ2/df = (676.47/227) 2.98 and RMSEA = 0.056, NFI = 0.80, CFI = 0.96, NFI = 0.91, and AGFI = 0.85) suggest that the recommended model for the scale is acceptable. The Cronbach's alpha coefficient was 0.74; Cronbach's alpha values for the subdimensions were calculated as 0.87 for “emotional reaction,” 0.76 for “behavioral reaction,” and 0.79 for “spiritual reaction.” CONCLUSION: The 23-item form of the COPD Illness Perception and Reaction Scale was demonstrated to be a valid and reliable scale for determining the perception and the reaction toward illness in COPD patients in Turkey.
|
Bilun GEMİCİOĞLU ,
Dilşad MUNGAN ,
Sevim BAVBEK ,
Füsun YILDIZ ,
Mehmet POLATLI ,
Sibel NAYCI ,
Ferda Öner ERKEKOL ,
Hatice TÜRKER ,
Hakan GÜNEN ,
Güngör ÇAMSARI ,
Öznur ABADOĞLU ,
Arif ÇIMRIN ,
A. Berna DURSUN ,
Özlem GÖKSEL ,
Seçil Kepil ÖZDEMİR ,
Şermin BÖREKÇİ ,
Ömür AYDIN ,
Birsen OCAKLI ,
Aygün GÜR ,
Arzu BAYGÜL ,
Zeynep MISIRLIGİL
OBJECTIVES: A multicenter trial was designed to validate the “Assessment Tools for Asthma (ATA)” questionnaire, a newly developedquestionnaire, which evaluates both asthma control and risk factors associated with asthma control with a single instrument.MATERIALS AND METHODS: This cross-sectional study involved 810 cases from 14 clinics in 9 Turkish cities. The ATA questionnaire and Asthma Control Test (ACT) were administered. The Visual Analog Scale (VAS) was used to evaluate the control status of 100randomized cases. ATA is an eight-item physician-administered questionnaire. It comprises the following two sections-ATA1, assessessymptomatic control criteria, and the remaining section, queries the flre-up of asthma, control of comorbidities, treatment adherence,and inhaler technique.RESULTS: The mean scores for ATA1, ATA total, VAS, and ACT were 24.7±14.8, 53.8±19, 7.1±3, and 18.8±5.5, respectively. According tothe ATA questionnaire, among all patients, 34.3% had controlled, 18.8% had partly controlled, and 46.9% had uncontrolled asthma. Furthermore, 16.6% patients had flre-ups between visits, 96.4% patients had uncontrolled comorbidity, 17% patients had irregular asthmatreatment, and only 8.4% patients used the incorrect inhaler technique. The ATA questionnaire showed internal consistency (Cronbach’salpha coeffiient=0.683). ACT, ATA1, and two specialists’ evaluations using VAS correlated strongly with the ATA total scores (Spearmancorrelation coeffiient (r) values: 0.776, 0.783, and 0.909, respectively; p-values: p<0.001, p<0.001, and p<0.001, respectively). According to Receiver Operating Characteristic analysis, the cut-off value of ATA was 50 (sensitivity=84.4%, specifiity=82.40%).CONCLUSION: The validated ATA questionnaire may be a practical tool for physicians in asthma management.
|
Selma AYDOĞAN EROĞLU,
Hakan GÜNEN , Yetiş Dildar DUMAN, İbrahim Halil YAKAR
Selma AYDOĞAN EROĞLU,
Hakan GÜNEN ,
Yetiş Dildar DUMAN, İbrahim Halil YAKAR
Eozinofilik akciğer hastalıkları, artmış kan veya dokueozinofilisi ile birlikte seyreden hastalıkların oluşturduğu geniş bir gruptur. İlaca bağlı eozinofilik pnömoni, pulmoner infiltratlarla birlikte kan veya dokueozinofilisiyle seyreden bir durumdur. Yirmi sekizyaşında kadın hasta, 3 haftadan beri başlayan ateş,üşüme ve öksürük şikâyetiyle polikliniğimize başvurdu.Daha önce pnömoni tanısıyla 15 gün antibiyoterapialmış ve şikâyetlerinde değişiklik olmamıştı. Özgeçmişinde sacroileit nedeniyle sülfasalazin kullanımı mevcuttu. Romatoloji tarafından tetkik edilip başka birsistemik hastalık saptanmamıştı. Akciğer grafisindebilateral periferik subplevral opasiteler, kan sayımında lökositozu ve eozinofilisi mevcuttu. Toraks bilgisayarlı tomografide bilateral periferik buzlu cam dansitesinde opasiteler, septal kalınlaşmalar ve retikülerdansiteler saptandı. Eozinofilisi olması, antibiyoterapiye yanıt vermemesi, başka sistemik hastalığı olmaması nedeniyle bulgularının sülfasalazin kullanımınabağlı olabileceği düşünüldü. Sülfasalazin kesilipprednizolon tedavisi başlanıldı. Hastanın semptomlarıdramatik bir şekilde düzeldi. Kan tablosu düzeldi.Radyolojik olarak tam regresyon izlendi. Olgumuzsülfasalazin kullanımına bağlı gelişen eozinofilikpnömoni tablosudur. İlaç öyküsünün her pulmonerdeğerlendirmede dikkatle ele alınması önemlidir.
