Amaç: Leishmaniasis, Dünya Sağlık Örgütü’nün ihmal edilen hastalıklar sıralamasında sıtmadan sonra dünyada en fazla ölüme
sebep olan ikinci paraziter hastalıktır. Kutanöz leishmaniasis (KL), Leishmaniasis’in en yaygın görülen formu olup, çatışma
ve çevresel faktörlerden dolayı, insidansı artmakta olan az sayıdaki bulaşıcı hastalıklardan biri olarak bilinmektedir. KL iki
ana gruba ayrılabilir: Akut KL (AKL) ve kronik KL (KKL). Bu çalışmada, oral yol ile kullanılan bir alkilfosfolipid analoğu olan
miltefosinin, standart tedavide kullanılan beş değerli antimon bileşiklerine göre tedavi etkinliğinin in vitro olarak karşılaştırılması
amaçlanmıştır.
Yöntemler: Çalışmada, daha önce 5 KKL hastasından elde edilen hasta örnekleri kullanılmıştır. Bu izolatlara internal
transcribed spacer-1 problu gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu testi uygulanarak genotipleme yapılmıştır. Genotipleme
sonrası, meglumin antimoniat (MA) ve miltefosine karşı etkinliklerini değerlendirmek amacıyla in vitro ilaç etkinliği testleri
uygulanmıştır. MA ve miltefosinden hazırlanan seri sulandırımlar (512, 256, 128, 64, 32, 16, 8 ve 4 µg/mL) RPMI 1640 besiyeri
(%15 FCS eklenmiş) içinde 96’lık düz tabanlı hücre kültürü plaklarında 100 µL olarak hazırlanmış ve 48 saat boyunca 24 °C’lik
etüvlerde enkübe edilmiştir. İlaçların Leishmania spp. promastigotları üzerindeki etkisi, 24. ve 48. saatlerde, hemositometri
lamında sayılarak ve XTT hücre canlılık testi ile değerlendirilmiştir.
Bulgular: Tüm örnekler L. tropica olarak genotiplenmiştir. İlk 24 saat sonunda yapılan hemositometri ve XTT testleri
sonucunda, miltefosin ve MA’ın tam leishmanisidal etki gösterdiği minimum konsantrasyon sırasıyla 128 µg/mL ve 256 µg/mL
olarak saptanmıştır. Kırk sekizinci saatteki incelemede, miltefosin ve MA’nın minimum etkin konsantrasyonu 32 µg/mL ve 64
µg/mL olarak izlenmiştir. Hemositometri ile sayım ve XTT yöntemi sonuçları korelasyon göstermektedir.
Sonuç: Literatürde, KKL hasta örneklerinde miltefosin etkinliğinin değerlendirildiği bir çalışma bulunmamaktadır. Bu özel
hasta grubunda karşılaşılan tedavi zorluklarının giderilmesi için daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir. Elde ettiğimiz
sonuçlara göre, miltefosinin KKL tedavisinde etkili bir ajan olduğu görülmüş ve miltefosin ile yapılacak klinik çalışmaların
değerli veriler sunacağı sonucuna varılmıştır.
|
Leishmaniasis, Leishmania cinsi protozoonların neden olduğu vektör kaynaklı bir hastalıktır. Leishmaniasis
dünya genelinde tropik, subtropik alanlarda bulunan 98 ülkede/bölgede görülen bir hastalıklar grubudur.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre bu bölgelerde yaklaşık 350 milyon insanın risk altında olduğu
ve yaklaşık 12 milyon insanın da enfekte olduğu tahmin edilmektedir. Leishmaniasisin üç ana klinik formuna
bağlı yılda yaklaşık 1.2 milyon yeni olgunun görülmekte ve tedavisinde son yıllarda endemik bölgelere göre
giderek artan ilaç direncine rastlanmaktadır. Bu nedenle bitki kaynaklı etken maddelere ilgi son yıllarda artmakta ve in vitro çalışmalarda yeni anti-leishmanial ilaçlar araştırılmaktadır. Bu çalışmada, yeni bir tedavi ilacı
olarak Şırnak kırsalından toplanan Prangos ferulacea ve Ferula orientalis bitkilerinden elde edilen ekstrelerin
Leishmania tropica’ya karşı anti-leishmanial etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. P.ferulaceae ve F.orientalis
