Giriş: Bu çalışmanın amacı, rotavirüs ilişkili akut gastroenterit nedeniyle başvuran olguların, rotavirüs ilişkisiz akut gastroenterit olgularıyla laboratuvar parametreleri, hastanede kalış süreleri, hastanede yatış sıklığı ve ilk başvuruyu takip eden 72 saat içerisinde tekrarlayan acil servis başvuruları açısından incelenmesidir. Yöntemler: Çocuk Acil Servisine 1 Ocak-30 Haziran 2018 tarihleri arasında üç ya da daha fazla kez kusma ve/veya ishal nedeniyle başvuran <18 yaş hastalar incelendi. Dışkı rotavirüs antijeni pozitif saptanan olgular çalışma grubu, dışkı rotavirüs antijeni negatif saptanan, rastgele seçilmiş yaş ve cinsiyet eşleştirmesi yapılmış eşit sayıda hasta kontrol grubu olarak belirlendi. Bulgular: Toplam 2,834 hastadan dışkıda rotavirüs antijeni çalışıldı. Dışkı rotavirüs antijen pozitifliği %5,3 (n=149) olarak saptandı. Yaş (2,5±2,0 yıl vs. 2,5±2,0 yıl, p=0,657) ve cinsiyet (%53 erkek vs. %55 erkek, p=0,816) açısından iki grup arasında fark yoktu. Rotavirüs grubunda kusma ve ishal birlikteliği kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha sıktı (%87 vs. %55, p<0,001). Dehidratasyon bulguları rotavirüs grubunda daha sıktı (%57 vs. %27,5, p<0,001). Laboratuvar parametrelerinde pH (7,37±0,06 vs. 7,39±0,06, p=0,009), HCO3 (15,7±3,5 mmol/L vs. 17,4±3,5 mmol/L, p<0,001), BUN (31,9±16,0 mg/dL vs. 25,4±11,3 mg/dL, p<0,001) ve ürik asit (7,0±2,8 mg/dL vs. 5,7±2,5 mg/dL, p<0,001) değerleri iki grup arasında istatistiksel açıdan anlamlı bulundu. Rotavirüs pozitif grupta 8 hastada ek olarak adenovirüs ve/veya amip saptandı. Hastanede kalış süreleri karşılaştırıldığında, rotavirüs grubunun hastanede kalış süresinin anlamlı olarak daha uzun olduğu görüldü (12,3±14,2 saat vs. 7,6±10,4 saat, p=0,029). Hem hastaneye yatış (%38,9 vs. %18,1, p<0,001) hem de tekrarlayan acil servis başvuru oranları (%14,1 vs. %5,4, p=0,018) da rotavirüs grubunda daha yüksek bulundu. Sonuç: Çocukluk çağında sık görülen rotavirüs ilişkili akut gastroenterit nedeniyle başvuran hastalarda kusma, ishal birlikteliği ve dehidratasyon ön planda olup rotavirüs pozitifliği hastanedekalış süresinin daha uzun olmasıyla, daha yüksek hastaneye yatış ve tekrarlayan acil servis başvuru oranlarıyla ilişkili bulunmuştur.