|
Kombine pulmoner fibrozis ve amfizem sendromu (KPFA), kendine özgü klinik bulguları olan ve radyolojik olarak üst lob amfizemi ve alt lob fibrozisi ile karakterize yeni tanımlanan bir sendromdur. Hastalık iyi bilinmediği için yeterince tanı konulamamaktadır. Progresif nefes darlığı şikayetiyle başvuran, 60 paket/yıl sigara öyküsü olan erkek hastanın çekilen toraks tomografisinde KPFA sendromuna özgü üst loblarda amfizem ve alt loblarda fibrozis izlendi. Hastalığın bir diğer önemli özeliği olarak FEV1 kısmen korunmuş, DLCO ise oldukça düşük bulundu. hastada pulmoner hipertansiyon saptandı. Tüm bulgularıyla KPFA sendromu tanısı konulan olgu, bu sendromuna dikkat çekmek için literatür eşliğinde sunuldu.
|
Meltem AĞCA, Servet BULUM,
Hakan GÜNEN , Fatma TOKGÖZ, Tülay YARKIN, Mine DEMİR
Meltem AĞCA, Servet BULUM,
Hakan GÜNEN ,
Fatma TOKGÖZ, Tülay YARKIN, Mine DEMİR
Pulmonary artery agenesis is a rare congenital abnormality in which atresia was encountered in the short segment of the right or left pulmonary arteries. It can be isolated or associated with cardiac abnormalities such as tetralogy of Fallot, septal defects or pulmonary stenosis. The majority of cases are diagnosed in childhood whereas some cases yield no symptoms until adulthood. We evaluated retrospectively 5 pulmonary artery agenesis cases diagnosed in our clinics between 1998-2010 with respect to the literature
|
Nurhayat YILDIRIM, Tunçalp DEMİR,
BİLUN GEMİCİOĞLU ,
ESEN KIYAN ,
İPEK KIVILCIM OĞUZÜLGEN ,
MEHMET POLATLI , Sevgi SARYAL,
ABDULLAH SAYINER ,
AYŞE ARZU YORGANCIOĞLU ,
SEVİM BAVBEK , Gülfem E. ÇELİK,
Hakan GÜNEN ,
VESİLE DİLŞAD MUNGAN ,
ELİF ŞEN ,
HALUK ŞABAN TÜRKTAŞ , Füsun YILDIZ
Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve astım, ataklarla seyreden hava yollarının hastalıklarıdır. Ataklar her iki hastalıkta da hastalığın doğal seyrini etkilemektedir. KOAH atakları infeksiyonlar ve infeksiyon dışı nedenlere bağlı olarak gelişebilir. İnfeksiyon dışınedenler; başlıca çevresel faktörler (iç ve dış ortam hava kirliliği, mevsimsel değişiklikler), kardiyovasküler hastalıklar, astım-KOAH overlap sendrom varlığı, KOAH-obstrüktif uyku apne overlap sendrom varlığı, pulmoner emboli, gastro-özefageal reflü, anksiyetedepresyon, pulmoner hipertansiyon olması gibi diğer faktörlerdir. Astım atakları, tetikleyen etkenlere maruziyet, viral infeksiyonlar, tedavinin hasta veya hekim tarafından aksatılması veya yetersiz verilmesi ile ortaya çıkar. Sigaranın bırakılması, infeksiyonların önlenmesi, uzun etkili antikolinerjik, uzun etkili β2 agonist, inhaler kortikosteroidler, fosfodiesteraz-4 inhibitörleri, mukolitikler, profilaktik antibiyotikler KOAH akut ataklarının önlenmesinde etkili olabilir. Astımda tetikleyen allerjen, viral infeksiyonlardan korunma, mesleki ajanlar, çevre kirliliğinden sakınma, komorbit hastalıkların tedavisi ile atak oranlarında azalmalar sağlanabilmektedir. Etkin tedaviler verilmesi; inhaler steroidler ve kombine tedaviler atakların önlenmesinde en etkin tedavi ajanlarıdır. Hasta eğitimi ve hasta ile işbirliği; etkin bir tedavi verilerek hastaya düzgün tedavisinin kullanımının gereği, inhaler tekniği öğretilmeli ve eline yazılı eylem planı verilerek yakınmaları başlayınca yapması gerekenler yazılarak aktarılmalıdır. KOAH ve astım atak tedavisinin temeli yoğun bir bronkodilatör tedavidir. Buna paralel olarak, atakta yangıya yönelik steroid tedavileri de, hastanın durumuna göre, devreye sokulur. Ayrıca atağa neden olan soruna (infeksiyon, hava kirliliği, emboli vb.) özgül tedavi ve uygulanmalıdır.