bitkilerinin kök, gövde ve meyve kısımlarının su, kloroform ve etanol ekstreleri elde edilerek sitotoksik aktivite testleri yapılmıştır. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Parazit Bankasından temin edilen L.tropica promastigotları (MHOM/TR/2012/CBCL-LT) RPMI 1640 besiyerinde çoğaltılmıştır. Her bir ekstrenin farklı oranlarda hazırlanan konsantrasyonları kullanılarak L.tropica promastigotları ile in vitro testleri yapılmış ve etkinliği XTT
testi ile değerlendirilerek IC50 değerleri belirlenmiştir. Pozitif kontrol olarak amfoterisin B (AmpB), sitotoksisite testi için de WI-38 fetal akciğer fibroblast hücre hattı kullanılmıştır. Bitki ekstrelerinin en düşük IC50 değerleri; P.ferulaceae bitkisinin kök kloroform ekstresi 36 µg/ml, meyve kloroform ekstresi 20 µg/ml; F.orientalis
bitkisinin kök etanol ekstresi 2.5 µg/ml, meyve etanol ekstresi 48 µg/ml, gövde kloroform ekstresi 24 µg/
ml ve meyve kloroform ekstresi 3.1 µg/ml olarak bulunmuştur. Ayrıca çalışmamızda sadece P.ferulaceae
kök etanol ekstresinin WI-38 fetal akciğer fibroblast hücre hattı üzerine 72. saate 65.19 µg/ml’de sitotoksik
aktivite gösterdiği saptanmıştır. Ülkemizde yüksek rakımlı bölgelerinde yetişen P.ferulaceae ve F.orientalis
bitkilerinin L.tropica’ya karşı potansiyel anti-leishmanial aktivitesi ilk kez çalışılmıştır. Anti-leishmanial aktivitelerini incelediğimiz 18 bitki ekstresi arasında en düşük IC50 değerine sahip olanların P.ferulaceae kök etanol
ekstresi ve meyve kloroform ekstresi olduğu belirlenmiştir. Bu araştırmada elde edilen verilerin P.ferulaceae
ve F.orientalis bitkilerinin anti-leishmanial aktiviteleri konusunda etken madde saptanması açısından yararlı
olacağı düşünülmektedir
|
Sıtma tanısında ve tedavinin takibinde mikroskobik yöntem altın standart olarak kabul edilmektedir. Fakat doğru tanı ve tedavi takibi için mikroskopide deneyimli personel gerektiğinden farklı bir yöntemle tanıyı doğrulamak önem taşımaktadır. Çalışmamızda, sıtma tedavisinin takibinde mikroskobik yöntemlerin yanı sıra gerçek zamanlı revers transkriptaz polimeraz zincir reaksiyonu (rRT-PCR)’nun kullanımının uygunluğunun araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmamızda her grupta beş adet erkek Balb/c farenin bulunduğu beş grup oluşturulmuştur. Her bir fare intraperitoneal (IP) olarak 107/ml Plasmodium berghei parazitiyle enfekte edilmiştir. I, II ve III. grupta bulunan farelere sırasıyla bir gün, iki gün ve üç gün 50 mg/kg/ gün klorokin tedavisi, parazitin verildiği günden iki gün sonra uygulanmıştır. IV. gruptaki farelere tedavi uygulanmamış, V. gruptaki farelere ise üç gün serum fizyolojik verilmiştir. Parazitemi durumu 21 gün boyunca farelerin kuyruk ucundan alınan kandan yapılan preparatların kontrolü ve rRT-PCR ile Plasmodium’a ait hedef gen bölgesinin varlığıyla kontrol edilmiştir. Üçüncü grup dışındaki gruplarda bulunan farelerin boyalı preparatları ve rRT-PCR sonuçları pozitif olarak saptanmıştır. Üçüncü gruptaki farelerin beşinci ve yedinci gündeki boyalı preparatlarında pozitiflik görülürken diğer preparatları negatif olarak değerlendirilmiştir. rRT-PCR sonuçlarında ise yedinci gün pozitiflik görülürken diğer günlerde parazite ait hedef gen bölgesi saptanamamıştır. Mikroskopi yöntemiyle rRT-PCR yöntemi karşılaştırıldığında her iki yöntemin de paralel sonuç verdiği görülmektedir. Mikroskobik inceleme yöntemi dışında rRT-PCR yönteminin sıtma tanısında ve tedavi sürecinde hastanın takibi açısından önemli olduğu ve birbirini destekleyen farklı yöntemlerin kullanılması gerektiği kanısına varılmıştır.