|
Giriş: Son yıllardaki teknolojik gelişmeler ve artan deneyimlere bağlıolarak, süreğen solunum yetmezliğine bağlı ev tipi mekanik ventilatörkullanan hasta sayısında artış görülmüştür. Bu çalışmanın amacıev tipi mekanik ventilatör ile izlenen çocukların acil servise en sıkbaşvuru nedenlerini, acil serviste kalış sürelerini, çocuk acil birimindeyapılan girişimleri ve hastaneye en sık yatış nedenlerini belirlemektir.Yöntemler: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Sağlık BilimleriÜniversitesi Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji OnkolojiEğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Acil Kliniği’ne Ekim 2015ve Ekim 2016 tarihleri arasında getirilmiş olan ve ev tipi mekanikventilatör ile izlenen hastalar geriye dönük olarak incelendi.Bulgular: Çalışmaya alınan 71 hastanın ortanca yaşı 42 ay olup,40’ı (%56,3) erkek cinsiyette idi. Mekanik ventilatör kullanımsüresi ortancasının 15 ay olduğu belirlendi. Acil servise en sıkbaşvuru yakınmasının oksijen saturasyonunda düşme (%14,1)olduğu, hastaların 17’sinin (%23,9) acil olmayan nedenler ile acilservise getirildikleri saptandı. Acil servise bir yıl içindeki başvurusayı ortancasının 3 olduğu belirlendi. Hastaların 26’sının (%36,6)hastanede yatırılarak izlendiği, en sık yatış nedeninin pnömoni(%26,8) olduğu saptandı. Beş basamaklı hasta önceliklendirmesistemine göre kaynak kullanımı değerlendirildiğinde, hastaların%97,1’inin acil serviste 2 veya daha fazla kaynak kullandığı belirlendi.Sonuç: Ev tipi mekanik ventilatör ile izlenen çocukların acil servisbaşvuruları ve hastane kaynak kullanımının fazla olduğu saptanmıştır.Acil servis başvuru sayısının daha fazla olmasının nedeni, hastalarınacil olmayan nedenler ile acil servis başvurularından kaynaklanıyorolabilir.
|
Funda KURT , Zeynep Burcu AKBABA, Halil İbrahim YAKUT, Dilek Emine MISIRLIOĞLU
Funda KURT ,
Zeynep Burcu AKBABA, Halil İbrahim YAKUT, Dilek Emine MISIRLIOĞLU
Giriş: Ergen yaş grubunda ilaçların fazla doz alımı ile özkıyım girişimleri önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu çalışmanın amacı özkıyım girişimi olan olguların demografik ve klinik özelliklerinin değerlendirilmesidir.Yöntemler: Hastanemiz çocuk acil servisine özkıyım girişimi ile 1 Ocak 2014-31 Aralık 2018 tarihleri arasında başvurmuş olan ergen olgular geriye dönük olarak incelendi.Bulgular: Çalışmaya alınan 784 olgunun ortanca yaşı 190 ay olup, 662’si (%84,4) kız cinsiyette idi. Olguların 429’unun (%54,7) çoğul ilaç aldığı belirlendi. İlaçlardan analjezik ilaç alımı (non-steroid anti-enflamatuvar ve parasetamol) ilaç alımı ilk sırada (%47,1), antidepresan (%22,6) ve soğuk algınlığı (%18,0) ilaç alımı ikinci ve üçüncü sırada yer almaktaydı. Olguların 103’ü (%13,1) erken (9-13 yaş), 533’ü (%68,0) orta (14-16 yaş), 148’i geç (17-19 yaş) ergenlik dönemindeydi. Olgularımızdan 201’inin (%25,6) çocuk psikiyatri takibi vardı ve 154’ünün (%19,6) düzenli ilaç kullandığı saptandı. Olguların 185’inin (%23,6) daha önce iki veya daha fazla özkıyım girişiminde bulunduğu belirlendi. En sık gastrointestinal (%60,3) ve nörolojik (%42,6) sistem semptomlarının olduğu saptandı. Hastaların 742’si (%94,6) yatırılarak izlendi [380’i (%51,2) acil gözlemde, 188’i (%25,3) yoğun bakımda, 174’ü (%23,5) çocuk servisinde]. Kaybedilen 3 (%0,4) olgunun kız cinsiyette olduğu, ilk özkıyım girişimleri olduğu ve tekli ilaç (amfetamin, antidepresan ve anjiotensin-II antagonisti) aldıkları belirlendi.Sonuç: Özkıyım amaçlı ilaç zehirlenmeleri orta ergenlik döneminde ve kızlarda daha sık görülmektedir. Birden fazla ilaç ve özellikle reçetesiz ulaşılabilen ilaçlar zehirlenme etkeni olmaktadır. Özkıyım girişimi olan olguların tekrarlama riski açısından multidisipliner izlemi önemlidir.
