Teâtî veya muâtât, akdin taraflarının sözlü irade beyanında bulunmaksızın mal ve bedeli karşılıklı rızaya delalet eden fiil yoluyla mübadele etmeleridir. İslâm hukukçuları teâtî yoluyla akit kurmanın câiz olup olmadığı, bu akdin kapsamı, bu yolla akdin kuruluşu sırasında taraflardan sadece birisinin mal veya bedeli kabzetmesi halinde akdin kurulmuş olup olmayacağı hususlarında ihtilaf etmişlerdir. Fiilin zaruret ve ihtiyaç dışında sözlü irade beyanı yerine geçmesini kabul etmeyenler, teâtî yoluyla akit kurulmasına hiçbir şekilde cevaz vermemişlerdir. Akitlerin sözlü irade beyanıyla kurulmasını esas kabul etmekle birlikte, örf meydana gelmesi halinde fiilin de sözlü irade beyanı yerini tutacağını söyleyenler, zamanlarındaki örfü dikkate alarak teâtînin sadece değeri düşük mallar hakkında geçerli olduğunu ileri sürmüşlerdir. Akitlerin kuruluşunda esas olanın tarafların rızası olduğunu söyleyerek akit hürriyetinin sınırlarını geniş tutanlar ise, hukukun aradığı şartlara aykırı olmamak şartıyla değeri ne olursa olsun teâtînin her türlü mal hakkında geçerli olduğunu belirtmişlerdir. Bu çalışmada teâtînin tarafların karşılıklı rızası bulunduğu sürece her türlü malda söz konusu olabileceği ve akit meclisinde mal veya bedelden sadece birisinin kabzedilmesi halinde, akdin bağlayıcı olarak kurulmuş olacağı sonucuna ulaşılmıştır.