|
Amaç: Bitkilerden elde edilen doğal ürünlerin leishmaniasis tedavisi için yeni ve etkili bileşiklerin üretilmesine öncülük edeceği düşünülmektedir. Çalışmamızda, Kuzey Kıbrıs’ta yetişen Origanum dubium (OD), Origanum majorana (OM), Salvia fruticosa (SF) ve Laurus nobilis (LN) bitkilerinden elde edilen uçucu yağların Leishmania tropica’ya karşı in vitro etkinlikleri araştırılmıştır. Yöntemler: Çalışmamızda, Leishmania tropica suşu (MHOM/TR/2012/CBCL-LT) kullanıldı. Düz tabanlı 96’lık plaklarda, tüm kuyucuklara 100 µL RPMI-1640 ve ilk kuyucuklara 100 µg/mL uçucu yağlar eklenerek, seri dilüsyonları yapıldı. Ardından tüm kuyucuklara Leishmania tropica promastigot süspansiyonundan pipetlendi ve inkübe edildi. Hemositometre yöntemiyle promastigotların sayısı incelendi. Bulgular: OD yağının minimum inhibitör konsantrasyonu (MİK)=0,2 µg/mL’de tüm promastigotları öldürürken, en düşük konsantrasyonlarda bile etkili olduğu görülmüştür. SF ve LN uçucu yağlarının ikisinde de MİK=1,56 µg/mL, LD50=0,78 µg/mL olarak saptanmıştır. SF’nin en düşük konsantrasyonlarının bile promastigot morfolojisini bozduğu görülürken, Laurus nobilis’in ise 0,2 µg/mL’den sonraki konsantrasyonlarda etkisini kaybettiği belirlenmiştir. OM uçucu yağının MİK=3,13 µg/mL, LD50=1,56 µg/mL olduğu görülmüştür. Sonuç: Kullanılan tüm uçucu yağların Leishmania tropica promastigotlarını inhibe ettiği görülürken, en yüksek anti-leishmanial etkinlik Origanum dubium uçucu yağında bulunmuştur.
|
Leishmaniasis, kamçılı protozoonlardan olan Leishmania türlerinin neden olduğu, insanlaraPhlebotomus cinsi dişi kum sinekleri ile bulaşan paraziter bir hastalıktır. Leishmaniasisin en sıkgörülen formu kutanöz (KL) formudur. Dünya Sağlık Örgütü dünyada 98 ülkede yaklaşık 12 milyoninsanın leishmaniasis ile enfekte olduğunu, 350 milyon kişinin ise risk altında olduğunu bildirmektedir. Her yıl bu rakamlara iki milyon yeni olgunun katıldığı, bu olguların yaklaşık bir buçuk milyonunun KL olduğu düşünülmektedir. Özellikle son yıllarda yaşanan siyasi iç karışıklıklara ve savaşlara bağlı olarak endemik bölgelerden ülkemize göç eden mülteciler ya da bu bölgelere belirlisüreler için giden vatandaşlarımızın Leishmania ile enfekte olması sonucu ülkemizin endemikolmayan bölgelerinde de KL olguları görülmeye başlanmıştır. Bu makalede, yurt dışı kaynaklı birKL olgusunun itrakonazol-kryoterapi kombinasyonu ile tedavisini sunmaktayız
|
Amaç: Türkiye’de, Kutanöz leishmaniasis (KL) tedavisinde meglumin antimonat (Glucantime®) ve sodyum stiboglukonat(Pentostam®) kullanılmaktadır. Ancak son yıllarda bu ilaçlara direnç oluştuğu bildirilmektedir. Bu çalışmada; dirençli Leishmaniasuşlarının Amfoterisin B, Miltefosin, Meglumin Antimonat, Paromomisin ve Sodyum Stiboglukonat etkenlerine karşı duyarlılığınınin vitro olarak araştırılması amaçlanmıştır.Yöntemler: Meglumin Antimonat tedavisi iki kür uygulanan, ancak klinik iyileşme gözlenmeyen hastalardan elde edilen veManisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazit Bankası’nda saklanan 5 Leishmania izolatı seçilmiştir. Seçilen izolatlar ITS1bölgesine özgü primer ve problar kullanılarak gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu analizi ile tiplendirilmiştir. Her izolatın;Amfoterisin B, Miltefosin, Meglumin Antimonat, Paromomisin ve Sodyum Stiboglukonat etken maddelerine karşı, 500, 250, 125,50, 25 µg/mL konsantrasyonlarında, ilaç direnç düzeyleri XTT ve hemositometre yöntemiyle çalışılmıştır.Bulgular: Ülkemizde KL etkeni olan ve iki kez meglumin antimonat tedavisine rağmen klinik ve paraziter iyileşme göstermeyenhasta lezyonlarından elde edilen dirençli Leishmania tropica izolatlarının Amfoterisin B’ye hiç direnç göstermedikleri ve sırası ileMiltefosin, Sodyum Stiboglukonat, Paromomisin ve Meglumin Antimonat’a karşı duyarlı oldukları gözlenmiştir. Kontrol grubuLeishmania tropica (MHOM/AZ/1974/SAF-K27) izolatının ise beş etken maddenin ilaç konsantrasyonlarının hiçbirinde canlılığınısürdüremediği görülmüştür.Sonuç: Seçilen dirençli L. tropica izolatlarının hiç birinin Amfoterisin B’ye direnç gösteremediği çalışmada saptanmış ve istatikselolarak da ortaya konulmuştur (p<0,05). Elde edilen verilerin, ilaç çalışmaları yapan ve yeni ilaç molekülleri araştıran klinisyen vearaştırıcılara yol göstermesi açısından önemli olduğu sonucuna varılmıştır.