|
Amaç: Akut bronşiolit, iki yaşından küçük çocuklarda sıklıkla viral etkenlerin neden olduğu, akut solunum hastalığıdır.Akut bronşiolit döneminde inflamasyon ile birlikte ortalama trombosit hacminde (MPV) artış olabilmektedir. Bu çalışmada,hastanemiz acil servisinde akut bronşiolit tanısı alan olguların klinik, laboratuvar ve tedavi özelliklerinin incelenmesi ayrıcabronşiolit dönemi ile sağlıklı dönemdeki MPV değerlerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntemler: Çocuk acil servisine 01.01.2015- 12.12.2017 tarihleri arasında akut bronşiolit tanısı alan olgulargeriye dönük olarak değerlendirildi.Bulgular: Çalışmaya alınan 314 olgunun ortanca yaşı (IQR), 14.0 (7.0-20.0 ay) olup, 199’u (%63.4) erkek cinsiyetteydi.Başvuruda en sık şikayetlerin 298 (%94.9) öksürük, 196 (%62.4) burun akıntısı ve 107 (%34.1) ateş olduğu saptandı.En sık fizik muayene bulguları sırasıyla wheezing (%58.3), retraksiyon (%46.2) ve ral (29.3)’di. Olguların 132’si (%42.0)ilk bronşiolit atağı ile başvurmuştu, 182’sinin (%58.0) tekrarlayan bronşioliti vardı. Tekrarlayan bronşioliti olan olgulardaortanca atak sayısı 2’di. Ortalama ilk atak yaşının 6.92±3.81 ay (1-19 ay) olduğu saptandı. Olguların 137’si (%43.6)hafif, 121’i (38.5) orta, 56’sı (17.9) ağır atak olarak değerlendirildi; 182’si (% 58.0) acilden taburcu edildi, 1 tanesi sevkedidi, 131’i (%41.7) yatırılarak izlendi. Bronşiolit ve sağlıklı dönemdeki platelet (/mm3) ve MPV (fl) (ortanca, minimummaksimum) değerleri sırasıyla 129.6 (110.0- 1140.0); 349.9 (131.0- 967.0) ve 7.7 (6.1-12.1); 7.7 (5.6-11.2)’di. Bronşiolitve sağlıklı dönemdeki platelet ve MPV değerleri arasında fark saptanmadı (sırasıyla p= 0.655, p= 0.855).Sonuç: Bronşiolit tanısı öykü ve fizik muayene bulgularıyla konulur, hastalık şiddetinin belirlenmesinde MPV değerinin birönemi saptanmamıştır.
|
Amaç: Ergenlik dönemindeki intihar girişimi, tüm dünyada yaygın bir halk sağlığı sorunudur. İntihar davranışı için biyolojik,psikolojik ve sosyal olmak üzere pek çok risk faktörü bulunmaktadır. Ergen intiharlarında, intiharla ilişkili davranışlarlaebeveyne güvensiz bağlanmanın ilişkisi çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Ülkemizde ergenlerde bağlanma ve intihargirişimi arasındaki ilişkiyi inceleyen az sayıda araştırma bulunmaktadır. Bu çalışmada, intihar davranışı olan ve olmayanergenlerde anneye bağlanma ve intihar davranışıyla ilişkili diğer faktörlerin incelenmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntemler: İntihar girişimi nedeniyle bir eğitim araştırma hastanesine başvuran 49 ergen çalışma grubuolarak, intihar girişim öyküsü bulunmayan 47 sağlıklı ergen ise kontrol grubu olarak çalışmaya alındı. Tüm katılımcılarasosyodemografik veri formu, Çocuklar için Depresyon Ölçeği (ÇGÖ), Ebeveyn ve Arkadaşlara Bağlanma Envanteri- KısaFormu (EABE-KF), İntihar Davranışı Ölçeği (İDÖ), Güçler ve Güçlükler Anketi-Ergen Formu(GGA) verildi ve Okul ÇağıÇocukları için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi- Şimdi ve Yaşam Boyu Şekli uygulandı.Bulgular: