Objective: In this study, the effectiveness of physiotherapy and rehabilitation wasinvestigated in a patient with pain in the shoulder region after gynecologicallaparoscopic surgery. In the study, posture after surgery, shoulder joint active amountof motion, respiration capacity and perception of pain were evaluated of a 41-year-oldfemale patient (58 kg, 158 cm) who underwent laparoscopic hysterectomy (L / S) +Bilateral Salpingectomy (BS) and myoma uteri operation (MUOP) with the diagnosisof uterine intramural leiomyoma. This patient received posture training, low-intensitystability training, diaphragmatic abdominal breathing exercises, neutral spine positioncontrol training, in-bed exercises, and scapulatoracic mobilization. Physiotherapy andrehabilitation was applied as 2 days and 4 sessions. After physiotherapy, the patientshowed an increase in active joint movement and a decrease in perception of pain.These study results shed light on randomized controlled advanced studies in futurelarger samples
|
OBJECTIVE: The aim of the present study was to compare the differences in symptom distress, qualityof life, and pelvic floor muscle function among Turkish women with mild, moderate, or severe urinaryincontinence.STUDY DESIGN: One hundred and twenty women with a diagnosis of urinary incontinence (54.2%stress urinary incontinence and 45.8% mixed-urinary incontinence) participated in the present study. Theseverity of the urinary incontinence was stratified by the Incontinence Severity Index. The Turkish versionsof the Urinary Distress Inventory-6 and the Incontinence Impact Questionnaire-7 were used to assesssymptom distress and quality of life, respectively. Pelvic floor muscle strength and endurance weremeasured using a non-invasive vaginal perineometer.RESULTS: Symptom distress and quality of life significantly differed among the mild, moderate, and severeurinary incontinence groups (p<0.001). Patients with severe stress urinary incontinence displayeda higher decrease in quality of life than those with mild stress urinary incontinence (p<0.001).Furthermore, severe mixed urinary incontinence had a greater impact on symptom distress and qualityof life compared to mild and moderate mixed urinary incontinence (p<0.05). The Incontinence SeverityIndex score was significantly associated with the Urinary Distress Inventory-6 and Incontinence ImpactQuestionnaire-7 scores (p<0.001).CONCLUSION: Urinary incontinence affected the symptom distress and quality of life of patients in proportionto the severity of the symptoms. Therefore, the relationship between the severity of urinary incontinenceand patients’ quality of life should be evaluated in clinical settings. To prevent the greater influenceof incontinence on the quality of life of women with urinary incontinence, early detection of urinaryincontinence and early management strategies are essential.
|
Servikojenik baş ağrısı (SBA), servikal bölge problemlerine bağlı ortaya çıkan ikincil baş ağrılarından biridir. Bu vakaçalışmasında 40 yaşında, vücut kütle indeksi (VKİ) 26,5 kg/m² olan SBA’lı bir kadın hastaya servikal mobilizasyon teknikleriuygulandı. Tedavi öncesi ağrı şiddeti Görsel Analog Skalası (GAS) ile, boyun normal eklem hareket (NEH) açıklık dereceleriUniversal Gonyometre ile, kas sertliği elastografi ile, ve baş-boyun arter akım volümü Doppler ultrason ile değerlendirildi.Uygulamanın akut etkisini gözlemlemek amacı ile bütün değerlendirmeler uygulama sonrası tekrarlandı. SBA’da servikalmobilizasyonun akut etkisinin incelendiği vaka çalışmamızda; ağrı şiddetinde GAS’a göre 3,3 cm azalma, servikal NEHaçıklıklarında 5-10° arasında değişen artış, arteriyel kan akımlarında artış ve kas sertliklerinde azalma gözlendi.