|
Amaç: Leishmaniasis dünyada 98 ülkede endemik olarak görülmekte ve 1 milyar insan için riskoluşturmaktadır. Zorunlu hücre içi paraziti Leishmania spp.’nin köpeklerde oluşturduğu enfeksiyonaise Kanin Leishmanisis (KanL) adı verilmektedir. Bu çalışmada, ülkemizdeki köpeklerden izole edilmişLeishmania tropica suşlarının, leishmaniasis tedavisinde uygulanan amfoterisin B, meglumin antimonat ve sodyum stiboglukonata karşı direnç durumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Sıvı azottan çıkarılan Leishmania spp. promastigotları NNN besiyerine ekilmiş ve üremeye başlayan izolatların RPMI-1640 besiyerinde kültivasyonu yapılarak bol miktarda promastigotelde edilmiştir. Leishmania spp.’nin ITS-1 bölgesine özgü primer ve problarıyla gerçek zamanlıpolimeraz zincir reaksiyonu yöntemiyle genotiplendirme gerçekleştirilen ve KanL etkeni L. tropicaolduğu saptanan beş izolatta hemositometre ve XTT yöntemleriyle amfoterisin B, meglumin antimonata ve sodyum stiboglukonat direnç durumu incelenmiştir.Bulgular: Hemositometre yöntemi beş izolat için ortalama IC50 değerleri meglumin antimonat için10.60 mg/ml, sodyum stiboglukonat için 0.1471 mg/ml, amfoterisin B için 0.0328 µM/ml olaraksaptanmıştır. XTT yöntemi ile saptanan ortalama IC50 değerleri ise meglumin antimonat için 10.48mg/ml, sodyum stiboglukonat için 0.1470 mg/ml, amfoterisin B için 0.0326 µM/ml olarak bulunmuştur.Sonuç: Verilerimiz doğrultusunda KanL olgularından izole edilen ve köpeklerde çok ender olaraketken olan L. tropica suşlarında amfoterisin B ve sodyum stiboglukonata direnç geliştiği saptanmazken, parazitin meglumin antimonata karşı ilaç direnci geliştirdiği görülmektedir. İleride budurumun insan kutanöz leishmaniasis olgularında tedavi sırasında bir sorun olarak karşımızaçıkacağı düşünülmüştür.