İntihar girişimi grubunda %81.6 oranında psikopatoloji saptandı. İntihar girişiminde bulunan grubun, GGAakran sorunları alt ölçeği dışındaki tüm alt ölçeklerinin (duygusal, davranışsal, hiperaktivite, dışavurum ve içeatım) puanortalamaları, ÇDÖ puan ortalamaları, İDÖ toplam puan, İDÖ-1,İDÖ-2 ve İDÖ-4 puan ortalamaları sağlıklı kontrollerdenistatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksekken, EABÖ anne bağlanma ölçek ortancası anlamlı düzeyde daha düşüktü.Lojistik regresyon analizinde, EABÖ anne bağlanma ölçek puanları İDÖ toplam ve İDÖ-4 puanlarını yordamaktaydı.Sonuç: İntihar grubunda anneye bağlanma puanlarının düşük olması güvensiz bağlanmanın intihar davranışı için önemlibir risk faktörü olabileceği şeklindeki yazınla uyumludur. İntihar girişimi olan ergenlerde anneye bağlanma, intiharınciddiyeti ve gelecekteki intihar niyetini yordamaktadır. Ebeveyn-ergen bağlanmasını iyileştirecek yaklaşımlar, intiharınönlenmesi açısından önemli rol oynayabilir. Bu alanda ileri çalışmalara gereksinim bulunmaktadır.
|
Amaç: Solunum sistemi hastalıkları çocukluk çağında sık görülmekte ve hastane başvurularının önemli bir bölümünüoluşturmaktadır. Ailelerin çocuklarına özellikle solunum sistemi hastalıklarında tamamlayıcı ve alternatif tıp (TAT)uygulamaları olabilmektedir. Bu çalışma, acil servise solunum sistemi şikayeti ile başvuran çocukların ailelerinin TATkonusunda bilgi düzeyleri ve uyguladıkları TAT yöntemlerini belirlemek amacıyla yapıldı.Gereç ve Yöntemler: Hastanemiz çocuk acil kliniğine Haziran 2017 ve Mart 2018 tarihleri arasında solunum sistemişikayeti ile başvuran Pediatrik Kanada triaj ölçeğine göre triaj kategorisi 4 ve 5 olan çocukların ve çalışmaya katılmayıkabul eden aileleri dahil edildi. Ailelere standart anket formu ile sosyodemografik özellikleri, TAT konusunda bilgi düzeylerive uyguladıkları TAT yöntemleri sorgulandı.Bulgular: Çalışmaya alınan 228 hastanın ortanca yaşı (IQR), 24.4 ay (8.3- 57.9 ay) olup, 142’si (% 62.3) erkekcinsiyetteydi. Solunum sistemi şikayetleri; en sık nefes darlığı (% 50.9), hızlı nefes alma (% 21.5) ve öksürük (% 20.6)olup, şikayet süre ortancası (IQR), 3 (2-7) gündü. Tanıları değerlendirildiğinde 150 (% 65.8) hasta bronşiolit ve 49 (%21.5) hasta astım atakdı. Hastaların 112’sinin (% 49.1) tekrarlayan solunum şikayeti vardı. Kronik hastalığı olan 62 (%27.2) hasta vardı, en sık kronik hastalık astımdı. Annelerin 176’sı (% 77.2) TAT uygulaması yapmakta ve en sık olarakbitkisel ürün kullanmaktaydı. Bitkisel ürün olarak; ıhlamur (% 50.9), nane-limon (% 40.8) ve keçi boynuzu (% 29.4)anne tarafından çocuklarına verilmişti. Ayrıca annelerin 121’i (% 53.1) çocuklarına bağışıklık sistemini güçlendirmek içindestekleyici kullanıyordu.Çocuğunda tekrarlayan solunum şikayeti veya kronik hastalığı olan ailelerde TAT kullanımı daha fazlaydı (p<0.05).Sonuç: Çocuklarının solunum sistemi şikayetlerinde, özellikle tekrarlayan solunum şikayeti varlığında ailelerde TATkullanımı sıktır. En fazla bitkisel ürünler ve destek ürünleri kullanılmaktadır.
|