|
Bu çalışmanın amacı meme kanseri cerrahisi sonrası Aksillar Web Sendromu (AWS) ve Herpes Zoster enfeksiyonuna bağlılenfödem gelişen erkek bir olguda fizyoterapi ve rehabilitasyonun etkinliğini araştırmaktı. 79 yaşındaki olgunun üstekstremitesinin mezura ile çevre ölçümü gerçekleştirildi ve bu ölçümden elde edilen veriler FRUSTUM model ile volumetrikveriye dönüştürüldü. Lokal doku sıvı oranı, MoistureMeterD Compact (MMDc, Delfin Technologies, Kuopio, Finland) cihazı iledeğerlendirildi. Lenfödemle ilişkili ağırlık ve gerginlik algısı, üst ekstremite fonksiyonları, omuz eklem hareket açıklığı ve yaşamkalitesi sırasıyla Görsel Analog Skalası (GAS), Kol, Omuz ve El Soruları Anketi Kısa Formu (Quick-Dash), universal gonyometreve Lenfödem Yaşam Etki Skalası (LYES) ile değerlendirildi. Hastaya, kompleks boşaltıcı fizyoterapi (KBF), kinezyo bantlama,manuel tedavi, proprioseptif nöromuskuler fasilitasyon egzersizleri ve nöromusküler eğitim uygulandı. Tedavi fazı haftada 3 gün,7 hafta olmak üzere toplamda 21 seans olarak uygulandı. Tedavi sonrası ev programı olarak, KBF’nin koruma fazı kapsamındaself-drenaj, kompresyon giysisi, cilt bakımı ve egzersiz verildi. Tedavi sonrası sonuçlarına göre etkilenen ve etkilenmeyenekstremite hacimleri arasındaki fark 828,96 cm3’ten 206,69 cm3’e ve etkilenen ekstremitedeki lokal doku sıvı oranı kol için1,97’den 1,33’e, önkol için 1,82’den 1,34’e azaldı. Buna ek olarak, üst ekstremite fonksiyonu ve yaşam kalitesinde olumluyönde iyileşme gözlendi. Bu olgu sunumu, erkek bir olguda fizyoterapi ve rehabilitasyonun meme kanseri cerrahisi sonrasıgelişen AWS ve herpes zoster enfeksiyonu ile ilişkili lenfödemde etkili olduğunu göstermiştir.
|
Amaç: Bu çalışmada meme kanseri tedavisi ile ilişkili hafif, orta ve şiddetli lenfödemi olan hastalar arasındaki yaşam kalitesi, üst ekstremitenin fonksiyonel durumu ve fiziksel aktivite düzeyifarklılıklarını karşılaştırmak amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya meme kanseri tedavisi ile ilişkili lenfödem tanısı olan toplam 83kadın hasta (%24 hafif, %41 orta, %35 şiddetli) alındı. Lenfödemin varlığı ve şiddeti çevre ölçümüile belirlendi. Lenfödem Yaşam Kalite Ölçeği (LYKÖ); Kol, Omuz ve El Sorunları Anketi’nin (KOESA) kısa versiyonu; ve Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi’nin kısa formu (UFAA-KF), sırasıylayaşam kalitesini, üst ekstremitenin fonksiyonel durumunu ve fiziksel aktivite düzeyini değerlendirmek için kullanıldı.Bulgular: Hafif, orta ve şiddetli lenfödemi olan hastalar arasında yaşam kalitesi ve üst ekstremitenin fonksiyonel durumu açısından istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (p<0,05). Ancak fiziksel aktivite düzeyi bakımından üç grup arasında anlamlı fark yoktu (p>0,05). İkili analizlerinsonuçlarına göre, şiddetli lenfödemi olan hastalarda, yaşam kalitesinin fonksiyon, görünüm vesemptom alt alanlarının ve üst ekstremitenin fonksiyonel durumunun hafif derecede lenfödemiolan hastalara göre daha fazla etkilendiği bulundu (p<0,016). Lenfödem şiddeti ile LYKÖ fonksiyon (r=0,34), görünüm (r=0,32) ve semptom (r=0,30) alt alanları ve KOESA skorları (r=0,33)arasında istatistiksel olarak anlamlı ancak zayıf bir ilişki bulundu (p≤0,01).Tartışma ve Sonuç: Şiddetli lenfödemi olan hastalarda yaşam kalitesinin ve üst ekstremiteninfonksiyonel durumunun hafif lenfödemi olan hastalara göre daha fazla etkilendiği bulundu. Busonuçlar, meme kanseri cerrahisi geçiren bireylerde lenfödem şiddeti hafif düzeyden ileri düzeye geçtiğinde yaşam kalitesinin ve üst ekstremite fonksiyonelliğinin etkilenebileceğini göstermektedir. Dolayısıyla bu etkiyi önlemek veya azaltmak için lenfödemin erken teşhis ve tedavisi önemlidir.
|