|
Amaç: Bu çalışmada, gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu yöntemi ile parazitin sitokrom bgen bölgesi kullanılarak leishmaniasis etkeninin (Leishmania donovani, Leishmania major,Leishmania tropica ve Leishmania infantum) tür tayininin belirlenmesi için primer ve problarındizayn edilmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazit Bankası’nda kriyoprezervasyonuyapılarak sıvı azot tankında saklanmış olan Leishmania suşları uygun koşullarda canlandırılarakbesiyerlerine aktarılmış ve ticari kit ile DNA izolasyonları yapılmıştır. Elde edilen DNA’laraLeishmania’nın yeni tasarladığımız sitokrom b gen bölgesi primer ve prob adayları ve kontrol içindaha önce kullandığımız internal transcribed spacer-1 gen bölgesine özgü tasarlanan primer veproblar kullanılarak gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu erime analizleri uygulanmıştır.Bulgular: Yeni tasarlanan sitokrom b gen bölgesi primer ve probları ile Leishmania tropica,Leishmania major, Leishmania infantum, Leishmania donovani, Leishmania aethiopica veLeishmania infantum/donovani hibrit türlerinin genotiplendiği saptanmıştır.Sonuç: Yeni Dünya leishmaniasis etkenleri olan Leishmania brazilensis ve Leishmania amazonensis dışında, Eski Dünya leishmaniasis etkeni olan Leishmania tropica, Leishmania major,Leishmania infantum, Leishmania donovani, Leishmania aethiopica ve Leishmania infantum/donovani hibritinin yeni tasarlanan sitokrom b gen bölgesi primer ve probları kullanılarak başarı-lı bir şekilde genotiplendirildiği görülmüştür
|
Objective: Visceral Leishmaniasis (VL) is a widespread infectious disease of the reticuloendothelial system which is mostly caused by Leishmania infantum and L.donovani. VL is a zoonotic infection and dogs act as the main reservoirs of the disease while the vectors are the female Phlebotomus, that is to say, sandflies. Although Leishmania spp. are attributed to reproduce asexually, the genetic exchange between different strains has recently been demonstrated and causes interspecific hybrids. We aimed to present the complete infection cycle of a hybrid strain of Leishmania infantum/donovani with the host, reservoir, and vector. Materials and Methods: A patient presenting with VL proved to have a dog with canine leishmaniasis. Bone marrow aspirate from the patient and lymph node aspirates from the dog were inspected for Leishmania spp. amastigotes under light microscopy. Samples were cultured in enriched NNN medium. Serological examinations were made using IFAT for the patient serum and rK39 test for both human and dog samples. Light traps were placed to collect Phlebotomus. Leishmania molecular identification was executed by primers and probes specific to ITS-1 and cytochrome B gene region of Leishmania parasites. Results: Leishmania spp. amastigotes were detected in the slides while promastigotes were present in the enriched NNN medium. For patient serum, IFAT IgG was 1/256 positive, and rK39 was positive for both dog and human samples. Fifty-two Phlebotomus were caught (24 male, 28 female): 35 of them were P. similis, ten were P. neglectus/syriacus, six were P .papatasi, and one was P. tobbi. Molecular analysis showed that the Leishmania spp. isolates from the patient, dog, and P.tobbi were identical. Gel image revealed two bands in all three samples, thus leading to the conclusion that the infecting strain was a hybrid of L. infantum and L. donovani. Conclusion: We found identical isolates that are putative hybrids of L. donovani and L. infantum in human, dog reservoir and sandfly..
|
Amaç: Sıtma, günümüzde halen bazı bölgelerde yüksek mortalite ile seyreden bir enfeksiyondur. Özellikle hastalığın endemik olduğu Afrika ülkelerinden, eradike edildiği bölgelere seyahat eden insanlar nedeniyle gelecekte de önemini koruyacağı düşünülmektedir. Çalışmamız, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde import sıtma olgularındaki artışa dikkat çekmek amacıyla yapılmıştır. Yöntemler: Çalışmamızda, 2016-2019 tarihleri arasında hastanemizde sıtma tanısı almış 13 sıtma olgusu incelemeye alındı. Tüm olgular klinik olarak değerlendirildikten sonra tanı amacıyla; Giemsa boyalı ince yayma ve kalın damla preparatları incelendi, ayrıca malarya hızlı antijen testleri ve beş hastaya gerçek-zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu ile genotip tayini yapıldı. Hastalar yaş, cinsiyet ve mevsimsel açıdan değerlendirildi.Bulgular:Sıtma olgularının 11’i (%84,4) erkek ve 2’si (%15,6) kadındı. Sıtma enfeksiyonu ile cinsiyet arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamsız bulundu (p=0,358). Hastaların 10’unda (%76,9) Plasmodium falciparum, 2’sinde (%15,4) Plasmodium vivax ve 1’inde (%7,7) Plasmodium ovale sıtması saptandı. Yıllar içinde, 2019 yılındaki olgu sayısı (n=9) diğer yıllara göre anlamlı derecede artmıştı (p=0,003). Ayrıca sıtmanın en sık sohbahar mevsiminde (8/13, %61,5) görüldüğü tespit edildi.Sonuç: Kuzey Kıbrıs’ta sıtmanın eradikasyonu başarı ile sağlanmış olmakla birlikte, günümüzde import olguların artmasından dolayı yerli olgu artışı açısından bir risk olarak görülmektedir. Özellikle endemik bölgeden seyahat öyküsü bulunan, ateş ve titreme bulguları olan ve laboratuvar testlerinde trombositopeni saptanan hastalarda sıtma enfeksiyonu ilk olarak akla gelmelidir. .
|