|
Elif ŞEN,
İPEK KIVILCIM OĞUZÜLGEN , Sevim BAVBEK,
Hakan GÜNEN , Esen KIYAN, Haluk TÜRKTAŞ, Arzu YORGANCIOĞLU,
MEHMET POLATLI , Füsun YILDIZ, Gülfem ÇELİK, Tunçalp DEMİR, Bilun GEMİCİOĞLU, Dilşad MUNGAN, Sevgi SARYAL,
ABDULLAH SAYINER , Nurhayat YILDIRIM
Astım-KOAH overlap sendromuAstım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), kronik hava yolu inflamasyonu ve hava yolu obstrüksiyonu ile karakterize olan ve toplumda sık görülen akciğer hastalıklarıdır. KOAH ve astımlı olgular arasında her iki hastalık için hava yolu inflamasyonunun ve dolayısıyla klinik, fonksiyonel özelliklerin örtüştüğü "Astım-KOAH Overlap Sendromu" (AKOS) olarak tanımlanan hastalar bulunmaktadır. AKOS; persistan hava akımı kısıtlaması (postbronkodilatör FEV/FVC < %70) ve reverzibilite ile karakterize, hem astım hem KOAH'ın bazı özelliklerini taşıyan bir sendromdur. Kırk yaş üzeri, sigara içmiş ve çocukluğunda astım öyküsü veya doktor tanılı astımı olan ve persistan hava akımı kısıtlaması ile birlikte reverzibl hava yolu obstüksiyonu (400 mcg salbutamol veya 1000 mcg terbutalin inhalasyonu sonrasında FEV'de bazal değere göre > %12 ve > 200 mL artış) olan hastada AKOS düşünülmelidir. AKOS prevalansı farklı hasta serilerinde %11-55 oranlarında bildirilmektedir. Yaşla birlikte AKOS oranı artmakta ve her yaş diliminde kadınlarda daha sık görülmektedir. AKOS'lu hastaların; KOAH'a göre genç ama astıma göre daha ileri yaşta hastalar olduğu ve daha semptomatik oldukları gösterilmiştir. Sık ve ağır atak geçirme, bu nedenle hastaneye yatış veya acile başvuru AKOS'ta sıktır ve bu durum hastaların yaşam kalitelerini olumsuz yönde etkilemektedir. Rehberlerde AKOS'un farmakolojik tedavisi astım ve KOAH için var olan en uygun tedavi seçeneklerinin kombinasyonundan oluşmaktadır. Gelecekte ortaya çıkacak tedaviler endotipe dayalı olmalıdır. Klinik fenotip ve altta yatan endotipe yönelik yapılacak klinik çalışmalar gelecekte yazılacak AKOS rehberlerinin temelini oluşturacaktır.
|
Meltem ÇOBAN AĞCA, Dildar DUMAN, Fatma Merve TEPETAM, Fatma TOKGÖZ, Ayçim ŞEN,
Hakan GÜNEN , Tülay YARKIN
Endobronşiyal tutulum gösteren Takayasu arteriti olgusuTakayasu arteriti (TA), özellikle genç kadınlarda görülen, büyük damarların inflamatuvar bir hastalığıdır. Nonspesifik semptomları nedeniyle birçok hastalıkla karışan ve tanısı zor konulan bu hastalıkta tedavi gecikmesine bağlı morbidite ve mortalite artar. Akciğer tutulumu genellikle pulmoner arter düzeyindedir. Literatürde bildiğimiz kadarıyla takayasu arteritin endobronşiyal tutulumu gösterilmemiştir. Endobronşiyal tüberküloz düşünülerek tedavi başladığımız, takayasu arterit tanısını, 9 ay sonra pozitron emisyon tomografi (PET/BT) ile koyduğumuz olgumuzu, nadir görülmesi nedeniyle sunuyoruz.
|
Amaç Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) tüm dünya ülkelerinde giderek artan önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Perikart sıvı birikimi (PSB) ise özellikle pulmoner arter hipertansiyonunda ölümün öngördürücüsü olduğu kanıtlanmış güncel bir konudur. Bizim bu çalışmadaki amacımız KOAHlılarda PSB varlığının ölüm öngördürücüsü olup olmadığını saptamaktır. Çalışma planı Çalışmamıza 488 KOAHlı hasta ve 50 olguluk kontrol grubu alındı. Başlangıçta KOAHlıların 37sinde (%7.5) PSB saptandı. Bütün hastalar ortalama 12 ay (1-16 ay aralığında) takip edildi. Sağlıklı kontrol, PSB(+) (n=37) ve PSB( ) gruplarının (n=451) solunum fonksiyon test sonuçları ve ekokardiyografi verileri karşılaştırıldı. Bulgular PSB(+) grupta sağ ventrikül fonksiyonlarının daha bozuk olduğu, pulmoner arter basıncının daha yüksek olduğu saptandı. Kaplan-Meier sağ kalım analizinde ortalama bir yıllık takipte PSB(+) grupta mortalite daha yüksekti. (PSB( ) grupta 139 (%30.8) PSB(+) grupta ise 21 (%56.8) log-Rank p değeri: 0.009). Ayrıca regresyon analizinde artmış yaş, oksijen kullanımı ve PSBnin varlığı artmış mortalite riski ile ilişkili bulundu. Sonuç KOAH bulunan kişilerde ortalama bir yıllık takipte, PSB varlığı mortalite için bağımsız öngördürücüdür.
|